• Sonuç bulunamadı

1. Kamu Sektöründe İç Denetim

4.2. Genel Bütçe Kapsamındaki İdareler Üzerindeki Denetim Türleri

4.2.1. Siyasi Denetim

Kamu bürokrasileri üzerinde uygulanan en önemli denetim yollarından biri, siyasi organlarca yapılanıdır. Demokratik sistemlerde siyasi kurum ve kişiler, halkı temsil ederler. Kamu bürokrasisini kullandığı yetkiler, kendine ait değildir. Bu yetkiler onlara, demokratik rejimlerde anayasaya bağlı olarak temsili siyasi organlarca verilmiştir (Eryılmaz, 2013: 380). Burada otoritenin kaynağı, bürokrasi değil, demokrasidir. İdari amaçlar ve programlar yasalarla ve hükümet kararlarıyla belirlenir. Gerçek yetkinin sahibi temsili siyasi organlar olduğu için, söz konusu yetkinini nasıl kullanıldığını denetlemek, yetkiyi yeniden düzenlemek ya da geriye almak hakkı da bu organlardadır (Eryılmaz, 2002: 173).

Her ülkede yasama organı, bütçe müzakereleri, araştırma, soruşturma, genel görüşme ve soru celselerinde, yasa önerilerinin görüşülmesi esnasında ve seçmen hizmeti yürütürken, kamu yönetimini de denetler. Parlamento, kamu yönetimini hükümet vasıtasıyla denetlemeye çalışır (Eryılmaz, 2013: 380).

DENETİM TÜRLERİ SİYASİ DENETİM YARGISAL DENETİM İDARİ DENETİM HİYERARŞİK DENETİM İÇ DENETİM DIŞ DENETİM OMBUDSMAN DENETİMİ BASKI GRUPLARI VE KAMUOYU DENETİMİ

Yasama organının parlamenter rejimlerde bürokrasi üzerindeki denetimi, bakanların sorumluluğu düşüncesine dayanır. Parlamenter rejimlerde her bakan, kendi bakanlığındaki işlerden dolayı parlamentoya karşı siyasi sorumluluk taşımaktadır. Bakanlar, siyasi geleceklerini bürokratların-memurların hatalarından dolayı tehlikeye atmamak için, onların eylem ve işlemleri konusunda dikkatli olmak ihtiyacındadır ve parlamentoda bakanlığı ile ilgili sorulara cevap vermek zorundadır (Eryılmaz, 2002: 174-175). Yasama organı bilgi edinme ve denetim araçları soru, meclis araştırması, genel görüşme, meclis soruşturması ve gensorudur.

Siyasi denetim yollarıyla genel bütçe kapsamındaki idarelerin faaliyetleri denetlenebilir. Örneğin bir bakanlığın yapmış olduğu faaliyetler sonrasında meclis de bu faaliyetler ile alakalı bilgi alabilir. Bu bilgiler yardımıyla da gerekirse meclis soruşturma komisyonu ya da gensoru verilerek bu idareler denetlenebilmektedir. Aynı zamanda Sayıştay’ın, genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin hesap verme sorumluluğu çerçevesinde, yönetimin malî faaliyet, karar ve işlemlerinin; kanunlara, kurumsal amaç, hedef ve planlara uygunluk yönünden incelemesi ve sonuçlarını Türkiye Büyük Millet Meclisine raporlaması siyasi denetim yollarını harekete geçirici bir yol olarak karşımıza çıkmaktadır.

4.2.1.1. Soru

Soru, “Bakanlar Kurulu adına, sözlü veya yazılı olarak cevaplandırılmak üzere

Başbakan veya bakanlardan bilgi istemedir”(An. m.98/2). Türkiye Büyük Millet

Meclisi İçtüzüğü soruyu söyle tanımlamaktadır: “Soru; kısa gerekçesiz ve kısa görüş ileri sürmeksizin kişilik ve özel yaşama ilişkin konuları içermeyen bir önerge ile Hükümet adına sözlü veya yazılı olarak cevaplandırılmak üzere, Başbakan veya bir bakandan açık ve belli konular hakkında bilgi istemekten ibarettir (m.96)”. Soru etkinliği sınırlı bir denetim yoludur. Çünkü bunda ancak ilgili bakan ve soru sahibi milletvekili konuşabilmekte diğer meclis üyeleri tartışmalara katılamamaktadır. Sorunun cevaplandırılmasından sonra Meclisin herhangi bir oylamada bulunması söz konusu değildir (Özbudun, 2005: 298). Soru kurumu bilgi isteme amacına yönelik olup, aslında Meclis denetimini hazırlayıcı bir nitelik taşımaktadır. Daha başka bir anlatım ile soru, gensoru kurumuna yol açabilecek bir yoldur (Gören, 1997: 174).

4.2.1.2. Meclis Araştırması

Meclis araştırması, “Meclis araştırması, belli bir konuda bilgi edinebilmek için

yapılan incelemeden ibarettir”(An. m.98/3). Yasama meclisleri anayasal görevlerini

yerine getirebilmek için, ilkin ilgili konuda bilgi edinme ihtiyacını duyabilir ve bu bilgiyi başka bir kaynakta elde edecek yerde, bizzat toplanmayı tercih edebilir. Bu itibarla, Meclis araştırmasında bulunma hakkının, Anayasada açık bir hüküm olsun veya olmasın, her parlamentonun doğal hakkı olduğu kabul edilmektedir. Karar verme yetkisi, bu karar için gerekli olan bilgilerin toplanması yetkisini de içerir (Özbudun, 2005: 300).

4.2.1.3. Genel Görüşme

Genel görüşme, “ toplumu ve Devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir

konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesidir”(An.

m.98/4 İT. m.101). Hükümet veya siyasi parti grupları tarafından istenebilen ve TBMM Genel Kurulunun kararı üzerine açılabilen genel görüşme de yürütmenin denetlenmesi yollarından biridir. Ancak, toplumu ve devlet faaliyetlerini ilgilendiren bir konuya ilişkin olması nedeniyle genel görüşmenin etkisi sınırlı kalır ve yeterince yararlı olamaz. Genellikle muhalefetin isteği üzerine açılan genel görüşme hükümetin karşı durmasına rağmen Genel Kurulda kabul edilirse, hükümet için prestij kaybına neden olur (Atay, 1999: 74). Genel görüşme niteliği amacı bakımından soru kurumunun daha kapsamlı türüdür. Soruda ancak soruyu soran ile ilgili bakan karşılıklı olarak ve süreye bağlı olarak konuşabildikleri halde genel görüşmede böyle bir sınırlama yoktur. Ancak doğurdukları sonuç bakımından her iki kurum arasında bir fark bulunmamaktadır.

Genel görüşmenin özelliği belli bir konuda çok yanlı bir tartışma niteliği taşıması ve bütün meclis üyelerinin katılabilmesine olanak sağlamasıdır. Genel Görüşme sonucunda tartışma ile yetinilir, herhangi bir karar alınamaz (Karanfiloğlu, 2000: 64).

4.2.1.4. Meclis Soruşturması

Meclis soruşturması, Başbakan veya bakanların görevleriyle ilgili cezai sorumluluklarının araştırılmasını sağlayan bir denetim aracı (Gören, 1997: 177) olan Meclis soruşturması Anayasada düzenlenmiştir. Başbakan veya bakanlar hakkında, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az onda birinin vereceği önerge ile soruşturma açılması istenebilir. Bu durumda meclis tarafından komisyon soruşturma komisyonu kurulur. Meclis Genel Kurulu, ilgili bakanı Yüce Divana sevk edip etmeme hususunda, soruşturma komisyonun raporu ve tavsiyesi ile bağlı değildir. Bu konuda nihai karar, Genel Kurulundur (Özbudun, 2005: 301). Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı ile Yüce Divana verilen bakan bakanlıktan düşer. Başbakanın Yüce Divana sevki halinde hükümet istifa etmiş sayılır (An. m.113/3).Yasama organları bilgi etme olanağını soru yöntemi ile sağlarken, derinlemesine araştırmayı meclis araştırması aracılıyla sağlamaktadır. Ancak bazen öyle durumlar olmaktadır ki derinlemesine bilgi elde etmek bile yetmemektedir. Yasama organı böyle durumda sorumluları cezalandırma yolunu tercih etmektedir (Özer, 2000: 44).Kısaca Meclis soruşturması, başbakan veya bakanların görevleriyle ilgili cezai sorumluluklarını araştırmaya yönelik bir denetim türüdür (Eryılmaz, 2002: 180).

4.2.1.4. Gensoru

Gensoru, yasamanın yürütmeyi siyasal alanda etkili bir biçimde denetleme araçlarından biri, belki de en etkilisi, gensoru yoluna başvurmasıdır (Atay, 1999: 71). Gensoru, hükümetin ya da bir bakanın siyasal sorumluluğu yani onun görevden uzaklaşması sonucunu doğurur (Gören, 1997: 178). Gensoru önergesinin konusu ve amacı, belirli bir bakanın veya Bakanlar Kurulunun siyasi sorumluğunun gündeme getirilerek düşürülmesini sağlamaktır (Atay, 1999: 72). Bu özelliği onun diğer parlamenter denetim araçlarından temel noktalardan ayrılmasına neden olur. Genel görüşme, soru, meclis araştırması siyasal sorumluluğa yol açmamakta yani hükümetin ya da ilgili bakanın istifası sonucunu doğurmamaktadır. Meclis soruşturması sonucunda Yüce Divana sevk edilen bir bakan da bakanlıktan düşmektedir ama bu yol sadece cezai sorumluluğu gerektiren işlerde kullanabilmektedir (Gören, 1997: 178-179).

4.2.2. İdari Denetim

Bir kamu kuruluşu, kendi kendini denetleyebileceği gibi, kendi dışındaki başka bir kuruluş tarafından da denetlenebilir. İdari denetim, kamu kurumunun kendi içinde yürütülen denetime hiyerarşik denetim, kamu kurumun kendi içinde bağımsız iç denetçiler tarafından yapılan denetime iç denetim ve kurum dışarıdan başka bir kurum tarafından yapılan denetime dış denetim olmak üzere üçe ayılmaktadır.

4.2.2.1. Hiyerarşik Denetim

Kamu yönetiminde görev alanların aşağıdan yukarıya doğru sıralı bir biçimde ast üst ilişkisiyle birbirlerine bağlanmasına, hiyerarşi adı verilmektedir (İba, 2008: 237). Böylece idari teşkilatın en üst kademesinde bulunan yönetici tüm örgütü yönlendirebilmek, yönetebilmek imkânına sahip olmaktadır (T. Yıldırım: 1999: 13). Üstler, başka bir deyişle amirler kamu hizmetlerini sevk ve idare ederler. Üstlerin bulundukları makamlar, görev yaptıkları kamu tüzel kişiliklerini temsil yetkisine sahip olan, o tüzel kişiyi, yaptıkları işlem ve muamelelerle hak ve yükümlülük altına sokabilen ve emretme yetkisi olan amir makamlarıdır. Astlar, diğer bir deyimle memurlar ise mevzuat çerçevesinde amirlerinden aldıkları emirlere göre kamu hizmetlerini fiilen yürüten personeldir (Tortop vd. 2010: 126). Böylece örgütlenme şeması içinde yer alan birimlerden alttakiler üsteki birimlerin emir, talimat, tavsiye, telkin, yönlendirme ve iç düzene ilişkin alınan karar ve önlemlere bağımlı kılınırlar. Bu anlamda üst birimlerde yer alan makam ve kamu görevlileri ile memurlar, altta yer alan hiyerarşik üstleri, amirleri konumuna ulaşır ve bunların üzerinde hiyerarşik kudreti denilen kamusal yetkiler kullanırlar (E. Ethem Atay, 2009: 161). Hiyerarşik yapı içerisinde yer alan sıralı üstlerin astlarını denetlemesine hiyerarşik denetim adı verilmektedir (Eryılmaz, 2013: 388). Hiyerarşik denetim uygulamada re’sen yapılan

hiyerarşik denetim ve başvurma üzerine yapılan hiyerarşik denetim olarak karşımıza

çıkmaktadır. Re’sen yapılan hiyerarşik denetim, hiyerarşik amirin hiçbir istek olmaksızın kendiliğinden yaptığı denetimdir (Tortop vd., 2010: 127).

Üstlerin astları üzerinde, atama, sicil verme, yükseltme, disiplin cezası uygulama ve hizmet yerini değiştirme gibi hiyerarşik yetkileri bulunmaktadır. Hiyerarşik denetim üstlere iç düzene ilişkin karar ve tedbirler almak, asta emir ve

direktif vermek suretiyle mevzuatın ne yönde uygulanacağını bildirmek, astın yaptığı işlem ve eylemleri kontrol etmek, gerektiğinde cezalandırma ve ödüllendirme yetkisini da tanımaktır (T. Yıldırım, 1999: 14).

4.2.2.2. İç Denetim

Kamu kurum ve kuruluşların, kurum içerisinde ancak görevinde bağımsız ve tarafsız iç denetçiler tarafından denetlenmesidir. Türkiye’de iç denetim önceleri özel sektörde uygulanmıştır. Kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması sürecinde, yeni kamu yönetimi ve yönetişimin etkisiyle özel sektör uygulamaların kamu sektöründe uygulanmaya başlanması ile birlikte kamu kurum ve kuruluşlarında iç denetimin uygulanması tartışılmaya başlanmıştır. İç denetim, Türkiye’de kamu mali sistemini düzenleyen 2006 tarihli 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile kamu idarelerinde uygulanmaya başlamıştır. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu iç denetimi 63.maddesinde söyle tanımlamıştır: “İç denetim, kamu

idaresinin çalışmalarına değer katmak ve geliştirmek için kaynakların ekonomiklik, etkililik ve verimlilik esaslarına göre yönetilip yönetilmediğini değerlendirmek ve rehberlik yapmak amacıyla yapılan bağımsız, nesnel güvence sağlama ve danışmanlık faaliyetidir.”

4.2.2.3. Dış Denetim

İdarelerin kaynaklarını ve mali yapısını kendisine bağlı iç denetçiler tarafından yapılan denetim iç denetim iken, kendi dışında bağımsız bir denetim kuruluşu tarafından da parlamento adına yapılan denetim ise dış denetimdir (Önen ve Özmen, 2011: 93). Kamu kurumlarının yasalara uygun, verimli, etkin ve tutumlu bir şekilde faaliyet gösterip göstermediğini anlamanın, bunların şeffaflık ve hesap verme sorumluluk ilkelerine uygun hareket etmelerini sağlamanın yolu dış denetimdir (Saraç, 2005: 151). 5018 sayılı Kanunda dış denetimin Sayıştay tarafından yapılacağı belirtilmiştir. Sayıştay tarafından yapılacak olan dış denetim, hangi kamu idarelerini kapsayacağı ve alanını Sayıştay Kanunu’nda düzenlenmiştir (6085 Sayıştay Kanunu, m.4):

o Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarını, mahallî idareleri, sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak % 50’den fazla olan özel kanunlar ile kurulmuş anonim ortaklıkları (% 50’den az olması halinde ortaklık hakları yönüyle), diğer kamu idarelerini (kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları hariç), o (a) bendinde sayılan idarelere bağlı veya bu idarelerin kurdukları veya

doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak ortak oldukları her çeşit idare, kuruluş, müessese, birlik, işletme ve şirketleri (kamu payının yarıdan az olması halinde ortaklık hakları yönüyle),

o Kamu idareleri tarafından yapılan her türlü iç ve dış borçlanma, borç verilmesi, borç geri ödemeleri, yurt dışından alınan hibelerin kullanımı, hibe verilmesi, Hazine garantileri, Hazine alacakları, nakit yönetimi ve bunlarla ilgili diğer hususları; tüm kaynak aktarımları ve kullanımları ile Avrupa Birliği fonları dahil yurt içi ve yurt dışından sağlanan diğer kaynakların ve fonların kullanımını,

o Kamu idareleri bütçelerinde yer alıp almadığına bakılmaksızın özel hesaplar dahil tüm kamu hesapları, fonları, kaynakları ve faaliyetlerini, denetler. Sayıştay tarafından yapılacak harcama sonrası dış denetimin amacı, genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin hesap verme sorumluluğu çerçevesinde, yönetimin malî faaliyet, karar ve işlemlerinin; kanunlara, kurumsal amaç, hedef ve planlara uygunluk yönünden incelenmesi ve sonuçlarının Türkiye Büyük Millet Meclisine raporlanmasıdır. Dış denetim, genel kabul görmüş uluslararası denetim standartları dikkate alınarak; a) Kamu idaresi hesapları ve bunlara ilişkin belgeler esas alınarak, malî tabloların güvenilirliği ve doğruluğuna ilişkin malî denetimi ile kamu idarelerinin gelir, gider ve mallarına ilişkin malî işlemlerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup olmadığının tespiti, b) Kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi, faaliyet sonuçlarının ölçülmesi ve performans bakımından değerlendirilmesi suretiyle gerçekleştirilir. Dış denetim sırasında, kamu idarelerinin iç denetçileri tarafından düzenlenen raporlar, talep edilmesi halinde Sayıştay denetçilerinin bilgisine sunulur. Denetimler sonucunda düzenlenen raporlar, idareler itibarıyla konsolide edilir ve bir

örneği ilgili kamu idaresine verilerek üst yönetici tarafından cevaplandırılır. Sayıştay, denetim raporları ve bunlara verilen cevapları dikkate alarak düzenleyeceği dış denetim genel değerlendirme raporunu Türkiye Büyük Millet Meclisine sunar. Sayıştay tarafından hesapların hükme bağlanması; genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin gelir, gider ve mal hesapları ile bu hesaplarla ilgili işlemlerinin yasal düzenlemelere uygun olup olmadığına karar verilmesidir. Dış denetim ve hesapların hükme bağlanmasına ilişkin diğer hususlar ilgili kanununda düzenlenir (KMYKK: madde 68).

Sayıştay’ın denetlenmesi, her yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı tarafından görevlendirilen ve gerekli mesleki niteliklere sahip denetim elemanlarından oluşan bir komisyon tarafından, hesaplar ve bunlara ilişkin belgeler esas alınarak yapılır (KMYKK: madde 69). Gerek 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu gerekse 6085 sayılı Sayıştay Kanunu Sayıştay’ın yapacağı dış denetimi düzenlemiştir. Sayıştay’a düşen görev ise, dış denetim kapsamına alınan kamu idarelerinde hesap, işlem, karar ve faaliyetlerinin tam olarak zamanında ve usulüne göre denetlemektir (Söyler, 2012: 88).

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa göre dış denetim her ne kadar Sayıştay tarafından yapılacağı belirtilmiş olsa da kamu kurum ve kuruluşlarında dış denetim yapan bazı kuruluşlarda vardır. Devlet Denetleme Kurulu, Yüksek Denetleme Kurulu3 gibi kurullar, kamu kurum ve kuruluşlarında dış denetim faaliyeti yürütmektedirler.

Kamu kurum ve kuruluşlarında iç ve dış denetimler birbirlerini tamamlayan süreçler olup, etkin bir iç denetim dış denetim için de en önemli güvenceyi oluşturmaktadır. Gerekli niteliklere sahip bir iç denetimin varlığı, dış denetimi kolaylaştırabileceği gibi, dış denetim bazen de iç denetim ve iç kontrol sistemlerinin

3

TBMM tarafından 2010 yılında kabul edilen 6085 sayılı Sayıştay Kanunu ile birlikte Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun personeli, araç, gereç ve her türlü taşınır ve taşınmaz malları ve bütçesi Sayıştay’a devredilmiştir.

etkinliğini ve güvenirliliğinin esas alan bir incelemeyi yeterli görebilir4(Köse, 2007: 47).

4.2.3. Ombudsman Denetimi

Köken itibariyle İsveç’e dayanan ombudsman, yıllarca bu ülkede varlığını sürdürürken, 20.yüzyılın ortalarında birden bire güncelleşti. Bu güncelleşmede, bürokrasideki yozlaşmaların, demokrasideki gelişmenin ve insan haklarına verilen değerin artmasının önemli bir rolü oldu. 1950 yılına kadar, yalnızca iki ülkede (İsveç ve Finlandiya) ombudsman kurumu bulunmaktaydı. Ancak, bu tarihten sonra, otuzdan fazla ülkede yaklaşık 100’ü aşkın ombudsman bürosu oluşturuldu. Günümüzde, hemen hemen bütün Avrupa ülkelerinde ombudsman bulunmaktadır (Eryılmaz, 2002: 195).

Kamu yönetiminin denetlenmesi ve kişilerin idare karşısında korunmasını amaçlayan metotlardan biri de ombudsman kurumudur. Kamu denetçisi ya da hakemi diyebileceğimiz ombudsman, ayrı bir başlık altında incelendiği gibi, siyasi denetim yöntemleriyle birlikte de ele alınmaktadır. Çünkü bu denetim metodu, yürütme araçları bakımından yasama organına dayanmakta ve ona bağlı olarak işlev yürütmektedir (Eryılmaz, 2013: 389). Ombudsman idari veya yargısal bir kararı değiştiremez, Ne bir üst yönetici, ne de bir üst yargıç değildir. Ombudsman, genellikle bir vatandaşın yönetimin bir işlemi hakkında şikayeti üzerine harekete geçer. Şikayetler basit bir mektup veya sözlü olarak yapılabilir. Ombudsman bizzat kendisi de gazetelerden öğrendiği haberler veya denetleme sırasında, turnelerde öğrendiği bilgiler üzerine kendiliğinden harekete geçebilir (Tortop vd., 2010: 135). Böylece ombudsman, devlet ile halk arasında köprü görevi görmektedir (Kuluçlu, 2006: 8).

Ombudsman görevini yapabilmek için bütün dokümanları, hatta gizli olanları bile görebilir. Yargıç ve yöneticilerin karar verdikleri müzakerelere katılabilirler.

4

Dış denetim yapılırken dış denetçiler, kamu kurum ve kuruluşunu denetlerken iç denetçilerin hazırlamış olduğu iç denetim raporundan faydalanabilmektedir.

Memurlardan gereken bilgi ve dosyaları alabilirler. Bir işin soruşturulmasında memurların yardımını isteyebilirler (Tortop vd., 2010: 135).

Ombudsman, çalışmalarıyla ilgili raporunu yasama organına sunar; kimi kez özel bir komite, kimi kez de bütün bir parlamento, ombudsman raporuyla ilgilenir. Ombudsman, genellikle kamu yönetimine karşı halkın şikayetlerini inceler; yönetimin aksayan, işlemeyen ve kusurlu yanlarını ortaya çıkarır; vardığı sonuçları parlamentoya ve kamuoyunun bilgisine sunar (Eryılmaz, 2013: 389-390). Kamu denetçiliği kurumunda önemli olan nokta, her ülkenin kamu denetçisini kendi sosyal ve politik yapısına, hukuksal sistemine, kültürel ve demografik özelliklerine göre uyarlamasıdır. Kamu denetçiliği sistemi, bir başka ülkeden kopya edilmemeli fakat ülke koşullarına uygun bir şekilde tasarlanmalıdır.

4.2.3. Yargı Denetimi

Kamu yönetimi üzerindeki bir başka kurumsal denetim aracı yargıdır. İdare işlem ve eylemlerinde kamu yararının gerçekleştirilmesi için üstünlük ve ayrıcalıklarla donatılmıştır. İdarenin sahip olduğu bu üstünlük ve ayrıcalıklar “kamu kudreti” adını alır ve söz konusu kavram devletin unsurlarından “egemenliğin”, İdare Hukukuna yansımasını ifade eder. İdarenin sahip olduğu kamu kudretini kanunsuz ve keyfi olarak kullanılması; yani hukuka aykırı davranması halinde, yargı denetimi yoluyla hukuka uygun davranmaya zorlanır. Yargı denetimi, hukuk devletinin bir gereği olarak yönetimin her türlü eylem ve işlemlerine karşın benimsenmiş bir denetimdir (Ekici ve Toker, 2005: 21).

Yargı denetimin asıl amacı, yönetim karşısında yönetilenler ile memurların korunmak istenmesidir. Bu nedenle yönetimin eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu Anayasa ile güvence altına alınmıştır. “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı

yargı yolu açıktır(An. m.125)”.

Bütün siyasi sistemler, hukuk devletinin bir gereği olarak, idarenin eylem ve işlemlerine karşı yargı denetimini kabul etmişlerdir. Yargı denetimin temel amacı, yönetilenleri idare karşısında korumaktır. Yönetimin, yargı tarafından denetimi,

hukuk devleti düşüncesinin yerleşmesine, kişi hak ve hürriyetlerinin gelişmesine paralel olarak ortaya çıkmıştır (Eryılmaz, 2013: 396).

Yargı denetiminde uygulanan sistemler, ülkeler bakımından farklılık göstermektedir. Bazı ülkeler “idari yargı” sistemini kabul ederlerken, diğer bazıları da, “yargı birliği” ilkesini benimsemiştir (Eryılmaz, 2013: 396). Birincisinde özel idare mahkemeleri vardır. Bu sistem, yönetim birçok incelik ve özellikleri olduğu ve ancak bu incelik ve özelliklerin, bu alanda uzmanlaşmış idari yargı organlarınca değerlendirilebileceği görüşüne dayanmaktadır. İkinci yöntemde ise, yönetimin vatandaşlar gibi normal hukuk kurallarına tabi olması ve uyuşmazlıkların normal mahkemelerde çözümlenmesi öngörülmektedir. Bu ülkelerde yargı birliği uygulandığı için idare için ayrı bir yargı organı oluşturulmamıştır (Gökçe vd., 2002: 180).