• Sonuç bulunamadı

Bu araştırmada, Tokat İli Merkez İlçede bağcılığın üretimi ve pazarlanmasındaki

mevcut durumun incelenmesi, pazarlama şekilleri ve özelliklerinin belirlenmesi,

bağcılık yapan tarım işletmelerinin sosyal ve ekonomik özelliklerinin ortaya konulması,

üzümün pazarlama yapısının üretici üzerindeki etkilerinin incelenmesi, üzüm üretim faaliyetinin karlılık düzeyinin belirlenmesi ve üretim ve pazarlamaya ilişkin sorunların

ortaya konulması amaçlanmıştır.

Araştırma Neyman yöntemi ile belirlenen 70 adet bağcılıkla uğraşan işletmeyi

kapsamaktadır. 2005-2006 üretim dönemine ilişkin işletme verileri anket yoluyla

toplanmıştır. İşletmeler bağ arazisi genişlikleri itibarı ile 1-4 dekar, 5-9 dekar ve 10-20

dekar olmak üzere üç gruba ayrılmıştır. Birinci grupta 32, ikinci grupta 20 ve üçüncü

grupta 18 işletme örnek olarak belirlenmiştir.

Anket verilerinin değerlendirilmesi aşamasında öncelikle; işletmelerin nüfus, işgücü,

eğitim durumu ve yaş gibi demografik özellikleri incelenmiş, daha sonra arazi varlıkları

ve kullanım durumları ayrıntılı bir şekilde ortaya konulmuştur. Bunun yanı sıra

işletmelerin bazı sosyal ve ekonomik özellikleri ile üretim ve pazarlama ile ilgili

unsurların işletme büyüklük grupları veya oluşturulan gruplar bakımından farklılık

gösterip göstermediğinin belirlenmesi amacıyla Khi-kare, Varyans ve t testi yapılmıştır.

Daha sonra üzümün pazarlama yapısının üretici üzerindeki etkilerini incelemek amacıyla üzümün üretici satış fiyatı ile piyasa fiyatından hareketle pazarlama marjı

hesaplanmış, ayrıca üzüm üretim faaliyetinin başarı düzeyinin değerlendirilebilmesi için

birim alana üzüm üretim faaliyetinin karlılık düzeyi ortaya konulmuştur. Son olarak

bağcıların karşılaştıkları üretim ve pazarlama sorunlarına ilişkin veriler analiz edilerek

yorumlanmıştır.

Bu şekilde özetlenen çalışmanın sonuçları, üretim ve pazarlama aşamasında yaşanan

138

• İncelenen işletmelerde ortalama aile nüfusu 6,07 kişi olarak belirlenmiş olup, bu

miktar hem Tokat (5,79) hem de Türkiye (4,50) hanehalkı büyüklüğünden fazladır

(Anonim, 2000 b). Bu nüfusun işletmeler ortalamasında % 57,17’sini 15-49 yaş

grubu, % 15,16’sını 50-64 yaş grubu, % 13,67’sini 7-14 yaş grubu, % 8,07’sini 0-6

yaş grubu ve % 5,93’ünü ise 65 ve üzeri yaş grubu oluşturmaktadır. Cinsiyet

grupları açısından ise toplam nüfus içerisinde erkek nüfusun kadın nüfusundan daha fazla olduğu belirlenmiştir. Nitekim bu oran işletmeler ortalamasında erkek nüfus

için % 52,72, kadın nüfus için % 47,28’dir.

• İncelenen işletmelerde yedi ve daha yukarı yaştaki nüfusun okur-yazarlık oranı

işletmeler ortalamasında % 95,91 olup, bu oran hem Tokat (% 85,68) hem de

Türkiye (% 87,32) ortalamalarından daha iyidir (Anonim, 2000 b). Okur-yazarlık oranı erkeklerde % 99,53, kadınlarda ise % 91,67’dir. Yedi ve daha yukarı yaştaki

nüfusun okur-yazarlık durumu bakımından işletme büyüklük grupları arasındaki

farkın istatistiksel olarak önemli olup olmadığının belirlenmesi amacıyla yapılan

khi-kare analizi sonucunda gruplar arasındaki farkın önemli olmadığı tespit

edilmiştir. Okuma-yazma bilen nüfusun işletmeler ortalamasında % 84,80’ini

ilköğretim, % 11,20’sini ortaöğretim ve % 2,93’ünü ise okur-yazar fakat bir öğretim

kurumundan mezun olmamışlar oluşturmaktadır. Yükseköğretim oranı ise sadece %

1,07 kadardır ve Tokat genelinden (% 3,10) ve Türkiye genelinden (% 5,30) daha düşüktür (Anonim, 2000 b). Okur-yazar nüfusun öğrenim durumunun cinsiyet

grupları açısından erkeklerde, işletme grupları açısından ise büyük işletmelerde daha

iyi bir durumda olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

• Araştırma kapsamındaki işletme yöneticilerinin işletmeler ortalaması itibarı ile %

97,14’ü ilköğretim mezunu, % 2,86’sı ise ortaöğretim mezunudur. Okur-yazar

olmayan, sadece okur-yazar olan ve yükseköğretim mezunu olan işletmeciye

rastlanılmamıştır. Ayrıca adı geçen işletme sahiplerinin ortalama yaşı 46,81, tarımla

uğraştıkları süre ise ortalama 34,21 yıl olarak hesaplanmıştır.

• İncelenen işletmelerde işletmeler ortalamasına göre işletmede kullanılan aile

işgücünün, işletmede kullanılan toplam işgücünün % 99,20’sini teşkil ettiği

görülmüş olup, işletmede kullanılabilir aile işgücünün de % 81,63’ünü karşıladığı

belirlenmiştir. Buna karşılık işletmede kullanılmayan aile işgücünün ve işletmede

139

edilmiş olup, bu oranlar işletmeler ortalamasında sırasıyla % 12,43 ve % 0,80’dir.

Ayrıca işletmede kullanılan yabancı işgücünün tamamını geçici ücretli işgücü

oluşturmaktadır.

• İncelenen işletmelerde ortalama işletme arazisi, işletme büyüklük grupları itibarı ile

25,15 dekar ile 47,61 dekar arasında değişmekte ve işletmeler ortalamasında 33,17

dekar olmaktadır. Tüm işletme gruplarında mülk arazi ilk sırada yer almaktadır.

Mülk araziden ortağa ve kiraya verilen arazi 1. ve 3. grup işletmelerde, ortağa

tutulan arazi 1. ve 2. grup işletmelerde, kiraya tutulan arazi ise tüm işletme

gruplarında yer almakta, ancak düşük oranlarda bulunmaktadır. Ayrıca incelenen

işletmelerde arazi tasarruf şekli bakımından oluşturulan gruplar arasındaki

farklılığın ölçülmesi amacıyla yapılan varyans analizi sonucunda gruplar arasındaki

farkın istatistiksel olarak önemli olmadığı belirlenmiştir.

• İncelenen işletmelerde işletmeler ortalamasına göre ortalama parsel genişliği 4,16

dekar ve parsel sayısı 7,97 adet olarak belirlenmiştir. Ayrıca işletme büyüklüğü ile

birlikte ortalama parsel sayısı ve parsel genişliğinin arttığı tespit edilmiştir. İncelenen işletmelerin işletme büyüklük grupları itibarı ile parsel genişliği

bakımından bir ayrım gösterip göstermediğini belirleyebilmek amacıyla yapılan

varyans analizi sonucuna göre, gruplar arasındaki farkın istatistiksel olarak önemli olduğu belirlenmiştir. LSD kontrolü ile 1. ile 3. grup ve 2. ile 3. grubun parsel

genişliği ortalamaları arasındaki farklılığın önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Bu

farklılığın da 3. grup işletmelerin ortalama parsel genişliğinden ileri geldiği

söylenebilir.

• Arazi nev’i olarak, işletme arazisi içerisinde tarla arazisi işletmeler ortalamasında ilk

sırayı alırken, bunu bağ arazisi izlemektedir. Bağ arazisinin işletme arazisi

içerisindeki oranı işletme büyüklüğü ile birlikte artış göstermektedir. Tarla

arazisinin kullanım durumuna bakıldığında büyük kısmın ekili olduğu (% 87,65) ve

bir kısmının da nadasa (% 12,35) bırakıldığı gözlenmiştir. İşletmeler ortalamasına

göre yetiştirilen ürünlerde alan itibarı ile en fazla kuruda buğday (% 21,46) yer

almaktadır. Bunu başta üzüm (% 17,70) ve diğer ürünler izlemektedir. Tarla ürünleri

açısından bakıldığında, ekiliş alanları itibarı ile tahıllar içerisinde kuruda buğday,

tarla sebzeleri içerisinde domates, yem bitkileri içerisinde ise fiğ en fazla yetiştirilen

140

sadece kuru soğan yetiştirildiği gözlenmiştir. Meyveler açısından bakıldığında ise

dikiliş alanları itibarı ile üzüm (% 58,52) ilk sırada yer almaktadır. Bunu başta şeftali (% 25,02) ve diğer meyveler izlemektedir.

• İncelenen işletmelerde ortalama üzüm üretimi, işletme büyüklük grupları itibarı ile

737,81 kg ile 4 880,56 kg arasında değişmekte ve işletmeler ortalamasında 2 213,64

kg olmaktadır. Ortalama yaprak üretimi ise işletme büyüklük grupları itibarı ile

190,34 kg ile 868,89 kg arasında değişmekte ve işletmeler ortalamasında 400,27 kg

olmaktadır. Hem üzüm hem de yaprak üretim miktarının işletme büyüklüğü ile

arttığı gözlenmiştir. İncelenen işletmelerin işletme büyüklük grupları itibarı ile

üzüm üretim miktarı bakımından bir ayrım gösterip göstermediğini belirleyebilmek

amacıyla yapılan varyans analizi sonucuna göre, gruplar arasındaki farkın istatistiksel olarak önemli olduğu belirlenmiştir. LSD kontrolü ile 1. ile 2. grup, 1.

ile 3. grup ve 2. ile 3. grubun üzüm üretim miktarı ortalamaları arasındaki farklılığın

önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Bu farklılığın da tüm gruplardaki işletmelerin

ortalama üzüm üretim miktarından ileri geldiği söylenebilir. İncelenen işletmelerin

işletme büyüklük grupları itibarı ile yaprak üretim miktarı bakımından bir ayrım

gösterip göstermediğini belirleyebilmek amacıyla yapılan varyans analizi sonucunda

ise gruplar arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlenmiştir. LSD

kontrolü ile 1. ile 3. grup ve 2. ile 3. grubun yaprak üretim miktarı ortalamaları arasındaki farklılığın önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Bu farklılığın da 3. grup

işletmelerin ortalama yaprak üretim miktarından ileri geldiği söylenebilir.

• İncelenen işletmelerde işletmeler ortalamasına göre dekara üzüm verimi 381,66 kg

olup, 2005 yılı verilerine göre hem Tokat (665,06 kg) hem de Türkiye (746,12 kg)

dekara üzüm veriminden daha düşüktür (Anonim, 2006 a, b). Dekara yaprak verimi

ise 69,01 kg olup, 2005 yılı verilerine göre Tokat İli geneli (75 kg)’ne yakındır

(Anonim, 2006 a). Dekara üzüm veriminin işletme büyüklüğü ile arttığı

gözlenmiştir. İncelenen işletmelerin işletme büyüklük grupları itibarı ile üzüm

verimi bakımından bir ayrım gösterip göstermediğini belirleyebilmek amacıyla

yapılan varyans analizi sonucuna göre, gruplar arasındaki farkın istatistiksel olarak önemli olduğu belirlenmiştir. LSD kontrolü ile 1. ile 2. grup ve 1. ile 3. grubun

üzüm verimi ortalamaları arasındaki farklılığın önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Bu

141

söylenebilir. İncelenen işletmelerin işletme büyüklük grupları itibarı ile yaprak

verimi bakımından bir ayrım gösterip göstermediğini belirleyebilmek amacıyla

yapılan varyans analizi sonucunda ise gruplar arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı belirlenmiştir.

• İşletmeler ortalamasına göre miktar bazında, üretilen üzümün % 87,17’si satılmakta

ve % 12,83’ü işletmede tüketilmektedir. Değer bazında ise satılan üzüm, toplam

üretim içerisinde % 88,21’lik bir paya sahiptir. Bu durum bölgede üzümün pazara dönük olarak üretildiğini göstermektedir. Üretilen yaprağın ise miktar bazında %

66,94’ü satılmakta ve % 33,06’sı işletmede tüketilmektedir. Değer bazında ise

satılan yaprak, toplam üretim içerisinde % 70,33’lük bir paya sahiptir. İşletme

büyüklüğü arttıkça pazara dönük yaprak üretimi söz konusu olmaktadır.

• İncelenen işletmelerde yetiştirilen meyveler içerisinde üzümün, üretim miktarı

bakımından öncü konumda olduğu gözlenmiştir.

• İncelenen işletmelerde üzüm üretiminde dekara düşen üretim masrafları 78,77 YTL

olup, bunun % 74,15’ini değişen masraflar, % 25,85’ini ise sabit masrafların

oluşturduğu belirlenmiştir. İşletmelerde dekara brüt kar 174,40 YTL, net kar 154,04

YTL ve oransal kar 2,96 olarak hesaplanmıştır. Buna göre araştırma bölgesinde

2005 yılı fiyatlarına göre üzüm üretiminin karlı bir üretim faaliyeti olduğu

söylenebilir. Üzümün pazarlama marjı ise % 77,05 olarak hesaplanmıştır. Ayrıca

bölgede taze ve işlenmiş olarak üzüm pazarlamasında altı tür kanal belirlenmiştir. • Bağ yerinin seçiminde dikkate alınması gereken faktörlerden biri olan toprak,

fiziksel (toprak yapısı, toprak derinliği, yarayışlı su kapasitesi) ve kimyasal (toprak

reaksiyonu, toprak verimliliği, tuzluluk, kireçlilik) özellikleri ile asmalar üzerinde

gelişme, verim ve ürün kalitesi yönünden etkili olduğu bilinmektedir. Ayrıca bir

toprağın bağcılığa uygun olup olmadığını anlamak için onun sadece fiziksel ve

kimyasal özelliklerini incelemek yeterli değildir. Bunların yanı sıra, arazinin

üzerinde o güne kadar yetiştirilen ürünler de incelenmelidir. Bağcılığa en uygun

toprak, ya üzerinde hiç bağcılık yapılmamış, ya da eskiden bağ olup da uzun

süreden beri boş bırakılmış topraklar olarak bildirilmektedir. Bu konu üzerinde

titizlikle duran ve bağ kurmadan önce toprak analizleri yaptıran işletmelere

rastlanılmamıştır. İşletmeler ortalamasına göre üreticilerin % 37,14’ü bağcılık

142

ise kötü düzeyde olduğunu belirtmişlerdir. Bağcılık yapılan toprakların verim

durumu bakımından işletme büyüklük grupları arasındaki farkın önemli olup

olmadığını test etmek amacıyla yapılan khi-kare analizi sonucunda, gruplar

arasındaki farkın önemli olduğu saptanmıştır.

• Bağ tesisinde önemle üzerinde durulması gereken bir diğer konuda anaç ve çeşit

seçimidir. Asmaların verimi ve ürünün olgunlaşması üzerine doğrudan etkili

olmaları nedeniyle uygun anaç seçimi bağcılıkta büyük önem taşımaktadır. Bu

bakımdan anaçların gelişme kuvvetleri, vegetasyon süreleri, aşırı suya, kurağa,

toprak tuzluluğu ve kirecine toleransları göz önüne alınarak bölgeye uygun anaçlar

önerilmelidir. Seçilecek olan çeşitlerin ise anaçlarla olan uyumları ve bunun yanında

Türkiye ve dünyadaki talep durumları mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Fidan

üreten kuruluşların bu konuda yönlendirici olmaları nedeniyle hassasiyet

göstermeleri gereklidir. Ayrıca çeşitlerin bölgeye adaptasyonları da mutlaka

gözetilmeli ve yöreye uygun çeşitlerle bağ kurulması sağlanmalıdır. Bağ tesisinde

önemli olan bir diğer hususta terbiye sistemi seçimidir. Sorunları en aza indirecek,

mekanizasyona olanak tanıyacak ve kaliteli ürün verecek terbiye sistemlerinin seçilmesi ve yaygınlaştırılması gereklidir. Ancak destekleme sisteminde kullanılan

materyallerin (direk ve tel) fiyatlarının yüksek olması ve bunların üretimine yönelik sanayinin gelişmemiş olması; hala desteklemesiz Goble Terbiye Şekli ile bağların

kurulmasını gündemde tutmaktadır. Bunun yanında modern bağlara şekil verme

konusunda bağcıların bilgi eksikliklerinin bulunması destekleme sistemi kullanımını

yavaşlatmaktadır. Bu nedenle yeni terbiye şekillerinin kullanılması ve kurulması

konusunda bağcıların bilgilendirilmesi amacıyla eğitim çalışmalarına ağırlık

verilmesi gerekmektedir. Bölgede bağların neredeyse tamamının Amerikan asma

anaçları ile % 78,88’inin telli ve geniş aralıklarla kurulduğu tespit edilmiştir. Ayrıca

bağların ortalama yaşı 11,91 yıldır. Bu rakamlar bize 1970’li yıllarda bölgeye giren

floksera zararlısından dolayı yerli bağların zamanla yerini modern bağlara

bıraktığını göstermektedir. Bağların yapısal durumunun ortalamaları ve bağlarda

terbiye sistemi kullanım durumunun ortalamaları arasındaki farklılığın istatistiksel

olarak önemli olup olmadığını belirleyebilmek amacıyla yapılan t testleri sonucuna

göre, aşılı ile aşısız bağ alanı ortalamaları arasındaki fark önemsiz, telli ile telsiz

143

Özellikle şaraplık ve dışsatıma yönelik olarak üretimi yapılan sofralık çeşitler için

tek çeşit bağların kurulması kalite açısından büyük önem taşımaktadır. Bölge

bağlarında ortalama üzüm çeşidi sayısının 1,91 adet olduğu ve geniş bir alanda

Narince üzüm çeşidinin yetiştirildiği belirlenmiştir. Türkiye’nin en kaliteli beyaz şaraplık çeşidi olarak kabul edilen Narince’nin korunması ve üretim, verim, kalite

ve fiyat açısından kontrolsüz olarak yayılımının önüne geçilmesi gerekmektedir. Fidan temini konusunda ise üreticilerin istedikleri çeşidi bulamadıklarından, fidan

kalitesine güvenemediklerinden, çeşit isminin doğruluğundan emin

olamadıklarından ve özellikle fidan fiyatlarının yüksekliğinden şikayet ettikleri

belirlenmiştir. Ayrıca işletmeler ortalamasına göre üreticilerin % 62,86’sı fidanlarını

yalnızca devlet kuruluşlarından, % 22,86’sı şahıslar ve devlet kuruluşlarından, %

10’u yalnızca şahıslardan, % 2,85’i kendi işletmesi, şahıslar ve devlet

kuruluşlarından, % 1,43’ü ise yalnızca kendi işletmesinden temin ettikleri tespit

edilmiştir. İncelenen işletmelerin fidanlarını temin ettikleri kaynaklar bakımından

işletme büyüklük grupları arasındaki farklılığın önemli olup olmadığını test etmek

amacıyla yapılan khi-kare analizi sonucunda, gruplar arasındaki farkın önemli olduğu saptanmıştır. Ayrıca işletmeler ortalamasında üreticilerin % 85,51’i fidan

alırken sertifikalı ve standartlara uygun olmasına, % 76,81’i de belirli çeşit ve ucuz

olmasına dikkat ettikleri belirlenmiştir. İncelenen işletmelerin fidan alırken dikkat

ettikleri kriterler bakımından işletme büyüklük grupları arasındaki farkın önemli

olup olmadığını test etmek amacıyla yapılan khi-kare analizi sonucuna göre, gruplar

arasındaki fark önemsizdir. Günümüzde özel sektör ve kamu kuruluşlarında üretilen

fidan sayısının yetersiz olması ve buna karşılık fidan talebinin artması özellikle aşılı

asma fidanı fiyatlarında artışa neden olmuştur. Son yıllarda aşılı asma fidanı fiyatı

3,5-4,5 YTL’yi bulmuştur. Buda sağlıklı, standart ölçülere uygun ve ismine doğru

olmayan fidanların piyasaya girmesine neden olmaktadır. Bunun için artan fidan talebini karşılamak ve fidan fiyatlarını aşağıya çekmek için sağlıklı ve standartlara

uygun olarak fidan üreten kuruluşların performansının arttırılması ve özel sektör

fidanlıklarında, doğru ve sağlıklı fidan üretimi ile ilgili şartların yerine getirilmesine

yönelik yeterli denetim ve kontrollerin yapılması gerekmektedir.

• Bağlarda; toprak işleme, gübreleme, ilaçlama, sulama, budama ve hasat gibi bir çok

144

için özenle yerine getirilmeleri gerekmektedir. Üreticilerin sulama işleminde su

kaynağının yetersizliğinden, su ücretlerinin pahalı olmasından, sulama suyu sırası

beklemekten, budama işleminde teknik bilgi ve kalifiye eleman eksikliğinden, zirai

mücadele işleminde ise ilaç fiyatlarının yüksekliğinden, ilaçların etkili

olmamasından ve bilgi eksikliğinden şikayet ettikleri belirlenmiştir. İncelenen

işletmelerde üreticilerin özellikle gübreleme ve zirai mücadele konusuna yeterli

önemi göstermediği, kullanılan ilaç, gübre türü, kullanım miktarı ve zamanı ile

uygulama tekniğine, sayısına dikkat etmediği tespit edilmiştir. En önemli

bulgulardan biri gübrelemede, toprak ve yaprak analizi yaptıran, bir diğeri de bu

işlemlerde tarım kuruluşlarından yararlanan işletmelere rastlanılmamış olmasıdır.

Ayrıca kendi tecrübeleri dışında satıcı tavsiyelerini uygulayan üreticilerin oranı ise

çok düşüktür. Bunlarda verim, kalite ve özellikle ilaçların bilinçsiz kullanımı ile

insan sağlığı üzerine olumsuz yönde yansımaktadır. Bu nedenle doğru gübreleme,

zirai mücadele ve diğer işlemler için eğitim ve yayım faaliyetleri yapılmalıdır.

Ayrıca bağlarda dengeli ve sağlıklı bir gübrelemenin yapılabilmesi için toprak ve

yaprak analizlerinin yapılarak gerektiği kadar gübre uygulaması yapılmalıdır.

Budama işleminde bölge bağcılarının karşılaştıkları kalifiye eleman temini, Türkiye

bağcılığında da sorun olarak devam etmektedir. Gerek aşılı asma fidanı ile kurulmuş

ve gerekse de arazide aşısı yapılmış bağlarda şekil ve verim budamalarını

yapabilecek elemanların sayısı ve bilgi düzeylerinin oldukça yetersiz olması sıkıntılara neden olmaktadır. Bu konuda da bir an önce önlem alınarak yeni aşı ve

budama ustaları yetiştirilmelidir. Ayrıca üretim maliyetlerinin düşürülmesi

amacıyla, üreticinin ucuz girdi temin edebilmesi için gerekli tedbirler alınmalıdır. Bölgede asma yetiştiriciliği ile ilgili eğitim programlarının olmadığı ve üreticilerin

tamamının bu konuda istekli oldukları belirlenmiştir. Bu nedenle yörede genel

bağcılık hakkında teknik eğitim kursları düzenlenmeli, eğitim faaliyetlerine gereken

önem verilmelidir.

• İncelenen işletmelerde işletmeler ortalamasına göre üreticilerin % 48,57’sinin kredi

kullandığı, % 51,43’ünün ise kullanmadığı tespit edilmiştir. Üreticilerin kredi

kullanıp-kullanmama durumunun gruplar arasında bir farklılık gösterip göstermediğine ilişkin yapılan khi-kare analizinde, gruplar arasındaki farklılığın

145

düşük olması, kredi faizlerinin yüksek olması ve teminat göstermenin zor olması

gibi nedenlerden dolayı kredi kaynaklarından yeterince yararlanamadıkları belirlenmiştir. Bu bakımdan bağcılığı daha cazip hale getirmek amacıyla üreticilere

bağ tesisi ve donatımı için uygun kredi sağlanmalıdır.

• İncelenen işletmelerin tamamında üreticilerin hem üzüm hem de asma yaprağı

hasadı esnasında herhangi bir sorunla karşılaşmadıkları ve ürün kaybı yaşamadıkları

tespit edilmiştir. Ayrıca şaraplık olarak değerlendirilen üzümlerde hasat zamanının

alım yapan firmalar tarafından belirlendiği gözlenmiştir. Hem üzüm hem de

yapraktan istifade edilen bağlarda üreticilerin yıl içerisinde yaptıkları kırım

sayısında, üzümün verim ve kalitesi üzerine olumsuz yansımaları önlemek için daha dikkatli davranmaları gerekmektedir.

• Boylama, gerek tüketici gerekse pazarlama zincirinde yer alan aracıların istekleri ve ürünün fiyatının belirlenmesi açısından pazarlama faaliyetinde önemli olan işlemlerden birisidir. İncelenen işletmelerde üreticilerin üzüm için tamamının,

yaprak için ise % 97,78’inin boylama yaptıkları tespit edilmiştir. Ayrıca her iki ürün

içinde alıcıların tercihi ve fiyatı artırması boylama yapma nedenleri olarak belirlenmiştir.

• Ürünün kalitesi ve özelliğinin korunması, iç ve dış pazarlarda ürünün kabulünün

arttırılması açısından ambalajlamaya gereken önemin verilmesi ve kullanılan ambalaj türüne dikkat edilmesi gerekmektedir. İncelenen işletmelerde işletmeler

ortalamasına göre üreticilerin % 81,82’sinin üzüm satışında plastik kasa

kullandıkları ve bunların da üzümü işleyen firmalar tarafından temin edildikleri

belirlenmiştir. Tahta kasa kullanan % 18,18’lik kesim ise ürününü sofralık olarak

değerlendiren üreticilerdir. İncelenen işletmelerin üzüm satışında kullandıkları

ambalaj türleri bakımından işletme grupları arasındaki farklılığın önemli olup

olmadığını test etmek amacıyla yapılan khi-kare analizi sonucuna göre, gruplar

arasındaki farklılık düzeyinin önemli olduğu saptanmıştır. Yaprak için ise

üreticilerin % 97,78’inin çuval (taze olarak), % 2,22’sinin de plastik bidon (salamuraya işlenmiş olarak) kullandıkları belirlenmiştir. İncelenen işletmelerin

yaprak satışında kullandıkları ambalaj türleri bakımından işletme grupları arasındaki

farklılığın önemli olup olmadığını test etmek amacıyla yapılan khi-kare analizi

146

• Depolama ürünlerin hasat sonrası dayanımını artırmak için önemli olan bir işlemdir.

Benzer Belgeler