• Sonuç bulunamadı

MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNE KADAR SOSYALİSTLER VE DİN

B. Araştırmanın Amacı

II. BÖLÜM

2. MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNE KADAR SOSYALİSTLER VE DİN

İlk dönem Osmanlı Sosyalistlerinin din konusundaki düşünceleri tam olarak olgunlaşmış değildi. Çünkü ilk sosyalistlerin sosyalizm konusundaki bilinçleri daha tam olarak gelişememişti ve sosyalizm bir ideoloji olarak değil sendikalist hareketler olarak vardı. 1876 Meşrutiyet öncesinde, Türkçe basında Sosyalist/Komünist düşünce, dine ve ahlâka aykırılık gerekçesiyle olumsuz bir biçimde anılmıştır. Bunun nedeni olarak da Komünizmin din ve ahlâk konusunda dile getirdiği düşünceler İran Mazdekiliğine benzetilmiş, yine komünizmdeki ortaklamacılık/kolektivizm (Osmanlıca tabirle İştirakçilik)

448

Lenin, Sosyalizm ve Din, s.3

449 Lenin, Sosyalizm ve Din, s.4 450

134

da yine aynı dinin inanış tarzına benzetilmiştir. Yine bir başka etken de Komünizmin uç noktalarından olan cinsel kuralsızlık fikri de Osmanlı aydınının tepkisini çekmiştir. Aydınlar arasında tek istisna olarak Namık Kemal görünmektedir. Namık Kemal ve arkadaşları Paris Komününü ilk elden gözlemlemişlerdir ve bu grubu savunmuşlardır.451 Bununla birlikte sosyalizmi bir tehlike olarak görenler de vardır. Bu tehlikeye karşı önlem olarak savunulan görüşlerden belki de en önemlisi Osmanlı Devlet adamı Sava Paşa’nın görüşleri olmuştur.

Sava Paşa sosyalistlerin görüşlerini tek tek ele almış ve bu görüşlere karşı kendi karşıt görüşlerini dile getirmiştir.

2.1. Sava Paşa ve Sosyalizm Anlayışı

Sava Paşa’nın kendisi bir Hıristiyan olmasına rağmen İslam hukuku ve Fıkıh alanlarında uzmanlaşmış bir kimse olarak karşımıza çıkmaktadır. Sava Paşa Osmanlı’da ilk Hukuk Okulu(Mekteb-i Hukuk) derslerinin reorganizasyonunu üstüne almış; Arapçada Fıkıh Usulüne önem verilmesini istemiş; ve 1875’de kurduğu sistemle yedi yıl içinde gerçek sonuçlar elde etmişti.452 Hatta O’nun İslam Hukuku ve Fıkıh ile ilgili iki ciltlik müstakil bir eseri de bulunmaktadır.453 Sava Paşa kendince sosyalizmin tehlikelerine karşı önlem alınması gerektiğini düşünmektedir. Sava Paşa hem Hıristiyan olması ve hem de İslam Hukuku alanında derin bilgileri olduğu için iki dinin de ortak dillerini kullanarak sosyalizme karşıt görüşleri dillendirmiştir.

Sava Paşa sosyalizmin başına kendince bir Hıristiyan kelimesi daha eklemiş ve bu anlayışın tehlikeli olmayacağını savunmuştur:

“Gerçekten Hıristiyan Sosyalizm kamu düzeni için hiçbir tehlike arz etmez. Hatta diyebilirim ki sosyal ahenk bakımından hiçbir mahzuru da yoktur. İsa’nın dininde başlıca temel, insanın hemcinslerine öbür insanlara karşı beslediği sevgidir. ‘Düşmanlarınızı seviniz!’, ‘Kötülüğe karşı iyilik yapınız!’ İşte İsa’nın insanlara söylediği şeyler bunlardır. ‘ Tanrı’nın hakkını Tanrıya Sezar’ın hakkını Sezara verin’ diyor.”454

Sava Paşa bu sözlerinin ardından sosyalizmin hangi konularda tehlikeli olabileceğini de belirtmiştir. O’na göre Sosyalizm ne olursa olsun otoriteye yani devlete ve kanunlara itaatkar ve saygılı olmalıdır. Bu şekilde olduğu müddetçe Sosyalizmin hiçbir sıkıntısı yoktur:

451

Cerrahoğlu, Türkiye’de Sosyalizm, 3. Kitap, tarihsiz, s.31

452

Cerrahoğlu, age, s.8

453 Sava Paşa’nın Kitabı bkz. Sava Paşa, İslam Hukuku Nazariyatı Hakkında Bir Etüd, 2 Cilt, Kitabevi yay 454

135

“Sosyalizmin tehlikeli olmaması için taşıdıkları ad ne olursa olsun, müesses otoritelere, kanunun emrettiği şeye saygı göstermesi ve itaat etmesi gerekir. Devlet makamlarının emirlerine karşı her çeşit direnme bir suçtur, cinayettir. Devlet icraatının adalete, doğruluğa uygun olup olmadığı hususunda her tenkit her mülahaza bir suç sayılmalı, cezalandırılmalı ve te’dip edilmelidir. (…) demek ki meşrû ve kanûnî yollardan meşrû ve kanûnî bir biçimde olmak şartıyla eleştirici fikirler ve düşünceler ileri sürülebilecektir.”455

Sava Paşa sosyalizmin paylaşmacı ve eşitlikçi mülkiyet anlayışlarına karşı ise İslam’ın zekat prensibi ile karşılık verir ve zaten İslam’da paylaşmanın bölüşmenin olduğunu söyler:

“(…) Muhammed, keremi, tamamıyla pratik ve binaenaleyh etkili yeni bir şekle soktu; ona yepyeni bir biçim verdi. Acizlere ve fakirlere yardım prensibine legal bir değer kazandırdı. En ulu şerî otoritenin emri ile zenginlerin servetinde fakirlerin de payı olduğu esasını yerleştirdi. Vakıa bu paya doğrudan doğruya el koymağa müsaade etmemiş, müsadereye izin vermemiştir. Fakat zenginle fakir arasına otoriteleri koymuştur. (…) Muhammed, ulul emre itaat ediniz otoritelere boyun eğiniz buyurmuştur. İslam Peygamberine göre Ulul emre itaatsizlik bir suç olduğu gibi devletin icraati hakkında yaptığı işler hususunda legal yolların dışına saparak körü körüne yapılan bütün tenkitler de suçtur. “456

Sava Paşa, sosyalizmin hümanistik fikirlerine karşı şunları söyler:

“Bir sosyalist çıksa da bana dese ki: ‘Ben hemcinslerimi seviyorum. Bana yapılmasını istediğim her şeyi, her çeşit iyiliği onlara yapmakla kendini görevli, sayıyorum. Memleketimin otoritelerine saygı duyuyorum ve kanuna itaat ediyorum.’ Evet bir sosyalist çıkıp da bana böyle dese, Onun bir Hıristiyan sosyalist olduğunu tasdikte tereddüt etmem. Ve şayet o buna karşı ‘Ben İncil’deki emirlerin ne olduğunu hiç bilmiyorum’ dese, onu tebrik ederim; öyle ise derim, bunu siz bulmuş oluyorsunuz. ”457

“Zekât legal bir yardımdır (…) Bu yardım sayesinde fakirler namuslu insanlar olarak müstahsil işçiler ve üretici emekçiler olarak kalabilmekte ve bütün sosyal görevlerini yapabilecek durumu muhafaza edebilmektedir.

455 Cerrahoğlu, age, s. 10 456 Cerrahoğlu, age, s. 11-12 457 Cerrahoğlu, age, s.-10-11

136

Şeriatın kaynakları o kadar boldur ki, sosyalizmi (…) İslamlaştırmak çabaları mümkündür ve kolaydır; sosyalizmi İslamlara kabul ettirmek çabaları mümkün olduğu gibi, kolaydır da.”458

Görüldüğü gibi Sava Paşa sosyalistlere karşı dinin dilini kullanarak aslında sosyalistlere siz yeni bir şey söylemiş değilsiniz, bu zaten İncil’de olan bir şey ve biz Hıristiyanlar zaten bütün insanların sevilmesi gerektiğini söylüyor ve öyle inanıyoruz demektedir. Ayrıca Sava Paşa bu sözleriyle sosyalistlere sizin insan hakkında söyledikleriniz insan olmanın gereklilikleridir. Bunun için öyle çok kafa yormaya gerek yok zaten din bunu söylemektedir demiş olmaktadır.

2.2. Osmanlı Sosyalistleri ve Din

Osmanlı sosyalistlerinin fikri temellerini oluşturan en önemli konu sosyalist jargonlardır. T.Z. Tunaya, ilk dönem sosyalistlerinin özellikle Fransız Sosyalist Partisi liderlerinden Jean Jaures'ten etkilendiklerini ve ilk elden onunla ilişki kurmaya çalıştıklarını söylemiş, dolayısıyla da ilk dönem sosyalistlerini sosyalizmi anlamak konusunda başvurdukları kaynakların yönünü belirlemiş olduğunu söylemiştir.459 İlk dönem Osmanlı sosyalistleri memleketin kendi içsel yapısı içerisinde bakıldığında, kendilerini bir sosyalist devlet tasarımında bulunmaktan çok, sosyalist söylemlerin ürettiği kavramlara odaklamışlardır. Osmanlı Sosyalist Fırkası, Marksizm’e karşı fazla bir hassasiyet göstermemekle birlikte kendisini, Avrupalı sosyalist ve sosyal demokrat partilerin oluşturduğu II. Enternasyonal'e ve insani hasletlerle ön plana çıktığına inandıkları söylemlere bağlı olarak görürken, Türkiye Sosyalist Fırkası'nın programı, Osmanlı Sosyalist Fırkası'na göre daha bilinçli bir sol bakışı, sosyalizmin bilimine ve Marksist kavramlara yakınlaşmayı yansıtmıştır.460

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi ilk dönem sosyalistlerinin Sosyalizm konusundaki bilinçleri tam olarak olgunlaşmamıştı. Hatta diyebiliriz ki Marx’ın dini bir afyon olarak algılaması ve ayrıca Darwinizm gibi görüşler bilinmiyor olabilirdi. Bu nedenledir ki ilk dönem Osmanlı sosyalistleri dindar insanlardı ve sosyalizmi dinle bağdaştırmışlardı. Onların din konusunda söyledikleri şeyler dindeki insan sevgisi, paylaşmacılık gibi konuların eşliğinde sosyalizmi açıklamak olmuştu. Örneğin Osmanlı’da kurulan ilk sosyalist fırka olan

458

Cerrahoğlu, age, s. 12

459

Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’nin Siyasi Hayatında Batılılaşma Hareketleri, s. 97

460 Oya Baydar, "Hüseyin Hilmi", Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce Cumhuriyet'e Devreden Düşünce Mirası

137

Osmanlı Sosyalist Fırkası içerisinde çeşitli etnik ve dini yapıda insanları barındırıyordu. Fırka içerisinde bulunan insanların kendilerince dinle bir sorunları yoktu ve onlar gayet de dindar insanlardı.461

Osmanlı Sosyalist Fırkası, Osmanlı sınırlan içinde yaşayan çeşitli etnik, dini ve diğer unsurların hep beraber kardeşçe birleşmelerini ve eşit haklara sahip olmalarını istemiştir. Çoğunluğu meydana getiren fakir halkın ve çalışan sınıfların haklarını savunmayı ve yaşayış şartlarını düzeltmeyi temel amaç olarak almış ve bu amaca daha kolaylıkla varmak için yeryüzündeki bütün işçilerle iş ve davranış birliği talep etmiştir. OSF462 İslam’ın herkesi Adem’in çocukları dolayısıyla da kardeş ilan eden görüşünü almış ve işlemiştir:

"İslamiyet’in cinsiyeti bir tarafa bırakarak vazettiği bütün İslamlann birbirinin kardeşi olması kaidesi sosyalistlerin tebcil ettikleri ve insanların insanlara yaklaşmaları için tatbikine çalıştıkları bir kaidedir."463

İslamiyet, ırk ve millet ayrılığı gözetmiyordu, İslam Peygamberi Veda Hutbesi’nde tüm insanların bir tarağın dişleri gibi eşit olduğunu, kimsenin kimseye üstün olmadığını söylüyordu. Yani İslam zaten doğası gereği Enternasyonalistti. Sosyalistler de, bu enternasyonal karakteri ileri sürerek, uluslararası bir mahiyet taşıyan sosyalizm ve İslam dini arasında köprü kurmuşlar, bunu yaparken de, Osmanlı sosyalistleri arasında Hıristiyanlar olması nedeniyle, işe Hıristiyanlıktan ve Hz. İsa'dan başlayarak, İsa'yı, Hıristiyanlığın temellerini, ve İncil'in bazı formüllerini de benimsemişlerdi.464

Sosyalizme bu açıdan bakıldığında, Osmanlı sosyalistleri, sosyalizmin temellerinin öncelikle Hz. İsa tarafından kurulmuş olduğunu söylemekten çekinmediler. Hıristiyanlık, kölelerin tırnaklarıyla milyonlar kazanan Roma'nın zalim seçkinlerine karşı meydana çıkmış bir dindi ve sosyalistlik bu dinin temel amaçlarından biri oluyordu. Hz. İsa, dinine girenleri, egoist davranıştan, benlik davasından, hırstan, mülkiyet ve tasarruftan kurtarmıştı. Hıristiyanlığın esaslarında, eşitliğin, mutlak adaletin hakkıyla hükmünü yürütmesi gibi bir kaidenin varlığına inanılmış ve İncil'de "birbirinizi seviniz" formülü, Kur'an'ın öğrettiklerine uygun düştüğü için de kolayca idealize edilmiştir. Hatta Kur'an'daki ayetlerle, Hz. Muhammed’in hadisleri ve sosyalizm karşılaştırılınca da sosyalizme sağlam dayanaklar

461

Cerrahoğlu, age, s. 140

462

Osmanlı Sosyalist Fırkası

463 Cerrahoğlu, age, s. 140 464

138

bulunabilirdi.465 Cerrahoğlu bu konuda Abdulaziz Mecdi Efendi’yi örnek olarak verir. Medrese eğitimi görmüş ve ulemadan olan Mecdi Efendi, Sosyalizmin bazı prensiplerine İslam’dan dayanaklar bulma yoluna gitmiştir.466 Osmanlı ulemasının Hıristiyan Avrupaya karşı olumsuz füşünceleri Mecdi Efendi gibi ulemadan bazı zatları sosyalizme İslam’dan dayanak arama yoluna sürüklemiş olabilir. Zira sosyalizm Avrupa’da yıkıcı bir faaliyet olarak görülür. Sosyalizmin Avrupa’da güçlenmesi ve kapitalizmi yavaşlatarak Avrupalı devletlerin iç işlerine yönelmeleri Osmanlı’yı rahatlatabilirdi.

Bir başka örnek olarak Omanlı basınında kimliğini sosyalist ilan eden İştirak Gazetesi için de söylenebilir. Mesela İştirak Gazetesinde işlenen temelardan biri zekat konusu olmuştur. İştirak’e göre zenginlerin mallarında fakirlerin de haklarının olduğunu söyleyen İslam’ın iyi anlaşılması gerektiğini savunmuştur.467

Elbette tüm sosyalistlerin dine bu açıdan baktıklarını söylemek yanlış olur. Mesela Cerrahoğlu’nun aktardığına göre II. Meşrutiyet sosyalistlerinden olan Ali Namık, dinin öne sürdüğü toplumsal dayanışma kurumlarının toplumsal adaleti sağlamada yetersiz kaldığını söyler. Ali Namık ve onun gibi düşünenler dine alternatifler sunmaya çalışmışlardır. Ali Namık’a göre, yüzyıllar boyunca denenen ve tesirsiz kalan bir çare olarak semavi dinler, kerem ve sadaka denilen şeylerle fakirliğe karşı deva sunmuşlardır. Ali Namık, bu tür yardım faaliyetlerinin yeterli olamayacağını söylemiş ve bunun çözümü olarak sosyalist sistemi önermiştir. Sosyalistlerin meseleye, Tanrıyı karıştırmamaları gerektiğini sadece insan hakkından bahsederek, halka sadaka vererek değil, iş bularak yardım etmeyi istemek olarak bakmaları gerektiğini ifade etmiştir. Ona göre, sosyalistler, dinin sunduğu eski devanın karşısına, servetlerin daha adil bir şekilde dağıtımına dayanan bir iktisadi tezle çıkmalıdırlar.468