• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM: SİYER VE ROMAN İLİŞKİSİ

4. Bir Kültür Endüstrisi Metaı Olarak Siyer Konulu Romanlar

4.1. Kültür Endüstrisi

4.1.2. Siyer ve Kültür Endüstrisi

Siyer ilminin kültür endüstrisi ile olan ilgisi son 25 yıllık bir geçmişe sahiptir. Çok kanallı televizyonların etkisiyle yaygınlaşan kitle iletişim yolları, sosyal medya ve “kutsal gün etkinlikleri” gibi gelişmeler, dini bir alan olan siyeri, kültür endüstrisinin hedef tahtasına yerleştirmiştir. Piyasaya sunulabilecek ve “nakit”e dönüştürülebilecek yeni bir alan olarak siyer, en çok edebiyat yoluyla hedef kitlesine ulaşmıştır.

Çok kanallı ulusal televizyonlar, özellikle belli gün ve aylarda dini yayınlar yoluyla geniş kitleleri ekrana bağlamanın, dini duyguyu “kullanarak” yayın yapmak olduğunu farkettiler. Popüler olanı öne çıkaran bu kanallar, popüler kültürün oluşmasında etken hale geldiler.

Popüler kültür dediğimiz yapı, “geniş iş bölümü etrafında kurulan kapitalist mal üretimi, pazarlaması, dağıtımı ve tüketimi biçimlerine dayanan” modeldir. “Popüler kültür egemen toplumsal ve ekonomik ilişkileri destekler, haklı çıkarır ve sürüp gitmesinde yardımcı olur.” Yeme-içme, eğlence, dinlenme gibi ihtiyaçların tamamını yönlendirerek, sürekli tüketime yönelten bir yapı dayatır. Popüler kültür “güdümlü kültürel yaşam” olarak tanımlanır.151

Cemal Şakar’ın ilgili makalesinde de belirttiği gibi popüler kültür, kültür endüstrisi ile kol kola işbirliği içinde halk kitlelerini etkilemekte ve onları birer tüketim nesnesi haline getirerek geleneği kullanmaktadırlar.

151 İrfan Erdoğan, "Popüler Kültürün Ne Olduğu Üzerine", Eğitim Dergisi, Popüler Kültür ve Gençlik

81

“Halkın bağlı olduğu gelenekler, ürettiği pratikler ve elde ettiği deneyimler kapitalistlerin iştahını kabartır. Popüler olandan devşirilerek üretilen metaların müşteri garantisi vardır. Tam bu noktada medyanın üretip halka aktardığı içerik, popüler kültürle kültür endüstrisi arasındaki ilişkiyi apaçık gösterir. Orada her şey ‘halk böyle istediği için’ üretilir, her şey ‘halka göre’dir. Başta televizyon olmak üzere, radyo, sinema, gazete, dergi, bilboard gibi mecralar popüler kültür için en uygun araçlardır. Bu yüzden de popüler kültür dendiğinde akla daha çok yerel ve etnik değerlerden ziyade büyük sermaye kontrolündeki ana akım medyada yer bulan kültürel unsurlar gelmektedir.”152

Siyer ve diğer dini alanlar “mutaber” oluşları ile ayrıcalıklı bir yere sahiptirler. Fakat popüler olan, “muteber”i “rağbette olma”ya dönüştürür. “Popüler kültürün sine qou non’u rağbette olma/ popülaritedir.”153

Diyen Sözen, Popüler kültür retoriğinin en belirgin özelliğinin rağbette olma eylemi oluşu üzerinde durur. Rağbette olanın “muteber” olmaktan çok fazla öne geçtiğini ifade eder. Sözen, Türkiye’de ve dünyada kitap yayını dağıtımı ve okuyucu profillerinin tesbitiyle ilgili olarak kültür politikalarının değil, daha çok politik ekonominin belirleyici olduğunu söyler. Sözen ilgili makalesinde “Türkiye’de popüler kültür, kabul edildiğinin aksine kültürlerarası karşılaşmanın bir sonucu değil, gündelik hayatta hemen her şeyin pejoratif bir biçimde popüler hale getirilişinin bir sonucudur.” 154

Der.

Dini alanın kültür endüstrisi tarafından iki şekilde kullanıldığı görülmektedir. Birincisi; dini gün ve aylarda gerçekleştirilen kutlama etkinlikleri ve bu çerçevede her türlü dini simge, sembol, malzemenin popülerleştirilerek tüketilmesi, ikincisi; yılın oniki ayında sürekli diri tutulmaya çalışılan bir tüketim alanı olarak edebiyatın kullanılmasıdır.

152 Cemal Şakar, “Popüler Kültür Bağlamında Kutlu Doğum Etkinlikleri”, (Çevrimiçi)

http://www.sonpeygamber.info/populer-kultur-baglaminda-kutlu-dogum-etkinlikleri, 23.04.2015.

153 Edibe Sözen, “Popüler Kültür Retoriği: Sahiplik İçinde Yokluk, Rağbette Olma ve Sağduyu

Bilgisi”, (Gray Alan Fine’dan alıntılayan E.S.), Doğu Batı, S. 15, Mayıs, Haziran, Temmuz, 2001, s.54.

154

82

1990’lardan bu yana kutlanan Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri, siyer konulu romanların, popüler kültürün birer nesnesi haline dönüşmesinde etkilidir. Kutlu Doğum Haftası olarak adlandırılan bu etkinliklerde Hazreti Peygamber (S.A.V.) ile ilgili ısmarlama kitapların yayınlanması ve piyasaya sürülerek hızla tüketilmeleri sağlanmaktadır. Ismarlama yayınların artış göstermesi kültür endüstrisinin gerekli gördüğü bir işlevdir. Bu yolla, dini edebi ürünler; tekdüze, birbirinin benzeri, reklam ve tanıtımla dikkat çekici hale getirilmekte ve dini sembollerin pazarlanmasına dönüşmektedir.

Dinin de edebiyatın da popülerleşmesinin tehlikeli olduğunu savunan Andı, özellikle Kutlu Doğum Haftası projelerinin “popüler ürün üretme” amacını hızlandırdığını belirtir. Bu türden kutlamaların geçmişten günümüze dek birer “adab” çerçevesinde süregeldiğini ifade eder. Bu adab bugün artık yerini, kültür sömürüsüne bırakmış durumdadır. Andı “adab”tan uzak gelinen tabloyu şöyle tasvir eder:

“Plastik güller, kimyevi esanslar, her sene biraz daha çeşitlenen renkli, ışıklı, kokulu, “Çin malı” küçük küçük “hediyelik” eşye (doğrusu “ıvır zıvır”) kalabalığı, kaba ve sıradan gül resimleriyle “donatılmış”, “kisch” resimlerle “süslenmiş” çeşit çeşit objeler, tablolar, hatta Hz. Peygamber adına çıkartılmış TC Nüfus Cüzdanı garabetleri, (Merak etmekteyim, “Peygamber’in Sevdiği Şarkılar” CD’si veya Güzel “Peygamber Fıkraları Albümü” ne zaman “piyasa”ya sürülecek?), geleneksel Mevlid Gecesi idraklerinin, güzel ilahileri, na’tleri yerine sıtmalı ve genizden gelen ağlamaklı bir sesle gevelenen popmüzik formundaki “parça”lar, en sulu ve amiyane ifadelerle dolu Peygamber’e Mektup yarışmaları, çeşitli görsel kalabalıklarla doldurulmuş Cd’ler, televizyon programları, gürültülü ve kalabalık müzik etkinlikleriyle oluşturulmuş “ambiance”lar eşliğindeki ağlama seansları …”155

Kutlu Doğum Etkinlikleri olarak kutlana iki haftalık sürede, müslümanların dini duyguları bu yollarla popüler kültür işgaline uğramakta ve kültür endüstrisi tarafından sömürülmektedir. Andı, Hazreti Peygamber (S.A.V)’in anlatıldığı bir web portalında verdiği ropörtajda “Bir Müslüman toplumun; siyeri rastgele, hovardaca,

155 Andı, a.g.m., s. 97.

83

günün beklentileri veyahut çıkarları doğrultusunda harcayıveremeyeceğini düşünüyorum.”156

Diyerek tepkisini belirtir.

Kutlu Doğum Haftalarında yoğunlaşan yayın piyasasının ortaya çıkardığı tablo oldukça dikkat çekici bir “düzey düşüklüğü”nü ortaya koymaktadır. Söz konusu Hazreti Peygamber olunca, bir adab, edeb, seviye ve hürmet gözetimi kaçınılmazdır.

“Fakat bu kitaplarda ortalama insanın sıradan idrak ve seviyesiz güzellik algısına seslenen o kadar çok öğe bir araya getiriliyor ki, ortaya çekici, sevdirici, benimsetici hatta öğretici ve özendirici olmak yerine itici, uzaklaştırıcı, yabancılaştırıcı bir ürün çıkıyor. Bunun sağladığı netice ise, konunun muhatapları için Hazreti Peygamber’in hayatını, ahlakını ve şahsiyetini günün hercümerci içinde sıradanlaştırmak oluyor. Bu tür kitaplarla, içinde hayatı anlatılan kişiye duyulan ihtiramdan kaynaklanan hürmet duygusu kayboluyor.”157 Der.

Edebiyatta olduğu gibi özellikle 2000’li yıllardan sonra siyer alanında da popüler kültür etkisi görülmektedir. “Edebiyatı bir sanat olarak değil de, maksadını gerçekleştirmede bir araç olarak kullanan popülizm; sloganlaşmaya müsait şiirden romana, etkileyici reklam metninden hitabete kadar, edebiyatın hemen her türünden faydalanır.”158

Faydalanma siyer gibi dini alanlarda da etkindir.

Sağlık, popüler İslami romanların kitle kültürünün bir ürünü olduğunu savunur. İslam dinini tanıtmak ve sevdirmek gibi maksatlarla ‘roman’ sanatını bir

vasıta olarak kullanan popüler İslami romancılar, ‘kütle kültürü’ kapsamına

girmektedirler.”159 Şüphesiz Sağlık’ın iddiasının argümanlarının başında, piyasaya birer “mal” gibi sürülen dini yayınlar, özelde romanlar gelmektedir. “Hedef kitleye

156 Fatih Andı, “Hz. Peygamber’i Roman Türüyle Anlatmak Teslimiyetçi Bir Davranıştır.”,

(Çevrimiçi) http://www.sonpeygamber.info/hz-peygamber-i-roman-turuyle-anlatmak-teslimiyetci-bir- tavirdir, 14.05.2015.

157 Andı, a.g.m.,, s. 98.

158 Şaban Sağlık, Popüler Roman Estetik Roman, Ankara, Akçağ Yayınları, 2010, s. 116. 159 Sağlık, a.g.m., s.17.

84

göre yazılan metinler, popülerlik adına kesme kırpma sadeleştirme ve “hafifletme” tasarımları” olarak okuyucuya pazarlanmaktadır.160

Siyer ile kültür endüstrisinin yapısı üzerine yaptığı analizde siyer yazıclığının kültür endüstrisinin tam karşısında yer aldığını ifade eden Coşkun, bu iki kavramın birbirinin karşısında yer alışını temellendirirken her ikisinin bazı özelliklerini sıralar ve bu konumlanışı gerekçelendirir. “Siyer bizi muhatap kıldığı hayat tasavvuru ile kişiyi kendi benliğine doğru yolculuğa çıkartır. Kültür endüstrisi dışa, siyer içe çeker bizi.” Der. Asıl itibariyle İslam ile modernizm arasında zıtlığı ele veren bu durum özel olarak siyer ve kültür endüstrisinde sembolize edilir. Şöyle ki, “Siyer insanı düşünmeye götürürken kültür endüstrisi eğlenmeye, siyer ahlaka, kültür endüstrisi cinselliğe, siyer ağlamaya, kültür endüstrisi gülmeye çağıran bir zıtlığın içinde varlık gösterirler.” 161

Kültür endüstrisinin birer malzemesi haline dönüşen siyer alanı, yazarlar edebiyatçılar vasıtasıyla kitlelerin dini duygularını kullanmakta, siyeri kullanılıp tüketilebilir bir meta haline dönüştürmektedirler. Bu yapı, reklam, pazarlama teknikleri ve kitle iletişim araçları ile popüler kültür haline dönüşmekte ve insanların dini hassasiyetleri üzerinden kapitalist sistem nemalanmaktadır.

Siyerin roman türünde neden yazılamayacağının gerekçelerini sıraladığımız bu bölüm, Fatih Andı’nın Hazreti Peygamber (S.A.V.)’i anlatan bir web portalına verdiği ropörtajda değindiği gerekçelerin temellendirilmesiyle sonuçlanmıştır. Andı, ilgili ropörtajında:

“Roman; insanın anlamını ve ifadesini, dinî kabulün hilafına, bir cemiyete veya cemaate ait olmakta değil, “birey” olmakta gören, arkasında bir “göz”ün, bir “ideoloji”nin var olduğu bir tür, bir ürün. Biz Peygamber Efendimiz’i bu taşıyıcı türle ne kadar ve nasıl anlatabiliriz?”

160

Gündüz, a.g.m., s. 167.

161 Sezai Coşkun, “Kültür Endüstrisi Ve Siyer Yazıcılığı”, Siyer Edebiyat İlişkisi: Siyer Atölyesi

85

Diye sorar ve ekler:

“Romanın bazı teknik unsurları vardır. Onları kaldırdığınız zaman ortada roman kalmaz. Roman mutlaka bir kurguya, bu kurgu da bir çatışmaya dayanmalıdır. Hz. Peygamber’in hayatını bir “kurgu”ya nasıl dönüştüreceksiniz? Kurguladığınız Peygamber, gerçek Peygamber mi yoksa roman yazarı olarak sizin kafanızdaki peygamber tasavvuru mu olacak?”162

Hülasa edecek olursak, Mustafa İslamoğlu’nun “Peygamber Tasavvuru” adlı makalesinde yer alan bir düşüncenin artık edebiyat dünyasına, edebi siyer metinlerine adapte edilmesi gerektiği muhakkaktır. İslamoğlu “Hz. Peygamber, vahyin vesilesidir. Vesilesi yanlış anlaşılmışsa, vahyin doğru anlaşılmasının en büyük garantisine halel gelmiş demektir.” Der. Bu uyarı oldukça önemlidir. Çünkü İslam Peygamberi Hazreti Muhammed (S.A.V.);

“Kur’an’a göre, hayatın aktif, kurucu ve inşa edici bir öznesidir. Misyonu ölümsüz olandır. Kur’an onu çağa taşımak için çırpınır. Onun tarihe hapsolmasını önlemek için onunla ilgili tarihsel olayları mü’minin yüreğine, imanına, ibadetine taşır.”163

Müslüman sanatçının “peygamberin mirasından geçinenler, onu müsrifçe tüketenler” sınıfına dahil olmaması böyle bir hassasiyetin sonucunda gerçekleşebilir ancak.

162 Andı, a.g.y.

86

Benzer Belgeler