• Sonuç bulunamadı

Eğitim finansmanı kısmi finansman ve dolaylı finansman olarak iki çeşitten oluşmaktadır. Kısmi finansman eğitim malının vergi yerine harçlar ile finanse edilmesi anlamına gelmektedir. Bu uygulama özellikle Anglo-Sakson ülkelerde önemini korumaktadır. Buna

2013-2014 yıllarında ilk ve ortaokulların kendi bütçelerinin olabileceği belirtilmiştir. Bu gelişmelerden ilki MEB’in Türkiye’de Eğitim Finansmanı ve Eğitim Harcamaları Bilgi Yönetim Sistemi’nin (TEFBİS) tüm okullar tarafından eksiksiz uygulanmasına önem verilmiştir. Bu sayede TEFBİS kullanılarak tahmini bütçe oluşturulması zorunlu hâle getirilmiştir. İkinci gelişme Okul Aile Birliği Yönetmeliği Taslağı’nın okulların sahip olduğu alt yapı ve tesisleri eğitim-öğretim saatleri dışında gelir getirici olarak daha esnek kullanabilmelerini öngörmeleridir. Taslak okul müdürü ve yardımcılarını, Okul Aile Birliği (OAB) yönetimine katarak okul yönetimini OAB bütçesi üzerinde söz sahibi yapmayı amaçlamaktadır (Ergüder, 2014, s.29-30).

17 Mayıs 2014 tarihli düzenleme ile OAB’ların özel bankalarda hesap açmaları yasaklanmıştır. Okul aile hesapları Kamu Hazinedarlığı sistemine dâhil edilmiştir. OAB hesapları, İşsizlik Fonu ve Zorunlu Deprem Sigortası Fonu’na benzer biçimde sadece kamu bankalarında tutulabilmektedir. Bu gelişmeler ilk ve ortaokulların kendi bütçelerinin olacağı bir modele yönelik adımlar olarak yorumlanabilmektedir (Ergüder, 2014, s.30). Eğitimde gerekli finansmanın sağlanması kaliteli eğitimin gerçekleşebilmesi için gereklidir. Gelişen teknolojiye uyum sağlanması, öğretim araçlarında yeniliklerin sağlanması için gerekli finansmanın da sağlanması gerekmektedir.

Eğitim finansmanının sağlanması eğitimde kalitenin artırılması konusunda son derece önem arz etmektedir.

Tablo 14

MEB Bütçesinin GSYH ile Merkezi Yönetim Bütçesine Oranı(TL)

YILLAR GSYH(*) Merkezi MEB MEB MEB Yönetim Bütçesi (***) Bütçesinin Bütçesinin Bütçesi (**) GSYH’ye Merkezi Yönetim Oranı (%) Bütçesine Oranı (%) 2008 950.534.250.715 222.553.216.800 22.915.565.000 2,41 10,30 2009 952.558.578.826 262.217.866.000 27.446.778.095 2,88 10,47 2010 1.098.799.348.446 286.981.303.810 28.237.412.000 2,57 9,84 2011 1.297.713.210.117 312.572.607.330 34.112.163.000 2,63 10,91 2012 1.415.786.010.349 350.898.317.817 39.169.379.190 2,77 11,16 2013 1.565.180.961.710 404.045.669.000 47.496.378.650 3,03 11,76 2014 1.719.000.000.000 434.995.765.000 55.704.817.610 3,24 12,81 2015 1.963.000.000.000 472.943.000.000 62.000.248.000 3,16 13,11 (*)2015 yılına kadar TÜİK’den alınarak her yıl güncellenmektedir.

(**)Bütçe kanunlarından alınmıştır. Merkezi yönetim bütçesi toplamı (hazine yardımları ve gelirlerden ayrılan pay hariç)(MEB, 2015, s.35).

Türkiye’de reel kamu harcamaları yükseliş eğilimini sürdürmektedir. 2011’de (2013 fiyat düzeyiyle) 58 milyar TL olarak gerçekleşen (yüksek öğrenim dâhil) toplam kamu eğitim harcamaları, 2012 yılında 63 milyar TL, 2013 yılında ise 68 milyar TL civarında gerçekleşmiştir. Bu artışla Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) Projesi için yapılan harcamalar 4+4+4 düzenlemesinin gerektirdiği değişiklikler için yapılan harcamalar ve yeni öğretmen alımlarının rol oynadığı söylenebilmektedir (Eğitim Reformu Girişimi, 2013, s.36-37).

Kamu eğitim harcamalarının GSYH içindeki payı 2011 yılındaki %3,9’dan 2012 yılında %4,2’ye, 2013 yılında da yaklaşık %4,4’e yükselmiştir. Kamu eğitim harcamaları OECD normu olarak tanımlanan %5 düzeyinden ve UNESCO’nun gelişmekte olan ülkelere önerdiği %6 düzeyinden düşük olan Türkiye için bu artış önemli ama yetersiz bir adımdır. 2014 bütçesi ve Orta Vadeli Mali Plan (OVMP) 2014-2016 çerçevesindeki tahminlere göre 2014 ve 2015 yıllarında toplam eğitim harcamalarının GSYH içindeki payı %4,6 civarında gerçekleşecektir (Eğitim Reformu Girişimi, 2014, s.37).

Kamu eğitim harcamalarının artmasına bağlı olarak öğrenci başına düşen kamu harcamaları program türleri arasında farklılık göstermektedir. Okul öncesi ve ilköğretimde öğrenci başına harcama (2013 fiyatlarıyla) 2 403 TL’den %1,25 azalarak 2 370’e inmiştir. Bu durumun nedeni ilk ve ortaokullardaki toplam öğrenci sayısının 2012’den 2013’e yaklaşık 400 bin artmasından kaynaklanmaktadır. Genel ortaöğretim kademesinde öğrenci başına harcama 2011 yılından 2012’ye %16 artarak 3 641 TL’ye yükselmiştir. Diğer yandan 2012’den 2013’e %9 artışla 3 988 TL’ye ulaşmıştır. Mesleki ve teknik ortaöğretimde öğrenci başına harcama 2012’deki 3 833 TL düzeyinden 2013’de 4 285 TL’ye yükselmiştir. Yani %10 civarında artmıştır (Eğitim Reformu Girişimi, 2014, s.37). 2014 yılı için yapılan hane halkı tüketim harcaması çalışmalarına göre toplam harcamalardan %2,4’ünün eğitim harcamalarına ayrıldığı belirlenmiştir. Gelire göre sıralı %20’lik gruplar itibariyle tüketim harcamalarının 2014 yılındaki dağılımına bakıldığında birinci %20’lik grupta (en düşük gelir grubu) yer alan hane halklarının eğitim hizmetlerine ayırdıkları bütçe oranı %0,6’dır. Beşinci %20’lik gruptaki (en yüksek gelir grubu) eğitim harcamaları oranı ise %4,2 olarak bulunmuştur (TÜİK, 2015).

Toplam eğitim harcamalarında birinci %20’lik grupta bulunan hane halkının eğitim harcamaları %2,2 iken beşinci %20’lik grupta bulunan hane halkının eğitim harcamaları %64,7 olarak tespit edilmiştir (TÜİK, 2015).

Türkiye’de devlet okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar her düzeyde eğitime kaynak ayırmaktadır. Kamu eğitim sisteminin finansmanı için il özel idarelerinin kaynakları, Çıraklık ve Mesleki ve Teknik Eğitimi Geliştirme Fonu kaynakları, eğitim, gençlik, spor ve sağlık hizmetleri vergisi, döner sermayelerden elde edilen gelirler, halk katkısı gelirleri, Milli Eğitim Vakfı gelirleri, öğrenci harçları, dış krediler ve burslardan elde edilen gelirler birleştirilerek konsolide bütçeyi oluşturmakta ve bu bütçeden MEB’e aktarılmaktadır (Karakul, 2014, s.72).

Günümüzde eğitim sistemi dünya ekonomisinde rekabet gücünü belirleyen en önemli yapılar arasında yer almaktadır. Teknolojiyi üretebilen, yaratıcı insan yetiştiren, yeni teknolojilerin hızla üretilerek uygulanmasını sağlayan nitelikli insanların eğitimi, eğitimde finansman konusunu daha da önemli hâle getirmiştir (Güngör-Göksu, 2013, s. 60).

Eğitim finansmanı eğitime ayrılan kaynakların eğitimsel amaçlara ulaşmak üzere dağıtımını, dağıtım sürecinde yer alacak olan ve dağıtımdan etkilenecek olan öznelerin bu

bir disiplindir. Kaynakların dağıtımının etkin ve eşitlikçi şekilde yapılması kamu kaynaklarının doğru kullanımını sağlamaktadır. Bunun yanında bütün vatandaşların eğitim hakkını edinmeleri sağlanmaktadır. Diğer yandan eğitime ayrılan kaynakların dağılımı uluslararası alanda ülkelerin insani kalkınma düzeylerinin belirlenmesinde de etkili olmaktadır (Karakul, 2014, s.67).

Eğitimin iyi bir şekilde ilerleyebilmesi için eğitim alanındaki yatırımların yeterli seviyede olması gerekmektedir. Ülkelerin gelişmişlik derecelerinin göstergelerinden birisi de eğitimdir. Eğitim alanında finansman ne denli iyi olursa eğitimin kalitesi de o denli iyi olmaktadır.

Eğitimin finansmanı eğitim hizmetlerinin gerçekleştirilmesi için gerekli parasal kaynakların elde edilme sürecidir. Diğer yandan eğitim finansmanı kullanılan kaynakların farklı bölgeler, iller, eğitim tür ve düzeyleri, farklı sosyo-ekonomik düzeydeki bireyler ve gruplara dağılım süreci olarak tanımlanmaktadır. Bir ülkedeki eğitimin nicel ve nitel düzeyi, eğitim için ayrılan parasal kaynaklara ve eğitim sisteminin işleyişine bağlıdır (Güngör-Göksu, 2013, s.61).

Eğitime ayrılan kaynaklar vatandaşlara sağlanan eğitim hizmetinin kullanılabilme ölçüsü hakkında bilgi vermektedir. Eğitim maliyeti eğitim hizmetlerini gerçekleştirmek üzere girdilerin ekonomik değeri olarak açıklanabilmektedir. Bunun yanında eğitim harcamaları eğitime kaynak ayıran ya da eğitimi finanse eden kişiler ile kurumların, özellikle de devletin bütçesinden yaptığı mal ve hizmet alımlarını ve yatırımları ifade etmektedir (Karakul, 2014, s.69).

Eğitimin finansmanı; devlet, eğitim kuruluşları, öğrenciler ve aileleri, özel kuruluşlar ile işletmeler, gönüllü kişi ve kuruluşlar ile yabancı ülkelerden, kuruluşlardan ve uluslar arası örgütlerden sağlanan krediler ve bağışlardan biri ya da birkaçı ile sağlanmaktadır (Akın, 2009, s.12).

Eğitime önem veren ülkeler dünyanın en gelişmiş ekonomilerine sahip olmaktadır. Eğitim alanında yeni okulların açılması, okullar için gerekli teçhizatların yapılması, görevli personellere maaş ödenmesi gibi konular sürekli kaynak tahsisini gerekli kılmaktadır (Toprakçı, 2002, s.249-250).

Eğitim yatırımlarının getiri oranlarının ölçümleri, eğitimin maliyetine göre kamu ya da özel fayda ile ilişkilidir. Günümüzde ülkelerin çoğunda ilk ve ortaöğretim düzeyinde

tarafından karşılanmaktadır. Bundan dolayı öğrenciler ücretsiz eğitim hakkına sahip olmaktadır. Diğer yandan özel okullarda öğrenim ücreti tek gelir kaynağı olarak görülmektedir. Ancak özel okullarda kurum için vergi muafiyeti ya da öğretmen maaşlarını doğrudan destekleme şeklinde belli ölçülerde kamu desteği bulunmaktadır (Toprakçı, 2002, s.253-254).

Günümüzde Dünyada eğitime kaynak sağlamada genel olarak üç yaklaşım görülmektedir. Bu yaklaşımlardan ilki eğitim harcamalarının kamu bütçelerinden sağlandığı kamu finansmanı yani vergilendirme anlayışıdır. İkinci anlayış, eğitimde parasal kaynakların, öğrencilerin ailelerinden finanse edilmesine dayanan özel finansmandır. Üçüncüsü ise eğitimden yararlanan her kesimin doğrudan ve dolaylı olarak kaynak sağlanmasına dayanan karma finansmanı anlayışıdır (Karakul, 2014, s.69).

Türkiye’deki eğitimin finansman kaynaklarını; devlet gelirinin belli bir oranı, il özel idare bütçeleri yıllık gelirlerinin belli bir oranı, belediye gelirlerinin belli bir oranı, yıllık köy bütçeleri gelirlerinin belli bir oranı eğitim sistemine kaynak sağlamak için toplanan vergiler ile mesleki eğitimde işverenlerin sağladığı fonlar oluşturmaktadır. Aynı zamanda okul düzeyinde yaratılan diğer parasal kaynaklar da eğitimin finansmanını oluşturmaktadır (Tural, 2002, s.322).

Günümüzdeki eğitim finansmanı yeterli seviyede değildir. Finansmanın yeterince sağlanamaması eğitim alanında problemler ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Türkiye’de eğitim ücretsiz ve herkese zorunlu olarak verilmektedir. Ancak eğitim finansmanı yeterli olmadığından kaliteli bir eğitim yapılamamaktadır.

Eğitimin finansmanı konusunda CHP 7 Haziran 2015 seçimleri için vermiş olduğu seçim bildirgesinde eğitimin GSYH içindeki payını OECD ve UNESCO’nun ilgili normları esas alınarak düzenleneceğini belirtmiştir.

CHP okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretimde öğrenci başına yapılacak olan harcamalarının artırılacağı konusuna yer vermiştir. Ayrıca temel eğitimde okulların kendi bütçelerinin olacağı bir modele geçiş yapılacağı da belirtilmiştir. Bu bağlamda her bölgenin eğitimdeki niteliksel ve niceliksel gereksinimlerin düzenli olarak tespit edileceği belirtilmiştir. Bu tespitler ile eğitim kaynaklarının akılcı politikalar ile hayata geçirileceği belirtilmiştir (CHP, 2015, s.110).

gören öğrencilere 2 500 ile 3 500 TL arasında değişen tutarlarda destek sağlandığını belirtmiştir (AKP, 2015, s.79).

AKP 7 Haziran seçimleri için yayınlamış olduğu seçim bildirgesinde eğitim finansman kaynaklarının çeşitlendirilerek artırılacağını belirtmiştir. Bu kapsamda eğitimin finansmanında özel sektörün payının artırılması yönünde kamu-özel ortaklığı gibi yeni arz ve işletim modellerinin kullanılmasının sağlanacağı açıklanmıştır (AKP, 2015, s.87). HDP’nin eğitim finansmanı ile ilgili olarak herhangi bir açıklaması bulunmamaktadır.