• Sonuç bulunamadı

Somut Olmayan Kültürel Değerler

Belgede Savur Yönetim Planı (sayfa 177-182)

Koruma Amaçlı İmar Planı Kararları:

Mor 34 Yuhanna (Yuhanon) Kilisesi

2.2.1.4. Sosyo-Ekonomik Yapı

2.2.1.4.4. Somut Olmayan Kültürel Değerler

Kısa adı UNESCO olan Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu’nun Paris’te 29 Eylül-17 Ekim 2003 tarihleri arasında toplanan 32.Genel Konferansı, Eylül-17 Ekim 2003 tarihinde

“Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi”ni kabul etmiştir. Türkiye Sözleşmeye 27 Mart 2006 tarihinde taraf olmuştur.

Sözleşmenin 16. 17. ve 18. Maddelerine göre oluşturulan 3 farklı Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi vardır. Bunlar:

1. İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi 2. Acil Koruma Gerektiren Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi 3. En İyi Uygulama Örnekleri Listesi'dir

Türkiye’nin Sözleşmenin 16. maddesine göre "İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi"nde Aralık 2014 tarihi itibariyle 12 adet mirası bulunmaktadır. Bunlar:

1. Meddahlık Geleneği (2008) 2. Mevlevi Sema Törenleri (2008) 3. Âşıklık Geleneği (2009)

4. Karagöz (2009)

5. Nevruz (Azerbaycan, Hindistan, İran, Kırgızistan, Özbekistan ve Pakistan ile ortak dosya, 2009)

6. Geleneksel Sohbet Toplantıları (Yaren, Barana, Sıra Geceleri ve diğer, 2010) 7. Alevi-Bektaşi Ritüeli Semah (2010)

8. Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali (2010) 9. Geleneksel Tören Keşkeği (2011) 10. Mesir Macunu Festivali (2012) 11. Türk Kahvesi ve Geleneği (2013) 12. Ebru: Türk Kağıt Süsleme Sanatı (2014)

Türkiye’nin 17. ve 18. Madde kapsamındaki diğer iki listede henüz mirası bulunmamaktadır.

Sözleşme “Somut Olmayan Kültürel Miras”ın alanlarını şu şekilde tanımlamaktadır:

 Somut olmayan kültürel mirasın aktarılmasında taşıyıcı işlevi gören dille birlikte sözlü gelenekler ve anlatımlar;

 Gösteri sanatları;

 Toplumsal uygulamalar, ritüeller ve şölenler;

 Doğa ve evrenle ilgili bilgi ve uygulamalar;

 El sanatları geleneği;

UNESCO'nun belirlediği bu alanlar Mardin/Savur açısından incelendiğinde;

 Somut olmayan kültürel mirasın aktarılmasında taşıyıcı işlevi gören dille birlikte sözlü gelenekler ve anlatımlar; Savur'un eski adları, Dereiçi gibi meşhur köy ve mahallelerinin adları, bu adların öyküleri, Savur'da kullanılan atasözleri, fıkralar, bilmeceler, ninniler, maniler, masallar, halk şairleri (meydan şairleri, âşıklık geleneği, âşık kahveleri) argo vb.

 Gösteri sanatları; karagöz, kukla, meddah, orta oyunu, çengi, çocuk oyunları vb.

 Toplumsal uygulamalar, ritüeller ve şölenler; doğum, sünnet, askere uğurlama, düğün ve ölüm âdetleri, kahve, hamam, mutfak, misafir, gezi, eğlenme, müzik ve alışveriş kültürü ile ibadetler vb.

 Doğa ve evrenle ilgili bilgi ve uygulamalar; nazar inancı, büyü, fal, dünya ve ahret, ölümden sonraki hayat, cennet ve cehennem hakkında inanmalar, hayat, sağlık ve hastalık hakkında inanmalar, halk hekimliği, halk ilaçları vb.

 El sanatları geleneği; Savur'un meşhur zanaatları, taş ustaları, gümüş ustaları, esnaf kuruluşları vb.

Savur ilçesinde somut olmayan kültürel mirasın araştırılmasına ilişkin yürütülen bir çalışmaya rastlanmamıştır. Ancak Mardin Müzesi, yürüttüğü müze eğitimi programları ile toplumu müzeye yaklaştırarak bireyler ile müze arasında iletişim kurmakta; somut ve somut olmayan kültürel mirasın korunmasına yönelik farkındalık yaratmaktadır. Müze; yapılan geçici sergiler, konser ve dinletiler, sosyal projeler, sinema gösterimleri, konferanslar, festivaller ve atölye çalışmaları ile çocuklara, gençlere ve yetişkinlere ulaşarak toplumun yaşamında değişim yaratmaktadır.

Paydaşlardan edinilen bilgiler doğrultusunda Savur’da tespit edilen ve somut olmayan kültürel miras kategorisinde değerlendirilebilecek konu başlıkları aşağıda verilmektedir.

Süryaniler: Süryaniler, kökenleri 5000 yıl öncesine giden bir toplumdur. Mezopotamya'da yeşeren ve uygarlığın gelişiminde önemli rol üstlenen eski Mezopotamya halklarının yani köklü bir kültürün mirasçılarıdır. Hıristiyanlığı kabul ettikten sonra, coğrafyayı istila edenlerin baskı ve egemenlikleri yüzünden başlangıçtaki etkinliklerini kaybetmişlerdir. Günümüzde ise dünyanın değişik bölgelerinde dağınık bir şekilde yaşamaktadırlar.

Bu görüşe göre Süryaniler, eski Mezopotamya'da imparatorluklar kurmuş olan Asurlular'ın torunlarıdır. Bu iki görüşün eksiklikleri, Süryanilerin kökenini tüm eski Mezopotamya halklarına dayandığını belirten yeni bir görüş ortaya çıkarmıştır.

Süryani (Süryoyo) adının nasıl, ne zaman ve neden dolayı kullanıldığı kesin olarak bilinmiyor.

Süryani isminin kökeni hakkında pek çok varsayım var. Varsayımların ortak özelliği; Süryani adının ya Mezopotamya'daki bir şehirden ya da bu coğrafi bölgede hüküm sürmüş bir kralın adından kaynaklandığıdır.

Kimi yazarlara göre Suriye adı, bölgeyi ele geçiren Kilikos'un kardeşi Suros'tan geliyor. Süryani adı da bu sözcükten türüyor. XII. yy'da yaşamış olan Diyarbakır metropoliti (Bir bölgede yaşayan Süryanilerin kilise içindeki en üst rütbedeki kişisi) Arami kralı Suros'un adına izafeten, egemenliği altındaki ülkenin "Surisyin" olarak adlandırıldığını, daha sonra Surisyin adındaki son "s" harfinin atılarak "Suriyin" şeklini aldığı ve burada yaşayan halkında bu adla anılmaya başlandığını söyler.

Asurluların ülkesine Yunanlılar tarafından sözcüğün onuna bir 'y' eklenerek "Asurya"

deniliyordu. Yunalıların kullandığı ve gitgide yaygınlık kazanan "Asurya ve Asuryan" kelimeleri Aramca konuşan halkın diline girdiği zaman, dil kurallarına göre bazı değişikliklere uğradı ve Asuroyo şeklinde telaffuz edildi. Tarihsel süreçte "A" harfi düşerek kelime Suroyo (Süryani) şeklini almıştır.

Eskiden Savur merkezde sadece birkaç Süryani ailenin yaşadığını ve bunların demircilikle uğraştığını yöredeki yaşlıların anlatımından öğreniyoruz. Savur’da Süryani nüfusunun yoğun olduğu köy Kıllıt (Dereiçi) Köyü’dür. Eskiden köyde sadece Süryaniler yaşardı. Günümüzde Müslümanlar da yaşamaktadır. 1960’lara kadar yoğu Süryani nüfusunun olduğu köyden Avrupa’ya göçler başlamıştır. Özellikle bölgede 1990 yılarında başlayan olaylardan ve köy muhtarının terör örgütü tarafından öldürülmesinden sonra köyden Avrupa ülkelerine büyük göç olmuştur. Avrupa’ya giden Kıllıtlı Süryanilerden bir kısmı yazın köylerine gelmektedirler.

Günümüzde bu köyde yaklaşık olarak on aile sürekli yaşamaktadır .

Taş ve Ahşap İşlemeciliği: Savur taş ve ahşap işlemeciliği konusunda önemli bir yere sahiptir.

Geleneksel Üretim: Üretilen yerel ürünlerden özellikle şarap ve pekmez üretimi yöreye has olup, kendine ait farklı bir üretim metodolojisi uygulanmaktadır. Tandır ekmeği de önemli bir yerel üründür.

Savur’da Değirmen Kültürü: Genelde büyük ailelere ait Savur Çayı üzerinde birçok su değirmeni bulunmakta idi. Aileler kendi ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra vatandaşların ihtiyaçlarını gidermekteydi. Savur’daki değirmenler Savur çayı ve kollarının üzerinde ilçeye yakın yerlerde derenin kenarında yapılmıştır. Bu değirmenlerde bir kaçı günümüze sağlam bir şekilde ulaşmıştır. Sert bir kayadan elde edilen değirmen taşının öğüten yüzeyi çekiçlenerek pürüzlü hale getirilir. Değirmende, değirmenciye öğütülen üründen değirmenci hakkı verilir.

Yörede buğday, un ve ekmek kutsal kabul edildiğinden değirmenci hakkı da kutsal sayılır. Su değirmenlerine yoğun talep olduğunda karışıklığı önlemek için “değirmen sırası” denilen ve herkes tarafından özenle uyulan bir sıra takip edilir. Değirmenlerin bazılarında ahır bölümü bulunur. Bu bölüm uzak yerlerden değirmene gelip sırasını bekleyip gün sonra ununu alacak kişilerin hayvanlarının barınması için yapılan birimdir. Değirmende o gece misafir olarak

kalan kişiler için değirmenci tarafından değirmen ekmeği olarak adlandırılan ve değirmenin ocağında pişirilen bir ekmek yapılır. Bu ekmeğin hamuru genellikle değirmencinin unundan yapılır. Değirmeni iyi kullanabilen başka bir deyişle “değirmen taşının dilinden anlayan”

değirmencinin müşterisi çok olur.

Çamaşırhaneler: İlçede her mahallenin 1 çamaşırhanesi vardır. Bu gelenek sadece Savura ait bir gelenektir. Mahalle çamaşırhanelerinden ayrı olarak varlıklı ailelerin kendi adlarına ait çamaşırhaneleri de mevcut olup, küçük derecikler üzerinde kurulur. Mahalle çamaşırhaneleri belli gün ve saatlerde ailelere tahsis edilir. O gün ve saate aileler yıkanma ve çamaşır yıkama ihtiyaçlarını bu çamaşırhanelerde giderirler.

Folklor: Savur’un oyun türü halaydır. Oyuncu sayısı onun üzerinde olan ağır halaylar ile oyuncu sayısı daha az olan hareketli halaylarda oyuncular ellerinden ve bellerinden tutuşarak veya kol kola girerek bir dizi figürü birbiri ardından sıralarlar. Oyunlarda ritim davul, zurna, kemençe, org ve bağlama ile sağlanır.

Temel oyunlar arasında Güvendi, Malaya, Güle başta gelmektedir. Gelin karşılama oyunu olan Gövendi'de aile fertleri elele tutuşarak, omuzlarını silkerek ve ayaklarını yere vurarak bir dizi sevinç belirten hareket yaparlar. Bu arada "Tililili" denilen çığlıkların atıldığı duyulur. Yöre düğünlerinde türkü söylemek de gelenekler arasında yer alır. Bunlar arasında "Sabiha" adı ile anılan türkünün sözleri şöyledir;

Beddualar: Yöreden dillendirilen birkaç beddua şöyledir;

Yaşına, ömrüne doymayasın Ayağın küçük taşa değmesin Muradına ermeyesin

Döşeğin yastıksız olsun

Maniler: Özellikle köylerinde maniler çok ve çeşitlidir. Yöresel motiflerle süslenen ve yaşantıyı dile getiren iki mani şöyledir;

Masa üstünde pekmez Bu pekmez bana yetmez Şu Savur'un kızları

 Ismarlama dua kabul edilmez

 İncir babadan, zeytin dededen

Düğün geleneği: Eskiden evlenmelerde görücü usulü vardır. Bu günümüzde büyük oranda azalmıştır. Eskiden nişan için söz alındığında bir de "Defter Yazma" adeti söz konusuydu. Bu deftere çeyiz olarak alınacaklar yazılır ve damatla birlikte 2 şahit huzurunda imzalatılır.

Düğün ise genellikle perşembe günü başlar ve pazar sabahına kadar devam eder. Davulların çalındığı, halayların çekildiği düğünde bir gün damat, bir gün de gelin evinde kına yakılır. Son gün arabayla alınan gelin kapıdan içeri girdiğinde içi şeker dolu bir testi kırar. Gelinin başında ekmek kesildikten sonra damat cebindeki bozuk paraları gelinin başına atar. Daha sonra koluna girerek eve çıkarır.

Sosyal Hayat: Savur'da geçmişte kapalı yaşam etkisi vardı. Günümüzde bu özellik varlığını sürdürmemektedir. Kadınlar erkeklerle birlikte sosyal etkinliklere katılırlar. Bu konuda bir demokratik anlayış egemendir.

Gerek milli ve gerekse dini bayramların büyük coşku içinde kutlandığı Savur'da bayramlaşmaya gelenlere şeker dağıtılır. Ayrıca "Iklice" denilen bir tür çörek yapılarak verilir.

Festivaller: Mardin Gençlik ve Kültür Derneği'nin organize ettiği "Uluslararası Mezopotamya Sirk ve Sokak Sanatları Festivali" Savur Kaymakamlığı ve Belediyesinin katkılarıyla 2012 yılında düzenlendi.

Savur yemekleri: Savur yemekleri Mardin yemeklerine yakın olup Firkiye, Incasiye ve allüciye gibi yemekler Savur’a özgüdür. Yemek kültürü halen yaşatılmakta olup Kuzey Mezopotamya’ya has yemekler geliştirilmiştir. Yemek kültürü ticarileşme kaygısından öte ev içi tüketim ile devam etmekte olup “yavaş yemek” için uygun bir durumdadır. Aşağıda Savur yemek çeşitleri ve bazı yöreye has yemeklerin tarifleri yer almaktadır:

1. Çorbalar: Lebeniye, Un Çorbası, Mercimek Çorbası, Domates Çorbası, Genedir 2. Et Yemekleri: Malzum, Pelleziz, Alluciye, Incasiye, Firkiye,

3. Tavalar-Kızartmalar-Kavurmalar: Semizotu Tavası, Patates, Patlıcan, Biber, Kabak 4. Köfteler: İçli Köfte (İkbebet), Aya Köfte (Irok), Mardin Çiğköftesi, Mercimekli Köfte

(Bello’) ,Cevizli İçli Köfte, Kitel Raha.

5. Dolmalar-Sarmalar: Kaburga Dolması, Balkabağı Dolması, İşkembe-Bumbar (Çokat) Dolması, Patlıcan Dolması, Biber Dolması, Hindi Dolması, Dobo (But Dolması)

6. Pilavlar: Şehriyeli Bulgur Pilavı, Pilav, Mercimekli Pilav, Ihşene, Çoban Pilavı 7. Hamur İşleri: Sembusek, Cevizli Börek, Susamlı Patates Böreği, Lor Böreği 8. Zeytinyağlı Yemekler: Zeytinyağlı Yaprak Sarması, Nohut Meftunesi

9. Piyazlar-Salatalar: Patates Salatası, Çoban Salatası, Beyin Salatası, Acur Salatası, Nar

Belgede Savur Yönetim Planı (sayfa 177-182)