• Sonuç bulunamadı

Anadolu’da Bolşevik İhtilali’nin Yansımaları

B. Araştırmanın Amacı

II. BÖLÜM

1.2. Anadolu’da Bolşevik İhtilali’nin Yansımaları

Anadolu’da sosyalizm veya Komünizm bilinmeyen bir şey değildi. Özellikle İstanbul’da işçi eylemleri ve azınlıkların sosyalist partilerde yer tutmaları gibi nedenlerden ötürü sosyalizm az da olsa tanınmıştı. Yine aynı şekilde Osmanlı aydınları da sosyalistleri yakından takip ediyorlardı. Birinci bölümde de anlattığımız gibi sosyalizme/komünizme Osmanlı aydınları içerisinde iki türlü bir bakış açısı vardı. Özellikle Klasik ulema veya İslamcı cephe bu ideolojiye biraz temkinli yaklaşıyor ve Komünizmi özellikle Ateizm ve din konusundaki

komutanı görevden aldı. Askeri diktatörlük kurma suçuyla suçlanan Kornilov, Kerenski’yi aşarak Geçici Hükümete karşı ayaklanma çağrısı yaptı.

152

Sol SR’lar, 1917 yılından itibaren Sosyalist Devrimci Partiden ayrılarak Bolşeviklerden yana tavır alan siyasi grup.

153

57

söylemlerinden ötürü eleştiriyorlardı. Diğer bir takım aydınlar ise –ki bunlar genelde Avrupa’da eğitim faaliyetlerinde bulunmuş aydınlar- sosyalizme eşitlikçi, özgürlükçü ve

emperyalizm karşıtı düşüncelerinden ötürü sıcak bakıyorlardı. Buna rağmen

sosyalizm/komünizm yerli halktan fazla taban bulamamış daha ziyade azınlıklar arasında yaygınlık kazanmıştı.

Bolşevik ihtilâlinden sonra, Sovyet liderleri, Çarlık zamanından kalan emperyalist yayılma politikasını reddettiler. Bunu yaparken, Amerikan Cumhurbaşkanı Wilson'ın, Birinci Cihan Harbi'nden sonra ilan ettiği self-determinasyon (milletlerin kendi kaderlerini tayin etme) prensibine dayanıyorlardı. Aslında, Sovyetler, Wilson prensibini, hem dış politika sahasında, hem etnik bakımdan karışık olan Rusya'nın içinde kullanmak istiyorlardı. Bolşeviklerin bu gibi tutumları ve düşünceleri Osmanlı Devlet adamlarınca gayet olumlu karşılanmıştı. Çünkü yukarıda da değindiğimiz gibi Rusya’nın savaştan çekilmesi Osmanlı’nın bir cephesinin kapanması anlamı taşıyordu. Aynı şekilde Rusya’nın Wilson Prensiplerini kabul etmesi demek Avrupa/İtilaf Devletleri karşısında silahlı olarak olmasa da siyasi anlamda bir destekçisi olması demekti. Bunun haricinde zaten Rusya için Türkiye de büyük bir önem taşımaktaydı. Zira Türkiye’nin/Anadolu’nun emperyalizm karşıtı olması demek yada başka bir deyimle İtilaf Devletlerinin boyunduruğunu reddetmesi demek Bolşeviklerin işine geliyordu. Çünkü İtilaf Devletleri ve özellikle İngiltere Çarlık Rejiminin yanında olduğunu giriştiği karşı darbelerle göstermişti. Yine Çanakkale Savaşı’nın sebebi olan İtilaf Devletleri’nin Çarlık Rejimine yardım göndermesi de bunun bir belirtisiydi. Yine aynı şekilde Kafkaslar da Rusya için büyük önem taşıyordu. Zira İngiltere Kafkasya’da bulunan Çarlık yanlısı Generallere silah yardımında bulunuyordu. Yine aynı şekilde Rusya’nın kendi içerisinde de bir iç savaş başlamıştı ve bu savaşa İtilaf Devletleri destek veriyordu:

“İhtilâlden sonra başlayan iç harpte, Kızılordu, Sovyet idaresine isyan eden Beyaz Rus orduları ile mücadele etmek zorunda kalmıştı. Batılı Müttefiklerin destekledikleri Beyaz Rus orduları ile başlayan ölüm-kalım mücadelesinde, Kızılordu zaman zaman güç anlar yaşadı. Bu itibarla, uzun asırlar, Çarlığın politik ve kültürel baskısı altında yaşamış Rus olmayan halkların ve bilhassa Orta Asya Türklerinin sivil harpte desteğini kazanmak, Sovyetler için büyük önem taşıyordu. Sovyetlerin, Rus olmayan milletlere self-determinasyon hakkını tanıyacaklarına dair vaatleri, bu halklarda ve bilhassa Orta Asya Türklerinde ümit

58

ve-sevinç uyandırdı. Bu sebeple, Orta Asya Türkleri, cereyan eden iç harpte, Sovyet tarafını tutmuşlar ve Kızılordu'ya önemli ölçüde destek sağlamışlardı.”154

İşte tüm bu sebeplerden ötürü Anadolu’da Bolşevizme karşı bir sempati oluşmaya başlamıştı. Bunun nedenlerinden birini de Osman OKYAR şöyle belirtmiştir:

“Aslında, 1919 ve 1920 yıllarında, komünizm cereyanının ülkede oldukça kuvvetlendiğini görmekteyiz. Bunun sebeplerinden biri, bazı aydın ve bürokratların, Kâzım Karabekir Paşa paralelinde düşünmeleri, içlerindeki kaygının, ülkenin bütünlüğünü korumak olduğunu düşünüyorum. Bu şartlarda, ülkeyi parçalamak isteyen İngiltere ve onu tutan

İstanbul hükümeti aleyhine vaziyet almak ve samimi görünen Sovyetlere yakınlık hissetmek, kolayca anlaşılır bir tutum idi.”155

Bolşevizmin ideolojik etkisini Anadolu’da göstermesi bakımından şu örnekler manidardır:

Bedelli Askerlik (veya Sol bir söylemle zenginlerin para verip askere gitmemeleri) Osmanlı’da bir gelenek halini almış olmasına rağmen buna karşı tavırlar ortaya çıkmaya başlamıştır. “9 Ağustos 1920’de BMM’de yapılan görüşmede, Antalya Mebusu Rasih Bey

‘Askerler, zenginlerin geri hizmette kalmalarından şikâyet ediyorlar, bunların de cepheye gelmesini istiyorlar’ derken BMM 2 Eylül 1920’de ‘Bedelli Askerlik’ yasasını görüşmeye başlamıştır. Mecliste Teklife karşı çıkmayanlar olmasına karşın ‘savaşmanın zengin fakir herkese farz olduğunu’ savunanlar da bulunmaktadır. Hakimiyet-i Milliye gazetesi 27 Ekim’deki bir haberinde şöyle yazmaktadır: ‘Nakdi Bedel kanunu çıkarmak, zenginler yaşasın fakirler gebersin! demektir. Herkesin görevi cepheye gitmektir”156

Bolşevizmin etkisini göstermek açısından bir başka örnek o günlerde Bolşevizmin halka anlatılabilmesi için bazı gazetelere matbaa ve kağıt yardımında bulunulmasıdır:

“28 Eylül 1920’de BMM’de ‘Matbuat ve İstihbarat Müdür-ü Umumisi’ Galip

Bahtiyar Bey bazı gazetelere kâğıt tahsis edildiğini ve ‘halkı aydınlatmak için barış şartları ve Bolşevik Devrimi konularında broşürler hazırlatıp bastırmakta olduklarını’ söylemektedir. Kâğıt dağıtılan gazeteler şunlardır: Yeni Dünya, Öğüt, Açıksöz, İkaz. Bu gazeteleri kısaca

154

Osman Okyar, Milli Mücadele Dönemi Türk-Sovyet İlişkilerinde Mustafa Kemal (1920-1921), Türkiye İş Bankası Kültür Yay., İstanbul 1998, s. 23

155

Okyar, Osman, Age, s. 32

156 Emel Akal, Milli Mücadele’nin Başlangıcında Mustafa Kemal, İttihat Terakki ve Bolşevizm, TÜSTAV yay, 1.

59

değerlendirecek olursak bunların bir şekilde Bolşevizme bulaşmış oldukları görülecektir. Yeni Dünya Gazetesi Eskişehir’de ‘İslami Bolşevik Gazetesi’ alt başlığı ile yayınlanmakta olan Çerkez Ethem’in desteklediği gazetedir. Açıksöz, Kastamonu’da yayınlanmaktadır ve sayfalarında Bakü Doğu Halkları Kurultayı’na, Şuralar Hükümeti’nin nasıl kurulacağına ve Bolşeviklerin askeri ve politik harekatlarına yer vermektedir. Konya’da yayınlanan Öğüt Gazetesinin yayımladığı yazıların içeriğine bakarsak 1920’de İslami Bolşevizmi benimsemiş bir yayın organı olduğu anlaşılmaktadır. İkaz gazetesi ise Afyonkarahisar’da yayınlanmaktadır. Sahibi Afyonkarahisar mebusu Mehmet Şükrü’dür. 1922 Mazrt ayında tekrar açılmasına izin verilen Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkası (THİF)’nın genel merkezi bu gazetenin matbaasıdır.”157

Bir diğer örnek Bakü Doğu Halkları Kuruultayına BMM adına katılan İbrahim Tali Bey’in konuşmasıdır:

“İbrahim Tali Bey Anadolu’nun kaderinin III. Enternasyonal’le birleştirildiğinden

söz ederek şöyle der: ‘Anadolu inkılapçıları şevk ve samimiyetle Üçüncü Enternasyonal'e yüzlerini çevirmişler, talihlerinin Üçüncü Enternasyonal'in talihine paralel olduğuna iman ediyorlar.

Yaşasınlar, bu yolda birlikte yürüyen inkılapçı Rusya ile inkılapçı Anadolu ve onların dayandığı şark inkılabı!”158

Bolşevizmin etkisini göstermesi açısında bir örnek de mecliste çıkarılmaya çalışılan düğünlerde savurganlığı önlemeye yönelik yasadır:

“1920 Anadolu'sunda Bolşevizmin ideolojik hegemonyası nedeni ile değişen bakış açıları, Mecliste özel alana müdahaleye kadar varan yasal önlemler almaya kadar gitmiştir. 10 Kasım 1920 günü BMM’ de "düğünlerde savurganlık yapılmasını yasaklayan" kanun önerisi, ivedilikle ele alınarak, birinci maddesi kabul edilir. Buna göre "düğünlerde çeyiz gönderilmesi, iki giyimden fazla elbise konulması, düğün boyunca bir günden fazla çalgı çaldırılması ve ziyafet verilmesi, köçek oynatılması, nişan töreni, ağırlık, hediyeler verilmesi yasaklanıyor.’ Yasanın görüşülmesi 25 Kasım'da tamamlanacak ve sünnet düğünlerine de kısıtlama gelecektir. Aykırı hareket edenler için 1-6 yıl hapis cezası vardır. Yasada

157Akal, Age, s.89

158

60

zenginlerin gösteriş yapması engellenirken köçek oynatılmasını engellemek gibi tavırlar da görülüyor.”159

Çok ilginç örneklerden biri de Mehmet Âkif’in Açıksöz Gazetesinde yayınlanan maşhur Nasrullah Camii konuşmasıdır. Ki bu konuşma İslamcı bir gelenekten gelen Âkif’in Bolşevizme olan bakış açısını anlatması bakımından önemlidir. Ayrıca bu konuşma Anadolu’da geleneği temsil eden insanların ahlaksızlık ve sapıklık olarak gördükleri komünizme bakışlarını yumuşatmaları olarak da okunabilir:

“Avrupa hükümetlerini titreten Bolşeviklik tehlikesi, bizler gözlerimizi açmak suretiyle alem-i İslam hakkında tehlikeli değil, bilakis istifade olunacak bir fırsattır. [...]bütün harekâtımızı, muamelatımızı tanzim eden şeriatımız sosyalistlerin, Bolşeviklerin bundan asırlarca sonra belki bulabilecekleri düsturların, esasların en insani, en ulvi, en fıtri, en şefik, en rahim şeklini ihtiva etmektedir. [...] Bizim Bolşeviklerden korkmamıza mahal olmadığı gibi, Bolşevik olmaya da ihtiyacımız yoktur. Düşmanın düşmanı dost olmak itibariyle müşterek, mütekabil, menafi dairesinde Bolşeviklerle ittifak edebiliriz. Garp'ın alem-i beşeriyeti, bilhassa biz Müslümanları ezmek için kuvvet almakta oldukları o melun zulüm müesseselerini yıkmak hususunda Bolşeviklere yardım da ederiz. Artık bu ittifakın zamanını, zeminini, dairesini, bu muavenetin derecesini tayin etmek, tabiidir ki, selahiyet sahiplerine aittir. O cihetleri onlar düşünsünler, halletsinler.”160

Emel AKAL 1919 yılından sonra özellikle Anadolu’da “bir terminoloji değişikliğine

gidildiğini, ‘amele, zahmetkeş hakları, halk idaresi, Bolşevizm,komünizm’ gibi konulardan sıkça bahsedilmeye başlandığın; örgütlerin isimlerinde’ ihtilal, inkılap, Kızıl’ kelimelerinin sıkça yer almaya başladığını, yine örgüt ve partilerin programlarında sosyalizmden bahsedildiğinin” görüleceğini belirtir.161

Aslında bu bilgilerden sonra Türk siyasi ve düşünsel yaşamına etki eden kimselerin Bolşevizm ve daha geniş bir şekilde Komünizm hakkında ki görüşlerine değinmek gerekiyor. Zira bunda sonra işlenecek konularda özellikle Osmanlı siyasetine yön veren bazı simaların Doğu Halkları Konferansı gibi bir toplantıda Komünist bir tavır aldıkları görülecektir. Bunun sebeplerinin ve bu siyaset ve devlet adamlarının Komünist takılmalarındaki öncüllerin bilinmesi gerekmektedir. Bu nedenle İttihat ve Terakki ve liderlerinin, Kazım Karabekir, Ali

159 Akal, Age, s.90 160Akal, Age, s.94-95 161 Akal, Age, s.85

61

Fuat Cebesoy gibi devlet adamları ve paşaların; Mustafa Suphi, Süleyman Nazif, Yunus Nadi, Şefik Hüsnü gibi Komünist olan veya olmayan aydınların da bilinmesi gerekmektedir.

1.3. Milli Mücadele Dönemi Siyaset Ve Devlet Adamlarının Ve Aydınların Sosyalizme