• Sonuç bulunamadı

AHĠRET ile ĠLGĠLĠ UNSURLAR

SEYYĠD ĤASAN-Ġ ĠAZNEVÎ DÎVÂNI’NDA DĠNÎ KAVRAMLAR

2.9. AHĠRET ile ĠLGĠLĠ UNSURLAR

.ق(

87 / 75 )

Vallah ki Şerefu‟l-mulk Ebû „Alî‟nin matemi, „Alî‟nin oğlu Ĥuseyn‟in mateminden yadigârdır.

غ ۀلال ــ خ هب هقر ــ

ه نو ــ ح وچم ــ

نیس ن هدنز ِنسو ســ ــ

چمه سف ـ

ح و ـ نس

.ق(

71 /9 )

Kana bulanmış bir lâle, Ĥuseyn gibi… Diri nefesli süsen, Ĥasan gibi…

ġair aĢağıdaki beyitte muhtemelen Hz. Ĥuseyn‟i kastetmekle beraber, Ģiir „Alî b. Ĥuseyn‟e atfedildiği için ustalıkla hem de memduhunu kastederek övgüde bulunduğunu söylemek imkân dıĢı olmasa gerektir:

اتف

زورماک ن ا نیسح ِتاداس همه با

چ مالسا ۀطخ رد تسین ــــ

مان ون یر و ـــ

.ق(

45 / 67 )

Bütün seyyitlerin güneşi Ĥuseyn‟dir; çünkü bugün İslam âleminde onun gibi şöhreti olan biri yoktur.

2.9. AHĠRET ile ĠLGĠLĠ UNSURLAR

Kuvvetli bir dinî inanca sahip olan ve esas itibariyle vaiz olduğunu bildiğimiz Seyyid Ĥasan-i Ġaznevî, Dîvânı‟nda baĢta dünyanın faniliği, cennet, cehennem ve kıyamet günü olmak üzere, ahiret hayatına ait çeĢitli unsurlar yer almaktadır.

Dîvân‟da söz konusu unsurlar çeĢitli vesilelerle memduhun övgüsünde bir sebep olarak kullanılmıĢtır.

2.9.1. Ahiret : (‘Uķbâ)

Allah‟ın emriyle Ġsrâfîl‟in Sûr‟a üflemesiyle baĢlayacak olan ebedî hayatın adıdır. Dîvân‟da dünya kelimesiyle karĢılaĢtırılarak kullanılmıĢtır.

Seyyid Ĥasan, Muĥammed b. Ebû Manśûr‟un Kâbe‟yi tamir ettirmesi nedeniyle onun için kaleme aldığı kasideden seçilen aĢağıdaki beyitte, onun ahirete

136 E. R. Fığlalı, “Ĥuseyn”, TDVİA, XVIII/518-521.

132 dünyadan daha çok önem veren bir kiĢilik olduğunu vurgular:

بـ

Ahiret hayatının işini lâyıkıyla yapar. Dünyanın ismini zilletten ayırmaz.

2.9.2 ‘ArĢ ve Kursî

Gökyüzü, rahmet kapısında asılı bir halkadır. Kursî gibi olan arşın kapısında bir halkadan başka bir şey bulmadı.

سـ

levhasından kesilsin.

2.9.3. Cennet: (BihiĢt, Òuld)

Dinlere gör farklılık göstermekle birlikte imanlı ve dünyada iyi iĢler yapan kimselerin öldükten sonra sonsuz bir mutluluğa kavuĢacakları yerdir. Kelime sözlük anlamıyla bitki ve ağaçları ile toprağı örten bahçe demektir. Dîvân‟da cennet ve cennetteki nimetlerle ilgili kavramlari olumlu yönleriyle kullanılmıĢtır.

Beyitte, cennetin suyunun tadına ve kokusuna gönderme yapılmıĢtır:

تشهب یوج زا دش ب اریس وچ هنشت ن ا

133 O susamış, cennetin ırmağından suya kanınca, kapısının toprağından cennet kokusu alırım.

خـ شـ نــ ب ز دو ـهــ م ِناور مار ـح

ـم ــ دو

دومحم ِناج دلخ هب وا زا دزان یم

.ر(

16 /6 )

Maĥmûd‟un ruhu Behrâm‟dan razıdır. Cennette Maĥmûd‟un ruhu onunla gurur duyar.

Dîvân‟da heşt bihişt ibâresiyle sık sık sekiz cennete atıfta bulunulmaktadır, bunlar: Ħuld, Dâru‟s-selâm, Dâru‟l-ķarâr, „Adn, Me‟vâ, Na„îm, „İlliyyîn ve Firdevs cennetleridir:

دوجس هدرو ا تهج شش ره ار سدسم ن ا

تسا نمث تشهب تشه رد ار نمثم نیو

.ق(

67 / 61 )

O altıgenin her altı yönünden secde etmiştir. Bu sekizgen, sekiz cennet ile kıymetlenir.

AĢağıdaki beyitte Ģair, Ķıvâmu‟l-mulk Aĥmed „Omer‟in ismini cennetle, makamını da felekle karĢılaĢtırarak ismine yakıĢan övgü olmadığını, makamına da yakıĢan bir mekânın bulunmadığını belirterek mübalağa yapmaktadır:

روخ رد شدشاب یحدم هن شمان یهن تنج رگا

نوزفا شددرگ یهاج هن شفصو ینک نودرگ رگو

.ق(

74 /8 )

İsmini cennet koyarsan ona yakışan övgü bulunmaz. Feleğe benzetirsen onun makamını artırmamış olursun.

Cennet yerine kullanılan baĢka bir ifade de Ravża-i Riżvân‟dır. Cennetin muhafızı olan Rıżvân meleği ile çimeni, ağacı bol olan yer anlamına gelen ravża kelimelerinin terkibinden müteĢekkildir.138

2.9.3.1. Firdevs

Kur‟ân-ı Kerim‟de, Kehf sûresi, 107. âyette: “Ġman edip makbul ve güzel iĢler yapanlara gelince onlara da konak olarak Firdevs cennetleri hazırlandı.”

Ģeklinde geçen Firdevs cenneti, ramazan ayıyla iliĢkilendirilerek kullanılmıĢtır.

ġair, aĢağıdaki beyitte dostu Cemâle‟d-dîn Aĥmed-i Ġâżî‟den ayrı kalmasının

138 Örnek için bk. Dîvân, s. 212, (T. 4/2/7).

134 verdiği üzüntüyü dile getirirken, meleklerin onu görmekten dolayı sevineceğini söylemektedir. AnlaĢıldığı kadarıyla Cemâle‟d-dîn Aĥmed-i Ġâżî, ramazan ayında vefat etmiĢtir:

ب هدژم ـ ید زا ار کیالم هک تدا د

ت ن ـ و

ب تسیهاگدیع ه

ِنایم سودرف مرـ

ض ـنا

.ق(

69 / 85 )

Müjdeler olsun sana ki melekler seni görmekle Firdevs‟te Ramazan ortasında bayram yaparlar.

ġair, Sultan Behrâmşâh‟ın Seyfe‟d-dîn-i Sûrî‟yi mağlup etmesi üzerine kaleme aldığı kasidede BehrâmĢâh‟ı yücelttikçe yüceltmektedir:

فــ

سواط ز ددنب رب هلک ار کل ـ

ف ِنا ــ سودر

پ دنفاب همه نیگنر ۀماج یاج هب

پ رد ر ر

.ق(

98 /8 )

Firdevs‟in tavuslarından feleğe külâh yapar. Rengârenk elbisenin yerine kanadı kanada dokur.

2.9.3.2. Tuba

Cennetteki bir ağacı ifade ettiği, HabeĢ veya Hint dillerinde cennetin ismi olarak kullanıldığı belirtilmiĢtir Kur‟ân‟da yalnız bir yerde, “Ġman edip salih amel iĢleyenlere ne mutlu, varacakları yer ne güzeldir!‟‟ mealindeki âyette geçmektedir.139 Tuba, müslüman milletlerin kültür, sanat ve edebiyatında kökü Hz. Peygamber‟in makamı olan “Vesile Cenneti‟‟nde, dalları en üstten alta doğru bütün cennet tabakalarına ulaĢacak Ģekilde tasavvur edilen ağaçtır. Dalları ve yaprakları cennetteki diğer bütün ağaçları örtmektedir. Dünyadaki bütün güzel kokuları ve meyveleri barındırmaktadır. Aslı Hz. Peygamberin ya da Hz. „Alî‟nin köĢkünde yer almakta, müminlerin her birisine de birer dalı uzanmaktadır:140

زیگنا طاشن ۀرهز ر پ نودرگ رازه سد ر ک ش یطوط ر پ یبوط رازه

نات

.ق(

75 / 66 )

Binlerce felek neşe veren Zühre ile dolu, binlerce Tuba, tatlı nağmeli papağanla dolu.

139 Kur’ân-ı Kerim, Râd sûresi, 29. âyet.

140 Ali ErbaĢ, “Tuba” TDVİA, XIL/316-317; Muĥammed Ca‘fer-i Yâhaķķî, Ferheng-i Esâùîr u Dâstân-vârehâ der Edebiyyât-i Fârsî, ĠntiĢârât-i Ferheng-i Muâsir, Tahran 1388 Ģ., s. 560, 561.

135 ġair, Ebû „Alî Ĥasan b. Ahmed‟i cennet niĢânelerinden biri olan Tuba ağacıyla kıyaslayarak onun da devlet için aynı önemde olduğunu ifade etmektedir:

ِناشن تسه هک تساور شیناوخ رگا رثوک

ن

ــهـ ص تلود ِلا ــــ

ن ِبحا ـــــ نوم ـــ ط ۀ ـــ بوــ ی

.ق(

46 /1 )

Ona desen ki Kevser‟in nişânesidir, lâyıktır; çünkü o devletin nihalidir. Tuba gibi köklü bir ağacın sahibidir.

Sultan Sa„îd‟in annesi için kaleme alınan mersiyede, Ģair, dolaylı bir Ģekilde onun cennetlikler arasında olduğunu söylemektedir:

رثوک ِضوح ز ار نیا حدق کی تسد رد

ط ِخاش ز ار ن او

ـبوـ تسد دص ی ـ

ناشن زا ه

.ق(

66 /7 )

Bunun elinde Kevser havuzundan dolma bir kadeh; onun elinde Tuba dalından yüz dallı bir alâmet…

2.9.3.3. Naim

Kur‟ân-ı Kerim‟de adı geçen cennetlerden biri de Naim cennetidir. Allah Teala Saffât sûresi 41, 42, 43 ve 44. âyetlerinde Ģöyle buyurmaktadır: “Bunlar için bilinen bir rızık, türlü meyveler vardır. Na„îm cennetlerinde karĢılıklı koltuklar üzerine kurulmuĢ oldukları halde kendilerine ikram edilir.” Dîvân‟da da Ģair, vezir Niôâmu‟l-mulk Ebû Naśr Muĥammed için kaleme aldığı kasidede, onun döneminde yaĢayan halkın âdeta Na„îm cennetinde olduklarını dile getirmektedir:

ِتسد ز دش هچ تسانع رد لام رگا شدوج

ج ز

ــــ ِدو خ شتسد ـــ

سقل م رد ت ــــ

ِنای یعن ـــ م

.ق(

66 /4 )

Onun kerem elinden mal sıkıntı içinde olsa da ne olacak? Onun elinin kereminden halk, Naim‟in ortasındadır.

2.9.4. Cehennem: (Dûzeò)

Semâvî dinlere göre günah iĢleyenlerin ceza görecekleri yerdir. Kur‟ân‟da yedi farklı kelimeyle ifade edilmektedir. Bunlar: Siccîn, Sa„îr, Ceĥîm, Hâviye, Saķar, Leźâ ve Ĥutâme adlarını taĢımaktadır. Bazı müfessirlere göre bunlar yedi tabakadır

136 ve her bir tabaka bir grup cehennemlik içindir.141

AĢağıdaki beyitte geçen heft endam ifadesi ile kastedilen, insanın yedi organıdır, bunlar: BaĢ, göğüs, karın, iki el ve iki ayaktır. Bu organlara heft erkân da denilmektedir. Beyitte memduhun düĢmanlarının yedi organındaki yaralar, yedi cehennemle mukayese edilerek, yaraların cehennemden daha Ģiddetli olduğu vurgulanmaktadır:

شیوخ ِمادنا تفه یاه تحارج ِرهب زا تمصخ

گـ چر ـ ه ردنا ه ـ

خ تسج خزود تف ـ

تسکا ـ تفاین ر

.ت(

68 /8 /1 )

Senin düşmanın, yedi uzvundaki yaraları için yedi cehennemi dolaşmasına rağmen kül bile bulamadı.

2.9.4.1. Saķar

ġiddetli bir ısı ile yakıp kavurmak, anlamındaki saķr kökünden isimdir.

Ku‟ân‟da dört âyette cehennem kelimesi yerine kullanılmıĢ, bunlardan Muddessir sûresi, 28. ve 29. âyetlerinde, “yaktığı Ģeyi tüketircesine tahrip etmekle birlikte sönmeyip yakmaya devam eden ve insanın derisini kavuran” Ģeklinde nitelendirilmiĢtir. Ġkinci tabaka cehennem olup bazı müfessirlere göre Yahudilere ayrılmıĢtır.142

ġair Sipehsâlâr „Alî b. El-Ĥuseyn-i Mâhûrî‟nin savaĢçılığını methederken kılıcının haĢmetini Sakar cehennemine benzeterek düĢmanlarını darmadağın ettiğini belirtmektedir:

ینکش رب نانچ را ف ک ِفص تغیت زک

و دننیبب دقن یرقس چـ

ه یرقس ِنازوس

.ق(

45 / 74 )

Kâfirlerin safını kılıcınla öyle bozguna uğratırsın ki Saķar‟ı peşin peşin görürler. Ah, o ne yakıcı Saķar‟dır!

ġair, ÒârezmĢâh sultanı Sa„îd‟in kahramanlığını methetmekte, onunla birlikte savaĢın dahi eğlenceli bir hale geldiğini vurgulamaktadır:

141 Kur’ân-ı Kerim, çev. Hayrettin Karaman vd., Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2008, s.

263.

142 B. Topaloğlu, “Cehennem”, TDVİA, VII/227-233.

137

ب هزات ـــــ یمز مزر ِتروص وزا هتشگ نایع تسا

رقس ِّرس ناهن هتشگ ورد تسا یتشهب شوخ

.ق(

91 /9 )

Onunla savaşın yüzünün belli olduğu yeni bir eğlence meclisidir. Sakar‟ın sırrının onda gizlediği hoş bir cennettir.

2.9.4.2. Ceĥîm

Bazı müfessirlere göre dördüncü tabaka cehennem olup Sâbieler içindir. Bir beyitte vezir Ebû Naśr Muĥammed b. „Abdu‟l-mecîd‟in siyasetinin düĢmanlarına Ceĥîm gibi geldiği belirtilmektedir:

ع یهخ

یانـ ت ِت ـ ب و ب ِلیلد یلو ر ـ ـ

تشه

وت ِتسایس یهز رب

حج ِناشن ودع ـمی

.ق(

66 / 65 )

Ne mutlu ki dosta senin inayetin cennet delilidir. Ne iyi ki düşmana senin siyasetin cehennemin nişânesidir.

2.9.5. Deccal

Ġlahî dinlerde kıyamet alâmetlerinden sayılan ve insanları doğru yoldan saptırmaya çalıĢacağı kabul edilen olağanüstü güçlere sahip kiĢidir. Sünnî ve ġîi bazı kaynaklara göre „Îsâ peygamber gökten ġam tarafına doğru yere inecek, elindeki asa ile batıya doğru ilerleyip insanları Deccal‟in Ģerrinden kurtaracaktır:

یسیع وچمه نامس ا ز هدم ا دورف

نا هب ـ جد فاص ـا

خ اب ل ـ گ ر ـفرـ تـ ه

.ق(

19 / 77 )

„Îsâ gibi gökyüzünden yere inmiş, adaletle eşekli Deccal‟i yakalamış.

2.9.6. Kevŝer

Ahirette Hz. Muĥammed‟in ümmetiyle yanında buluĢacağı bildirilen havuz veya nehrin adıdır. Âb-i Kevŝer, çeşme-i Kevŝer, ĥavz-i Kevŝer Ģeklinde kullanımları vardır.

AĢağıdaki beyitte Ģair, Irak selçukluları sultanı Maĥmûd oğlu Sa„îd Melikşâh‟ın saltanata geliĢinden duyduğu mutluluğu, kozmik unsurları vesile kılarak dile getirmektedir:

138

یمز یور نامس ا م تنج ِنس ح ار ن ـ

ـ دهد ی

حص یرتشم ج ِن ـ

ـ ک ِب ا ار ناه ـثوـ

دنز یم ر

.ت(

1/

6/

8)

Gökyüzü, yeryüzüne cennet güzelliği katıyor. Müşteri, cihanın üzerine Kevŝer suyu saçıyor.

شـ چ زا بار ـش

ـمـ ک ۀ ـثوـ ـ ـ ناـ سر ر د ن ـس ـیــ ضور زا م ـ

ضر ۀ ـ ف ناو ــ سر ـتــ د

.م(

65 /7 )

Şarabı, Kevŝer çeşmesinden ulaştırır. Nesîmi, Ravża-i Riżvân‟dan gönderir.

2.9.7. Ķıyamet-ĤaĢr-MaĥĢer

Kıyamet günü, insanların dirilip hesaba çekilmek üzere bir araya toplanacağı gündür. HaĢr ise kıyamet gününden sonra insanların hesaba çekilmek üzere yeniden hayat bulmasıdır. Kıyamet ve haĢr Dîvân‟da, ķıyâmet, rûz-i ĥaşr, rûz-i ķıyâmet, rûz-i maĥşer, śubĥ-i ķıyâmet terkipleriyle kullanılmıĢtır. Vezir, devlet büyüğü, padiĢahın saltanatının ve ömrünün uzun olmasını ifade eden temenni ve dua cümleleri, “tâ”

edatıyla birlikte kullanılarak kıyamete kadar var olmaları kastedilmiĢtir. Bu kullanımın yanında ölüm ve hesap günü oluĢu, padiĢahın devletinin kıyamete kadar var olması, ebedî hayatın baĢlangıcı olması yönleriyle de kullanılmıĢtır.

ġair, Behrâmşâh‟ı Tanrı‟nın yeryüzündeki gölgesi Ģeklinde telâkkî ederek kıyamete kadar baki kalmasını ve de tahtının Hüma‟nın gölgesinde olmasını dilemektedir:

تـ یادخ ۀیاس و ـ

ح ِزور ات ی ـش

ـ داب ر

ه ۀیاس رد ـمـ

ت ِریرس یا ـ

ناکم ار

.ق(

64 / 67 )

Tanrı‟nın gölgesi oluşun kıyamete kadar sürsün; tahtının mekânı Hüma kuşunun gölgesinde olsun.

AĢağıdaki beyitte Seyyid Ĥasan‟ın dostlarından „Abdu‟l-cebbâr‟ın hastalıktan kurtulup Ģifâ bulması hasebiyle duyduğu mutluluğu dile getirilmiĢtir:

ب ِجنر

ـ ضراع نیز یرامی داب و وت یدید ه

ت ِتخب ِبکوک

ـ بص ات و ق ِح ـ

ـ رادیب تمای

.ق(

97 / 64 )

Bu rahatsızlıktan dolayı hastalık acısı çektin sen. Baht yıldızın kıyamet sabahına kadar uyanık kalsın.

ġair, Behrâmşâh‟ın düĢmanlarına saldığı korkunun, mahĢer gününün

139 haĢmetinden daha Ģiddetli olduğunu dile getirmektedir:

عـ

bağlasa daha rahat eder.

AĢağıdaki beyitte, Ģiirden kim için yazıldığını anlayamadığımız, memduhun iyiliğinin ve cömertliğinin haĢır gününe kadar sürmesi temennisinde bulunulmaktadır:

Ey cömertliğinin bir yudumuyla, mutsuzun umudunun kıyamete kadar sürdüğü!

ġu beyitte ise Emîr Ĥusâme‟d-dîn‟e seslenilerek, ondan adının sultanlar arasında bile bahis konusu olmaya sebep olacak bir lütufta bulunmasını istemektedir:

کــ

Bir lütufta bulun da iyiliğin sultanlar arasında kıyamete dek konuşulsun.