• Sonuç bulunamadı

1.5 İnsani Yardım Sistemine Tarihsel Bir Bakış

1.5.3 Soğuk Savaş Dönemi

Soğuk Savaş dönemindeki insani ihtiyaçlar, küresel yoksulluk ve eşitsizlik mercekleri aracılığıyla daha açık bir şekilde algılanıyordu. Bu, kalkınma söyleminin ön plana çıktığı ve az gelişmiş ülkelerin liderlerinin, ‘az gelişmişlik’ nedeniyle yaşanan acıların, Avrupa’daki kurtarma ve yeniden yapılanma ihtiyaçları kadar büyük olduğunu iddia ettikleri ve uluslararası ilgi görmesi gereken dönemdi.

Savaş sonrasındaki ilk yıllarda, İkinci Dünya Savaşı sırasında ortaya çıkmış olan insani eylemler genişlemeye devam etmiştir. Bu model, daha önce değinildiği gibi, farklı jeopolitik koşullar altında, Birinci Dünya Savaşı sonrasında oluşmuştu. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra en çok dikkat çeken durum, çoğu Amerika Birleşik Devletlerinde 1945 ve 1949 yılları arasında kurulan yaklaşık 200 STK ile birlikte insani yardım kurumlarının sayısındaki artıştır (Barnett, 2011, s. 112). Bu arada, insani eylemin temel yararlanıcıları ilk başlarda Avrupalılar iken zamanla yardımlar

30

dünyadaki bütün topluluklara yayılmıştır. Tabii ki, bazı önemli kısıtlamalar vardı: Çin Komünist rejimi, Sovyetler Birliği ve Küba rejimlerinde yaşayan insanlarla, büyük ölçüde kapitalist ‘Birinci Dünya’ ile tanımlanan uluslararası kuruluşlar arasında keskin sınırlar çizilmiştir. Sömürgecilik sonrası dönemde "üçüncü dünya" ülkeleri, insani sistemin odak noktası olmuştur. Açlık çeken Afrikalı çocukların imajının Batı insani olmayan yardım anlayışına egemen hale geldiği ve çoğunlukla STK kaynaklı kampanyalarla yaygınlaştığı dönem, üçüncü dünya uluslarının jeopolitik bir blok olarak ortaya çıkmalarıyla çakıştı ve ilk kez bağımsızlık ve eşitliklerini savundu.

Büyüyen insani yardım sektörü 1950’lere günümüz sisteminde tanınmış pek çok unsurlarıyla girdi: Uluslararası yönetim mekanizmaları, uzmanlaşmış ajanslar, STK’lar, yasal çerçeve, çatışmalara katılma, doğal felaketler, epidemiyoloji, gıda ve beslenme ve yakında küresel bir hırs olarak ‘kalkınma’ söylemi.

1948’de, BM Genel Kurulu’nun (III) 198 sayılı kararı kabul edilerek, gelişmiş ülkelerin ekonomik kalkınma için daha fazla çaba harcaması çağrısında bulunuldu. 1952’de BM, kalkınmayı küresel istikrara bağlayan bir rapor yayınladı ve on yıl sonra, 1961’de BM, Kalkınmanın İlk On Yılını ilan etti.

Kolonileşmenin ortadan kaldırılması, Birleşmiş Milletler açısından önemli etkilerde bulunmuştur. Kuruluşundan sonraki ilk on yıl içinde 72 yeni devlet örgüte katılmış, sonraki yıllarda bu sayı artmıştır. Bu yeni üye devletlerin çoğu iki büyük süper gücün etkilerinden korunmak isteyen Bağlantısızlar Hareketi (NAM) içinde yer alıyordu ve bu hareketin içinde yer alan ülkelerin çıkarlarını korumak için örgüte katılmışlardı (Willetts, 1978).

Kolonileşmenin sona ermesi, sivil toplum örgütleri açısından da önemli sonuçlar doğurmuştur. Çoğu yetersiz kaynak ve altyapıya sahip Güney ülkeleri, sömürgeci devletlerin hızla çekilmesinden sonra önemli sıkıntılar yaşamıştır. Bunun sonucunda Kuzeyli sivil toplum örgütleri hükümet dışı bir güç olarak Sovyet bloğu ve bağımsız Üçüncü Dünya devletleri içinde güçlerini genişletmiştir (Duffield, 2007, s. 52). Sonuç olarak, Soğuk Savaş dönemi, özel ya da gönüllü gruplar açısından insani eylem için verimli bir dönem olarak kabul edilmiştir. Ev sahibi hükümetlerin ve sivil toplum kuruluşlarının öncelikleri ile Soğuk Savaş politikaları arasındaki ilişkiler genellikle son derece yakındı. Örneğin Vietnam’da Katolik Yardım Hizmetleri

31

(CRS) ve ABD-Müttefik Halk Güçleri, milislere gıda yardımı sunma konusunda aktif olarak yer aldı. Politik gündemlerini “insani faaliyetler” adıyla yayan tipik STK’lar (CRS), Vietnam Hıristiyan Hizmetleri (VCS), Uluslararası Gönüllü Hizmetler (IVS) ve (CARE) ortaya çıkmıştır (Minear, 2012, s. 45-48).

STK’ların insani eylem için önemini gösteren en iyi örneklerden birisi, Nijerya/Biafra İç Savaşı’dır. İngiltere’nin Nijerya Federal Hükümetine olan yakınlığı nedeniyle çatışmalar ilk başlarda bir iç savaş değil, ülkenin iç sorunu olarak görülmüştür. Hıristiyan ağırlıklı bir bölge olan Biafra’ya insani yardım ulaştırmak için önerilen bir hava köprüsüne Nijerya hükümeti şiddetle karşı çıkmıştır. Ancak kıtlık koşulları nedeniyle Kilise kurumları ve CARE arasında Oxfam ve Ortak Kilise Yardımı çatısında oluşturulan koalisyon ve STK’lar kendi hava koridorlarını kurdular. 1968’de ICRC hükümetin izni olmamasına rağmen Biafra içine yardım malzemesi gönderme niyetini açıklamış ve uçaklar gönderilmiştir. ICRC’ın bir uçağı Nijerya hükümeti izni ile bir avcı tarafından vurulmuştur. Bu olaydan sonra Biafra, geceleri yapılan Ortak Kilise Yardım uçuşlarına ve STK’lar tarafından kiralanan uçakların taşıdığı malzemelere bağımlı hale gelmiştir. Biafra’ya gerçekleştirilen 7.800 uçuş ve 66.000 ton yardım malzemesi operasyonları Ortak Kilise Yardımı tarafından yönetildi (Stremlau, 1977, s. 244). Biafra’daki Uli Havaalanı Afrika’nın en işlek havaalanı olmuştu. Her gece 50 veya daha fazla uçuş yapılmıştır. STK’lar, BM ve ICRC’nin varlık gösteremediği kriz durumlarında insani yardımların sağlanması konusundaki yeteneğini ispatlamıştır. Uluslararası insani yardım için ‘test çalışması ve bir dönüm noktası’ olarak nitelendirilen Biafra Savaşı’nın önemli sonuçları olmuştur. İnsani eylem için yeni bir sayfanın açan Biafra örneğinin modern insani eylemin doğuşunu simgelediği öne sürülmüştür (Barnett, 2011, s. 113).

Doğu Pakistan krizi, Biafra’dan daha sembolik, insani yardım sistemi için bir başka önemli meydan okuma olarak görülebilir. 1970 yılının Kasım ayında Doğu Pakistan’daki Ganj Deltası’nın kıyı alanları şiddetli kasırga ve fırtına dalgalarından ciddi hasar aldı ve yaklaşık 300 bin kişi öldü. Hükümetin, Bangladeşli milliyetçi Awami Ligi’nin başarısını kabullenmeyi reddetmesi, Batı Pakistan güçleri tarafından bastırılan Doğu Pakistan’da ayaklanmalara yol açtı. Batı Pakistan makamları afetlere karşı yavaş tepki vermiştir ve ülkenin iki yarısı arasındaki gerginlik şiddetlenmiştir. 1971 yılının Mart’tan Aralık ayına kadar acı bir iç savaşa yol açan Bengal direnişi ile

32

birlikte Pakistanlı yetkililerin sivillere karşı katliamı artırmıştır. Yılın sonuna kadar Doğu Pakistan’dan yaklaşık 10 milyon mülteci güvenli bir yaşam için Hindistan sınırından geçmiştir. Bazılarına arkadaşları ve akrabaları tarafından yardım edilse de yaklaşık sekiz milyon mülteci kamplarda yaşamlarına devam etmişlerdir (Loescher, 2001, s. 156).

Mülteci krizinin ölçeği U Thant’ı, BM desteğini tüm BM yardımlarının eşgüdümü için "Odak Noktası" olarak aday göstermeye teşvik etti. O zamanlar, Yüksek Komiser güçlerini UNHCR başkanlığı görevinden farklı kılan yenilikçi bir yaklaşımdı ve 2005 sonrası kümelenme sisteminin bir öncüsü olarak görülebilirdi. Buna rağmen, Mart 1971’de Awami Birliği tarafından ilan edilen Bangladeş’te Doğu Pakistan’ın yeni adı olan kurtarma çabaları, çatışma ve Pakistan yetkilileri ve ordudan bağımsızlık eksikliği nedeniyle engellendi. Çağdaş bir çalışma, "Geçmişe bakılırsa hiç bir yardım daha iyi olamazdı" (Chen, 1973, s. 272).

İnsani eylem anlayışları 1970’lerde hızla gelişerek çatışma bölgelerindeki faaliyetlerin ötesine geçti. Özellikle Etiyopya’da başlayan ve yayılarak yedi ülkeyi vuran kıtlık (Çad, Gambiya, Mali, Moritanya, Nijer, Senegal ve Yukarı Volta/Burkina Faso) gibi olaylar sonrasında yaşanan Afrika gıda krizleri, insani eylem için önemli bir alan olmuştur. Dönemin diğer insani yardım seferberliklerinde olduğu gibi, bu gıda krizleri hükümetler ile insani yardım sistemi arasındaki zayıf koordinasyonu ve zor ilişkiyi ortaya çıkarmıştır. Bu deneyimler sonucunda 1973 yılında Gıda ve Tarım Örgütü Küresel Bilgi ve Erken Uyarı Sistemi kurulmuştur. İzleyen yıllarda BM gıda krizleri için planlamanın önemini teyit etmiş, Dünya Gıda Konferansı düzenlenmiştir. Bu alanda liderlik konumunda olan Uluslararası Gıda Programı (WFP) önemini korumuştur (Shaw, 2011, s. 56).

Dünyanın çeşitli bölgelerinde silahlı gruplarla hükümetler arasında yaşanan ve uzun süreli yer değiştirmelere yol açan çatışmalar, Batılı medyanın yoğun ilgisi ve manipülasyonu ile birlikte 1980’lerde yardımlar konusunda bir “araç sallaştırma” dönemi başlatmıştır (Donini, 2012). Bu çatışmalardan en göze batan örneklerden birisi Orta Amerika’da sol ve sağ kanat hareketlerin yol açtığı çatışmalar ve BM’nin Honduras’ta ev sahipliği yaptığı mülteci kampları olarak gösterilebilir. Enstrümentalizasyon (araç sallaştırma), Tayland-Kamboçya sınırı boyunca, Vietnamlı soykırım Khmer Rouge rejiminin devrilmesini takiben yaklaşık 200.000

33

mültecinin yoğunlaştığı önemli bir sorundu. Kampların Phnom Penh’deki Vietnam destekli rejime karşı askeri kampanyalarını sürdürmek için Kızıl Kimerler tarafından dokunulmaz alanlar olarak kullanıldığı anlaşıldı (Terry, 2002, s. 114-154). 1984- 1985 Etiyopya kıtlığı sırasında, Etiyopya hükümeti gıda yardımlarını daha geniş nüfus politikalarını desteklemek için kullandı. Bu kriz sırasında yayınlanan Live Aid konserleri önemli bir aracı oldu ve konserlerden elde edilen yüklü miktarda bağış yardım programına damgasını vurdu (Vaux, 2001, s. 34-68).

Bir diğer önemli uluslararası seferberlik, 1979 yılında Afganistan’ının Sovyetler Birliği tarafından işgali sonrasında yaşanmıştır. Çatışmaların başlamasıyla komşu ülkelere doğru büyük bir mülteci akını başladı. On yıllık süre içinde 3,5 milyon Afgan mültecinin Pakistan’a sığındığı tahmin edilmektedir (Loescer, 2001, s. 62). Mülteciler için Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği (UNHCR) ve Pakistan hükümeti tarafından yüzlerce mülteci kampı kuruldu. Bu kamplardaki mültecilerin birçoğu daha sonra Sovyet işgaline karşı savaşan mücahit gruplar tarafından militarizme edilmiştir. Bu dönemde yeni kurulan İslami yardım kuruluşları için bu savaş, sınır ötesi operasyonlar açısından bir ilki temsil ederken, milyarlarca dolarlık doğrudan askeri desteklere ek olarak, Batılı hükümetler Soğuk Savaş politikalarından dolaylı mülteci ağlarını kullanarak bu grupları desteklemiştir (Petersen, 2011, s. 95- 98). Sovyetler Birliği’nin 1989’da Afganistan’dan çekilmesinden sonra yer değiştirme ve insani ihtiyaçlar konusunda yeni dalgalara yol açan bir iç savaş yaşanmasına rağmen, komşu ülkelerdeki mülteciler için ayrılan fon önemli ölçüde azaldı.