• Sonuç bulunamadı

1973 tarihli Milli Eğitim Temel Kanunu ile milli eğitimin amaçları ve ilkeleri toplu ve ayrıntılı olarak tespit edilmiştir. Daha sonra bu kanun Haziran 1983’te kısmen değiştirilmiştir. Son şekline göre, milli eğitimin genel amaçları şu şekilde açıklanmıştır:

Türk milletinin bütün fertlerini,

1. Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasa’da ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yükseltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasa’nın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getrmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek;

2. Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan, yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek;

3. İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak,

Böylece, bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak; öte yandan milli birlik ve bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk milletini çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı seçkin bir ortağı yapmaktır.

14 Haziran 1973 tarih ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile Türk Eğitim Sistemi yasalaşmıştır. Milli Eğitim Temel Kanunu örgün eğitim ve yaygın eğitim olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır. Örgün eğitim okul öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim ve yüksek öğretim kademelerinden oluşmaktadır. Genel ve mesleki olarak iki bölümden oluşan yaygın eğitim ise örgün eğitim dışında yapılan tüm eğitimleri kapsamaktadır. Milli Eğitim Şuraları Türkiye’de eğitim sistemine yön veren en temel politikaların belirlendiği yapılanmalardan biridir. 1921-1926 yılları arasında Telif ve Tercüme Heyeti (bugünkü adı ile Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı) tarafından yapılan Heyeti İlmiye toplantıları, bugünkü Milli Eğitim Şuraları’nın temelini oluşturmuştur. 1926 yılında yapılan üçüncü Heyeti İlmiye toplantısında Telif ve Tercüme Heyeti kaldırılmıştır. Onun yerine Dil Heyeti ve Milli Talim ve Terbiye Dairesi kurulmuştur (Dağhan & Kalaycı& Seferoğlu, 2011, s. 834).

Milli Eğitim Şuraları ilk olarak 1939 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından toplanmıştır. Zaman içinde Türk Milli Eğitim sisteminin en yüksek danışma organı olmuştur. İlerleyen yıllarda Milli Eğitim Şuraları daha düzenli hâle gelmiştir. Milli Eğitim Şuraları belirli aralıklar ile toplanarak ülkenin eğitim sorunlarının masaya yatırıldığı temel bir organ haline gelmiştir (Dağhan vd., 2011, s.834).

Bu şuralar sayesinde eğitim alanındaki gelişmeler ile ilgili kararlar alınmıştır. Bu sayede eğitim alanında yaşanan sorunlar da gündeme gelmiştir.

2.7. Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Üniversiteler

Cumhuriyet’in ilk yıllarında üniversite konumunda bulunan kurum Osmanlı Devleti’nden kalan Darülfünun kurumu olmuştur. Bu kurumun yenilenmesi için yabancı uzmanlardan ve profesörlerden yararlanma yoluna gidilmiştir. 1930’lu yıllarda Darülfünun sorunu gündeme gelmiştir. Kurumun fakülte mi, mektep mi, statik mi yoksa dinamik mi olduğu tartışmaları yapılmıştır (Toprakçı, 2002, s.84).

1931 yılında İsviçreli bilim adamı Prof. A. Malche getirilmiş ve rapor alınmıştır. Bu rapor üzerine gerçekleştirilmiş olan tartışmalardan sonra 31.05.1933 tarih ve 2252 sayılı yasa ile kurum kapatılmıştır. Bu kurum yerine İstanbul Üniversitesi kurulmuştur. Bu üniversitede eski Darülfünun’dan seçilen müderrisler ile Hitler Almanya’sından kaçan profesörler görev almışlardır. Daha sonra üniversite sayılarında artış yaşanmıştır (Toprakçı, 2002, s.84). Üniversiteler bilimsel faaliyetlerin en üst derecede yapıldığı eğitim kurumlarıdır. Bundan dolayı Cumhuriyet’in ilk yıllarında üniversitelerin geliştirilmesi hakkında çalışmalar yapılmıştır. Bu sayede bilimsel çalışmaların hız kazanması amaçlanmıştır.

20.06.1973 tarihinde çıkarılan 1750 sayılı Üniversiteler Kanununun 1. maddesi bütün üniversitelerin bu kanuna tabi olmasını öngörmektedir. 2. maddesi ise üniversiteleri özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip yüksek bilim, araştırma, öğretim ve yayım birlikleri” olarak tanımlanır. Yasanın 3. maddesi üniversitenin görevlerini belirlemektedir. Üniversitelerin görevleri şu şekilde açıklanmıştır: (Kaplan, 2005, s.271).

Çeşitli kademelerde bilimsel öğretim yapmak,

Öğrencilerini bilim anlayışı kuvvetli, milli tarih şuuruna sahip, vatanına, örf ve adetlerine bağlı, milliyetçi ve sağlam düşünceli aydınlar ve yüksek öğrenime dayanan mesleklerde türlü bilim ve uzmanlık kolları için iyi hazırlanmış bilgi ve tecrübe sahibi, sağlam karakterli vatandaşlar olarak yetiştirmek,

Çağdaş bilim ve teknoloji gerekleri ve Devlet Kalkınma Planının hedefleri doğrultusunda, kendi insan gücü ve maddi kaynaklarını en rasyonel, etkili, verimli ve ekonomik şekilde kullanmak,

Memleketi ilgilendirenler başta olmak üzere bütün bilimsel ve teknik sorunları çözmek için bilimleri genişletip derinleştirecek inceleme ve araştırmalarda bulunmak, bu çalışmalarda ilgili milli bilim ve araştırma kurumları ile yabancı veya uluslar arası benzer kurumlarla işbirliği yapmak,

Memleketin türlü yönden ilerleme ve gelişmesini ilgilendiren bütün sorunları hükümetle ve kurumlarla da elbirliği etmek suretiyle öğretim ve araştırma konusu yaparak sonuçlarını toplumun faydalanmasına sunmak ve Hükümetçe Milli Eğitim Bakanının aracılığı ile istenecek inceleme ve araştırmaları sonuçlandırarak düşüncelerini bildirmek,

Araştırma ve incelemelerin sonuçlarını gösteren bilim ve tekniğin ilerlemesini sağlayan her türlü yayınları yapmak,

Türk toplumunun genel seviyesini yükseltici ve kamuoyunu aydınlatıcı bilim verilerini sözle ve yazı ile halka yaymak.

Üniversitelerde yapılan düzenlemeler ile beraber bilimsel çalışmaların önü açılmıştır. Bilimsel çalışmalar ülkelerinin gelişmesindeki temel ölçütlerdendir. Ülkelerin gelişmesi bilimsel alanda yapılan çalışmalara bağlıdır. Bundan dolayı Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılmış olan reformlar son derece önemlidir.