• Sonuç bulunamadı

2.3. Değişen Medya Düzeninde Medya Siyaset İlişkisi

2.3.1. Siyasetin Medyatikleşmesi

Modern çağda, kitle iletişim araçları ve medya bireyin gündelik yaşamının her aşamasında bir rehber olarak görev yapmakta ve onun hayatında yapacağı tercihlere doğrudan etki edebilmektedir. Gelişen enformasyon teknolojileri sayesinde, siyaset alanı meclisler gibi sınırlı alanlara hapsolmaktan kurtulmuş ve toplum genelinde işleyen bir mekanizmaya dönüşmüştür. Medya aracılığıyla sürdürülen enformasyon ve iletişim, siyasetin alanını genişletmiş ve siyasetçilerin bu alanı tek başlarına denetlemelerini de engellemiştir (Encabo, 1997: 283). Bireyin siyasal tercihleri de bu süreçten etkilenmekte ve insanlar siyaset mekanizmasının eylemlerinden medya aracılığıyla haberdar olurken, medya üzerinden de siyasal süreçlere katılımını gerçekleştirebilmektedirler. Siyasetçi için ise öncelikli olan, siyasal mesajlarının iletimi için her tür aracın kullanımı önemlidir ve medya böylelikle siyasal mesajların iletiminde kullanılmaya başlanmıştır. Aslında bu durum medya ve siyaset aktörlerinin karşılıklı isteklerinin bir sonucudur. Siyasetçilerin mesaj iletmek, medya çalışanları ve sahiplerinin ise haber üretmek istekleri çakışmıştır (Bostancı, 1995: 83). Bu bağlamda siyaset ve medya arasında yapısal bir bağımlılık ilişkisi ortaya çıkmakta, siyaset medyanın kullandığı formatlara uyarlanarak yapılmaktadır.

Debord (1996: 129) medyatik bir statüye sahip olmanın, insanın gerçekte yapmaya muktedir olduğu herhangi bir şeyin değerinden çok daha önemli olduğu ve bu statünün kolayca aktarılabilir olduğu bir ortam sağladığını dile getirmektedir. Bir miting ortamında siyasetçinin topluma iletmek istediği mesaj ile medya aracılığıyla ilettiği mesajın etkisinin aynı olmadığı kabul edilmiştir. Siyasetçi medyayı kullanarak aynı anda milyonlarca insana mesajını ulaştırırken, mesajın gün içerisinde yapılan tekrarlarıyla da pekiştirilmesi, siyasal mesaj vermek isteyen aktörler için yok sayılamayan önemli bir güçtür. Bu nedenle siyasetçi için medyatik olmak ve medya

üzerinden kitlelere ulaşmak, politik başarı için vazgeçilmez bir yöntem olarak kabul edilmektedir.

Siyasetçinin medyatik olma çabası, doğal olarak onun siyaset anlayışında da medyatikleşmeye neden olmaktadır. Medya siyasetçiye seçmen kitlesine ve topluma ulaşmakta belirli kolaylıklar sağlarken, siyasetçiden de medyanın doğası, gereklilikleri ve beklentileri doğrultusunda bir siyaset anlayışını yansıtmasını da istemektedir. Bu da siyasetin medyatik bir boyut kazanması ve yapısal bir dönüşüme uğramasına sebep olmaktadır. Medya formatlarına dönüştürülen siyaset anlayışına örnek olarak Iyengar (1997: 234) kamunun imgelem gücü olarak siyasal gündemin etkili bir biçimde televizyon tarafından belirlendiğini dile getirmektedir. Siyasal gündemi belirlerken, televizyon anlatısına uygun olan siyasal konuları ekrana getirirken, daha “ciddi” olarak kabul edilen siyasal eylemler ekrana taşınmamaktadır. Siyasetçilerin hayatlarından dramatize edilmiş görüntüler, bir siyasetçinin ya da parlamenterin aşk hayatı, çapkınlıkları, ya da yaptığı bir gaf medya gündeminde geniş yer bulmaktadır. Politikacı da bu gerçeği görerek, televizyon ve diğer medyaların yapılarına uygun bir siyasal söylem geliştirerek, siyasal duruşunu bu söyleme göre belirlemektedir.

Bu medyatik politika çağında güç ve medyatik olma büyük ölçüde, politik aktörlerce gözlenmesi ve muhafaza edilmesi gerekli iletişim yapılarıdır. Artık politik gerçeklik, haber ve eğlence medyası vasıtasıyla ikinci elden edinilen sembol ve imajlara dönüştürülmüştür (Bennett, 2000. 27). Politik gerçekliğin ne olacağına medya karar verirken, siyasetçi ve siyaset anlayışı da medyaya bağımlı olan bir sürece girmek zorunda kalmıştır. Siyasetin temel düsturları da bu dönüşümden etkilenerek, magazin ve medyatik bir boyuta taşınmıştır. Siyaset mekanizması ciddi siyasal kararlar alırken bile, medyatik siyasetçiler bu kararların içerisine dramatize edici unsurları dâhil ederek aktarmayı tercih etmektedirler. Bu bağlamda siyaset yönetme sanatı olarak tanımlanan özünden alınarak, ilgi çekme, beğenilme, ilginç olma gibi temeller üzerine yeniden yerleştirilmektedir.

Siyasetin içerisine bu denli dramatize edici unsurları ekleyen siyasetçiler, seçmen karşısında da aynı öğeleri kullanarak seçim süreçlerinde etki alanlarını genişletmek istemektedir. Özelikle TV’de yapılan tartışma programlarında medyanın doğasına uygun eylemleri gerçekleştirmek için çaba harcarlar. Bu programların canlı yayınlanması gerçeğinin farkında olarak, yoğun tartışmalara girip, televizyonun doğasına uygun davranış kalıplarını sergilemekte tereddüt etmemektedirler.

Bostancı’ya (1995: 83-84) göre siyasette medyanın kullanımı siyasetçi için iki yeni gelişme yaratmıştır. Bunlardan birincisi geleneksel siyasette var olan siyasetçi ve seçmen ilişkisinin doğrudan olması, medyanın siyasette kullanılmaya başlamasıyla ortadan kalkmıştır. Medya siyasetçi ve seçmen arasındaki ilişkiyi değiştirmiştir. Kameranın kırmızı noktasına bakarak görmediği insanların gözlerinin içine konuştuğunu düşünen siyasetçi, artık doğrudan tanıyamadığı bu yeni tip insana ulaşabilmek için meslekten profesyonellerin yardımına ihtiyaç duymuştur. Bu profesyonellerin belirlediği davranış kalıplarını uygulayan siyasetçi siyasetin perde önünde yer alırken, profesyoneller siyasal sürecin perde arkası kurmayları haline gelmişlerdir. İkinci yeni gelişme ise siyaset medyanın içerisine çekilerek, siyasal talepten daha fazlası medya tarafından “siyaset” başlığı altında aktarılmaya başlanmıştır. Siyaseti medya içeriğine dönüştüren bu anlayış ile toplumsal yapılanmadaki siyaset anlayışı da değişime uğramıştır. Türkiye örneğinde değerlendirme yapılacak olursa özellikle 1980 sonrası medyada yaşanan magazinleşme sorunsalı, siyaseti de magazinel bir bakış açısıyla ele almayı beraberinde getirmiştir. Bu yaklaşım toplumsal yapıda var olan siyaset anlayışında önemli dönüşümlerin başlangıcı olarak kabul edilebilir. Özellikle 1980 sonrası siyaset arenasında daha önceden var olan katı siyasal sınırlar önemini yitirmiş ve daha esnek bir siyaset söylemi kabul edilmiştir.

İKİNCİ BÖLÜM

HABERİN SÖYLEMİNDEKİ SİYASAL ETKİ

İkinci bölümde medya ve siyaset mekanizması arasında var olan ilişkiler ağı haber kavramı ve haberde oluşturulmak istenen politik söylemler üzerinden ele alınarak açıklanmaya çalışılacaktır. Eleştirel yaklaşımların habere ve medya-siyaset ilişkisine yönelik yapmış oldukları tanımlamalar temel referanslar olarak kabul edilecektir. Bölüm genelinde haber kavramı, kavrama yönelik farklı yaklaşımlar ve haberde oluşturulmak istenen ideoloji ve siyasal söylemler tartışılırken, haberin siyasal söylemlerin oluşturulmasında ya da desteklenmesinde ne derece etkili bir metin olduğu da ortaya konmaya çalışılacaktır.

Benzer Belgeler