• Sonuç bulunamadı

Modern Bir Anlatı Aracı Olarak Roman

I. BÖLÜM: SİYER VE ROMAN İLİŞKİSİ

1. Roman ve Siyer

1.1. Modern Bir Anlatı Aracı Olarak Roman

Roman, XVIII. yüzılın başında Avrupa’da görülen, toplumsal değişimlerin yazın dünyasını etkilemeye başlamasıyla oluşan bir anlatım aracı olarak, burjuva toplumunun temel özelliklerini taşır. Türün böyle bir kökene sahip olması, sonrasında sıralanacak diğer gerekçeleri içermesiyle önem kazanır. Şöyle ki; söz konusu dönem, sınıf çatışmalarının, yeni oluşmaya başlayan kapitalist sistemin temel parametrelerinden biri olan dünya hırsı, üretim, yayılma, malın belli kesimlerin elinde toplanması, işçi-köle sınıflarının genişlemesi gibi, insan sömürüsüne dayanan değerleri yüceleştirici bir söylemi şart koşması ve seküler değerleri öne çıkarmasıyla dikkat çeker. İşte roman böyle bir sosyo-kültürel zeminin yarattığı bir anlatım aracıdır.

Roman; materyal unsurlar (vaka/olay örgüsü, anlatıcı ve anlatıcının bakış açısı, şahıslar, zaman ve mekân), estetik unsurlar (kurgu ve anlatım seviyesi, anlatım teknikleri, dil ve üslup), ve muhteva unsurlarından (fikir, tema, mesaj, yazarın bakış

6

24

açısı ve niyeti) müteşekkil birtakım teknikler neticesinde7

, biçimsel ve içerik özellikleriyle varolan kurgusal metindir. Romanın fiktif (kurgusal) yapısı içinde bütün bu özellikler, yazarın, anlatıcı vasıtasıyla bir olayı ya da olaylar zincirini hikaye etmesi şeklinde vücut bulur.8

Batılı romanı sorgularken Abidin Dino “Marksist olsun olmasın birçok eleştirici, ekonomik, siyasal ve sosyal çerçevesini genişleterek tırmanan burjuva sınıfının kendi ölçüsüne göre bir yazın türü yaratmayı başardığını ortaya koymuşlardır.”9

Der. Dino’nun bahsettiği ölçüt, burjuva gelenekleri neticesinde romanın, modernist algıları savunan, sahip çıkan ve yayan bir yazın türü haline dönüşmüş olduğudur.

Kurmaca yapı, gerçeklik üzerindeki hâkimiyet, gerilim ve çatışma, romanın üç temel karakteristiğidir. Bu özellikleri nedeniyle roman, tarihi ve dini alanlardan devşirdiği malzemeyi kullanırken ya malzemeyi bu üç unsura göre biçimlendirecek, dolayısıyla tarihi ve dini malzemeyi tahribata uğratacaktır, ya da tarih ve dini alanın malzemesini kullanmayacaktır.

1.1.1. Kurmaca (Fiction) Bir Tür

Kendine ait bir gerçeklik yaratan roman türü fiktif bir yapı üzerine kuruludur. “İçinde yaşadığımız dünyaya hakiki dünya (Vérité), romandaki veya hayal mahsulü herhangi bir yazının oluşturduğu dünyaya da Fiction adı verilir.”10 Şerif Aktaş’ın “İtibari” dediği bu yapı, “…harici âlemin bir düşünce sistemi etrafında sanatkâr tarafından yorumlanması neticesi vücut bulur.”11

7.

Mehmet Tekin, Roman Sanatı, İstanbul, Ötüken Neşriyat, 2001, s. 9, 69.

8

Tekin, a.g.e., s. 3.

9

Abidin Dino, Türk Romanının Doğuşu, İstanbul, Agora Kitaplığı, 2008, s. 198.

10

R. Quellet, Bourneur, Roman Dünyası ve İncelenmesi, Çev. Hüseyin Gümüş, Ankara, KBY, 1989, s. 11.

25

Yazarın gerçeği istediği gibi şekillendirdiği bu yapı, iyi bir roman için şarttır. Romanın fiktif yapısı içinde bir metin, önce kurgusal bir zeminde “biçimlenmeli”dir. Ardından olay örgüsü kurulmalıdır. Olay örgüsü ya da olaylar, belli bir “düzenlenme”nin sonucunda hayal dünyasının tüm verilerini içeren bir yapıyla metnin iskeletine yerleştirilmek zorundadır. Edebi metinleri gerçek hayatla olan ilişkileri üzerinden ikiye ayıran Akşit Göktürk, metinleri hayatla birebir ilişkili olan “kullanımlık metinler”, ve gerçek hayatla dolaylı ilişki içinde olan “kurmaca metinler” olarak tanımlar. Kullanımlık metinler; göndergeleri gerçek dünyaya yönelen ve “yaşamın, birtakım gerçek ya da olası durumları ile olgularını” betimleyen; kurmaca metinler ise “yapısındaki özelliklerden dolayı, alımlanmasında, gönderici ile alıcının, kendine özgü kuralları olan bir iletişim konumuna girmesini gerektiren”12 metinlerdir.

“Kullanımlık metinler gerçekle kurdukları bağıntıyla, ona uyup uymamalarıyla doğrulanırken, kurmaca metinlerin doğrulanmak için gerçeklere gereksinimleri yoktur. Çünkü kullanımlık metinlerde, metin ile yaşam gerçeklerinin birebir ilişki içinde bulunması (ayrık-göndergelilik); kurmaca metinlerde ise, metnin kendi içinde yaşamın gerçekleriyle birebir ilişki içinde bulunması (öz-göndergelik) söz konusudur.”13

Kullanımlık metinlerde gerçeğin tahribatına göz yumulmazken, kurmaca metinlerde böyle bir zorunluluk söz konusu değildir.

1.1.2. Tasarlanmış Gerçeklik

Türün geçirdiği tarihsel evreler göz önüne alındığında, ortaya çıktığı Batı Avrupa’nın kendi sosyo-kültürel değişimine koşut olarak dönüşen roman “Topluma dair somut gerçekliklerin roman gerçekliğine dönüşmesinde temel rol oynamıştır.”14 Gerçeğin, hayat içinde yaşanan ya da yaşanmış olan değil, yazarın elindeki malzemeye göre, onun muhayyilesinin ürettiği bir tasarımı söz konusudur. Bu durum

12 Akşit Göktürk, Okuma Uğraşı, İstanbul, YKY, 2001, s. 153. 13

Göktürk, a.g.e., s. 138-139.

14

26

“gerçekçi roman” türünde de benzer sonuçlar doğurur. “Gerçekçi dediğimiz romanda bile ‘gerçek’ yeni baştan düzenlenmekte, öylece ortaya konulmaktadır.”15

Çünkü yazar, gerçekçi denilen romanı bile biçimlendirmektedir.

“Gerçekliğin artistik üretimi” sürecinde üretim araçlarının, tekniklerin, kullanılan gereçlerin ve asıl önemlisi yazarın kurmacaya ilişkin tasarımının da belirleyiciliği rol oynar. Somut gerçekliğin “artistik olarak yeniden üretimi”ni yeni baştan kuran bu yapı, romanı edebiyatın diğer türlerinden ayıran bir özellik olarak, “görünüşün arkasındaki anlamı yeniden öykülediği”nden, gerçeklik kavramı roman türünde bir sorunsal olarak görülür.

Gerçekçiliğin “nesnelerin körü körüne yansıtılması olmadığı”, “gerçeğe bağlılığın salt gerçekten farklı bir kavram olduğu” yönünde Avrupa roman anlayışının hâkimiyeti, romanı “tasarlanmış” gerçekliğin baş aktörü yapar. Batı romanında gerçeklik fikri, “gerçek nesne ile bilginin nesnesinin farklı olduğu” üzerine kuruludur. Romanın estetik unsurları içinde yer alan kurgu ile sıkı bağı olan gerçeklik, romanın temel kuramsal sorunlarından birisidir. 16

Mehmet Tekin, Todorov’un, romanın “hakiki” veya “sahte” oluşu yönündeki düşüncelerini tartışırken, romanı “sahte”den yana daha şanslı bulmasına katkı sağlayan tercihini şöyle ifade eder: “Nitelikli roman, (…) ‘gerçek’ten ziyade ‘sahte’ olana doğru ağırlıklı malzeme sunan romandır.”17 Romanda gerçeğin-gerçekliğin

tıpkı kurguda olduğu gibi yazar tarafından biçimlendirilebilir oluşu “iyi roman”ın temel parametreleri arasındadır.

1.1.3. Gerilim Platosu: Trajedi ve Dram

15

Rasim Özdenören, “Roman, Hayat ve Kader”, Hece, S. 90/91/92, 2004, s. 451.

16 A. Mümtaz İdil, Gerçeklik Ve Roman, Ankara, Dayanışma Yayınları, 1983, s. 17.

17 Mehmet Tekin, “Bir Kurgu Sorunu Olarak Bakış Açısı”, Hece, Türk Romanı Özel Sayı, S.

27

Trajedi, Yunanca tragoidia, “keçi şarkısı” anlamına gelen ve göstermeye bağlı edebi metinler olarak zikredilen tiyatronun bir türüdür. Edebiyatta roman ya da hikaye türünde görülen trajedi, “bir kahramanın yaşadığı kederli ya da korkunç olayları ve kahramanın kaçınılmaz yenilgisini ciddi ve yüceltilmiş bir dille anlatan” olay olarak tanımlanır. Kahramanın trajedisi olabileceği gibi, romanda yer alan insanların da trajedileri bulunur. Kahramnın trajedisini işleyen romanlar ve dramatik şiirlerle genel olarak bütün kederli ve umutsuz insani durumlar da “trajik” sayılır.

Antik çağın edebiyat kuramcısı Aristoteles, Poetika’sında, “ahlaki belirsizliğin trajedinin özü olduğu” görüşündedir. Ona göre, trajedi kahramanı, erdemli ya da erdemsiz biri değil, iki karşıt uç arasında kalan biridir ve kötü olduğu için değil, kişiliğindeki kusur yüzünden yıkıma sürüklenir. Aristoteles, trajedinin arındırıcı gücünü de vurgular: İyi bir trajedi, seyircilerde “korku ve acıma” duygusu uyandırarak, onlarda bir duygu arındırmasını sağlayacaktır.18

Trajedi ve dram, roman türünün belkemiğini oluşturan kavramlardır. Romancı, olayları kurgularken dram ve trajediye dayanmak, üretilen gerçeklikler içerisinde dramlar ve trajediler yaratarak gerilimler oluşturmak zorundadır. Roman türü zıtlıklar, çekişmeler ve çatışmalar üzerine kuruludur. Romanda gösterilmesi zorunlu olay ve davranışlar, kahramanın dramı etrafında biçimlenmeli “kahramanın karakteri sorunları bir zirveye doğru götürmeli ve burada engellemelidir.” Roman kahramanının bir dramının olması ve bu dram doğrultusunda etkin ve hareketli olması gerekir.19

Romanda kurgulanmış olayların, kurgulanmış gerilim ve dramları bulunur. “Olayların kronolojik sıralanışındaki sapmalar, kimi zaman olaylar ve kişiler hakkında verilen ön bilgiler, bilinçaltı tesbitleri, iç konuşmalar, okuyucuyu romanın dramatik gerilimine hazırlar. Daha doğrusu, bütün bu unsurların belli bir plan

18

“Trajedi”, http://blog.kavrakoglu.com/trajedi-1/

19

28

çerçevesinde düzenlenmesiyledir ki dram doğar.”20Romanda çatışmanın varlığı olay

örgülerindeki gerilimlere de dayanır. Bu gerilimler çoğunlukla insanların hayal, tutku ve istekleri üzerine kurulur. Kişiler bu hayal, tutku ve istekleri gerçekleştirmeye başladıkları andan itibaren metindeki çatışma da belirginleşmeye başlar. Entrikanın çatışma düzeneği üzerinden gitmesi, başarılı bir roman için olmazsa olmaz şarttır.

Benzer Belgeler