• Sonuç bulunamadı

Sosyal Dayanışmayı Sağlayan Eylemler

1.2. İnsanın Yaratıcı ile Kurduğu İlişki

1.3.2. Sosyal Dayanışmayı Sağlayan Eylemler

Din insanlar arasındaki sosyal dayanışmanın sağlanmasında önemli bir role sahiptir. “İbadetler, sosyal dayanışmayı birlik beraberlik duygularını geliştirme açısından etkin bir fonksiyona sahiptirler. Özellikle zekat ve sadakalar, insanlar arasında sevgi ve saygı bağı kuvvetlendirir.”302

Bu gibi ibadetlerin, “sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı kalıcı bir sistem halinde topluma yaygınlaştırmada önemli bir yeri olduğu görülmektedir.”303

Cahit Zarifoğlu sosyal yaşam içerisinde, insanların birbirine destek olmasını ve sadaka ile zekât konusunda, eğer inanıyorlarsa, hassas olmaları gerektiğini vurgulamıştır. Sadaka vermenin hem sosyal sınıflandırma yarasına merhem olacağını, hem de insanı kendi iç huzuruna kavuşturacağını söyler. İnsan eğer sadaka vermenin gerekliliğine inanıyorsa, muhtaç olan kişiyi aramalı, bulmalı ve onun elinden tutmalıdır. Gizli yahut da aşikâr bir şekilde ona yardımcı olmalı, böylece hem ona yardım edilirken, hem de ruh arındırılmalıdır. Bunları söyleyen Cahit Zarifoğlu, sadaka vermemek için bahane üretip, verecek bir şeyleri olmadığını iddia edenleri de uyarır:

“Şimdi evinize dönün ve kullanmadığınız için kendi kendine çürüyen ama aslında başkalarının ihtiyacı olan eşyalarınıza gözlerinizi dikin. Şimdi milyonları olanlara değil, olmayanlara bakıyorsunuz. Gördünüz mü ne kadar zenginsiniz.”304

Yaşamak’ta insanlara sadaka vermenin önemini ve gerekliliğini uzun uzun

anlatan Cahit Zarifoğlu, nesirlerinde yer verdiği insanlara, bu konuyu tatbik

302 Peker, Din Psikolojisi, s.122. 303 Hökelekli, Din Psikolojisi, s.246. 304

66

ettirmiştir. Savaş Ritimleri’nde camiyi tasvir ettiği bir kısım da “Zenginden fakire, fakirden de zengine giden ve birisini ötekinden daha büyük ve değerli kılmayan akışın taksim olduğu yer burası.”305

diyerek hem caminin insanların yaşamı içerisindeki yerini ortaya koymuş, hem de yardımlaşmanın insanların hayatındaki önemini vermiştir. Bu roman içerisinde akışın camiden yapılması şu bakımdan önemlidir: cami, köyde yaşayan insanların hayatında bir nevi yönetim merkezi görevini üstlenmektedir. Köyde olup biten her şey burada konuşulup, sorunlar burada çözümlenmektedir.306

İnsan elinde olanlardan fakire ve muhtaç olanlara vermelidir. İnanan insan bundan sorumludur. Bunun bilincinde olan Yürekdede, eşiyle birlikte buldukları altınları fakire fukaraya dağıtmaya gider. Eğer dağıtmazsa, Allah’ın kendilerinden hesap soracağını söyler.

Sadaka vermek sadece birine para yahut da eşya yardımında bulunmak değildir. Misafir ağırlamak; o misafiri hoş tutup, açsa karnını doyurmak; susuzsa su vermek veya herhangi bir başka ihtiyacını karşılamak da birer sadakadır. Yürekdede, kendisine gelen misafirleri en iyi şekilde ağırladıktan sonra; ağırlayamamış olmanın korkusu ile onlardan helallik istemektedir.307 İslâm dini sadaka konusuna önem vermiş, insanların birbiriyle yardımlaşmasını öğütlemiştir:

“Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma.”308

“Öyle ise akrabaya, yoksula, ve yolcuya hakkını ver. Bu, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak isteyenler için daha hayırlıdır. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.”309

Yukarıdaki ayetlerde görüldüğü üzere sadaka vermek Allah’ın rızasını ve hoşnutluğunu kazanmak için iyi bir fırsattır. Fakat buna bir ölçüt verilmiştir: saçıp savurmadan. Her alanda orta yolun tutulması gerektiğini öğütleyen İslâm dini bu konuda da ölçülü davranılması gerektiğini belirtmiştir.

Sadaka ve zekât gibi ibadetler, zenginin fakirle; fakirin zenginle olan ilişkilerini geliştirerek sosyal sınıf farkını da azaltır. Zekât ve sadaka veren kişiye

305

Zarifoğlu, “Savaş Ritimleri”, Romanlar, s.80

306 Cami ile ilgili bölüm için bkz. “Mekân Karşısında İnsan, İç Mekânlar”

307 Zarifoğlu, “Yürekdede ile Padişah”, Çocuklarımızla Atlara Biniyorduk, s.383 308 Kur’an-ı Kerim, D.İ.B., İsra 17/26

309

67

karşı fakir insan sevgi ve saygı ile yaklaşır. Onu kıskanmak, ona kin beslemek yerine içinde iyi duygular geliştirerek ona yardımcı olmaya çalışır.310

Cahit Zarifoğlu’nun nesirlerinde zengin ve fakirin nasıl davranmaları gerektiğini görmek mümkündür:

“Orada halk zengin kişilerin yanında ezilip horlanmış değil. Fakirler de horlanmaz, itilip kakılmazlar. Sonra nasıl zengin zenginliğini biliyor idiyse, fakirler de fakirliklerini bilir ve kibirlenmezler. Evet, bilmiş ol ki fakir kişi fakirliğini bilecek ve kibirlenmeyecek. Allah rızası için verenlerin verdiklerini alacak. Öpüp başına koyacak. Gönderen Allah’a şükredecek.”311

Sosyal dayanışmayı sağlayan bir olgu olarak “bayram”a Cahit Zarifoğlu nesirlerinde önem vermiştir. Bayram, insanları sosyal hayat içerisinde bir araya toplama gücüne sahiptir. Bayramlarda insanların önce bayram namazında, sonrasında bayramlaşmak amacıyla yapılan ziyaretler aracılığıyla toplandıklarını görürüz. Cahit Zarifoğlu’nun nesirlerinde bayram, bir çocuğun ilk bayramını yaşayacak olması ve onu anlamlandırmaya çalışması ile karşımıza çıkmaktadır:

“Birkaç gündür, kimi boşluğa, kimi bana söylenen cümleler arasında o kelimeyi duydum: Bayram.

Henüz sözü edildiğine göre uzakta, fakat bize doğru yaklaşıyor.

Uyanacağız ki orda. Gözlerimiz açıkken gelmesi mümkün olsaydı, babamın ışıklı yüzüyle karşımda durması gerekmezdi. Onu ilkin büyükler fehmettiler ve bizi de onunla karşılaştırmak için uyandırmaya geliyorlar.”312

Bayramın ne olduğu konusunda soruları olan Seyyid Amad, bayram namazına gittiğinde onu da anlamayacaktır. Gördüğü şey, köyün bütün erkeklerinin orada olduğu, hepsinin aynı şeyi dinleyip aynı düşünce üzerinde yoğunlaştıkları ve “bu yapının içinde pişen bir şeyin sırayla onların ağızlarına akıtıldığı”dır. 313

Ele aldığımız nesirlerde bayramlar, bir kutlamadan ziyade insanların bir arada toplanmasını sağlayan, sosyal birleşme ve kaynaşmaya vesile olan bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Cuma namazı, İnsanları toparlayıp, bir araya getiren ve sosyalleşmelerine

yardımcı olan diğer bir ibadet şeklidir. Cahit Zarifoğlu nesirlerinde bu namazı önemsemiş, hatta “devlet namazı” olarak tanımlamıştır.

310 Peker, Din Psikolojisi, s.122.

311 Zarifoğlu, “Küçük Şehzade”, Çocuklarımızla Atlara Biniyorduk, s.280. 312 Zarifoğlu, “Savaş Ritimleri”, Romanlar, s.50.

313

68

Anne isimli romanda, bir annenin hasta yatağında yatmakta olan oğluna İslâm

diniyle ilgili bilgi verdiğini görürüz. Bu esnada Cuma namazıyla alakalı da oğlunu bilgilendirme ihtiyacı hisseden anne; Cuma namazının devlet namazı olduğunu, aleni kılınması gerektiğini söyler. Ayrıca kendi dönemindeki Cumaların doğru kılınmadığına vurgu yapar. Bunu ona eşi söylemiş ve “Haşa Allah’ı kandırmaktan geliyoruz.” demiştir. Çünkü ayetler, hadisler anlamları çarpıtılarak anlatılmakta ve toplum yanlış yere doğru sürüklenmek istenmektedir.314

“Küçük Şehzade” isimli hikâyede ise Cuma namazını bizzat padişahın kıldırdığını görürüz315

ki bu da Cahit Zarifoğlu’nun Cuma namazının devlet namazı olduğu görüşünü desteklemektedir.

Cuma namazı, Cahit Zarifoğlu tarafından “devlet namazı” olarak nitelendirilip, bu özelliği vurgulanmak suretiyle nesirlerindeki yerini almıştır. Bazı hikâyelerinde padişahın namaz kıldırması da bu durumu destekler niteliktedir.

İnsanlar arasındaki diyaloğu kuran ve sosyal dayanışma açısından önemli bir olgu da “selamlaşma”dır. Selam alıp verme, sosyal yaşamda insanların hemen her gün yaptığı bir iştir. Herhangi bir tanıdığı görünce, hiç tanımayıp sadece aynı ortamda bulunduğu için ya da yanından geçen bir yabancıyı selamlayabilir insanoğlu.316

Selam insanların arasındaki soğukluğu giderir, mesafelerin kapanmasına yardımcı olur. İslâm dini de selamlaşmayı önemsemiş, Kur’an-ı Kerim’de insanlara “Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selamla karşılık verin. Şüphesiz Allah her şeyin hesabını gereği gibi yapandır.”317

diye buyurulmuştur. Hz. Muhammed de insanlara selamı yaymalarını tavsiye etmiştir:

“Ey insanlar! Selâmı yayınız, yemek yediriniz, akrabanızla alâkanızı ve onlara yardımınızı devam ettiriniz. İnsanlar uyurken siz namaz kılınız. Bu sayede selâmetle cennete girersiniz.”318

314 Zarifoğlu, “Anne”, Romanlar, s.331-332. 315

Zarifoğlu, “Küçük Şehzade”, Çocuklarımızla Atlara Biniyorduk, s.272.

316 Ayrıntılı bilgi için bkz. Ortega y Gasset, İnsan ve “Herkes”, İstanbul, Metis, 2011, 4.bs., s.170-

171.

317 Kur’an-ı Kerim, D.İ.B., Nisa 4/86. 318

69

Cahit Zarifoğlu da sosyal yaşamda insanların birbiriyle selamlaşmasını önemsiyor olacak ki, nesirlerindeki insanların, yekdiğeriyle selam alışverişinde bulunduğunu görmekteyiz. Birbirleriyle karşılaştıklarında,319

bir ortama

girdiklerinde,320 ya da yolda yürürken321 insanlar selamlaşmaktadırlar. Yahu ta da karanlığın içerisinden bir ses “Selamünaleyküm” diye selam vermektedir.322

İslâmiyet’in önemsediği bir eylem olan selam vermeyi, Cahit Zarifoğlu da önemsemiş, nesirlerine taşımıştır. Buna göre insanlar birbirleriyle selamlaşmaktadırlar.

Sosyal yaşamda insanlar arasındaki dayanışmayı sağlayan ibadetler, Cahit Zarifoğlu’nun nesirlerinde önemsenmiş, insanlara bu ibadetleri yapmaları konusunda tavsiyelerde bulunulmuştur. Bu tarz ibadetlerin insanlar arasında bir kaynaşma sağladığı, zengin ve fakirin beraber yaşamasını kolaylaştırdığına vurgu yapılmıştır.