• Sonuç bulunamadı

1. HABERDE MEDYA VE SİYASET İLİŞKİSİ

1.1. Haberde Siyasal Seçkinlerin Önemi

Temel amacı toplumsal yapıda meşruiyet inşa ederek işleyiş gerçekleştirmek olan modern siyasal mekanizmalar için haber örgütlenmeleri ve haberin kendisi bu meşruiyetin sağlanmasında etkin bir güç olarak kabul edilmiştir. Güçlenen iletişim alt yapılarının kullanılmaya başlanmasıyla birlikte, habere verilen bu önemin derecesi artmış ve artık siyasal mekanizmaların yaptıkları yüzlerce açıklama haberleştirilmektedir. Bu bağlamda siyaset kurumu artık meşruiyetinin temellerini medyada inşa etme gerektiğini kabul ederek, medya içeriğine doğrudan ve dolaylı yollarla müdahale etmeyi gerekli görmeye başlamıştır. Medyaya eleştirel yaklaşımın

öncülerinden olan Edward S. Herman ve Noam Chomsky (1999: 21)’e göre, medya çağımızda devlet iktidarının ve seçkinlerin ihtiyaçlarını karşılayan bir propaganda aracı

olarak işlev görmektedir. Aynı pencereden bakılarak siyasetçi ve gazeteci arasındaki

ilişki düşünüldüğünde, siyasetçi ve gazeteciyi iki farklı karakter ya da karşılıklı ilişkiler ağında iki farklı güç odağı olarak ele almak gerçekçi olmayacaktır.

Siyasal seçkinler toplumsal yaşamda karar alma süreçlerinde önemli mekanizmaların işleyişini sağlayan kişiler olarak tanımlanmaktadır. Bu kişilerin eylem alanları sadece siyasal mekanizmalar kapsamında kalmamakta, toplumsal hayata etki eden bir sürü farklı süreci de bünyesine dâhil etmektedir. Medya da bu etki alanı içerisine giren mekanizmalardan bir tanesidir. Siyasal seçkinler için medya kendi durum

tanımlamaları ve söylemlerini, toplumsal yapıda dolaşıma sokabilme ve bu söylemlere karşı rıza üretebilme mekanizması olarak görülmektedir. Fakat bu süreçte medya doğrudan siyasal seçkinlerin etkisi altına alabildikleri bir mekanizma olarak kabul edilmemelidir. Bu yüzden medyadaki “sembolik seçkinleri” “fast thinker” olarak tanımlayan Bourdieu, bunların özgür ve özgün olamadıklarını, söyleyeceklerinin daha ağızlarından çıkmadan çerçevesinin çizildiğini, ne kadar, ne hakkında, hangi sınırlar içinde konuşacaklarının belirlendiğini, bu beklentilere uygun olarak kendilerinin çağrılı konuşmacılar olduğunu belirtmiştir (Bourdieu, 2000: 34). Bir anlamda siyasal seçkinler medya içeriğinde önemli bir yere sahip olmuşken, medyanın belirlediği kalıplar çerçevesinde bu medyatik alanı kullanabilmektedirler. Bütün bu etkileşim ve gelişme süreçlerinden sonra özellikle yirminci yüzyılın başlarından itibaren siyasetçiler ve siyasal örgütlenmeler için medya, kitlelere ulaşmak adına kullanılan en verimli araç olmuştur. Bu gelişmeler doğal olarak haber medyasını da etkilemiş ve haber medyası, gazeteci ve siyaset kurumu arasında içeriğin belirlenmesine yönelik karşılıklılık esasına dayanan yeni bir ilişkiler ağının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Siyasetçilerin bakış açısından düşünüldüğünde, demokratik bir toplumda güç ve etki oluşturabilmek için, bilginin kontrol ve stratejik kullanımı kaçınılmaz uygulanması gereken bir yöntemdir. Siyasetçi bu yöntemi kullanarak kendi siyasal reklamını yapmak yanında, medya içeriğini de müdahale ederek siyasal kariyerini güvence altına alabilmektedir. Bennett’e (2000: 17) göre bilgi kontrolü güç birikiminde esas olduğu müddetçe ve bilgi kontrolü bilgisiz halkın korkuları yüzünden meşrulaştırıldığı sürece politik aktörler, politik yaşamlarıyla ilgili gerçek haberler iletmeye mecbur kalmayacaktır.

Haberin toplumsal yapıda bu denli güç bir etki kazanması ile birlikte siyasal örgütlenmeler için haber olmak ya da haber olacak olanı belirleyebilmek bir zorunluluk haline gelmiştir. Benzer gelişmeler haber örgütlenmeleri için zorunluluk olmuş ve haberci siyaset mekanizmasına eklemlenmiş bir karaktere dönüşmüştür. Profesyonel meslek kodlarını benimseyen haber örgütlenmeleri ve gazeteciler için siyasetçiler ve toplumsal yapıdaki siyasal seçkinler haber kaynağı olarak kabul edilmişler ve haber olarak sık sık medya içeriğinde bu kişilere yer verilmeye başlanmıştır. Haber üzerine yapılan çalışmalarda da bu boyut ele alınmış ve farklı değerlendirmeler yapılmıştır. Ana akım yaklaşım kapsamında sorunsallaştırılmayan bu süreç, haber metinlerini eleştirel bir bakış açısıyla değerlendiren eleştirel yaklaşımlar kapsamında ele alınmıştır. Ana

akım çalışmalar kapsamında haberin zaman boyutunu, üreticisini, dağıtım araçlarını ve tüketicisini öne çıkaran bir tanımlamada haber; tarihin herhangi bir anında, politikacının tanıttığı, haber kuruluşlarının ürettiği, teknolojinin aktardığı ve insanların tükettiği şey olarak tanımlanmaktadır (Bennett, 2000: 63).

Marksist araçsalcı yaklaşım içerisinde medya ve haber ele alınırken siyasal aktörlerin ve mülkiyeti elinde bulunduranların günlük kararlarında medyayı nasıl kontrol ettikleri karşımıza çıkmaktadır. Siyasal ve toplumsal seçkinlerin haber üzerinde ne gibi bir güce sahip olduklarını eleştirel paradigmadan hareketle yapılan bir haber tanımlamasında görmek daha kolay hale gelmiştir. Schatz siyaset kurumunun medya örgütüne ve gazeteciliğin haber oluşturma pratiğine ilgisinin gittikçe artmasının gazetecilik sistemine müdahaleyi de beraberinde getirdiğini, medyayı araçsallaştırma girişimlerinin şiddetlendiğini ve medya özerkliğinin bundan zarar görmeye başladığını belirtmektedir (Aktaran: Alver, 2007: 209). Eleştirel çalışmaların çatısı altında gelişen kültürel çalışmalar ve Birmingham ekolü ise haberi ele alırken haberde siyasal seçkinlerin durum tanımlamaları yaptığı gerçeğini göz önüne almışlar ve haber tanımlamalarını bu doğrultuda yapmışlardır. Kültürelciler medya ve haber metinlerini ele alırken güç/iktidar sorununun kavramsallaştırılmasında, temel paradigmayı toplumsal yapıda var olan egemen ideolojinin metinlerde kurulmasına dayandırmaktadır (İnal, 1996: 91).

Habere farklı bir bakış açısıyla yaklaşan kültürel çalışmalar bünyesinde yapılan çalışmalar, haber metinlerinin oluşum sürecinde siyasal seçkinler ve iktidar seçkinlerinin ne derece önemli olduğunu da ortaya koymuştur. Kültürel çalışmaların en tanınan ismi Stuart Hall’ün yapmış olduğu ‘Krizleri Yönetmek’ isimli çalışma, haber medyası ve siyasal seçkinlerin çıkar ilişkilerinin nasıl örtüştüğünü gözler önüne sermektedir. Hall’e göre medya birincil tanımlayıcılar olarak adlandırılan iktidar seçkinlerinden edindiği enformasyonu seçip yorumlayarak ikincil tanımlayıcı konumuna yerleşmektedir (Stevenson, 2008: 67). Yine Hall aynı çalışmasında gazetecileri, kaynak olarak kabul ettikleri siyasal ve toplumsal seçkinlerin söylemlerini halkın diline çeviren kişiler olarak tanımlamıştır (Aktaran: İnal, 1996: 112). İnal’a (1996: 68- 75) göre ise haber medyası, toplumsal olayları bize yansıtan araçlar olmayıp, toplumsal güç/iktidarın kurulduğu, inşa edildiği araçlardır. Bu bağlamda siyasal

seçkinler ve iktidar seçkinlerinin söylem ve eylemlerinin habere dönüştürülmesi kesinleşirken, haber örgütlenmelerinin yapılanması da bu yönde olmak zorundadır.

Glasgow Üniversitesi Medya Grubu’na göre, haberler yalnızca güçlüler hakkında değildir, dahası öyle yapılandırılırlar ki olaylar güçlülerin çıkarlarının bakış açısından yorumlanırlar (Şeker, 1999: 32). İnal’a (1994:142) göre haberin söylemsel yapısı içinde iktidar/ güç sahibi kişi kurumların olaylara getirdikleri açıklamalar, haberde nesnellik, tarafsızlık ve dengelilik gibi sunuma ilişkin haber değerlerinin yeniden üretilmesine sebebiyet vermektedir. Bir bakıma haberler, “başkaları”nın görüşlerinin sunulduğu metinler de olduklarından ve bu “başkaları” da mevcut gazetecilik pratikleri içinde değişmez biçimde öncelikle siyasal iktidarı paylaşanlar, politikacılar, baskı grupları sözcüleri, yasama, yürütme ve yargının üst düzey isimleri biçiminde karşımıza çıkarıldığından; alternatif ve karşıt sözlerin duyulması güçleşmektedir (Dursun, 2005: 85).

Böyle bir haber örgütlenmesinde iktidar seçkinlerinin belirleyici olması yanında, haber medyasında çalışan profesyonellerin de iktidar seçkinlerinin durum tanımlamalarını habere dönüştürmeleri unutulmamalıdır. Habercinin doğrudan bağımlı hale geldiği iktidar seçkinleri, haber olacak olanı belirleyen konumuna yerleşmiş, haberin çerçevesini belirleyen ise haber örgütlenmesi ve profesyonel habercilik kodları olmuştur. Uzun’a (2009: 95) göre genelde haberdeki özelde ise siyasi haberlerdeki kaynak bağımlılığı, gazetecilerin politikacıların istediği biçimde yönlendirilmelerine yol açmakta, bunun sonucunda ise verilen haberler gerçekleri yansıtmaktan giderek uzaklaşmaktadır. Aynı zamanda tek tipleştirilmiş ve siyasetin dar, profesyonel çerçevesine sıkıştırılmış haberler, kamuoyunun politik duyarlılığını köreltmektedir.

Haber medyasında yaşanan siyaset kurumundan etkilenme süreci haberde üç aktörün ortaya çıkmasına neden olmuştur. Haber sürecinin üç baş aktörü siyasetçi, gazeteci ve kamuoyu olarak kabul edilmektedir (Bennett, 2000: 16). Bu aktörler gerek politik sistem içerisinde gerekse de kitle iletişim sisteminde çok farklı konumlar işgal etmektedir fakat bu aktörlerden siyasetçi süreç içerisinde daha baskın bir konuma yerleşerek haber medyasında merkeze yerleşmiştir. Yapılan haber politikacılarca sağlanan bilginin dışında fazla bir şey içermezken, aynı zamanda siyasetçi haberin nasıl şekillendiği, nasıl üretildiği ve satıldığını da etkileyen bir aktör olmuştur. Bu bağlamda Bagdikian (2004) bir toplumun enformasyonu ve haberi kontrol edememesinin zamanla

o toplumun siyaseti de kontrol edemeyeceği anlamına geldiğini söylemektedir. Bagdikian’ın görüşleri bu tezin yazılmasında başlangıç noktası olarak kabul edilen, demokrasi söylemi ve demokratikleşme eylemlerinin haber medyası üzerinden dönemsel bir karşılaştırmasını yapma savını desteklemektedir. Demokrasi söylemi ve siyasal seçkinlerin bu söylemi konjonktüre uygun bir araca dönüştürmeye çalışma çabaları, haber medyasında hâkim konumda olan siyasal seçkinlerin gizlenen güçlerini ortaya koymaktadır. McNair’e (1998: 82) göre ise haber gazeteci ve politikacı arasında var olan ilişki sonucu ortaya çıkan ‘taraflılığın bir ürünü’ olarak kabul edilmelidir.

Benzer Belgeler