• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM: SİYER VE ROMAN İLİŞKİSİ

3. Siyer Neden Roman Şeklinde Yazılmaz?

3.1. Yapısal Sorunlar

3.1.4. Gerçeklik Sorunu

Gerçeklik, roman sanatı içinde kurgusal metnin en önemli düzeneğidir. Sanatçının salt çıplak gerçekten çok “artistik” bir dokunuşla değiştirdiği gerçeklik, başarılı roman için olmazsa olmaz bir şarttır.

Kadir Canatan’ın, özgün, sunumsal ve algısal gerçeklik olarak sınıflandırdığı imgenin gerçeklik serüveni, oldukça basit bir yöntemle özgün gerçeliğin nasıl algısal olarak bambaşka gerçekliklere dönüştüğünü göstermesi açısından dikkat çekicidir. Özgün gerçeklik; “bizden bağımsız olarak hariçte varolan” gerçekliktir. Sunumsal gerçeklik ise özgün gerçekliği “aktaran ve takdim eden” işlevi ile özgün gerçekliği “yeniden üretilmiş” hale getirir. “Yeniden üretim ise gerçekliğin bir kopya ve taklidinden başka birşey değildir.” Algısal gerçeklik ise, “sunumsal gerçekliğin zihinde tasarlanmasıdır.” Canatan, gerçekliğin kendi içindeki bu evrimden hülasa ettiği tespitini şu şekilde ifade eder. “sunumsal gerçeklik özgün gerçekliğin, algısal gerçeklik ise sunumsal gerçekliğin bir kopyası ya da zihinde tasarlanan izlenimidir. Başka bir değişle algısal gerçeklik, sunumsal gerçeklikten sonra ikinci bir algılamadır.”73 Bu tespit, sanatçının, gerçek karşısındaki duruşunu olduğu kadar,

gerçeğin okuyucu karşısındaki duruşunu da netleştirir.

72İbn Hanbel, III, 153.

73 Kadir Canatan, “ Tarihçi ve Sosyolog İbn Haldun’un Hz.Peygamber İmgesi”, Kur’ani Hayat, S.11,

52

Dolayım kuramı denilen “somut gerçekliğin artistik olarak yeniden üretilmesi” roman türünün bir “dönüştürme” içermesi anlamına gelir. Bu aynı zamanda:

“Görünüşün arkasındaki anlam (içkin anlam) ın öykülenmesidir. Gerçeklik burada, insanın nesneden kopuk hale gelişine yazarın ya betimleyeci olarak ya da simgesel dil kullanarak seyirci kalması/pasif kalması ile gerçekleşir. Hâlbuki sanatçı/yazar “gerçekliği temellendirebilmek için nesneye değil, insanın dönüştürücü, bilinçli eylemlerine öncelik vermelidir.”74

Betimleme ve tasvir, romanın gerçekliği tasarlayarak yeniden biçimlendirilmesinde etkilidirler. “Betimleme, doğayı ve eşyayı olduğu gibi kopya etmez; betimleneni, egemen ideolojinin içinde yeniden-üretir.”75Gerçekliğin yeniden üretim biçimi, varlıkların dışıyla ve dışa yansıyan görünürlülükleriyle “dünyayı gözle algılanan bir boyuta indirgeme”76

faaliyeti olarak modern sanatın temel koşullarından birisidir. Bu yönüyle, betimleme bir “yeniden üretme” ise tasvir, “bir görselleştirme çabası” dır.

Görerek yansıtma ve değiştirerek istediği gibi görme şeklinde iki tasvir türünden bahsedilebilir. Objektif ve subjektif tasvirdeki temel ayrım noktası da budur. Birinde gerçek görüldüğü haliyle anlatılırken diğerinde yazarın dünya görüşü, ideolojisi, algı biçimi ve tasavvurları etkendir. Bu nedenle, subjektif tasvir biçimlerinde olağanüstü, abartılmış ve gerçeğin uzağında sahneler ile karşılaşmak mümkündür.77 Görülemeyen gerçek, yazarın muhayyilesi ile “biçimlenerek” değişime uğrar ve okuyucuya yansıtılır.

Kurgusal bir tür olan romanın gerçeklik mevzusu, kendi içinde tartışılır durumdayken, siyer metinlerinin roman gibi yazılması, İslam’ın ikinci kaynağı

74

Yavuz, a.g.e., s. 26. 75

Yavuz, a.g.e., s. 13.

76Andı, Modern Edebiyatta Hazreti Peygamberi Anlatmak, s. 126. 77

53

sayılan hadislerin ana malzemesi olan siyer metinlerinin yapay gerçekliklere maruz bırakılması, teolojik yönden sorunlu alanlar açacaktır.

İncelenen siyer konulu romanların, batılı anlamda roman formu içinde kurmaca-gerçek çelişkisi yaşadığı söylenebilir. Bu konuda Sağlık “Roman bir tür yalandır. Bu yalanla, gerçek bir fenomen olan İslam nasıl bağdaştırılacaktır.?” 78

Diye sorar.

Hz Peygamber’i anlatan romanlarda tasvirin nasıl bir işlevi olduğu konusunda endişelerini temellendiren Andı, İslam sanatı unsurlarının romanda tam anlamıyla kullanılamayacağını savunur. Çünkü roman, yapısı itibariyle İslam sanatına mesafelidir. Hilye-i Şerifler’in, Şemail-i Şerifler’in romanda birer malzeme olarak kullanımı romancının ‘özgür ve özgün’ insiyatifindedir. İslam sanatlarında görülen ‘tezyin’ romanda tasvire dönüşür. Bu ise gözle algılanan bir boyuta indirgemedir.79

Turan Koç, İslam sanatını anlatırken soyutlamanın Doğu estetiğindeki yerine değinir. Koç “manevi olana yakınlık kurmayı gözetmek” ilkesinden hareketle, İslam sanatının, “tevhid ve tenzihin hissedilmesi için” soyut sanattan yana olduğunu ifade eder.80

İslam sanatında tasvirin yerini tezyinin alması onun dış dünya ile “görsel” bağ kurmasından kaynaklanır. Bu bakış açısı “müslüman sanatkârı, dış dünyanın benzerini yapmak gibi temelde psikolojik nitelik taşıyan bir eğilime bağlı kalmaktan kurtararak, nesnelerin iç yüzünü keşfetmeye yönelten bir yaklaşımdır. Ve bu yaklaşım, İslam estetiğinin tevhid kaygısına dayalı bir ilke”81

olarak önümüze çıkar. İslam sanatının “asıl amacı, görünenlerin ardındaki görünmeyene ulaşmak, dış amacı

78 Sağlık, IV, a.g.m., s. 21.

79 Andı, a.g. m., s. 126. 80

Turan Koç, İslam Estetiği, İstanbul, İsam Yayınları, 2009, s. 22.

54

ise dünyayı güzelleştirmek olan pürist (özleştirmeci) bir sanat anlayışıdır.”82

Lütfi Bergen ise:

“Batı sanatı, ağırlıklı olarak insanı merkeze alıp ona dayandığı halde, İslam sanatı merkeze ilahi mahiyeti yerleştirir. Bu sanat insanın, çeşitli durum, çelişki ve çatışmalarını sergilemeye hiç önem vermez. İslam sanatının en başta gelen özelliği sürekli ilahi hazretle yüz yüze olduğunun bilincinde olmasıdır.”83

Der.

Buradan hareketle İslam sanatının roman türü ile olan mesafesi de açığa çıkmış olur.

Siyer konulu romanlarda doğrudan bir hadis metnin ya da ayetin “gösterilerek” kurgu içine yerleştirildiği görülür. Bu metinlerde “gerçeklik ve inandırıcılık duygusunun güçlendirilmesi, anlatımın doğallığa kavuşturulması ve monotonluktan kurtarılması, okurun kurgusal dünyayla daha fazla özdeşleşebilmesi”84 amacıyla hadisler ve ayetler birer “gösterme” tekniğine

dönüştürülmüştür. Siyer konulu romanlarda bu hususta diyaloglardan ısrarla kaçınılmış ve doğrudan ayet ve hadisler kurgu düzeneğinin içine yerleştirilmiştir.

“Bir romanda tarihi şahsiyetleri baştan sona, yalnızca, gerçekten söylemiş olduğunu bildiğimiz cümlelerle konuşturamayacağımıza göre, diyaloglara, anlattığımız konu, olay ve durumlara uygun olarak yeni cümleler eklememiz gerekecektir.”85 Diyen Andı, bu tarihi ve reel kişinin Hazreti Peygamber (S.A.V.) olması halinde nasıl bir durum ile karşı karşıya kalacağımızı sorar. Bu yolla Peygamber aleyhisselatü vesselam’ın beyanları olan hadisler ana metnin içinde anlatımın inandırıcılığını kuvvetlendirmek için birer “araç” olarak kullanılmaktadır.

82 Gönül Yonar, “Siyer-Fantastik Edebiyat İlişkisinde Sorunlu Bir Alan: Mucize”, Türkiye’de

Popüler Siyer Çalışmaları: Siyer Atölyesi 2011-2012 Tebliğler Kitabı, İstanbul, Meridyen Kitaplığı, 2013, s.287.

83

Lütfi Bergen, a.g.e., s. 383.

84 Arı, a.g.e., s. 92. 85 Andı, a.g.m., s. 127.

55

İmaj ve tasavvur arasında Hazreti Peygamber (S.A.V.)’in hayatı, günümüz anlayış ve zihniyetini yansıtan renklere büründürülmüştür. Tasvirler gerçekliği etkilemiş ve dönüştürmüştür.86

Benzer Belgeler