• Sonuç bulunamadı

3.6. Siyasi Partilerin Kadın Kolları Teşkilatları

3.6.1. Siyasi Parti Kadın Kollarının Tarihsel Gelişimi

Kadın kollarının Türkiye Cumhuriyeti’ndeki kuruluş öyküsü incelendiğinde bu savlar doğrulanmaktadır. Kadınlara 1934’te seçme ve seçilme hakkı verilmiştir; ancak kadınlar uzun bir süre siyasetin sadece nesnesi olma durumundan kurtulamamışlardır. Kadın kolları uygulaması ilk olarak CHP çatısı altında 1954’te İstanbul’da başlamışsa da, faaliyetlerin yaygınlık kazanması 1960 sonrasında mümkün olabilmiştir. Kadın kolları, kuruluşunun ilk dönemlerinde parti il başkanlarının yöre halkının buna olumsuz bakacağı bahanesini kullanarak engellemeye çalışmasıyla karşılaşsa da, çok geçmeden kadınların partiye oy ve kaynak toplamadaki önemleri anlaşılmış ve kadın kolları desteklenmeye başlamıştır. Ancak bu noktada, il başkanlarının eşlerinin veya diğer aile bireylerinin kadın kollarında aktif yer almaya başlamasıyla birlikte, ailesinin erkek bireyleri adına siyaset yapan, siyasette kendilerini değil erkekleri temsil eden ve dolayısıyla karar alma mekanizmalarının dışında tutulan kadın modeli ortaya çıkmıştır. Zira karar alınan toplantılar kadınların katılım sağlayamayacağı saat ve yerlere konulmuş, buna rağmen katılmak isteyen kadınlar ise “hırslı” kadınlar olarak etiketlenmişlerdir (Güneş-Ayata, 2011: 268-269).

Türk siyasi hayatında 1955 yılında başlayan kadın kolları örgütlenmesi çalışmalarını 1960’lı yıllarda yasal bir kimliğe büründüren ilk siyasi parti olan CHP, bunu yaparak tabandaki kadınları parlamentoya taşıma amacı gütmüştür (Okuducu, 1998: 140).

Partilerin ideolojik duruşlarıyla kadının siyasete katılımı ve kadın kolları faaliyetleri hakkındaki görüşleri paralellik arz etmektedir. Örneğin sağ partilerde kadın katılımı daha sınırlı ve daha kadına yönelik faaliyetlere odaklanmış biçimdedir. Yine de sağ partilerde de 1980 öncesi dönemde kadın kolları örgütlenmesinin olduğu görülmektedir. 1980 öncesi dönemin en büyük sağ partisi olan Adalet Partisi’nin kadın kolları faaliyetleri, CHP’nin kadın kolları faaliyetlerinden farklılık göstermektedir. Zira kadın kolları kâğıt üzerinde süreklilik gösteren bir yapılanma olsa da faaliyetleri kısa dönemli ve seçim dönemlerine özgüydü. Ve daha da önemlisi, kadın kolları parti içi güç mücadelelerinin bir tarafı değildi (Güneş-Ayata, 2011: 269-270).

Anavatan Partisi ise daha farklı bir yapıda kurduğu kadın örgütüyle dikkat çekmektedir. Semra Özal tarafından kurulan Türk Kadınını Tanıtma Vakfı, kadının kamusal alana katılımının gönüllü, yarı zamanlı ve kadının özel alan sorumluluklarıyla çatışmayacak biçimde olması gerektiğini ifade eden düşünce biçimiyle uyum içindedir (Güneş-Ayata, 2011: 270).

Kadının siyasal alandaki bu sınırlı varlığı, 1980 sonrası dönemde tüm siyasi parti faaliyetleri gibi kadın kolları faaliyetlerinin de yasaklanmasıyla ve dolayısıyla kadına aktif siyasetin yolunu açacak olan kapının kapanmasıyla daha da kötü bir duruma gelmiştir (Güneş-Ayata, 2011: 271). Zira 12 Eylül 1980 darbe rejiminin siyasi partileri yasaklamasıyla birlikte kadın kolları faaliyetleri de durmuştur. Bireyi ve toplumu her türlü örgütsel katılımdan uzak tutan bu yasaklar, siyasal katılımı sadece seçimlerde oy kullanma noktasına indirgemiştir. Siyasi partilerin yeniden açılışından sonra CHP bünyesinde komisyonlar ve kurullar şeklinde yeniden örgütlenen kadın kolları, anayasanın kadın ve gençlik kollarına ilişkin yasağı düzenleyen maddesinin değiştirilmesiyle birlikte, tekrar çalışmalarını yürütmeye devam etmiştir (Okuducu, 1998: 140-141).

Sevindi (1998: 161)’ye göre, Hanımlar Komisyonunu kurarak yasayı delen Refah Partisi, o dönemde fiilen kadın kollarını kurup çalıştırabilmiş tek parti olma özelliği göstermektedir. Refah Partili kadınlar örgütlendikleri dönem içerisinde bir milyon üç yüz elli bin üye sayısına ulaşmışlardır. Tabandaki kadınları eğitecek

kadınlar olan hatibeler sınav sonucu seçilerek bir buçuk yıllık, siyaset biliminden diksiyona kadar birçok konuyu kapsayan sıkı bir eğitim sürecine tabi tutulmuşlardır (Sevindi, 1998: 152).

Sevindi (1998: 150)’ye göre, “Türk siyaset tarihinin en politize kadın hareketi Refahlı kadınlardır”. Refahlı kadınlar, örgütlü oldukları zaman dilimi içerisinde feminist kadın hareketinin veya diğer partilerin başaramadığı mobilizasyonu gerçekleştirmişlerdir. Refahlı kadınlar, pasif İslamcı kadın anlayışını değiştirerek, kadın haklarına sahip çıkan, geleneksel erkek otoritesini sorgulayan ve kendi iradesiyle hareket edebilen kadın anlayışını getirmişlerdir.

Sözen’e göre ise, Refah Partili kadınların taşıyıcılığını yaptığı kadın hareketi, hizmet, mağduriyet ve dışlanmışlık olmak üzere üç ana unsurdan beslenmektedir. Bu hareketin alanı ise siyasal olmaktan çok sosyopsikolojiktir, zira siyasal katılım veya kendini temsil etme gibi kaygılardan çok güven unsuru üzerinde durmuşlardır. Bir diğer ifadeyle, bu hareketin temel odak noktasını siyasal alan değil, kentlerin yeni sahipleri olma güdüsü oluşturmaktadır (Sözen, 2010: 312).

Refah Partisi Kadın Kolları, kadınları ev dışında da birtakım sorumlulukları olduğunu ve kadınların toplumsal olanla da ilgilenmesi gerektiğini vurgulamışlardır. Kadınları ev sohbetleriyle eğiterek ezilen kadınlara kendilerini ifade edebilecekleri bir alan açmıştır (Sevindi, 1998: 151). Sürekli ev toplantıları yapan şehir şehir gezen Hanımlar Komisyonu hatibeleri, kadının erkeklerden izin almaksızın adım atamadığını ve zulüm gördüğünü gözlemlediklerini belirtmişlerdir (Sevindi, 1998: 157).

Hanımlar Komisyonu partiyle paralel bir örgüt gibi çalışsa da son karar mercii olarak dikkate alınmamıştır. Parti Merkez Yönetim Kuruluna üye çok sayıda kadın yönetici olsa da, partinin karar verici konumlarında erkekler bulunmaktaydılar. Refahlı kadınlar faaliyetleri için ihtiyaç duydukları parayı ise kendileri birtakım sosyal etkinlikler aracılığıyla kazanmışlardır, zira erkek yoğunluklu partinin ana kademe teşkilatından kendilerine bir kaynak ayrılmamıştır. Borç para istemek de

çözüm olmamıştır, çünkü teşkilat bu parayı en kısa zamanda geri istemiştir (Sevindi, 1998: 162-165).

Bir dönem CHP Kadın Kolları Başkanlığı ve CHP milletvekilliği yapmış olan Güldal Okuducu’ya göre kadın kolları, siyasal katılımı kolaylaştırmanın ve özendirmenin yanı sıra kadınların siyasete ilişkin bilgi ve deneyimlerini arttırmanın önemli bir yoludur. Ona göre kadın kolları aynı zamanda, siyaseti demokratikleştirici bir etkiye de sahiptir. Zira kadınların siyasete katılımı ve siyasetteki etkinliği kadınların kendine olan güveninin artmasında, güçlenmelerinde ve özgürleşmelerinde önemli bir rol oynamaktadır (Okuducu, 1998: 141). Kadınların parti ideolojisi ve politikalarını kavrayışları ve genel siyasi birikimleri onların parti içindeki etkinlikleri üzerinde belirleyicidir. Dolayısıyla, kadınların onları anlama, anlatma, kavrama, sentez yapma, tartışma gibi konularda yetkin kılacak bir eğitim sürecine tabi tutulmaları önem arz etmektedir (Okuducu, 1998: 148). Bu noktada ise siyasi partilerin kadın kollarına büyük görevler düşmektedir. Ancak uygulamada ne yazık ki, partilerin kadın kollarıyla ilgili genel yaklaşımı, “iş varsa çalış, seçim varsa kaybol” şeklinde özetlenebilecek bir hal almıştır (Sevindi, 1998: 168).

Sözen’in dönemin AKP Merkez Karar Yürütme Kurulu üyesi Sema Ramazanoğlu ile 2004 yılında yaptığı mülakatta, Ramazanoğlu, kurumsal yapılanma ve kurumsal görünürlük anlamında kendilerine rol model oluşturacak bir kadın kolları yapılanmasının mevcut olmadığını, kadın kalarak, kadın bakış açsısıyla siyaset üretmeye çalıştıklarını ifade etmiştir (Sözen, 2010: 316).

Bu çalışma kapsamında, kadın kollarının kadının kamusal alandaki görünürlüğüne etkisi ve katkısının ne olduğunu anlayabilmek açısından, öncelikle, ilk bölümde kamusal alan kavramı ve kavramın Türkiye’deki tarihselliği mercek altına alınmış, ikinci bölümde Türkiye kamusal alanındaki kadının temsilleri tarihsel izleri sürülerek irdelenmeye çalışılmış, teorik alt yapıyı oluşturan üçüncü ve son bölümde ise, demokrasi ve kamusal alan kavramları arasındaki ilişkiye binaen, kadının siyasal kamusal alana katılımı konusunda siyasi partilerin oynadığı rol ve siyasi partilerin kadın kolları teşkilatlarının oluşum süreci incelenmiştir.

Tüm bu bilgilerin ışığında ve rehberliğinde, siyasi parti kadın kolları teşkilatlarının kadının kamusal alandaki varlığının mahiyetini ne ölçüde etkilediği, değiştirdiği ve biçimlendirdiğinin incelenmesi amacıyla sahaya inilmiş, gerek anket çalışmasıyla, gerek kadın kolları üyeleriyle yapılan yüz yüze görüşmelerle çalışmanın temel soruları cevaplanmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda, dördüncü bölümde, yapılan alan araştırmasına ilişkin detaylar ve veri analizi sonuçlarına yer verilmiştir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE KADINLARIN KAMUSAL GÖRÜNÜRLÜĞÜ VE

ETKİNLİĞİ BAĞLAMINDA SİYASİ PARTİLERİN KADIN

KOLLARI: MECLİSTE TEMSİL EDİLEN SİYASİ PARTİLERİN

KADIN KOLLARI ÜZERİNE SOSYOLOJİK BİR ARAŞTIRMA