• Sonuç bulunamadı

Devlet, babadan oğula geçen bir sistemle yönetilmekle birlikte Gazne devletinde bazı komutanların idareyi eline aldığı, sultanın devleti yönetme yeteneğine sahip olmadığı durumlarda, devlet erkânının toplanıp sultanı tahttan indirdiğine rastlanılmaktadır. Ayrıca neredeyse tüm Türk devletlerinde görüldüğü gibi sultanın oğulları arasındaki taht kavgaları devam etmiĢ, bu durum devletin gücünü zayıflatmıĢtır.

Sultan Maĥmûd, adalet teĢkilatına büyük önem vermiĢ, kadıların seçilmelerine dikkat etmiĢ, onlara yüksek maaĢlar bağlamıĢtır. Adalet teĢkilatında, Ģeri ve örfi olmak üzere iki ölçütün esas alındığı söylenebilir. Her Ģehrin bir kadısı, her eyaletin de bir ķâżiyu‟l-ķużżâtı vardı. Bunların verdiği hükümlere kimsenin müdahale etme yetkisi yoktu. Hem merkezde hem de taĢra teĢkilatlarında bulunan Dîvân-i Mežâlîm‟lere en üst rütbeli görevliler katılır, buralarda töreye dikkat edilirdi.

Merkezdeki divana bizzat sultan baĢkanlık ederdi. Suçun cinsine göre çok çeĢitli cezalar verilirdi.2

Vergi toplanması, Ģehrin imarı, eyaletlerdeki ordu komutanlıkları devletin diğer önemli iĢler arasındaydı. Gazne devleti, tıpkı kendi döneminde olan Sâmânîler ve Abbâsî hilafetinde olduğu gibi ücretli askerler tutuyor, kölelerden

1 Erdoğan Merçil, “Gazneliler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, Çağ yayınları, Ġstanbul 1989, VII/270-293; Erdoğan Merçil, “Gazneliler”, Türkler Ansiklopedisi, Ankara 2004, IV/479-506;

Erdoğan Merçil, “Gazneliler”, TDVİA, Ġstanbul 1996, XIII/480-484; Kâzim Mûsevî-i Bucnurdî, Tarîò-i CâmiǾ-i Îrân, ĠntiĢârât-i Dâiretu‟l Ma‘ârîf-i Buzurg-i Ġslâm, Tahran 1393 Ģ. VIII/201-261;

Muĥammed b. Maĥmûd-i Mîròând, Târîò-i Ravżatu’ś-Śafâ fî Sîretu’l-Enbiyâ Mulûk ve’l-Òulefâ, haz. CemĢîd-i Giyânfer, ĠntiĢârât-i Esâtîr, Tahran 1380 Ģ. VI/2896, 2971.

2 Ĥ. Enverî, İśùiĥât-i Dîvânî, ĠntiĢârât-i Suòen, Çâp-i Dovvom, Tahran 1373 Ģ., s. 194-200.

4 yararlanıyor ve özellikle kuzeyden gelen savaĢçı Türk topluluklarını orduya dahil ediyordu. Merkezî ordunun yanında, eyaletlerden ve gönüllülerden de ciddi bir katılım vardı. Ayrıca Sultan Maĥmûd‟un Hindistan‟dan haraç olarak aldığı binin üzerinde fili, ordunun en önünde giderek düĢman ordusunu dağıtıyor, ordunun ağır yüklerini taĢıyordu. Gazne‟de devasa bir filhâne bulunmaktaydı. Ordunun sayısı ise sefere göre değiĢiklik gösteriyor, elli ile yüz bin arasında değiĢiyordu. Gazne ordusu gulâmân (köleler), muntazam birlikler, eyalet askerleri, ücretli askerler ve gönüllülerden oluĢmaktaydı.3

Gazneliler dönemindeki ilmî, edebî ve kültürel geliĢmelere baktığımızda, devletin sadece iĢgal ve ganimet amacı güden askerî bir devlet olmadığı, ciddi bir devlet nizamının olduğu görülür. Ġlim ve edebiyata büyük önem verilmiĢ, bu kiĢiler sultanların saraylarında rahat bir hayata kavuĢmuĢlardır. Gazneliler, hâkimiyet alanlarındaki sosyal ve kültürel ortama müdahale etmemiĢ, halkın gelenek ve kurumlarını korumuĢtur. Dili Farsça olan halkın bu dille eserler vermesini desteklemiĢ, Kur‟ân dilinin Arapça olması sebebiyle, birçok ilmî eserin Arapça olmasına ses çıkarmamıĢlardır. Türk idareciler Ġslamî isim, unvan ve lakaplar kullanmıĢ, mevcut hükümet teĢkilatları büyük ölçüde geliĢtirilerek devam ettirilmiĢtir. Doğal olarak Ġslamiyet öncesi birçok unsur, bu yeni ortama ayak uydurarak yaĢamaya devam etmiĢtir. Ordu ve saray dilinin Türkçe olmasına karĢın, devlet ve edebiyat dilinin Farsça olması, Fars Ģiirinin hızla geliĢmesine yol açmıĢtır.4

Ebû Reyĥân el-Bîrûnî, Ebû Nâśr b. „Irâķî, Ebu‟l-Òayr Ġbnu‟l-Òammâr bu dönemin önemli ilim adamlarıdır. Sultan Maĥmûd ile Hint seferlerine katılan el-Bîrûnî‟nin, Tahķîķ u Mâli‟l-Hind adlı eseri Hindistan hakkında malumat veren ölmez bir eserdir. Tarih yazıcılığı alanında ‘Utbî‟nin Kitâbu‟l-Yemîn‟i; Gerdîzî‟nin, Zeynu‟l-Aòbâr‟ı; Beyhaķî‟nin, Târîò-i Beyhaķî‟si gibi tarih kitapları da yine bu dönemde yazılmıĢ mensur eserlerdendir.

BaĢta Sultan Maĥmûd olmak üzere diğer sultan ve devlet adamları, imar iĢlerine önem vermiĢ, sarayların yanında kervansaraylar, köprüler, su kemerleri, bentler, cami ve türbeler inĢa edilmiĢtir. Sebuk Tegin ve Sultan Maĥmûd‟un türbeleri günümüze kadar ulaĢmıĢtır. Ayrıca “tenge” adı verilen sikkelerin yanında, dinar ve dirhemler bastırılmıĢtır.5

3 E. Merçil, “Gazneliler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, VII/296.

4 E. Merçil, “Gazneliler”, Türkler Ansiklopedisi, IV/513.

5 E. Merçil, “Gazneliler”, TDVİA, XIII/480-484.

5 Gazneliler döneminde toplumun hayat tarzını belirleyen unsurlardan biri de dindir. Din, tüm kurumlarıyla saraydan avama her kesimi etkilemekteydi. Dîvân‟da dinle ilgili bir yığın kültürel unsur bulunmaktadır. Seyyid Ĥasan‟ın Dîvân‟ında tasavvufî anlam ve derinlik bulunmamasına rağmen, kullanılan bazı terimler, tasavvufun bu dönemde yerleĢmeye baĢladığının bir delili olarak kabul edilebilir.

Gazne Devleti‟nde, devlet iĢlerinin yürütülmesi için çeĢitli kurumlar oluĢturulmuĢtur. Bu kurumlar büyük oranda Sâmânî ve „Abbâsîlerden örnek alınmıĢtır. Devlet iĢlerinin görüldüğü büyük bir divan teĢkilatı vardı. Bu divanların görevleri ve diğer bazı kurumlar hakkında kısaca bilgi vermek, dönemin sosyal durumunu anlamada kolaylık sağlayacaktır:

2.1. Dîvân-i Vezâret

Sultandan sonra gelen en yetkili kiĢi ve makamdır. äadr-i a„žâm ve neòust vezîr‟in yerine vezîr, òâce, òâce-i buzûrg kullanılmıĢtır. Gazne sarayında vezaret makamının yeri çok önemlidir. Vezir, devletin her türlü iĢiyle meĢgul ve bundan sorumlu olan kiĢidir. Sultandan aldığı yüzük, onun sultanın fermanından sonra her türlü yetkiye sahip olduğunu gösterir. Vezirliğe gelirken muhteĢem bir hilat giyme töreni düzenlenir. Bazı konularda sultanın bilgisinin olmaması ya da eksik olması doğaldır. ĠĢte bu açık vezirler tarafından kapatılmıĢtır. Bu yüzden vezirlerin mutlaka bilgili, âlim kiĢiler olmasına önem verilmiĢ ve okumuĢ kiĢiler arasından seçilmiĢtir.

Bu dönemde devletin ve halkın durumu, birinci derecede vezirle ilgilidir. Bu dönemde iyi bir vezire sahip olan devlet güçlü, halkı da refah içerisindedir. Gazne devletinin en meĢhur veziri Aĥmed-i Ĥasan-i Meymendî iken, Selçuklular‟ın veziri Òâce Nižâmu‟l-mulk idi.6

2.2. Dîvân-i Risâlet

Risalet, elçi anlamına gelen resul kelimesinden türemiĢtir. Devletin her türlü yazıĢma iĢlerinin yürütüldüğü birimdir. Menşûr, fermân, berât, guşâdnâme, sevgendnâme, ahidnâme, biatnâme, fetihnâme gibi birçok resmî yazı çeĢidi vardı. Bu yazılar debirler tarafından yazıldıktan sonra sâĥib-i dîvân-i risâlet tarafından mühürlenmek üzere sultana götürülürdü. Sâĥib-i dîvân-i risâlet, bu birimin en üst

6 E. Merçil, “Gazneliler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, VII/294-297; Ĥ. Enverî, İśùiĥât-i Dîvânî, s. 160-164.

6 makamıdır ve sultanın katıldığı bütün divan ve toplantılara iĢtirak eder, gerektiğinde bazı notlar alır, ilgili birimlere ileterek gereğini yapmalarını ister ve takibini yapardı.

Bu birim, bir nevi devletin arĢivi vazifesi görmekteydi. Her türlü resmî evrak mühürlenerek, ĥizâne-i ĥuccet adı verilen bir bölümde saklanırdı. Bu organın yöneticileri de tecrübeli, iyi eğitim almıĢ kiĢiler arasından seçilirdi. Bu görevliler, hem ordu ve saray içinde, hem de saray dıĢında, sultan ve Ģehzadeler adına casusluk faaliyetleri yürüttükleri de görülmektedir.7

2.3. Dîvân-i ‘Arż

Ordunun genel idaresi ve ihtiyaçlarını karĢılamakla görevli birimdir.

TeĢkilatın baĢında „ârıż veya śaĥib-i dîvân-i „arż bulunmakta ve vezirle birlikte sultanın baĢ müĢavirleri sayılmaktaydı. Ordunun durumuyla ilgili sultana bilgi verir ve sultan istediği zamanlarda ordunun teftiĢi için ona eĢlik ederdi. Askerin eğitimi, savaĢ zamanında toplanması, silah yapımı ve bakımı, ordudaki görevlilerin maaĢlarının belirlenmesi ve zamanında ödenmesine kadar, ordu ile ilgili tüm iĢler görev alanına girmekteydi. Ganimetleri kontrol altında tutarak usulüne göre dağıtılmasını sağlardı. Ordu ile ilgili defterlerin sorumluluğu da ona aitti. Bütün iĢlerinde vezire karĢı sorumluydu.8

2.4. Dîvân-i ĠĢrâf (Dîvân-i ġuġl-i ĠĢrâf-i Memleket)

Devletin önemli divanlarından biridir. BaĢında muşrîf bulunur ve sultanın atamasıyla belirlenirdi. Bu divan önemi hasebiyle, devletin önemli Ģehirlerinde de bağlı birimler kurularak taĢralarda da örgütlenmiĢ; İşrâf-i Ġazneyn, İşrâf-i Belò gibi bulundukları Ģehirlere göre adlar almıĢlardır. Kurumun asıl görevi, saray içerisinde ve devletlerarası haberleĢmeyi sağlamaktır. MüĢriflerin, yabancıları veya tehlikeli görülen herkesin faaliyetlerini denetleme yetkisi vardı. Ayrıca eyaletlerdeki kollarıyla, kendi alanları içerisindeki konularla ilgili olarak mâlî denetimleri yapar, vergilerin toplanıp hazineye ulaĢmasını sağlar, bu konularla ilgili olarak merkezi hükümeti bilgilendirirdi.9

7 Ĥ. Enverî, İśùiĥât-i Dîvânî,s. 160-164.

8 Yılmaz Öztuna, Devletler ve Hânedânlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, III. Baskı, Ankara 2005, I/658, 659; Ĥ. Enverî, age., s. 116-120.

9 Ĥ. Enverî, age., s. 150-153.

7 2.5. Dîvân-i Vekâlet

Gazne devletinin dört büyük divanından biridir. BaĢında vekîl-i òâś bulunurdu ve sultan tarafından titizlikle seçilirdi. Sultan ve ailesinin gelir-gider ve diğer mâlî iĢleriyle ilgilenirdi. Ayrıca, saray hizmetlerinin düzgün bir Ģekilde yürütülmesi ve ihtiyaçlarının tedarik edilmesi de görevleri arasındaydı.10

2.6. Dîvân-i Berîd

Merkezî teĢkilatta yer alan, ancak büyük divanlar arasında sayılmayan bir kurumdur. Dîvân-i Risâlet‟in, posta ve haberleĢmeyle ilgili konularından sorumlu olan birimdir. Kurumun baĢında śâĥibu‟l-berîd bulunmaktaydı ve doğrudan sultan tarafından seçilmekteydi. Devletle ilgili haberleri, Dîvân-i Risâlet‟e ulaĢtırır, böylece sultanın devletle alakalı iĢlerden haberdar olmasını sağlardı.11

2.7. Dîvân-i Ġśtifâ

Dîvân-i Vezâret‟in uygulamalarını defterlere kaydeden birimdir. BaĢında mustevfî-i kull-i memâlik bulunmaktadır. Hazineye giren ve çıkan her türlü değerli eĢyanın kaydedilmesinden sorumludur.12

Bu divanların dıĢında, sarayla ilgili görevlileri de kısaca Ģu Ģekilde sıralamak mümkündür:

2.8. Sultan

Gazneliler Devleti yönetim anlayıĢının Ġran, Türk ve Ġslam yönetim anlayıĢının bir sentezi olduğu söylenebilir. Gaznelilerde sultan, devletin kesin hâkimidir ve normalde ölünceye kadar devletin baĢındadır. Sultan, Allah‟ın yeryüzündeki gölgesi sayılmakta ve gösteriĢli bir taht üzerinde oturmaktadır. Halkın sorunlarının dinlendiği birimler olmakla birlikte, halk ve diğer yöneticilerle iliĢkilerin belli olduğu sıkı protokol kuralları vardır. Bugünkü yasama, yürütme ve

10 Ĥ. Enverî, İśùiĥât-i Dîvânî, s. 218-220; E. Merçil, “Gazneliler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi,VII/294-297.

11 Ĥ. Enverî, age., s. 186-190.

12 ae., s. 56-63.

8 yargı yetkilerinin sultanda toplandığı söylenebilir. Sultanın bildirdiği emirler, kanun hükmünde idi. Sultan hiç kimseye hesap vermek zorunda değilse de önemli kararlarda istiĢare meclisleri kurulur, kararlar bu kurullarda alınırdı. Sultan orduya baĢkomutanlık etmek, vezirleri ve yüksek memurları tayin etmek, Dîvân-i Mežâlîm‟e baĢkanlık etmek gibi görevleri vardı. Ayrıca sultanın zeki, cesur, adaletli, bilgili, halkını refah içerisinde yaĢatmaya çalıĢan, hukuk yoluyla halkına âdil davranan kimseler olması zorunluydu. Sultanın yetersiz olduğu veya düĢman tarafından esir edildiği durumlarda, devlet ricali tarafından sultanlıktan azledildiği de olmuĢtur.13

2.9. Aġâçi

Türkçe bir kelimedir. Ĥâcibu‟l-óuccâb ifadesiyle de kullanılmıĢtır. Sultanın istirahatta veya eğlencede olduğu zamanlarda huzura rahatça girip çıkabilen, vezirlerin ve diğer devlet görevlilerinin arz etmek istedikleri devlet iĢlerini sultana ileten ve sultanın diğer bazı ihtiyaçlarını karĢılamakla görevli kimsedir. Sürekli sultanın yanında olan agaçi, ona bir haber iletmek isteyen olduğunda kendisine söyler, o da sultana iletirdi. Agaçi kurumunun en büyük özelliği, Ġslamiyetten önceki Türk müesseselerinden biri oluĢudur. 14

2.10. Perde-dâr

Sultanın en yakınında olması hasebiyle, bizzat sultan tarafından seçilirdi. Ġki asli görevi vardır: Birincisi sultanın salona girip çıkacağı zaman önündeki perdeyi kaldırmak, ikincisi de huzura kabul merasimlerinde ve kabulden sonra aynı Ģekilde perdeyi açıp kapamak. Bu perde sultanın herkes tarafından kolayca görünmesini engellemek amacıyla vardır. Bazı lügatlerde ĥâcib ile perde-dârın aynı kiĢi olduğu yazılmıĢ olsa da, özellikle Gazneliler döneminde ĥâcibin ayrı bir görevi vardı ve perde-dârdan daha üstün bir konumdaydı.15

2.11. Câme-dâr

Sultanın ve ailesinin elbiselerinin kumaĢlarının temini, dikimi ve bakımı ile

13 Ĥ. Enverî, İśùiĥât-i Dîvânî, s. 40, 41.

14 ae., s. 16;E. Merçil, “Gazneliler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, VII/294,

15 Ĥ. Enverî, age., s. 23.

9 görevli kiĢidir. Bu iĢ için sarayda câmeòâne adlı bir bölüm vardı. Eski Türk devletlerinin önemli geleneklerinden biri olan hilat verme, câme-dârlar vasıtasıyla hazırlanmaktaydı. Kendilerine hilat verilecek kiĢiler de bu mekana götürülür, ölçüleri alındıktan sonra onlara göre hilatler hazırlanırdı.16

2.12. Can-dâr

Sultanı korumakla görevli, onun yakınında duran ve sürekli silahla kuĢanmıĢ olan kiĢidir. Buradaki can kelimesi, eski Farsçada silah, vurmak, öldürmek anlamındadır. Dâr ise dârendeden (sahip olan, taĢıyan) kısaltmadır. Böylece kelime sözlük anlamıyla tam olarak silahtar anlamı taĢır. Bugünkü cumhurbaĢkanı özel muhafızı göreviyle benzerlik taĢıdığı söylenebilir.17

2.13. Gulâm

Erkek çocuk, delikanlı, köle, bende anlamına gelen gulam, Emevilerden itibaren orduya asker kazandırmada kullanılmıĢtır. Gazne devletinde, bütün saray hizmetleri, kumandanlık ve valilik gibi önemli görevler gulamlardan, özellikle Türk gulamlardan yetiĢmiĢ ve haciplik rütbesini kazanmıĢ kiĢilerden oluĢuyordu. Selçuklu döneminin büyük veziri Nižâmu‟l-mulk, devletin iĢleyiĢi ile ilgili olarak yazmıĢ olduğu Siyasetnâme isimli eserinde, bir gulamın haciplik mertebesine ulaĢması için bir dizi eğitimden geçmesi gerektiğini yazmaktadır. Bu mertebeye ulaĢan gulamlar önemli görevlere gelebiliyorlardı.18

2.14. Nedîm

Sultanın en yakın hizmetçilerinden ve bazen de özel dostları arasından seçilirlerdi. Nedimde; sır tutabilmek, iyi tabiatlı olmak, yönetimden anlamak, Ģiir bilmek, yıldızlardan ve tıp ilminden anlamak, eskilerin hikâyelerini bilmek, tavla ve satranç bilmek, Kur‟ân ve tefsirden anlamak gibi değiĢik vasıflar aranırdı. Sadece sultanların değil, diğer saray eĢrafının da nedimleri vardı.19

16 Ĥ. Enverî, İśùiĥât-i Dîvânî, s. 26.

17 ae., s. 27.

18 ae., s. 41.

19 ae., s. 44.

10 2.15. Emîr-i Ĥares

ZindancıbaĢı diyebileceğimiz bu görev, önemli memuriyetlerden biriydi ve protokolde çoğunlukla hâcîb-i buzurgdan sonra geliyordu. Sultan bir kimsenin suçlu olduğuna karar verdikten sonra, bu kararı uygulamak ile görevli olan kiĢiydi. Tutuklu bulunan hanedan üyelerinin emniyetinden ve baĢka yerlere naklinden sorumluydu.

Verilen cezayı yanlıĢ uyguladığında benzer cezaya çarptırılmakla karĢı karĢıya kalabilirdi. Cezaları emri altındaki diğer görevliler vasıtasıyla icra ederdi.20

2.16. At ile Dâvet: (Esb Òâsten)

Sultan bir kimseye, lakap, makam ya da özel bir görev vereceği zaman ona bu iĢi tebliğ edip saraya götürecek olan görevli, bir atla evinin önüne gider ve yüksek sesle kendisine verilen görevi ona tebliğ edip saraya götürürdü. Bu olaya esb òâsten adı verilip, Beyhaķî tarihinde ve ġâhnâme‟de birkaç yerde geçmektedir.21