• Sonuç bulunamadı

SEYYĠD ĤASAN-Ġ ĠAZNEVÎ’NĠN EDEBÎ ġAHSĠYETĠ

Seyyid Ĥasan‟ın yaĢadığı dönem Gazneliler ve Selçukluların güçlü devirleridir. Her ne kadar Gaznelilerin sonları yaklaĢmakta ise de BehrâmĢâh dönemi, Gazneliler için son parlak devir sayılır. Her iki devlet de ilim ve sanata son derece önem veren devletlerdir. Bu dönem Ġslam kültür ve medeniyetinin altın çağlarından biridir. Bu zaman dilimi Fars Ģiiri de en önemli ve verimli dönemlerinden birini yaĢamaktadır. Seyyid Ĥasan da bu kültür ortamından nasibini almıĢtır. Her iki devletin, özellikle Gazne Devleti‟nin saraylarına rahatça girip çıkabilen; baĢta dönemin hükümdarları olmak üzere devlet erkânından itibar gören bir kiĢilik olarak hem camilerdeki vaazları, hem de saray ortamlarındaki Ģiirleriyle

84 A. Ġ. AĢtiyânî, “Zindegî-i Seyyid Ĥasan-i Ġaznevî”, s. 81-90.

85 Bulyânî, ‘Arafâtu’l-‘Âşıķîn ve ‘Araśâtu’l-‘Ârifîn, II/1094.

86 Beyhaķî, Lubâbu’l-Ensâb, Ģ., s. 618.

87 Muĥammed b. Muĥammed-i Dârâbî, Teźkîre-i Leùâyifu’l-Òiyâl, tsh. Yûsuf Beg Babapûr, ĠntiĢârât-i Mecme‘-i Zeòâyîr-i Ġslâmî ve Kitâbòâne-i Meclis, Kum 1391 Ģ., II/517.

88 er-Râvendî, Râĥetu’ś-Śudûr, s. 275.

89 DevletĢâh, Teźkîretu’ş-Şuarâ, s. 53.

90 E. A. Râzî, Heft İķlîm, II/183, 222.

91 M. Öztürk, „„EĢref-i Gaznevî‟‟, TDVİA, XI/474-475.

92 Ahmed AteĢ, İstanbul Kütüphânelerinde Farsça Manzum Eserler, Milli Eğitim Basımevi, Ġstanbul 1968, I/39.

30 kendisine saygın bir yer edinmiĢtir. Aynı Ģekilde Kemâle‟d-dîn-i „Abdu‟r-rezzâķ, onu ReĢîd-i Vaùvâù ve Enverî gibi büyük Ģairler arasında sayar ve kendi Ģiirine de tesir ettiğini belirtir:

یکح هس یرونا و طاوطو و فرشا

Eşref, Vaùvâù ve Enverî üç bilge kişidir, çünkü onların her üçünün sözünden baharım çiçek açtı.93

Döneminin önemli Ģairlerinden Mes„ûd-i Sâ„d-i Selmân, Seyyid‟in vefatı üzerine Dîvân‟ında ona atfen bir kaside yazararak üzüntüsünü dile getirir:

بــــ

Gönlüm sen Seyyid Ĥasan için yanmada; çünkü senin gibi dostum hiç olmadı.

Vücudum senin için inim inim inlemede; çünkü tenimin senin gibi yâri hiç olmadı.

Şâhın senin gibi bir dayanağı olmadığı için toprak senin kucağını doldurdu.

Ecelin canından daha iyi bir seçimi olmadığı için, senin canını seçti.94

Yine dönemin bir baĢka Ģairi Kemâle‟d-dîn Ġsmâ„îl-i Ġśfehânî Dîvân‟ında Seyyid‟in adını Ģu Ģekilde zikreder:

رگا تانث رد ینخس شوخ و عبط ِفطل رد

Bundâr gibi değilsem de;

Tüm şairler içerisinde üslup bakımından Dehdâr‟dan geri değilimdir.95

Seyyid Ĥasan, Emir Mu„izzî, Senâî-i Ġaznevî, Mes„ûd-i Sa„d-i Selmân, ReĢîde‟d-dîn-i Vaùvaù, „Ġmâdî-i Ġaznevî gibi döneminin ya da kendisinden evvel

93Dîvân-i Cemâle’d-dîn ‘Abdu’r-rezzâķ-i İśfahânî, s. 270.

94 ae., s. 270.

95 Dîvân-i Kemâle’d-dîn İsmâ‘îl-i İśfahânî, s. 70.

31 yaĢayan adı geçen Ģairlerin takipçisiydi. Kemâle‟d-dîn-i Ġsmâ„îl, Mucîre‟d-dîn-i Beylegânî, Feleke-i ġîrvânî ve „Ġrâķî gibi Ģairler, onun takipçileri arasındadır.

Arapçanın etkisinin hissedilmeye baĢlandığı Ġran Ģiirinde, bir âlim olarak Seyyid Ĥasan, Dîvân‟ından anlaĢıldığı kadarıyla Arapçaya son derece hâkimdir.

YaĢadığı dönem Sebk-i Òorâsânî denilen Horasan tarzının hâkim olduğu; ancak yavaĢ yavaĢ Sebk-i „İrâķî tarzının da etkisini göstermeye baĢladığı bir dönemdir.

Seyyid Ĥasan, genel olarak Horasan ekolündendir ve bu ekolün tüm özelliklerini Ģiirinde görmek mümkündür. Az da olsa Irak tarzının etkisi -örneğin gazel sayısının artması, Arapça kelimelerin çoğalması ve bazı Ģiirlerinde kullandığı karmaĢık tamlamalar- görülmektedir. Bu durum kimi beyitlerinin anlaĢılmasını zorlaĢtırmıĢtır.

Arapçanın yanında çeĢitli ilimlerle ilgili ıstılahlar, yeni kelime, tabir ve terkipleri kullanması, bazı Ģiirlerinde dilinin ağırlaĢmasına yol açmıĢtır.

Ġazâret, merâret, istizâret, hazâret, irtisâm, âb-i żafer-nigâr (kılıç), bâd-i tâzî (at), âb-i mu‘aķķad (inci), òâk-i mulevven (altın), ergevân-i tebessum (şarap), âteş-i aślî (at), za‘ferân-i fereh (şarap), „aks-peźîr, bîjen-dil, tâvân-dâr, taze bezm, çerb-i engûşt, dîde-dûz, „işret-peźîr, „işret-âbâd, ġam-perest, câdû-tab‘, mescîd âbâd-kon, aòterî nemûden, bulbulî guzîden, be-rûz-i bed nişesten, cemâl giriften, zereg şikesten, sefâret resânden, ser şostenî dâden gibi yeni deyim, mazmun, terkip ve bileĢikler, onun yeni söyleyiĢ ve sanatını gösteren niĢâneler olarak sayılabilir.

Seyyid, hâkim olduğu çeĢitli ilim ve sanat alanlarındaki bilgisini her vesileyle Ģiirine yansıtmıĢtır. BaĢta Arapça olmak üzere, Kur‟ân-ı Kerim, Ġslami kavramlar, Ġslam tarihi, peygamber kıssaları, Ġran tarihinin efsanevî olay ve kiĢilikleri, tarih, coğrafya, tıp, felsefe, burçlar ve yıldızlar ilmi gibi çok çeĢitli sahalardaki kültürünü Ģiirine yansıtmıĢtır. Örneğin gök cisimleri ve yıldızlar ilminden fâl, sa„d-i ekber, usturlâb, tedvîr, debîr-i „Utârid, Du peyker, mehâķ, Mirrîò, muĥteraķ, Pervin, Benâtu‟-n- na„ş, Sereùân; musikiden berbeù, ùabl, ney, perde; coğrafyadan baĥr-i ķulzûm, çarò-i a„žâm, heft iķlîm, derya-yı a„žâm; kimyadan sîm, sîm-âb, zer; Ġslam tarihinden dört halife, Hz. Peygamber, Ĥannâne, Śafâ ve Merve; peygamberler tarihinden Òiżir, Mûsa, „Îsâ, Meryem kıssaları; Ġran tarihinden Nûşirevân, Ferîdûn, Nûzer; döneminin tarihinden Behrâmşâh‟ın Seyfe‟d-dîn-i Sûrî ile mücadelesi, Òusrev Şâh‟ın fetihleri örnek olarak verilebilir.

Seyyid‟in en büyük özelliklerinden biri de methiyeciliğidir. Methiyecilik, V/XI. ve VI/XII. asırlarda özellikle saray Ģairleri arasında zirveye ulaĢmıĢtı.

32 Dönemin padiĢahları ve devletin ileri gelenleri arasında saray ve konaklarda kendilerini metheden Ģairler bulundurmak bir gelenek halini almıĢtı. Özellikle padiĢahların Ģöhretleri bu Ģairler aracılığıyla her tarafa yayılmaktaydı. Sultanlar arasında saraylarında bulundurdukları Ģair ve ilim adamlarının fazlalığı âdeta bir güç gösterisi sayılırdı. PadiĢahlarda olduğu gibi Ģairler arasında da rekabet vardı. Bir devlet büyüğünü ustaca övmek, aynı zamanda kendi sanatının gücünü göstermek bakımından önemliydi. Elbette bu durum zaman zaman Ģairlerin hayatlarını tehlikeye atabiliyordu. Methedilen Ģahsiyetler saf dıĢı kalıp onların yerini baĢkaları aldığında ihanetle suçlanabiliyor, zindanlara atılabiliyor hatta katledilebiliyorlardı. Her Ģeye rağmen methiye Ģairliği; Ģairlerin geçimlerini devlet büyüklerine yazdıkları methiyelerden aldıkları bahĢiĢ, sanatını icra etme ve eserlerini çoğaltarak korunmasını sağlama, kötülüklerden ve devlet büyüklerinin gazabından emin olma, güvenilir ve rahat bir ortamda yaĢama arzusu ve elbette dönemin sultanının ya da bir devlet büyüğünün âdil ve merhametli olmasına duyulan minneti samimî bir Ģekilde dile getirme arzusu gibi birçok sebepten dolayı cazip bir meslekti. Sadece BehrâmĢâh adına yazılan methiyelerin sayısı Dîvân‟ın üçte birine yakındır. Dîvân‟ın üçte ikisinden fazlası övgü içeriklidir.

O, her Ģeyden önce sarayında yıllarca yaĢadığı Gazne Sultanı BehrâmĢâh‟ın övgücüsüydü. Dîvân‟da otuz dört kaside, tek baĢına BehrâmĢâh için yazılmıĢtır.

Hatta sultanın Ģerrinden korunmak için Gazne‟den göçmek zorunda kaldığında bile hacdayken BehrâmĢâh‟ı övmekten geri durmamıĢtır. Dönemin iki büyük sultanı;

Sultan Sencer ve BehrâmĢâh‟ı överken onların kendine göre öne çıkan özelliklerini terennüm etmeye çalıĢır. Sultan Sencer‟i överken onun cesaretini, büyüklüğünü, insaf ve merhametini ön plana çıkarırken; BehrâmĢâh‟ı överken bunlara ilave olarak adaleti gözetmesi, cömertliği ve sözünün güzelliğini ön plana çıkarır. Övgülerinde vâiz olmasının da verdiği özellikle nasihat ve yol gösterici vasfı gözlenir.

Övgülerinde kullandığı imajlar, kullandığı teĢbih ve telmihler kendinden önceki Ģairlerde kullanılan imajlarla büyük oranda benzerlik göstermesine rağmen zaman zaman orijinal söyleyiĢlere ve yeni buluĢlara rastlanır. Bu tür ifadeleri, çoğunlukla mübalağalarında görmek mümkündür.

ġiirlerinin bir diğer özelliği de döneminin büyüklerini methederken Ġslam ve Ġslamiyet öncesi tarihten, efsanevî kiĢilik ve olaylardan yararlanmasıdır. Özellikle sultanları ve devlet ricalini överken onların özelliklerini sayıp döktükten sonra, tarihî

33 ve hayalî kiĢiliklerle karĢılaĢtırır ve memduhlarının onlardan üstün olduklarını iddia eder. Örneğin aĢağıdaki beyitte Behrâmşâh‟ı Ġran‟ın efsanevî kahramanlarıyla mukayese etmekte; ordusunda Ferîdûn gibi onlarcasının olduğunu söyleyerek, onu CemĢîd gibi ihtiĢamlı sultanlar arasında saymaktadır:

سخ ج ِور ـ ـ شم ـ فدی ـــ ر هبـ ک هش مار ـ

ظن کی ز ـر

کــ

هاوخب ه ـ

مالغ زا د ـ

ف دص نا ـیر

ــ پ نود ـ درور

.ق(

78 /7 )

Cemşîd‟in ihtişamında olan hükümdar Behrâmşâh, bir bakışla isterse askerlerinden yüz Ferîdûn yetiştirir.

ġair aĢağıdaki beyitte ise bu kez Òâlid-i Mâlikî‟yi CemĢîd‟e benzeterek, hem ilmini hem de savaĢ alanındaki mahâretini övmektedir:

تسا دیشمج نخس ِتخت رب هک دنمدرخ ن ا

س ناو ـــــ ک رونخ ـــ تسا نتمهت ِرنه ِنادیم هب ه

.ق(

67 /1 )

O bilge kişi, söz tahtında Cemşîd gibidir. O söz ustası, hüner meydanında ise Tehemten‟dir.

Ömrünün sıkıntılı dönemlerinde ise Ģiirlerinde daha çok dünyayı boĢ vermek, dünyanın gelip geçici olması, vefasızlık, kanaatkârlık gibi konular ağırlık kazanır:

حـ ـــــ سـ گب ن ــــ ــذ ه ار ایند را ـ

ـــــ یگ نام ـ ــــــــ ر

یا رد مدژک نیا هک

ـ ط ن گن ِسا ــ ــــ تسین نو

.غ(

69 /9 )

Ĥasan dünyayı boşver; farzet ki bu akrep bu tersine dönmüş tasta değildir.

تسه هک ره هک نامیلس ِکل م داب وچ ناریم

چ

ـــــ ــ دهده نو ار جات هتسسگب هرسکی تسا

.ت(

69 /1 /6 )

Emirler, Suleymân‟ın mülkündeki rüzgâr gibidirler; kim olursa olsun hepsi tacı yolunmuş Hüthüt kuşu gibidirler.

Çevresinde aynı zamanda dinî bir kiĢilik olarak kabul edilen Seyyid Ĥasan, özellikle kasidelerinde dinî-ahlakî konuları iĢlemeyi ihmal etmez. Övdüğü padiĢahlar baĢta olmak üzere her fırsatta adaletli olmanın önemini, iyiliği ve ahlaklı olmayı teĢvik eder.

34

Ey baştan ayağa tazelikte dik servi gibi olan, cümle iyilerin içinde iyilikte sen üstünsün.

Onun sanatını cazip kılan bir diğer özelliği de betimlemelerdeki baĢarısıdır.

Gerçekten bazı beyitlerinde, zihnimizde canlandırmak istediği dünyayı çok az kelimeyle ortaya koyar. Bu da onun güçlü bir sanatçı olduğunun en açık delillerinden birisidir. Örneğin aĢağıdaki birinci beyitte ÒârezmĢâh sultanı Sa„îd‟in ordusunun bir tören esnasındaki görünümü tasvir edilirken, diğer iki beyitte savaĢ sahnesi boynuz ve kemerleriyle, kalem gibi düzgün.

Kim adına yazıldığı anlaĢılamayan aĢağıdaki beyitte, bir savaĢ ortamı olduğu açıkça anlaĢılmakta, bundan dolayı Behrâmşâh için söylenmiĢ olabileceği tahmin edilmektedir:

Silahın aksinden ve binitin sesinden, yeri ve zamanı gök gürültüsü kapladı.

همه دنباسح یب هچرگا هرذ نوچ

Zerreler gibi hepsi sayısız olsalar da, kılıç çalmakta hepsi güneş gibidirler.

TeĢbih, mübalağa ve telmih en sık kullandığı söz sanatlarıdır. Bunun yanında

35 cinâs, tezat, tenasüp ve tekrir sanatları da azımsanmayacak derecededir.

Mübalağalarında zaman zaman aĢırıya kaçarak memduhlarını peygamberler ile mukayese eder. ġair, Behrâmşâh‟ın tıpkı Hz. Peygamber gibi seçilmiĢ olduğunu

Âlemde, âlem gibi çevrelenmiş sedef sensin. Şâhlardan Muśùafâ gibi seçilmiş yaratılmışlardansın.

ġair, Sultan Maĥmûd b. Muĥammed‟i de Hz. Peygamber‟e benzeterek üstün bir pâye vermektedir:

شـ

rediflerine de yansımıĢ; kerem, bâd, âteş, mulûk, hestend, yâft, perverd, girift, îsted gibi kolayca okunup söylenebilen uyak ve redifleri tercih etmiĢtir.

Dîvân‟daki bazı beyitlerde darb-ı mesel ya da özlü sözler ustalıklı bir biçimde kullanılarak, verilmek istenen mesaj okuyucunun zihninde canlandırılmaktadır:

Ĥasan‟ın gözü, onun hayalinin kadrini ne bilsin? Aynanın kendisi güzellerin yüzünden nasıl haberdar olur?

سـ

Erkek köpeğin emri ıslak yerde koyun için felâkettir. Onu yaşlıkta kuru tut;

kuruluk, ölümün rehberidir.

Seyyid Ĥasan‟ın sünnî anlayıĢa sahip bir Ģahsiyet olduğu, hayatını geçirdiği muhitin genelde sünnî bir çevre olduğu ve Ģiirlerine de, bu özelliğini yansıttığını

36 söyleyebiliriz. Bir beytinde Gazne ricalinin sünnî anlayıĢta olduğunu açık açık söyler. Allah inancı, peygamber sevgisi, kaza ve kader anlayıĢı, namaz ve ibadet, peygamber ve ehl-i beyt sevgisi vb. konular sünnî anlayıĢa uygun bir tarzda iĢlenir.

Nesebini Hz. Ĥuseyn‟e dayandırmakla beraber Hz. Ebû Bekr‟i, „Omer‟i, „Oŝmân ve

„Alî‟yi beraber anar.

ġair, Sultan Mes„ûd Şâh için söylediği mersiyede onun doğruluğunu, Hz. Ebû Bekr‟e, adaletini Hz. „Omer‟e, hayasını Hz. „Oŝmân‟a ve ilmini de Hz. „Alî‟ye benzeterek çok az sultan için söylediği özel hasletleri Mes„ûd ġâh için söylemiĢtir:

ب ِقدص ــــ

یمه دراد رمع ِلدع رب تیرکب و

ثع ِمر شـ یح ِملع یوس تینام ـ ــ

یم رد دشک

.ق(

76 / 71 )

Sendeki Ebû Bekr sadakati, seni hep „Omer‟in adaleti üzere tutar; sendeki

„Oŝmân hayası, seni hep Ĥaydar‟ın ilmine yöneltir.

Seyyid Ĥasan‟ın hac yolculuğunda uğrayıp yardımını gördüğü Bağdat emiri Faòre‟d-dîn için söylediği kasidede, Gazne Devleti‟nin sünnî anlayıĢta olduğunu ve günde beĢ kez namaza durduğunu söylemektedir:

تسا تن س ِلها هک ینزغ ِترضح ِناگجاوخ

چ

ـــــ گ اعد نیا هضیرف نو ــــ

راب جنپ یزور دنیو

.ق(

99 / 81 )

Ehl-i sünnet olan kıymetli Gazne‟nin devlet ricali, günde beş kez, bu duayı farz olduğu için okurlar.

Tarihî bazı olayları dıĢarıda tutarsak siyasî ve toplumsal konular Seyyid‟in Ģiirlerinde pek görülmez. Bunda onun her Ģeyden önce bir methiye Ģairi olmasının rolü olsa gerektir.

Seyyid Ĥasan, yaĢadığı dönemin bazı tarihî olaylarına ıĢık tutmaktadır.

BehrâmĢâh‟ın cülusunda devlet ricalinin huzurunda okuduğu kaside, Mes„ûd ġâh‟ın vefatı üzerine söylediği mersiye, hac ziyareti esnasında kaleme aldığı mersiye bunlardan birkaçıdır. Ayrıca kendi hayatının bazı dönemlerini, Ģiirlerine aksettirdiği bazı tarihî olaylardan anlıyoruz. Örneğin kendisini ilk olarak BehrâmĢâh‟ın tahta çıkıĢ töreninde irâd ettiği kaside sayesinde görebiliyoruz. Yukarıda değinilen BehrâmĢâh‟la ilgili olarak Seyyid, birçok olaylara tanık olmuĢ, BehrâmĢâh‟ı methederken dolaylı da olsa bu olaylara değinmiĢtir. BehrâmĢâh‟ın Muĥammed-i Bâ Helîm‟e galebe çalması, Seyfe‟d-dîn-i Sûrî‟yi bertaraf etmesi, Selçuklu sultanı

37 Mes„ûd‟un vefatı, Selçuklu sultanı Muĥammed‟in tahta çıkıĢı, bu tarihî olarlardan birkaçına örnek olarak gösterilebilir.

Ömrünün çoğunu saraylarda geçirmesi, maddî olarak bir sıkıntısının olmaması ve kanaat sahibi bir kiĢi olmasının bir sonucu olarak Ģiirlerinde fakirlik, yoksulluk gibi kavramlar, neredeyse hiç görülmez.

Döneminde saygın ilim ve irfan sahibi bir kiĢi olmasına rağmen Seyyid‟in gazellerinde tasavvufî öğelere çok az rastlanmaktadır. ġiirlerinin derûnî âlemden çok dıĢ dünyayla ilgili olduğu söylenebilir.

Çevresinde saygın bir kiĢi olduğunun farkında olan Seyyid Ĥasan, zaman zaman kendini övmekten geri durmamıĢtır:

وچ مرعش تساکب وا زا رحس و هزجعم تشگ

ت نانگمه دنتفگ

ــــــ یا و یمیلک و ـ

ع ن ـ تساص

.م(

1/

6)

Şiirim, mucize olduğu için sihir ondan dolayı: Sen Mûsâ‟sın ve bu da asadır, dediler.

هـ ــــ ش هک ر ـــ ب ِرع ـ م ِدنل ـ خ ن ـــــ ـ دناو

کـ ف زا یکی نا ـ

س کل ـ هیراو ـ سا ـ ت

.م(

7/

6)

Benim yüksek şiirimi okuyan herkes; o, feleğe binenlerden biridir (demiştir).

گـ فـ ت ح یاه ـ رگب ناهج نس تف

فــــ م ِّر ش ِحد ــ ـــ ج ِه ـهــ ن نا ـگـ یرـ د

.ق(

86 / 69 )

Ĥasan‟ın sözleri dünyayı kapladı. Cihanın şâhının övgüsünün ihtişamına bakınız.

Bir kaside Ģairi olmakla birlikte Seyyid‟in en baĢarılı olduğu alanlardan biri de gazeldir. Gazellerinin kasidelerine nazaran edebî açıdan daha üstün olduğu söylenebilir. Aynı kanaati terkîb-bend ve tercî„-bendleri hakkında da söylemek mümkündür. Onun sanat yönünü öne çıkaran bu nazım Ģekilleridir. Ancak bu nazım Ģekillerinde bile, methiyenin ağırlıkta olduğu görülmektedir.