• Sonuç bulunamadı

Sosyalizmi Benimsedikten Sonraki Hayatı

B. Araştırmanın Amacı

II. BÖLÜM

3. MUSTAFA SUPHİ (1883-1921)

3.2. Sosyalizmi Benimsedikten Sonraki Hayatı

Yavuz Aslan Mustafa Suphi’nin ne zaman sosyalist olduğuyla ilgili bilgiler vermektedir:

“Mustafa Suphi’nin sosyalist olması Ural’da kaldığı yıllara rastlamaktadır. Bundan önce Mustafa Suphi’nin sosyalist olduğuna dair hiçbir belge mevcut olmadığı gibi, bu tarihe kadar yaptığı çalışmalar ve yazdığı makalelerde sosyalizmin izi dahi yoktur. O’nun Ural’a kadar olan fikirlerinde Türkçülük fikrinin ağır bastığı anlaşılmaktadır."304

Ekim Devrimi’nden sonra Moskova’ya giden Mustafa Suphi, Halk Komiseri Josef Stalin'in yardımcılarından Mir Seyyit Sultan Galiyev'in sekreterliğini üstlenir. Bu dönemde

302

Suphilerin Dönüşü, s.95

303 Aslan, Yavuz, TKF ve Mustafa Suphi, s.28 304

93

daha çok Kırım ve Odessa’daki, Rusya kökenli ya da savaş esiri Türkler arasında çalışma yürütür. Kızılordu içinde örgütlenen Türk savaş esirlerinden bir birlik ile Rus İç Savaşına katılır. Mustafa Suphi Sultan Galiyev’in tanımlamasıyla Sovyet Hükümetine yandaşlığını sunan ilk Türk olmuştur.305

Aslan, Mustafa Suphi’nin 1918 Haziran’ında Kazan’a geldiğini ve burada çoğunluğu Türk askeri esirlerinden oluşan Türk sosyalistleri ile Varşova Oteli’nde bir toplantı yaptığını söyler. Esirlerden oluşan bu birlik Suphi’nin daha sonraları büyüteceği birliğin çekirdeğini oluşturmuştur. “Bu toplantıda bir taraftan Türk Sosyalistleri Konferansı’nın toplanması

kararlaştırılırken, diğer taraftan da Rus İnkilabı’na bilfiil katılmak ve yardımcı olmak gayesiyle Türk askeri esirlerinden bir ‘Türk Rotası (Bölüğü)’ teşkiline karar verildi ve Cevdet Ali bu bölüğün kurulmasına memur edildi.”306

Suphi 1918 yılı Kasım ayında Moskova'da yapılan Müslüman komünistlerin birinci kongresine katılmıştır. Toplantıda özel Türk kesimini de ihtiva eden Doğu Halkları için “Milletlerarası Propaganda Dairesi” kurulmuştu. Suphi, Rus Komünist Partisinin Müslüman Teşkilâtları Merkez Bürosuna seçilmiştir. İşte bu mevki ve sıfatı iledir ki, “Doğunun, kapitalist sistemin; ‘Aşil'in topuğu’ olduğu tezini ilk defa teferruatı ile işleyip açıklamaya başladı. Zira, Bolşeviklerin gözü, dünya ihtilâlinin başlaması için. Batı Avrupa'ya umutla dikilmiş dururken, Suphi'nin, Kominternin, 1919 yılı Martında yaptığı Birinci Kongresinde kuvvetle ileri sürdüğü iddiası, Batı proletaryasını iktidarı ele geçirmeğe yöneltmedi. Doğuda ihtilal son derece önemli bir husustu. Suphi'nin kanaatine göre, Doğu, sömürgeci efendilerine karşı ayaklanıp başkaldırmakla, Batıdaki sınaî ülkeleri hammaddeden yoksun bırakacak, dolayısı ile kapitalist sistemi kaçınılmaz surette alaşağı edecek, bunalımı oluşturmuş olacaktı. Bu itibarla, Suphi'ye göre, Doğu'da ihtilâl, Yalnız Doğu'nun Avrupa emperyalizminden kurtarılması için değil, fakat Rus İhtilâlinin desteklenmesi için de gerekiyordu.307

1920 yılında Azerbaycan'da Sovyet devleti kurulduktan sonra Mustafa Suphi, Türkiye'ye yakın olan Bakü’ye geçmiş ve Bakü Merkez Sovyet Komitesi içinde bir Türk Şubesi açmıştır. Aynı zamanda bir siyaset okulu kurarak, yüze yakın Türk komünistini yetiştirmiştir.308 305 Aslan, age, s.24 306 Aslan, age,s.62

307 Harris, Türkiye’de Komünizmin Kaynakları, s.76 308

94

Bakü’ye yeni geldiği sırada, Meclis Başkanı Mustafa Kemal'e hitaben Türkiye'ye gelme niyetini açıklayan bir mektup yollamıştır. Bakü Kongresi'nin açılışına kadar geçen üç ay zarfında, Rusya'da ve söylendiğine göre, bazıları Türkiye'de bulunan 15 örgüt kuruyor. Nihayet, kongreden hemen sonra, Rusya ve Türkiye'de değişik komünist örgüt temsilcilerinin oyu ile kurulan Türk Komünist Partisi'nin başına geçiyor. İşte, Türkiye'de komünizmi yaymak ve örgütlemek üzere, cesur, inançlı ve idarecilik kabiliyetini ispat etmiş kuvvetli bir eleman olarak ortaya çıkıyor.309

Gerçek anlamda Anadolu’ya yönelik çalışmaya başlaması Mayıs 1920’de olmuştur. Bu dönemin zirvesi 10 Eylül 1920’de 15 bölgeden gelen 75 delege ile Türkiye Komünist Partisi'nin kurulmasıdır.

Mustafa Suphi, Bakü’de kurulan bu partiye üyeler bulmak amacıyla o dönemdeki Rus orduları tarafından esir alınan Türk askerlerine müracaat eder. Bu esirleri Bakü’de bir kampta toplayarak onlara sosyalizm hakkında dersler vermeğe ve onları eğitmeye başlar. Türk esirler arasından sosyalizmi benimseyenleri Türkistan ve Rusya içlerine göndererek orqalarda buldukları esirleri getirmelerini ister. Mustafa Suphi’nin bundan maksadı hem sayıca parti üyelerini artırmak hem de Anadolu’da artık tek başına bir güç haline gelen Mustafa Kemal’e ve Milli Mücadele hareketine alternatif bir hareket oluşturmaktı.310

Ancak 1921 Şubatında Suphi’nin düzenlediği bu birliği teftiş eden Ali Fuat Cebesoy bu birlikte 1200 kadar erin bulunduğunu belirtir. Ancak bu erlerin Bolşevik prensiplerinin tamamen cahili bulunduğunu, fakat milliyetçilerin dâvası uğrunda çarpışmak üzere Anadolu'ya dönmeye- can attıkları sonucuna varmıştı. Gerçekten, Cebesoy; bir süre sonra, birlik Anadolu'ya dönünce, mensuplarının Batı cephesinde sadakatli ve liyakatli vazife gördüklerini, belirtir. Birlik Anadolu'ya ayak basar basmaz, hiç şüphe yok ki, dağıtılıp ve o sıralarda yeni düzenlenmiş olan Türk muvazzaf kuvvetlerinin içinde eriyerek, Komünist oluşumlu hüviyetlerinin bütün izleri silinip gitmişti. 311

Her ne kadar bilinçsiz de olsa Suphi Partisini gönlünce yeniden bir biçime sokar sokmaz, nüfuz ve tesirini Anadolu'da hissettirip yaymak için harekete geçti. Mustafa Kemal ve diğer milli mücadele önde gelenlerinin Anadolu'da üstün bir güç halinde kökleşmiş olduklarını anlayıp, kontrolü altındaki bölgede komünistlik faaliyetinde bulunmak hususunda,

309

Okyar, age, s.115

310 Harris, age, s.82 311

95

Mustafa Kemal'den müsaade koparmak üzere, Ankara'ya özel vazifeli elçiler göndermiştir. Suphi, ajanlarına verdiği talimatta, komünistlerin yabancı istilâcılara karşı girişilen mücadeleyi destekleyeceklerine Mustafa Kemal’i temin etmelerini belirtti. Suphi’nin kurduğu Türkiye Komünist Partisi, bu gayeyle, Süleyman Sami'yi Mustafa Kemal’e böyle bir teminatı taahhüt eden bir mektubu beraberinde 17 Haziran 1920'de Türkiye'ye gönderdi. Mustafa Kemal’i işbirliğine katılmaya çekmek, meylettirmek için, Sami'ye, Bolşeviklerin Türkiye'ye yapabilecekleri her türlü yardımı, bu “Türk Komünist Komitesi” aracılığı ile kanalize edeceklerini belirtmesi talimatı da verilmişti. Bundan kısa bir süre sonra, ikinci bir elçi, Salih Zeki, başka bir yoldan, daha açık kesin bir taleple, partiyi kurup düzenlemek ve sosyal propagandayı sürdürmek talebi, ancak bu faaliyetlerin Anadolu Hareketinin müdafaa gayretlerine dokunmayacağı teminatı ile gönderildi. Üstelik, bu mesajları, Azerbaycan Sovyeti Merkez Komitesi Başkanı Nerimanov'un, “Müslüman Komünistlerin” Türk milliyetçi hareketini desteklemeyi taahhüt eden mektubu takip etmiştir.312

Cebesoy, Mustafa Kemal’in, Suphi'nin Ankara ve Eskişehir'deki ajanlarının “Memlekette Sovyet Rusya yararına bir sosyal inkılâbı oluşturmak için çalıştıkları” sonucuna kesinlikle varmış olduğunu belirtmektedir.313

Mustafa Kemal, Suphi’nin bu planını bozmak için, komünist hareketini destekleyenleri “hapsetmek ve sürmek” mecburiyetini duymaktaydı. Bu maksatla da, 11 Eylül 1920'de “Hiyanet-i Vataniye Kanunu”, askerî bozgunculuk olduğu kadar siyasî yıkıcılığı da kapsayacak biçimde genişletilmişti. Arkasından, 4 Ekim 1920 de, Cemiyetler Kanunu değiştirilip, hükümete kamu hukuku ve devlet politikasına ters düşen “Teşkilâtları yasaklama yetkisi” verildi.314

Türkiye’ye gelmekte kararlı olan Mustafa Suphi Mustafa Kemal’e mektup yolladıktan birkaç ay sonra, 1920 yılının güzünde, Bakü’de Tatar komünistlerinden Şerif Manatov ile konuşmuştur. O günlerde Mustafa Suphi'nin ruh haleti ve düşünceleri hakkında Şerif Manatov şunları yazmıştır:

"1920 senesi güz aylarında, Suphi'ye, Bakü’de tesadüf ettim. O, pek az değişmiş, teşkilâtı büyümüş, arkadaşları çoğalmıştı.

312

Harris, George, age, s.82-83

313 Cebesoy, age, s.472-475 314

96

Suphi, Türkiye'ye gitmek fikriyle hastalanmış, fakat bir parça tereddüt ediyordu. Kemal tarafından benim Türkiye'de tevkif edilmem ve sınır dışı edilmem meselesi, onun tereddüdünü daha arttırdı."

-"Fakat ben Kâzım Karabekir Paşa ile muhabere ediyorum, o beni davet ediyor" diyordu, Suphi.

-"Türk paşalarını siz bilmiyor değilsiniz, onların sözüne inanmaya gelmez, onlar eski kurtturlar" diye yaptığım itirazdan sonra, o halde, bir parça bekleyim, dedi.

Arkadaşlarından birçoğu, Suphi'yi, devamlı Türkiye'ye gitmek için teşvik etmekte oldukları anlaşılıyordu.

Bir ay sonra, biz, Gümrü'den Bakü’ye avdet ettik. Ben, Kars'ta gördüğüm Karabekir'e, Suphi'yi, gayet istidatlı bir asker, pek kurnaz bir diplomat olarak takdim ettim.

Herhalde yoldaşları, Suphi'yi, Türkiye'ye gitmek hususunda tamamen ikna etmişlerdi. Tarafımdan verilen bilginin ona hiç tesir etmediğini hissettim. Kars'ta, Karabekir ve onun adamları, Midvani heyetini ve Suphi'nin grubunu, tantanalı bir şekilde kabul ettiler. Orada birkaç gün kaldık. Kars'ta iken, Midvani heyeti ile Suphi grubunun Ankara'ya gelmeleri için Kemal Paşa'dan müsaade geldi. Bana müsaade edilmediğine, Suphi müteessir oldu. Ben Erivan'a döndüğüm zaman, Suphi ve arkadaşları, Erzurum'a gitmek için hazırlık yapıyorlardı."315

Hatıralarında, Anadolu’ya geçme ve burada faaliyet gösterme konusunda, Şerif Manatov, Suphi'nin tereddüt içinde bulunduğunu, fakat arkadaşları tarafından zorlandığını ileri sürüyor. Anadolu’ya geçme konusunda ve Anadolu’da faaliyetlerine devam etme konusunda bir karar vermesinde diğer bir faktörün de, Mustafa Suphi'nin, Sovyet liderleri üzerindeki etkisini ve kuvvetini abartmış olabileceği de vardır. Mustafa Kemal'e mesajında, Sovyet liderleri ile yakınlığından övünen Suphi, seyahate çıkarken, onlara fazlasıyla güvenmiş olabilir.316

Tüm bu tereddütlere rağmen Suphi yola çıkar ve Kars’a kadar gelir. Kars'ta iken, Anadolu’dan aldığı haberlerden kaygılanmış olan Mustafa Suphi, orada kaldığı 10 günlük müddetin sonuna doğru, 11 Ocak 1921'de arkadaşı Ethem Nejat ile beraber Kâzım Karabekir'i

315 Harris, George, age, s.123-124 316

97

ziyaret eder. Aralarında geçen konuşmayı, "İstiklâl Harbimiz" kitabında, Karabekir şöyle anlatır:

"Türk komünistlerinden Mustafa Suphi ve Ethem Nejat, 11 Ocak'-ta ziyaretime geldiler. Suphi, ‘Erzurum'da kendilerine suikast yapılacağını veya hakaret edileceğini haber aldığından, sade kafilesini Erzurum üzerinden göndermeyi, kendisinin ise, bir iki arkadaşı ile Tiflis üzerinden Ankara'ya gitmeyi düşündüğünü’ söyledi.

Karabekir, "Ya hepiniz Erzurum üzerinden giderek, halkın hissiyatını görürsünüz veyahut Ankara seyahatinden vazgeçerek, Bakü’ye avdet ederseniz. Zaten Ordumuzda Bolşevik teşkilâtı yaptığınız hakkında dedikodular başladı. Kol kol ayrılarak seyahatiniz, aleyhinize daha büyük dedikodulara sebep olacaktır" dedi.

"Bunun üzerine, toptan, Erzurum ve Trabzon'a geçmeye karar verdiler. Seyahatten vazgeçmemiz doğru olmaz, dediler. Kendilerine [seyahatleri hususunda kolaylık göstereceğimi ve esasen, Ankara hükümetinin de bundan haberdar olduğunu, ora ile muhabere et-melerini kendilerine söyledim."317

Seyahatleri boyunca nasıl karşılanacakları konusunda tereddüdü çok büyük olmalıydı ki, Mustafa Suphi, kafilesini iki kısma ayırmayı istemiş ve kendisi ile bir iki arkadaşı daha güvenli görülen Tiflis yolundan giderken, diğer arkadaşlarını Erzurum ve Trabzon üzerinden yollamayı Karabekir'e teklif etmişti. Halkın hissiyatının aleyhte olabileceğini sezen Karabekir ise, kafilenin ikiye ayrılmasının büsbütün tehlikeli olacağını ve aleyhteki dedikoduları artıracağını düşünerek, Mustafa Suphi'ye, iki alternatif bırakmıştı: Ankara seyahatinden tamamen vazgeçmek veya toplu olarak, Erzurum ve Trabzon'dan geçerek, halkın hissiyatını görmek.

“Ortadoğu'da Komünizm ve Milliyetçilik" adlı eserinde, tarihçi Walter Laqueur, TKP liderleri 28 Ocak 1921'de öldürüldükleri halde, bu haberin Moskova'da yazılışı ve yayılışının, ancak olaydan üç ay geçtikten sonra, gerçekleşmesine dikkatimizi çekiyor. Ayrıca, Lagueur aşağıdaki noktalar üzerinde duruyor:

“Sovyetler Birliği ile Türkiye arasında dostluk paketinin imzalanmasından (16 Mart 1921), ancak iki hafta sonra, TKP'nin Merkez Komitesi üyesi Ahmet Cevat Emre, Karadeniz'de boğulma vakasını, Rus komünistlerinden Pavlovitch-Weltman'a bir mektupla bildirmiş, Türk resmi makamlarının cinayetten sorumlu olduklarını ifade ederek, bu konuda

317

98

artık susmanın imkân haricinde olduğunu ileri sürmüş ve Pavlovitch'den, katledilen Türk yoldaşlarının hatırasını müdafaa etmesini istemiştir.” 318

Walter Laqueur, Ahmet Cevat'ın Pavlovitch'e yazdığı mektubun, Moskova'da, ancak Mayıs 1921'de yayınlandığına işaret ederek, haberin çok geciktirilerek yayınlanmasını, Rusya'da menfi reaksiyon uyanmasına engel olmak ve böylece dostluk anlaşmasına tesir etmesini önlemek maksadına atfediyor.319 Herhalde, Sovyet liderlerinin, TKP liderlerinin Trabzon'da uğradıkları feci akıbeti herhangi bir şekilde protesto etmeyerek, haberi geciktirmiş olmaları, Anadolu'ya geçme kararının sorumluluğundan uzak kalmak istemelerinden kaynaklanmış olabilir.