• Sonuç bulunamadı

XX. yüzyılda Saussure’den başlayarak gelişen dil bilimi, dil bilgisinde de önemli gelişmelerin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Fakat Türk dil bilgisi çalışmalarının dil biliminin verilerinden faydalanması son zamanlarda yoğunlaşmasına rağmen istenilen düzeyde değildir. Günümüzde dil bilgisi öğretimi hâlâ geleneksel kaide ve kalıplardan kurtulmamıştır.

Dil bilimi verileri, dil bilgisi çalışmalarına ciddi bir katkı sağlamaktadır. Özellikle ses bilgisi alanında dil biliminin ortaya çıkardığı gerçeklerle bir dilin dil bilgisinin oluşturulması daha kolay hâle gelmiştir.

Türkçe dil bilgisi öğreniminde ve öğretiminde karşılaşılan sorunlardan biri de, dil biliminin sunduğu imkânların dil öğretimine ve Türkçe dil bilgisi kitaplarına yansımamış olmasından ileri gelmektedir (Börekçi, 1997:12). Dil bilim, dili bütün yönleriyle inceleyen bilim dalı olduğundan dil eğitiminde ondan yararlanılması gerekir. Çünkü bir dili tam anlamıyla tanımadan, dile ait kurallaşmış bilgilerden yola çıkılarak dil eğitimi vermek, sorunu çözmez. Dilin oluşum sürecini, sosyo- kültürel bir varlık oluşunu, iletişim aracı oluşunu, sistemliliği gibi birçok özelliği algılanarak dil eğitiminin verilmesi gerekir (Karadüz, 2007: 294).

Yakın dönemde ortaya çıkmış olan dil bilim, henüz gelişim aşamasındadır. Dil bilgisi öğreniminden bilginin temelleri üzerine, düşünce ile ifade biçimleri arasındaki ilişkiler üzerine felsefi düşünmelerden ve filolojik araştırmalardan yavaş yavaş ayrılmaktadır ( Perrot, 2006: 14).

Dil bilim, dil bilgisinin karşıtı değildir. Aynı mevzuları, dil bilgisi ve dil bilimi disiplinler arası bir yaklaşımla irdelemektedir. Dil bilim, dil bilgisini gereksiz hâle getirmedi; ancak onu derinden etkiledi. Modern dil bilgisi, her şeyden önce yaşayan dilin gerçek durumu, az çok geçmişi ve gelişme yönleri hakkında bilgiler verme görevini üzerine aldı; dil bilimin getirdiği bilimsel tanımlara ve sınıflandırmalara, pozitif bilimlerin yöntemlerine uydu (Banguoğlu 1990: 19-20).

Dil bilim, özellikle konuşma diline de eğildiğinden konuşma dilindeki ses bilgisi kurallarının dil bilim açısından değerlendirilmesi esastır. Türkiye’de dilciler, Türk dilinin fonetik bir dil olduğu fikrini beyan etmektedirler. Yani Türkçenin yazıldığı gibi okunan, okunduğu gibi yazılan bir dil olduğu iddia edilmektedir. Oysa yapılan laboratuvar çalışmaları sonucunda Türkçe telaffuzda bulunan pek çok sesin yazıda gösterilmediği ortaya çıkmıştır. Coşkun (1999: 44)’a göre Türkçede 21 ünlü bulunmaktadır. Ayrıca “ğ” sesinin telaffuzdaki konumu da Türkçenin fonetik olmadığını açıkça göstermektedir. Yine “k” sesinin kalem, kâğıt, kedi kelimelerinde aynı şekilde telaffuz edilmediği ortadadır.

Ayrıca “y” sesinin daraltıcılık özelliği yazı dilinde gösterilmeyen konuşma dilinde uygulanan pek çok daralmanın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. y ünsüzü, kendinden önceki geniş ünlüleri (a, e) daraltma özelliğine sahiptir (Temizyürek vd. 2007:174-175). Daralma, bazen yazıda gösterilirken, bazen sadece söyleyişte kalmaktadır. –yor eki, kendinden önceki geniş ünlüyü daraltmaktadır. Bu daralma yazıya da geçmiş durumdadır. Örnek; gözlemek > gözlüyor, beklemek > bekliyor, yaramak > yarıyor, taramak > tarıyor.

Fiilleri olumsuz yapan –ma, -me eki, –yor ekinden önce kullanılınca –mı, - mi, -mu, -mü şekline dönüşmektedir. Örnek; gelme-yor ‘gelmiyor’, kalma-yor ‘kalmıyor’, okuma-yor ‘okumuyor’, görme-yor ‘görmüyor’.

Kaynaştırma sesi olan –y kendinden önceki geniş ünlüyü bazen daraltmaktadır. Bazen de bu y sesinden önceki geniş ünlü aynen kalmaktadır. Bu şekildeki daralma yazıda gösterilmemektedir.

Kelimenin Yazılışı Kelimenin Söylenişi gözleyecek söyleyerek anlayan bekleyebilmek tarayadurmak göremeyecek tarayamayacak gözliyecek söyliyerek anlıyan bekliyebilmek tarıyadurmak göremiyecek tarıyamıyacak

Emir çekiminde, dar ünlülerden oluşan eklerde, isim çekim ekleriyle kullanımlarında kaynaştırma sesi olan y söyleniş ve yazılışta hiçbir değişikliğe sebep olmaz. Örnek; dinleyici, tarayıcı, arayıp, gözleyip, dinleyiniz, gözleyin, anlayın, anneye, babayı, sevmeyi, görmeyi.

Aynı şekilde imek fiilinin kalıntısı olarak kullanılan y de ünlüyü daraltmaz. Örnek; arabayla, sevgiyle, gelseymiş, böyleyken, öyleyse.

Demek ve yemek fiillerinden sonra gelen y’ler, e ünlüsünü darlaştırarak i’ye dönüştürür ve bu değişiklik yazıda da gösterilir. Örnek; diyen, diyerek, diyorum, diyebilmek, yiyici, yiyen, yiyerek, yiyorum, yiyedursun.

Comsky’inin düşünceleri doğrultusunda gelişen üretimsel dönüşümlü dil bilimi çalışmaları “derin yapı” “yüzey yapı” kavramlarıyla anlam bilimini dil çözümlemelerinin merkezine yerleştirmiştir. Dil bilimdeki bu gelişmeler, doğal olarak dil bilgisi çalışmalarına da yansımıştır ve yansımalıdır. Metindeki ve cümledeki anlam ilişkilerini ortaya çıkarmak için yapıyı kavramak amacıyla cümle çözümlemeleri esas alınmalıdır. Cümle çözümlemelerinde kelimelerin morfolojik ve sentaktik bir araya geliş şekilleri irdelenmeden cümlenin anlaşılması ve anlamlandırılması mümkün değildir. Öyleyse metnin ve cümlenin çözümlenme aşamasında dil bilgisinin kullandığı bütün ölçütlerin de irdelenmesi kaçınılmaz olmaktadır.

“Dil bilim, alzheimer, dislexia, aphasia vb. hastalıkların anlaşılmasında, yani klinik alanda da kullanılabilmektedir (Finegan 1994: 15). Dil ile ilgili rahatsızlıkların önemli bir bölümü, beynin sol yarım küresinde bulunan kontrol merkezindeki işlev sorunlarından kaynaklanmaktadır. Bu sorunlar arasında neologizm (Dilin sözcükleri yerine, farkında olmadan anlamsız yeni sözcükler üretme/uydurma), parafazi (Sözcükleri anlamca veya söz dizimine aykırı biçimde kullanma, birbirine karıştırma), anomi (İletiyi aktaracak sözcükleri bulamama) en yaygın olanlardır. Dil patolojisi de son dönemlerde, üzerinde önemle durulan disiplinler arası bir alandır (Eker, 2003: 27).” Özellikle konuşmayla ilgili sorunların ortaya çıkmasına sebep olan yukarıda sıralanan rahatsızlıkların dil bilimi araştırmalarına konu edilmiş

olması, dil biliminin kaçınılmaz olarak dil öğretiminin temeline yerleştiğini ispatlamaktadır.

Türkçe öğretimi, anlama ve anlatma dil becerilerinin geliştirilmesi olduğuna göre dil bilimdeki bu gelişmelerin Türkçe öğretimine de uyarlanması gerekir. Artık anlam bilimi çalışmalarında dil bilimin kurduğu yöntem, inkâr edilemez gerçeklikler ortaya koymaktadır. Bu yüzden dil bilimi çalışmalarını görmezlikten gelmek doğru değildir.

Aydın (1999:81), dil bilgisi öğretimindeki yetersizliklerin geleneksel dil bilgisi anlayışından kaynaklandığını belirterek öğretmenlerin de dil bilgisini kendilerine öğretildiği ya da kitaplarda gösterildiği biçimde öğrettiklerini söylemektedir. Öğretmenlerin çağdaş kuramlardan habersiz olması, öğretmen yetiştirme programlarında dil bilimi derslerinin eksikliğinden kaynaklanmaktadır.

Dilin temel nitelikleri, dili oluşturan dizgeler ve bunların birbiriyle ilişkileri, dil bilimin temel kavramları, öğretmenlerin öğrenimleri sırasında almaları gereken bilgiler arasındadır. Dilin önemi, yapısı, değişik dizgeleri üzerinde, öğrenciye yeterince bilgi verilememektedir. Son yıllarda üniversite giriş sınavlarında sorulan Türk dili ve edebiyatı soruları içinde, doğrudan doğruya anlam bilimle ilgili pek çok soru bulunduğu hâlde anlam bilimin ne olduğu öğretilmemekte, onun dil ve edebiyat açısından önemi göz önünde tutulmamaktadır. Dil bilgisi eğitimi ve öğretiminde dil biliminin kılavuzluğuna başvurulmalıdır.

Öğretmen adaylarına yönelik olarak; klâsik dil bilgisi anlayışından çok, dil bilimsel anlayışla ele alınmış Türk dili kitapları yazılmalı, yazdırılmalıdır. Bütün dünyada olduğu gibi artık Türkiye’de de dil bilgisi öğretiminde geleneksel ile çağdaş anlayış çatışmaları su yüzüne çıkmıştır. Çağdaş kuramlardan haberdar olmayan öğretmenlerdeki dil bilimsel bakış eksikliği, en kısa zamanda giderilmeli, dil bilimi kılavuzluğunda bir çağdaş dil bilgisi öğretimine geçilmelidir. Dil bilgisi öğretiminde çağdaş bir düzeye ulaşılabilmesi için de ders kitaplarının ve eğitim programlarındaki düzenlemelerin yanı sıra, Türkçe öğretmenlerine de önemli görevler düşmektedir. Aslında, öğretmenlere düşen sorumluluğun karşısında, dil

bilimcilere düşen sorumluluk da dil bilim kuramlarını dil öğretimine uygulamak, bu kuramları öğretmenlere tanıtmak olmalıdır.

Türkçe sistematik olarak çok düzenli bir yapıya sahiptir. Türkçe, ifade kabiliyeti bakımından zengin ve çok düzenli sistemi olan bir dildir. Ama bu sistemi oluşturan yapılar -dilden hareketle- belirlenmediği için dilimiz tam olarak öğretilmemekte ve öğrenilememektedir. Dil bilimi zihniyetine sahip dil öğreticilerince Türkçenin bütün yapılarının hem anlam hem de şekil bakımından belirlendiği, çağdaş yöntemlerle yazılacak dil bilgisi kitaplarına bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.

Benzer Belgeler