• Sonuç bulunamadı

2.2. PUTİN DÖNEMİNDE ÖZBEKİSTAN VE RUSYA İLE İLİŞKİLERİ

2.2.2. Fergana Vadisindeki Olaylar ve Rusya’nın Bu Konudaki Tutumu

Ülkede terör kaynaklı kaos ortamı 2004 ile birlikte tekrar baş göstermiş; 29 ve 30 Mart 2004’te Taşkent’te gerçekleşen intihar saldırılarında 50’den fazla kişi hayatını kaybetmiş; ve birçok kişi de yaralanmıştır. Saldırıların El-Kaide bağlantılı bir İslami örgüt tarafından gerçekleştirildiği ileri sürülmüştür. (Kodaman & Birsel , 2013, s. 1769) Terör saldırısıyla birlikte İslami örgütlerin yapılandığı ve ülkeye girişi için kapı işlevi gördüğü Fergana Bölgesi yeniden gündeme gelmiştir.

Konumu ve etnik yapısı itibariye her daim önemini koruyan Fergana Vadisi, Afganistan’da Taliban rejiminin hüküm sürmesiyle birlikte stratejik açıdan daha da önemli hale gelmiştir. Özbekistan İslami Hareketi ve Hizb-ut Tahrir gibi terör örgütlerinin odak noktası olan ve Taliban’ın ek gelir kaynaklarından biri olan uyuşturucu hammaddesi sevkiyatında koridor işlevi gören bu vadi Özbekistan için büyük sorun teşkil etmiştir. Terör girişimlerine karşı güvenliği sağlamak ve uyuşturucu sevkiyatına engel olmak amacıyla Özbekistan, tek taraflı olarak Fergana Vadisi’ndeki ülke sınırlarına mayın döşenmesine ve ülkeye girişin zorlaştırılmasına karar vermiştir.

Özbekistan’ın bu kararı Orta Asya devletleri tarafından tepkiyle karşılanmış; diğer ülke sınırlarında da tek taraflı sınır düzenlemelerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Öte yandan mayın yerleştirilen bölgelerin işaretlenmemiş olması can kayıplarına sebep olmuş; mayınlara basan birçok Kırgız ve Kazak bu yüzden hayatını kaybetmiştir.

Yaşanan bu gelişmeler doğrultusunda Özbek ve Kırgız yetkililer 11 Mart 2003’te bir

68

araya gelerek sınır meselelerini çözüme ulaştırmaya çalışmışlardır. Görüşmeler neticesinde sınır belirlemeyle ilgili somut bir gelişme yaşanmasa da mayın döşenen yerlerin haritası çıkartılabilmiştir. (Kodaman & Birsel, 2006, s. 424)

Fergana Vadisi’nin rejim güvenliği ile ilgili gündeme gelmesine neden olan bir diğer olay da 13 Mayıs 2005’teki Andican Ayaklanması olmuştur. Ekremiye Cemaatine20 mensup olduğu iddia edilen 23 iş adamının suç örgütü kurmak, anayasal düzeni bozmak, yasa dışı olarak ilan edilen dini bir örgüte mensup olmak ve toplumun güvenliğine aykırı belgeler dağıtmak gibi suçlamalar doğrultusunda Haziran 2004’te tutuklanmışlardır. 11 Şubat 2005 Altınkul Bölge Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmanın ardından cezaevine sevk edilen sanıkların dava sürecinin geciktirilmesi tepkilere neden olmuştur. (Bıçakçı, 2008, s. 13-14) Duruşma sonrasında protesto gösterileri meydana gelmiş; bu gösterilerde protestoculardan bazıları tutuklanmıştır. 12 Mayıs 2005’te 23 iş adamının da bulunduğu Andican Cezaevi’ne düzenlenen baskınla hapishanedeki mahkûmların büyük bir kısmı serbest bırakılmıştır. Mahkûmların salıverilmesinin ardından şehir merkezindeki resmi binalar kontrol altına alınmaya çalışılmış ve hükümet binası ele geçirilmiştir. (Oğan, 2006, s. 73)

Aynı gün Babur Meydanı’nda düzenlenen gösterilerde yargılama ile ilgili hoşnutsuzluğun yanı sıra işsizlik, gelir düzeyindeki azalma, iktidarın baskı uygulaması gibi genel sorunlar da dile getirilmiştir. 13 Mayıs’ta ayaklanmayı bastırmak için gelen güvenlik güçleri ile eylemciler arasında yaşanan çatışmada yüzlerce sivil hayatını kaybetmiştir.

Ayaklanmanın bastırılması sırasında orantısız şiddet uygulanmış; isyancıların yanı sıra ülkedeki sosyo-ekonomik durumu protesto etmek isteyen siviller de hayatını kaybetmiştir.

Andican olaylarının araştırılması için Özbekistan Alî Meclisi’nin kararıyla bir komisyon oluşturulmuş; fakat konu ile ilgili uluslararası içerikli bağımsız araştırmacılardan oluşan bir

20Bazı kaynaklarda bu cemaatin adı Akramiya olarak da geçmektedir.

69

komisyonun kurularak araştırma yapmasına karşı çıkılmıştır. Andican Ayaklanması sonrasında yaşanan olaylara ilişkin İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Londra Üniversitesi Orta Asya Uzmanı Shirin Akiner tarafından raporlar21 hazırlanarak olayın ayrıntılarını ve hükümetin tutumunu aktarmaya çalışmışlardır. İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından hazırlanan raporda Andican Ayaklanması ile ilgili araştırmayı Özbekistan Alî Meclisi’nin değil bağımsız bir oluşumun yapması gerektiğini ortaya koymuştur. Olayla ilgili araştırmaları ikiye ayıran örgüt, uluslararası sistem düzeyindeki araştırımın Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği tarafından hükümetler düzeyindeki araştırmanın da ABD, Rusya veya Çin gibi bölgeyle ilişkide olan bağımsız devletler tarafından yapılması gerektiğini belirtmiştir.

(Bıçakçı, 2008, s. 14-16) Ayaklanmanın bastırılmasında orantısız güç kullanımı ve çatışmalar sırasında yüzlerce sivilin hayatını kaybetmesi ve ayaklanmanın araştırılmasında uluslararası gözlemciler tarafından araştırılması taleplerinin ülke güvenliği ileri sürülerek geri çevrilmesi neticesinde Özbekistan ile ilgili yaptırım uygulanmaya başlanmıştır. Avrupa Birliği, 3 Ekim 2005’te Özbekistan’a silah ambargosu uygulanmasına ilişkin düzenlemeyi yürürlüğe koymuş;

önde gelen 10 Özbek yöneticinin AB’ye seyahat etmeleri de yasaklanmıştır. Ayrıca ABD’nin girişimiyle Dünya Bankası’nın Özbekistan’a verdiği kredi desteği de sona erdirilmiştir.

(Karaca & Purtaş, 2006, s. 69; Sönmez , 2013b, s. 331)

Ayaklanmanın ardından göstericiler Kırgızistan’a kaçmış; Özbekistan göstericilerin kendisine iade edilmesini talep etse de ABD’nin girişimleriyle bu talebi sonuçsuz kalmıştır.

Kırgızistan‘a sığınan 450 mülteci, ABD’nin yardımları ve BM’nin gözetiminde Romanya’ya gönderilmiştir. Özbekistan, ABD’nin tutumu ve ayaklanmanın araştırılmasıyla ilgili müdahalede bulunmasını önlemek amacıyla Hanabad askeri üssündeki ABD varlığına ilişkin

21 Human Rights Watch’ın Andican Ayaklanmasına ilişkin raporu için bkz: Human Rights Watch,

“Bullets Were Falling Like Rain” The Andijan Massacre, 13 Mayıs 2005, Cilt: 17, Sayı: 5(D), Haziran 2005,

(https://www.hrw.org/reports/2005/uzbekistan0605/uzbekistan0605.pdf); Shirin Akiner’in raporu için bkz: Shirin Akiner, “Violence in Andijan, 13 May 2005: An Independent Assessment”, Silk Road Paper, Central Asia-Caucasus Institute and Silk Road Studies Program, Johns Hopkins University 2005,

(http://www.silkroadstudies.org/new/inside/publications/0507Akiner.pdf ).

70

stratejik anlaşmanın 25 Temmuz 2005’ten itibaren sona erdiğine ilişkin bir nota çıkartarak 29 Temmuz 2005’te ABD’ye göndermiş; söz konusu üssün 6 ay içinde boşaltılmasını tebliğ etmiştir. (Alkan, 2011, s. 185)

Andican Ayaklanması, Özbekistan’ın mevcut dış politikasında değişikliğe gitmesine neden olmuştur. Rusya ve ABD ile olan dış ilişkilerde 2000 yılı ile birlikte denge politikası sürdürülmeye çalışılsa da ayaklanma sonrası dönemde ABD ile işbirliğinin sonra ermesiyle birlikte Rusya eksenli bir dış politika izlenmeye başlanmıştır. Dış politikadaki bu sapma bölgedeki konumunu pekiştirmek için Özbekistan ile iyi ilişkiler geliştirmek gerektiğini düşünen Rusya tarafından olumlu karşılanmıştır. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov,”Taliban benzeri bir provokasyon” olarak nitelendirdiği Özbekistan’daki Andican Ayaklanması ile ilgili verdiği bir demeçte Özbek hükümetinden yana bir tavır takınarak olayın bastırıma şeklini desteklediklerini açıklamıştır. (Şimşek , 2013, s. 89; Daly, 2005) Putin ise ayaklanma sonrası Özbekistan’ın rejim güvenliğini sağlamak amacıyla muhalefete ve ülkede faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerine yönelik baskı politikasını desteklediklerini belirtirken Orta Asya’da “ikinci bir Afganistan” istemediklerini vurgulayarak ülke içi istikrarın sağlanması gerekliliğine dikkat çekmiştir. Ayrıca Putin, Özbekistan’daki Afganistan kaynaklı uyuşturucu trafiği ve yaşanan terör kaynaklı eylemlere vurgu yaparak güvenlik ve istikrarın sağlanması için beraber mücadele edeceklerini belirtmiştir. (Sönmez , 2013b, s. 331)

Terör tehlikesi karşısında güvenliği sağlamak ve bölgedeki konumunu korumak için Rusya’ya duyulan ihtiyacı Kerimov şu sözlerle aktarmıştır: (Sönmez , 2013b, s. 331)

“Güçlü bir ülke ile kurulan işbirliği sayesinde (Özbekistan) savunmasını garanti altına alacaktır… Bu antlaşma Özbekistan’a karşı herhangi bir habis eylem, saldırı düzenlenmesi Rusya’ya başkaldırma anlamına gelecektir… Yine bu anlaşma sayesinde Rusya’nın Orta Asya’daki pozisyonu güçlenecek, bölgede barış ve istikrarın teminatı olan bu ülkenin bölgedeki varlığı artık tartışılmayacaktır.”

71

Andican Ayaklanması sonrasında Özbekistan’ın dış politikasındaki Rusya eksenli sapma, iki devlet arasındaki ilişkinin iyileştirilmesine ve iki ülke arasındaki bağların güçlenmesini sağlamıştır. İki ülke arasında ilk kez Eylül 2005’te Özbekistan’da ortak askeri tatbikat düzenlenmiştir. İki ülke arasında 14 Kasım 2005’de imzalanan ittifak anlaşması Rus eksenli bir dış politika takip edileceğinin somut kanıtı olmuştur.

Anlaşma gereğince Rusya’nın veya Özbekistan’ın herhangi birine devlet ya da devletler grubu tarafından saldırılması durumunda bu saldırı her iki tarafa da yapılmış sayılmış;

ayrıca Özbekistan’da meydana gelebilecek olası bir isyan veya iç karışıklık karşısında Rusya’nın yardım göndermesine hükmedilmiştir. İttifak anlaşmasıyla birlikte bağımsızlık ilanından itibaren Rusya ile ilişkilerinde kilit bir öneme sahip olan ülke sınırlarının askeri amaçlarla kullanımı hususunda belirgin bir söylem değişikliğine gidilerek gerekli görülen durumlarda karşılıklı olarak sınırların kullanılmasına dair imtiyazlar verilmiştir. Yaşanan bu söylem değişikliği doğrultusunda Özbekistan, Rusya’ya Navoi yakınlarındaki askeri hava üslerini kullanmasını teklif etmiş fakat kendi askeri üssünü kurmasına izin vermemiştir.

(Sönmez , 2013b, s. 330-331)

Güvenlik ve istikrarın sağlanması adına Özbekistan’da faaliyet gösteren Rusya, Özbekistan üzerinde yalnızca askeri alanlarda değil enerji temelli işbirliğinin geliştirilmesi hususunda da etkinlik göstermiştir. İki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler 2004 ile birlikte gelişme göstermiştir. Özbekistan’ın batısında yer alan Aral Denizi’ne yakın bir konumda olan Üstyurt Platosu’nda ve Şahpaktı yatağından doğalgaz çıkartılarak Rusya’ya ihraç edilmesine ilişkin Nisan 2004’te Gazprom ile 15 yılığına 200 milyon dolarlık bir anlaşma yapmıştır. Bu anlaşma dâhilinde Gazprom Uzbektransgaz hisselerinin %44’üne sahip olma yönündeki ilgisini de ortaya koymuş ancak anlaşmaya bu dâhil edilmemiştir. Gazprom ile yapılan anlaşmanın ardından Özbekistan’ın güneybatısındaki Buhara Hive bölgesindeki Kandim – Hauzak – Shadı -Kungrad yataklarının kullanım hakkıyla ilgili Haziran 2004’te Lukoil ile Özbekneftegaz

72

arasında 1 milyar dolarlık 35 yıl geçerli olacak bir anlaşma imzalanmış; anlaşma dâhilinde kurulan konsorsiyumda Lukoil %90 oranında bir paya sahip olmuştur. (Alkan, 2011, s. 186-187; Blagov, 2005; Budak & İsmayılov, 2015, s. 4) Üsyurt ve Guissar bölgesinde rezerv tespiti ve üretim faaliyetlerinin gerçekleştirilmesiyle ilgili Şubat 2007’de Rus Soyuzneftgaz Vostok şirketi ile bir anlaşma yapılmış; bu anlaşma ile imtiyaz hakkı tanınmıştır. Rusya ile Özbekistan arasında yeni bir doğalgaz boru hattının yapımıyla ilgili Temmuz 2007’de karşılıklı görüşmelerin başladığına ilişkin bir haber dünya basınında yer almıştır. Orta Asya ile Çin arasında doğal gaz boru hattı oluşturulması ile ilgili projeler 2009 ile birlikte uygulanmaya başlanmış; bu projelerle birlikte Özbekistan ve Türkmenistan’dan gaz sevkiyatı gerçekleştirilmesinin kolaylaşması neticesinde enerji ihracatı ile ilgili bölgedeki Rusya etkisi eskisine nazaran azalmış ancak doğalgaz yataklarının Rusya tarafından işletilmesi devam etmiştir. Şubat 2015’te Tacikistan’da Lukoil ve Hyundai Engineering’in başında olduğu konsorsiyumda Özbekistan’daki en büyük Rus yatırımı olarak bilinen ve altı gaz yatağını içeren Kandim Gaz İşletme Tesisi’nin inşa edilmesini öngören anlaşma imzalanmış; bu anlaşma kapsamında Lukoil, 2039’a kadar söz konusu projeye 5 milyar dolar yatırım yapmayı planlamıştır. (Alkan, 2011, s. 187; Budak & İsmayılov, 2015, s.

5)

ABD ile işbirliği ilişkisinin sona ermesiyle birlikte Rusya’nın yanı sıra Çin de Özbekistan’la işbirliği geliştirme yönünde adım atmıştır. Andican olaylarının ardından

“güvenilir dost” olarak tanımladığı Çin’e Mayıs 2005’te resmi bir ziyarette bulunan Kerimov, Çin’in devlet başkanı olan Hu Jintau ile görüşmüş; bu görüşmenin ardından 600 milyon dolarlık bir petrol işbirliği anlaşması imzalanmış; ayrıca ikili ilişkilerin geliştirilmesiyle ilgili karşılıklı güvenceler verilmiştir. Devlet başkanlarının ikili görüşmesinin ardından 6 Aralık 2005’te Özbekistan Savunma Bakanı Ruslan Mirzayev ile Çin’in Savunma Bakanı Cao Gangçuan bir görüşme gerçekleştirmiş; bu görüşmede iki ülke arasında kurulan işbirliği

73

ilişkisinin askeri alanda da devam edeceği ve ülkelerarası askeri değişim programı uygulamaya hazır olduklarını belirtmiştir. (Şimşek , 2013, s. 90)

Andican Ayaklanması sonrasında Özbekistan’ın dış politikasındaki Rusya eksenli hamleleri Rusya’nın Orta Asya’daki konumu sağlamlaştırmış ve Orta Asya ile ilgili kurulması planlanan işbirliği bağlantılarını kolaylaştırmıştır. Yaşanan bu politika değişimiyle birlikte Rusya kendisinin dahil edilmediği Orta Asya’daki ilk işbirliği örgütü olan Orta Asya İşbirliği Örgütü’ne üye olmuştur. Orta Asya devletleri arasında işbirliği geliştirmek amacıyla Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan tarafından 1994’te kurulan ve Rusya’nın dâhil edilmediği ilk organizasyon olan “Orta Asya Birliği” 1995’te ABD tarafından desteklenmeye başlanmasının ardından 1997’de “Orta Asya Ekonomik Topluluğu” adını almıştır. Topluluk, 2002’de “Orta Asya İşbirliği Örgütü” olarak yeniden kurumsallaşmıştır. (Tacibayev, 2012, s.

206) Topluluğun 18 Ekim 2004'te Tacikistan Duşanbe'deki zirvesinde Rusya’da topluluğa dâhil edilmiştir. Rusya’nın da katılmasının ardından örgütün 7 Ekim 2005'te Saint-Petersburg’da düzenlenen zirvede topluluğun Avrasya Ekonomi Topluluğu ile entegrasyonu sağlanmıştır. Entegrasyonun ardından ikili anlaşmalar sürecine girilmiş; bu süreç dâhilinde 25 Ocak 2006'da Özbekistan’la da anlaşma imzalanarak topluluk bünyesinde yer alması sağlanmıştır. (Kazantsev , 2008, s. 36-37) Ancak 2008 yılıyla ile birlikte ABD ve AB ülkeleri ile askıya alınan ilişkilerin yeniden güçlenmeye başlaması ve güvenlik tehditleri karşısında Rusya ve Rusya tabanlı örgütlenmelerden ziyade ABD’nin güvenlik şemsiyesinin altına yer almanın tercih edilmesinden dolayı Özbekistan, 12 Aralık 2008’de Avrasya Ekonomi Topluluğu’dan ayrılmıştır. (Alkan, 2011, s. 189)

Orta Asya İşbirliği Örgütü, siyaset, bilim-teknik ve ekonomi gibi alanları kapsasa da esas itibariyle ülke güvenliği için tehdit oluşturan durumlar karşısında birlikte hareket etmeyi öngörmüştür. Ancak örgüt pratikte etkisiz kalmış; vaat edilen şeylerin birçoğu kâğıt üzerinde kalmıştır. Rusya olmaksızın vaatlerini gerçekleştiremeyen bu örgüt Rusya’nın da dâhil

74

olmasıyla birlikte olası projelerin gerçekleştirilebilmesi için maddi kaynağa da sahip olmuştur. Rusya olmaksızın örgütün kâğıt üzerindeki vaatleri yerine getirememesinin nedenlerini Nogayeva şu şekilde sıralamıştır: (Nogayeva, 2013, s. 154-155)

“Rusya’sız oluşumların başarıya ulaşamamasının birkaç nedeni vardır. Bunların başında herhangi bir ortak inisiyatif alma girişiminden endişe duyulması ve yeni bağımsızlıklarını kazanmış ülkelerin ekonomik alandaki entegrasyon süreçlerinin ileride siyasi bir bağımlılığa yol açacağı endişesi taşımaları gelmektedir. İkincisi bölgenin iki güçlü ülkesi olan Özbekistan ve Kazakistan arasındaki rekabettir. Üçüncü olarak ise İsrailli bir uzmanın belirttiği üzere Rusya’nın bu tür oluşumlardan endişe duyması nedeniyle – Nazarbayev’in 1995 yılında sunduğu Avrasya Birliği teklifinde olduğu gibi-süreci uzun ve gereksiz prosedürlerle oyalayarak inisiyatifi işlevsiz hale getirmesi gösterilebilir.”

ABD ile ilişkilerin sona ermesiyle birlikte Özbekistan ülkesindeki ABD etkisini sınırlandırmak amacıyla ABD destekli oluşumların ülkedeki etkinliğini sona erdirmiştir.

Ülkedeki ABD merkezli sivil toplum örgütlerini iktidara karşı tehdit oluşturdukları gerekçesiyle yasaklayan ve yabancı medya kuruluşlarının ülkedeki merkezlerini kapatan Özbekistan Mayıs 2006’da GUUAM’dan da ayrıldığını açıklamıştır.

Kerimov ve Putin’in 16 Ağustos 2006’da Soçi’de yaptığı ikili görüşmeler neticesinde Özbekistan’ın Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’ne yeniden katıldığı açıklanmıştır.

(İmanov, 2006, s. 308) Özbekistan, güvenlik örgütüne yeniden katılmasına rağmen iç işlerine müdahale edilmesini engellemek amacıyla örgüt bünyesindeki askeri eğitim tatbikatlarına katılmamış; güvenlik tehditlerine karşı ortak bir savunma geliştirmek amacıyla 4 Şubat 2009'da Moskova’da kurulması kararlaştırılmasından dört ay sonra resmen kurulan Kolektif Acil Müdahale Gücü’nde (KAMG) de yer almamıştır. (Şimşek , 2013, s. 95)

Küresel piyasalarda 2008’den itibaren ekonomik kriz baş göstermiş bu kriz ortamıyla birlikte petrol ve doğalgaz fiyatlarında düşme meydana gelmiştir. Fiyatların azalması karşısında Rusya’nım Orta Asya ülkelerine ekonomik baskıda bulunmaya başlaması Özbekistan tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Rusya’yla enerji sevkiyatı ile ilgili sorunlar

75

yaşayan Özbek yönetimi, 2006’da Gazprom’a verilen yatırım sözleşmesini iptal etme tehdidinde bile bulunmuştur. Rusya başbakanı Mihail Fradkov'un 4 Mart 2007’deki Taşkent ziyaretinde enerji sevkiyatı da görüşülmüş ancak mevcut sorunlarda düzelme olmamış;

doğalgaz ihracatı miktarı ve fiyatı hususunda yaşanan anlaşmazlıklar devam etmiştir.

Kerimov’un 2007’de ileri sürdüğü Özbekistan-Çin arasında 530 km’lik doğalgaz boru hattı inşasına ilişkin projesi Rusya için bölgenin önemini arttırmış; enerji sevkiyatı ile ilgili ticari ilişkilerin arttırılmasına dair adımlar atılmıştır. Putin, Eylül 2008’de Taşkent’e resmi bir ziyaret düzenlemiş; bu ziyaret kapsamında Özbekistan ve Türkmenistan’dan Rusya’ya uzanan 26 milyon metreküplük doğalgaz boru hattı projesi de görüşülmüştür. Öte yandan Moskova hükümeti Taşkent hükümeti ile olan bağlarını korumak ve ekonomik açıdan kendisine bağımlı hale getirmek amacıyla hem çeşitli ekonomik ve ticari imtiyazlar tanıyarak Özbekistan’ın kalkınmasında rol oynamış hem de Nisan 2008’deki tarım ihracatının pamukta hastalık olduğu iddiasıyla durdurulması gibi ticari açıdan gerilemesine neden olmuştur.

Tarım ihracatının durdurulmasına ilişkin karar ancak bir ay boyunca uygulanabilmiş;

Kerimov’un Nisan 2008’deki Rusya ziyaretinden önce bu uygulama kaldırılmıştır. (Sönmez , 2013b, s. 332-333)

Andican olayları sonrasında askıya alınan ABD ve AB ile ilişkilerin 2008’de gelişme göstermesi ve uygulanan ambargonun hafifletilmesiyle birlikte Özbekistan, Kasım 2008’de Avrasya Ekonomi Topluluğu’ndan ayrılmıştır. Bu ayrılığa batı ile ilişkilerin canlanmasının yanı sıra Taliban’ın yeniden yükselmesi, İran’ın nükleer gücünün artması ve Orta Asya’da son zamanlarda ekonomik durumun değişmesi gibi aslında ülke çıkarlarıyla uyuşmayan durumlar da etkili olmuştur. Rusya’nın Özbekistan’a komşu olan Kırgızistan ve Tacikistan’a yönelik politikaları da ilişkilerin gerilemesine neden olmuştur. Kırgızistan’da 2009’da baş gösteren ve 2010’da Oş ve Celalabat’ta 180’den fazla kişinin ölümüne sebep olan Kırgız-Özbek çatışmasında Rusya’nın da rolü olduğu iddiası karşısında Kırgız-Özbekistan, Fergana Vadisi’nde de benzer bir durumun yaşanmasından endişelenmiştir. Rusya’nın Fergana

76

Vadisi’nde yer alan Kırgızistan’ın Oş kentinde KAMG kapsamında ikinci bir askeri üs açma kararı Tacikistan ve Özbekistan tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Tacikistan, kurulması planlanan askeri üssün bölgedeki radikal oluşumları tetikleyerek Orta Asya’da güvenlik ve istikrarın sağlanmasında sorun yaratacağını vurgulayan bir bildiri yayımlarken bölgedeki Rus askeri varlığından rahatsız olan Özbekistan ise Rusya’nın bölgeyle ilgili politikalarını meşru kılmak amacıyla KGAÖ’yü maşa olarak kullandığını düşünerek üssün açılmasına ilişkin anlaşmayı imzalamamıştır. (Sönmez , 2013b, s. 333-334)

Özbekistan Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’ne üyeliğini 2012’ye kadar devam ettirmiş; 2012’de ise 2. kez örgütten ayrılmıştır. Örgütten ayrılmanın gerekçelendirilmesi hususunda üç temel neden ortaya çıkmıştır. İlki Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü ile Özbekistan arasındaki görüş farklılığı olmuştur. Örgütün dış politika ve güvenlik bağlamındaki yaklaşımları bağımsızlığın ilan edilmesinden itibaren özerklik çizgisinin korunmasına hassasiyet gösteren Özbekistan’ın bu çizgisini sürdürmesinde engel teşkil etmiştir. İkincisi Özbekistan’ın Rusya ile olan ilişkilerinde sınırlandırma sorunları ile ilgili olmuştur. Bilindiği üzere Özbekistan, 2005’e kadar ülkedeki Rus etkisini sınırlandırmak adına gerek Orta Asya gerek ABD başta olmak üzere Avrupalı devletlerle olan ilişkilerini geliştirmeye çalışmış ancak başta rejim güvenliğini sağlama kaygısı olmak üzere çeşitli nedenlerden dolayı Rusya ile olan ilişkilerini dengelemeye çalışmıştır. Ancak 2005 sonrasında güvenlik örgütü başta olmak üzere Rusya’nın aktif olarak yer aldığı örgütlenmelerde yer alınmasından dolayı bu dengeyi sağlamakta sorunlar yaşanmıştır.

Üçüncü ve son olarak da kendisinin lider ülke olduğu bir milliyetçilik modeliyle Türkistan coğrafyasını kontrolü altına almayı amaçlayan Özbekistan ile Orta Asya liderliği hususunda rekabet ettiği Kazakistan ile yaşadığı görüş ayrılıkları olmuştur. (Varol Sevim & Rozanov, 2014, s. 26-27)

77

Özbekistan, 2012’de mevcut dış politikasında değişikliğe giderek 30 Ağustos 2012’de yeni dış politika konseptini belirlemiştir. Üç ayda bir toplanan Özbekistan Senatosu Genel

Özbekistan, 2012’de mevcut dış politikasında değişikliğe giderek 30 Ağustos 2012’de yeni dış politika konseptini belirlemiştir. Üç ayda bir toplanan Özbekistan Senatosu Genel