• Sonuç bulunamadı

DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM KAVRAMI VE GENEL ÇERÇEVE

1.4. Doğrudan Yabancı Yatırımları Etkileyen Sistematik Faktörler Faktörler

1.4.4. Sosyal ve Kültürel Sistem

İnsanoğlunun ilk ilkel topluluğundan çağımızın kozmopolit toplumlarına kadar toplumlar arasında aktarılan ortak bir kimliği oluşturan kültür:” Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü”65 olarak tanımlanmaktadır. Kültür günümüzde insanların dili, dini, eğitimi yaşam biçimi, uygarlık seviyesi gibi daha birçok unsuru bir arada bulundurduğundan başka tanımları da yapılagelmektedir. Ertürk’e göre; kültür, insan topluluklarına kimliklerini veren ve onları

64Gürün, a.g.e., s.71-72.

birbirlerinden ayırt eden özelliklerin toplamıdır. Bu tanımdan yola çıkarak kültür bizi biz yapan en önemli unsurdur, çünkü hem diğerlerinden bizi ayırt eder hem de bize kimlik vererek, toplum içindeki konumumuzu ve o topluma olan aidiyetimizi sağlar.66

Her toplumun kendine ait inançları, değer yargıları, gelenek ve görenekleri, dil, din farklılıkları bulunmaktayken benzeşen özelliklerle de karşılaşmak mümkündür. Kültür nesilden nesile aktarıldığından zaman kavramından bağımsız düşünülemez bu sebeple zaman sürecinde toplumların değişime ve etkileşime açık olması nedeniyle kültürler arasında benzerlikler de olduğu görülebilmektedir. Kültür insanın toplumsal yaşamının her alanında kendisini ve kendisinin olanın (veya olduğunu sandığını) ifadesidir; çünkü kültür; insanın kendi yaşamını, geçmişten gelen deneyimler ve birikimlerle ve kendinin yarattıklarıyla, nasıl ürettiğini anlatır. İnsan kendini ne için, neyle ve nasıl üretiyorsa, bu üretme, aracıyla, nedeniyle ve nasılıyla onun kültürüdür.67 Sanayi devrimi ile başlayıp küresel gelişimin etkisi ile insanlığın yaşadığı sosyal değişim ve dönüşüm sürecinde toplumsal yaşam, eğitim, sosyal sınıflar, bürokrasi, sendikal yapı, yönetim, üretim ve işyeri davranışlarında bir dizi önemli değişimler yaşanmıştır. Yeni toplumsal değişimi göçler belirlemiş, aile yapısı da kökten değişim sürecine girmiştir. Eğitim ve teknolojik gelişmeler de

66Ertürk, Y.D. (2010). Davranış bilimleri. İstanbul: Kutup Yıldızı Yayınları, s.287.

67Erdoğan, İ. (2011). İletişimi anlamak. (4. Baskı), Ankara: Pozitif Matbaacılık, s.465

sosyal yapıyı oldukça değiştirmiştir.68 Her toplumun kendine özgü inançları, değer yargılarına özgü ahlak kuralları, benimsediği ve dışladığı tutumlar olmasına rağmen günümüze gelinceye dek teknoloji, haberleşme, ulaşım alanlarındaki gelişmelerin diğer bir ifadeyle küreselleşmenin de etkisiyle kültürler birbirinden daha fazla etkilenmeye ve birbirine benzemeye başlamışlardır. Bu süreçte özellikle başlıca doğrudan yabancı yatırımcılar olarak çokuluslu şirketler, değişik kültürel özellikler taşıyan toplumlar arasında kültürel bir etkileşim ve değişimin gerçekleşmesinde önemli bir rol oynamışlardır. Doğrudan yabancı yatırımcı şirketlerin uluslararası faaliyetlere girişmeleri, yöneticilerin yabancı oldukları değişik ülke ve bölge kültürleriyle karşı karşıya kalmalarına ve böylece bu iki kavramın bütünleşmesine birbirini etkilemesine yol açar. Örneğin eskiden beri ülkemizde garsonların masaya verdiği hizmet anlayışı Avrupa veya ABD menşeili Cafe’lerin self servis hizmet anlayışı ile değişikliğe uğrayarak bu hizmet anlayışı birçok Türk mekânnında uygulanmaya başlamıştır.

Yabancı bir ülkede faaliyet gösteren şirket çalışanlarının, söz ve davranışları ile ortaya koyduğu yanlışlar, içinde bulunulan toplum tarafından hoşgörü ile karşılanabilir. Ancak; içinde bulunulan toplumun dilinin kullanılarak, davranışları ile o kültüre yabancı bir ileti verildiğinde, toplumun hoşgörüsünün azalacağı düşünülmektedir. 68Türker, M. ve Örerler, E.O. (2004). Türk şirketlerinin küresel şirket haline getirilmesi yolları. İstanbul Ticaret Odası Yayınları, Yayın No:2004-60, İstanbul, s.49.

Yabancı yatırımcı şirket yönetici ve çalışanlarının faaliyette bulunulan ülke kültürüne uymayan davranışları, firmayı sahip olduğu pazarı kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya bırakabilir.69 Bu nedenle; bu şirket yönetici ve çalışanlarının, faaliyette bulundukları toplumun dilini bilmelerinin o ülke pazarında tutunabilmeleri için yeterli olmayacağı, ülke kültürünün de özümsenerek, söylenen sözle ne anlatılmak istendiğinin bilinmesinin gerektiği düşünülmektedir. Örneğin bir fincan kahve bir İngiliz için bir bardak dolusu hazır kahve tanecikleri, şeker ve ılık suyu anımsatırken, bir İtalyan için küçük bir fincan dolusu iki kaşık espressoyu anımsatmaktadır. Bir Türk içinse bir fincan kahve kırk yıl hatırının olduğu söylenen, sade, az, orta ve çok şekerli olarak yapılan Türk Kahvesi’ni anımsatır. Türkiye içerisinde ise bölgesel olarak yine bir fincan kahve Türk Kahvesi’nden kaynatılıp damıtılarak elde edilen ve bir yudum olarak ikram edilerek tek yudumda içilen mırra’yı çağrıştırır.

Ayrıca bu şirketlerin faaliyet gösterdiği ülkelerin, kültürlerin ve bu kültürler arasındaki benzerlik ve farklılıkları anlamanın önemi, uluslararası yöneticilerin kültürel farklılıklara duyarlı olmalarının gerekliliğini ortaya koymaktadır. Nitekim faaliyet gösterilen alanda sosyal ve kültürel özelliklerin önemsenmemesi veya küçümsenmesi müşterinin velinimet veya her zaman haklı olduğu düsturu ile ters düşer. Diğer bir ifadeyle belirli bir kültür çevresi için geçerli olan yönetim uygulamaları, başka bir kültürde olumsuz hatta kötü sonuçlar 69Anholt, S. (2003). Global markaların yerel çuvallamaları. (Çev. Gonca Canan), (1. Basım), MediaCat Kitapları, İstanbul, s.14.

doğurabilmektedir. Bu nedenle, başka ülkede faaliyet gösteren yabancı yatırımcı şirketlerin yöneticilerinin kültürel farklılıkları göz önüne almamaları onların sadece bir eksikliği olarak görülmekle kalmamakta aynı zamanda kötü bir işletmecilik olarak da nitelendirilmektedir. Bu anlamda bir şirket personelini ve kariyer imkânlarını başarılı bir biçimde uluslararasılaştırmadıkça, uluslararası operasyonlarının faydasını tam olarak göremez.70 Örneğin, yatırım yapılan yabancı ülkede verimli olan teknik, yöntem ve uygulamaların diğer ülkelerde aynı ölçüde etkin olamaması hususu incelendiğinde bu sorun ve başarısızlıklara yol açan en önemli etkenlerden birinin kültür olduğu görülmüştür.71

Müstakbel ev sahibi ülkenin sosyo-kültürel değerleri, yatırım yapmak isteyen firmalar için büyük önem arz etmektedir. Tüketicilerin ve onları etkileyen toplumun davranışlarındaki değişmeler, söz konusu insanların ihtiyaçlarını karşılamak isteyen firmaların da bu değişime ayak uydurmalarını gerekli kılmaktadır.72Yabancı yatırımcıların kendilerini yabancı hissetmeyecekleri bir ortamda çalışmak istemeyi tercih edecekleri beklenmektedir. Halkını tanıdıkları, kültürüne yabancı olmadıkları, alışkanlıklarını ve tepkilerini bildikleri bir ülkede yatırım, üretim ve satış daha kolay ve elverişlidir. Ticari düşünceler ve kârlılık ilk ve öncelikli tercih nedeni olmakla birlikte, sosyal, ahlaki ve

70 Rhinesmith, a.g.e., s.22,23.

71 Phatak, a.g.e., s.24.

moral değerlerdeki farklılıkların yabancı yatırım kararlarını etkilediği düşünülebilir.

Mevzuat yönünden pek farklı olmamakla birlikte Batı ve Amerika kaynaklı sermayenin daha çok kendi aralarında yatırım yapmalarının bir nedenin de bu faktör olduğu söylenebilir. Bir kişinin davranışı toplumun ortak değer, inanç ve tutumlarından oluşan kültür sistemine dayanmaktadır. Bu nedenle; çokuluslu şirketler gibi doğrudan yabancı yatırımcı şirketlerin yöneticilerinin, yasal prosedür kadar, ev sahibi ülkenin sosyal ve kültürel değerlerler ile ticari ahlak kuralları hakkında fikir ve bilgi sahibi olmaları gerekmektedir. Böylece bu şirket yöneticilerinin kendi kültürleri kadar faaliyetlerini sürdürmeyi planladıkları ülkelerin kültürleri hakkında da bilgi sahibi olmaları, müşterilerin veya çalışanlarının kendi kültürlerine uygun davranışlarında ortaya çıkabilecek varsayım hatalarına düşmelerini engelleyeceği düşünülmektedir. Örneğin birbirini tanıyan iki Türk’ün yolda ya da bir mekânda karşılaştıklarında tokalaşıp sarılarak birbirlerini öpmeleri doğal bir davranış olarak görülmektedir. Ancak farklı kültüre sahip insanların hemcinsleri ile sarılarak öpüşmeleri onların farklı şekilde değerlendirmelerine yol açabilmektedir.

Teknoloji transferi, yönetici davranışları, firma-hükümet ilişkileri, firma içi ilişkiler ve daha pek çok faaliyette “kültür”ün etkisi görülmektedir. Kültür, bir yandan bu hususlar, diğer yandan da firmalar arasındaki ilişkiler üzerinde de etkili olmaktadır. Öyle ki; DYY’lerin ev sahibi ülkelerde karşılaşacakları zorlukların belki de en önemlileri kültürel farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Bu farklılıklar,

daha yapılacak ilk iş görüşmelerinde ortaya çıkmakta ve ev sahibi ülkede faaliyet gösterilmesi esnasında üretimden yönetime kadar pek çok konuyu doğrudan etkilemektedir.73

Çokuluslu şirket yöneticilerinin; yabancı ülkelerdeki kültürel koşulları kabul ederek kendi ilişkilerinde ve yönetim uygulamalarında gerekli değişiklikleri yapmaları, kültürel bilgi yöneticilerinin bu konuda devreye sokularak daha işin başında kültür çatışmalarına engel olmaları ve kültürel bilgi yöneticilerinin ustalıkla ve sıklıkla kullanmasının gerektiği düşünülmektedir. Aşağıdaki eski bir doğu hikâyesi bilgisizliğin sonuçlarını açık bir şekilde göstermekte ve çeşitli kültürlere ait insanların hazırlıksız olarak karşı karşıya geldiklerinde ortaya çıkabilecek sorunları anlamlı bir biçimde örneklemektedir.74

“Bir zamanlar büyük bir sel olmuş; bir maymunla bir balık, bu sele kapılmış sürüklenirken, çevik ve tecrübeli olan maymun bir ağaca tırmanıp azgın sulardan kurtulmayı başarmıştı. Şaşkın şaşkın aşağıdaki seli seyrederken zavallı bir balığın akıntıya karşı boğuştuğunu gördü. Bütün iyi niyetiyle aşağıya uzanıp balığı sudan çıkardı. Sonuç kaçınılmazdı.”75

73Gürün, a.g.e, s.69-70.

74Phatak, a.g.e., s.24-25.

75Adams, D. (1969). The monkey and the fish: cultural pitfulls of an educational advisor. International Development Review , 2, No:2, s.22.

Balığın içinde yaşadığı çevrenin kendininkine benzer olduğunu varsayan hikâyedeki bir maymun gibi bir kısım uluslararası yönetici de farkında olmadan farklı kültürlere mensup insanların da kendisi gibi düşünüp hissettiklerini varsaymaktadır.76

Köken ülke ile ev sahibi ülke kültürleri arasında farklar ne kadar çok ve ana ülkede ne kadar farklı kültür var ise, sorunlar o kadar büyük olmaktadır. Böylesi büyük sorunlarla karşılaşmamak için DYY şirketlerinin faaliyet gösterecekleri ülkedeki kültürler hakkında ayrıntılı bir inceleme yapmaları gerekmektedir. Gelişmeler bu şirketlerin büyüklük, kar amacı, faaliyet türü, faaliyet gösterdiği ülkenin gelişmişlik düzeyine bağlı olmaksızın, onların yöneticilerinin kültürel farklılıkları daha fazla dikkate alma gereği duyduklarını ortaya koymaktadır.

Kültürel farklılıklar; DYY’lerin pazarlama faaliyetlerini, hukuksal yapısını, finans durumunu ve daha pek çok unsuru ev sahibi ülkenin koşullarına göre ayarlamasını zorunlu kılmaktadır. Örneğin; bir otomobil modeli pazarlanırken, ülke kültürlerinin beklentilerine uygun olarak her ülkede bu otomobilin farklı özellikleri ön planda vurgulanmaktadır. Farklı toplumların aynı olayı farklı şekillerde algılamak istemeleri, bu davranışı kolaylaştıran bir faktör olmaktadır. Burada kültür; firmanın pazarlama davranışlarını farklılaştırmaya zorlayan bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Örneğin 2016 yılında Lübnan ve Kuveyt’te en çok satan otomobil modeli Toyota Prado iken 76Phatak, a.g.e., s.25.

Avusturalya, Arjantin ve Güney Afrika’da Toyota Hilux modeli olmuştur. Hollanda, Avusturya, Almanya, Kıbrıs ve İsviçre’de VW Golf iken Fransa’da Renault Clio, Makedonya’da Dacia Duster, Amerika’da Ford F Serisi 2016 yılında en çok satan araç modelleri olmuştur. Bu örnekler ülkelerin ekonomik, coğrafik durumunun gerektirdiği tercihler kadar zevk ve kültürel özelliklerinin yansıması olduğunu gösterir niteliktedir.

Kültür sadece hizmet verilecek müşteri kitlesi için değil bu şirketlerin çalışanları için de önemli bir husustur. Özellikle birleşme veya evlilik sonunda oluşan çokuluslu işletmelerde çalışanlar yeni örgüt kültürleri ile karşılaşmakta, çalışanların karşılaştıkları yeni örgüt kültürleri içinde yaşamak durumunda olmaları; onların değişime açık olmalarını, değişimi kabullenmelerini ve değişimden rahatsız olmamayı öğrenmelerini de beraberinde getirmektedir.77 Böylece, yeni yöneticilik anlayışı oluşan ve bu duruma adapte olma konusunda mühim görevler üstlenen şirketler; ev sahibi ülkelerdeki faaliyetleri için bir yandan ihtiyaç duydukları uyumlu personeli yetiştirirken, diğer yandan yerel toplumda da sahip olduğu örf ve adetleri kaybetme korkusu ortaya çıkmaktadır.

Sonuç olarak bu karmaşık ve kompleks ortamda DYY’ler birleşme veya bir başka yöntemle dışa açılırken uluslararası çevreyi analiz ettikleri kadar, üretim yapacakları ya da faaliyette bulunacakları 77Dinçer, Ö. (1998). Stratejik yönetim ve işletme politikası. 5.Basım, İstanbul: Beta Yayınları, İstanbul, s.290.

ülkenin kültürel değerlerini bilmelii ve her ne kadar personelinin oryantasyonunu sağlamaya yönelik çalışmalar yapsa da kendi örgüt kültürleri ile oluşturulacak şirketin örgüt kültürünü kaynaştırmalı-dırlar. Zira bu zorunululuk istenilen verimin elde edilebilmesi hususunda büyük önem arzetmektedir. Aksi bir durumun, firmaya, faydadan çok zarar getireceği açıktır. Örneğin, zaman zaman, yabancılardan yerel kurallara uygun bir biçimde hareket etmeleri istenirken; bazı durumlarda yerli halka tanınmayan (mesai saati içerisinde alkol kullanmak, saat kaçta geleceğini ve nerede olduğunu kapıya yapıştırılan bir not ile haber vererek ayrılmak veya mesaiye şort ve kolsuz yazlık kıyafet ile gelmek vb.) bazı hakların çokuluslu şirketlerde çalışan yabancı uyruklulara tanındığı görülmektedir.

1.5. Doğrudan Yabancı Yatırımların Avantajları ve