• Sonuç bulunamadı

B. İktidar ve Meşruiyet

1. Siyasal İktidar

Birinci bölümde gerek iktidar gerekse siyaset kavramları üzerinde detaylı bir şekilde durmaya çalıştık. Bu noktadan sonra siyaset ve iktidar kavramlarını birlikte ele almaya ve aralarındaki ilişkiyi temellenrimeye gayret edeceğiz.

Siyasal iktidar yapılanması toplumsal yapılara göre değişiklik arz eder.448 Bu konuda farklı teoriler olsa da Akal’ın yapmış olduğu tasnif diğerlerini de kapsayan bir nitelikte olduğu için burada zikretmek yerinde olacaktır. Akal’a göre siyasal iktidarın üç görünümü vardır. Bunlar şunlardır: İlki, öndersiz toplumlarda ortaya çıkan ama belirli bir kutsalın çevresinde odaklanılarak toplumsal yapı örgütlenir.

Kutsallık çevresinde oluşan sosyal denetim, toplumdaki siyasal iktidarın varlığını ortaya koymaktadır. İkinci olarak siyasal iktidar olgusu, önderli toplumlarda ortaya çıkan tipiyle değerlendirilir. Burada kutsal olanla kutsal olmayan birbirinden ayrışmış durumdadır. Toplum için siyasal iktidar, söyleyen ama yapamayan konumundadır. Yani alınan kararlar ya da kutsal yasalar, lider tarafından söylenir ama uygulama yani yaptırım söz konusu değildir. Kuralları söyleyen kutsal konumundadır ama siyasal iktidarı güç kullanarak kullanma tekeli onun elinde değildir. Başka bir ifadeyle siyasal iktidar henüz meşru bir şiddet kullanma imkânına sahip değildir. Siyasal iktidarın uygulama açısından ayırt edici üçüncü özelliği ise zorlayıcı gücü kullanmayı elinde bulundurmasıdır. Burada yasa ve uygulama siyasal iktidarın elindedir.449 Görüldüğü gibi Akal’a göre, siyasal iktidarın bugünkü anlamını kuşanması belli bir meşruiyet ve gücü kullanma ile yani yasa ve yaptırımla ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda şu tasnif ile özetlenecek olursa Akal’a göre siyasal bağlamda toplum tipleri şu şekilde ortaya çıkar; “1. Önder yoktur, toplum Yasa’ya göre kendini denetler. 2. Önder Yasa’yı söyler, toplum Yasa’ya göre kendi kendini denetler. 3. Önder Yasa’yı söyler ve toplumu denetler.”450 Bunlardan yola çıkarak Akal, toplumları siyasal iktidar açısından tasnife tâbi tutar. “1. Farklılaşmamış ya da asgari düzeyde farklılaşmış siyasi iktidarlı toplumlar. 2. Farklılaşmış ve kutsallaşmış siyasi iktidarlı toplumlar. 3. Farklılaşmış ve kişiselleşmiş (kral-devlet) ya da

448 Bu konuda geniş bilgi için bkz. Akal, İktidarın Üç Yüzü, s. 150–165.

449 A.g.e., s. 156–162.

450 A.g.e., s. 162.

147 kurumsallaşmış (ulus-devlet) siyasi iktidarlı toplumlar.”451 Batı siyasal kavramlaştırması açısından bakıldığında siyasal iktidarın bu süreçle modern anlamını aldığı söylenebilir. Dolayısıyla iktidar olgusunu bu yönde tartışmalıyız.

İktidar kavramı, özellikle siyaset alanındaki anlamıyla, siyaset için merkezi bir konumda durur. Siyasal iktidar, diğer iktidar olgularının daha kapsamlısı ve kuşatıcısıdır. İktidarların iktidarıdır denilebilir. Kendi otoritesi üzerinde başka herhangi bir otorite kabul etmeyen siyasal iktidarın, bu yönüyle egemenliği altında bulunan alanlarda tek güç olarak kendini kabul ettirmesi de meşru bir zemin üzerinde anlamlı bulunacaktır. Egemenlik kavramı, siyasî iktidar olgusuna ayırt edici bir nitelik kazandırır. Modern devlet olgusunun oluşmaya başladığı dönemlerde siyasal iktidar için de egemenlik olgusu, onun sınırlarını belirleyen bir siyasî-hukukî kavram olarak tartışılmaya başlanıyordu.452 Siyasal iktidar, egemen oluşunu, süreklilik ve bölünmezlik olgusu ile göstermek zorundadır.

İktidarın elinde bulundurduğu gücü -egemenlik gücünü- ‘ne adına ya da kim adına’ kullandığı sorununu, aynı zamanda bir meşruiyet sorunu olarak değerlendirmek mümkündür. Batı modern siyasî-hukukî tartışması içerisinden bakıldığında egemenliği kullananlar, bunu daha çok elinde bulundurduğu siyasal iktidarının gücüne dayanarak işlevsel hale getiriyorlardı. Gücün kaynağı, bilinen ve gözlemlenebilendi. Bu süreçte, siyasî-hukukî tartışmalarda kutsal ve tarih dışı olgulardan doğan meşruiyet kaynaklarına dayanan egemenlik anlayışı terk ediliyordu.453 Aslında egemenlik kavramı da bu süreçle birlikte anlamını buluyordu.

Fakat bilinen bütün zamanlarda iktidarlar, üzerinde muktedir oldukları toplumlara kendileri için bir varoluş gerekçesi sunmak durumunda kalmışlardır. Ya da iktidarlar, destekçileri için oluşum süreçlerinde gerekçe üretmişlerdir. Dolayısıyla meşruiyet, iktidarlar için çok önemli bir sorundur.

Yukarıda zikredilen temel problemler doğrultusunda siyasal iktidarın meşruiyet ve egemenlik problemlerinin temel tartışma konuları olduğunu ifade etmekle birlikte siyasal iktidarı diğer iktidar türlerinden ayıran çeşitli niteliklerin olduğunu belirtmek gerekiyor. Bunların en başında gelen nitelik, iktidarın istediğini yaptırabilme gücüne sahip olmasıdır. İktidar bir ilişki türüdür ama bu ilişkinin eşit

451 Akal, İktidarın Üç Yüzü, s. 165.

452 Modern devlet olgusunun ortaya çıkışı konusunu daha detaylı olarak bu bölümün son başlığında irdeledik. Ama modern siyasal algının oluşmasıyla birlikte egemenlik -ama kim adına veya ne adına- kavramı en öne çıkan kavramların başında gelir. Detaylı bilgi için bkz. A.g.e., s. 70.

453 A.g.e., s. 70-71.

148 şartlarda geliştiği söylenemez. Hayatın birçok alanında eşitsiz bir güç ilişkisiyle karşılaşmak mümkündür. Başkasına iradesi dışında zor kullanarak iş yatırabilme tekelini elinde bulunduran siyasal iktidar, diğer eşitsiz ilişkilerde ortaya çıkan bu tür ilişkilerin hepsinin üzerinde bulunmaktadır.454 Siyasal iktidar başkasına, iradesi muhalifince iş yaptırabilme gücüne sahip olmak demektir.

Diğer yönden siyasal iktidar, irade kullanımı bakımından bütün diğer bireysel ya da kurumsal iradelerin üstünde bulunmaktadır. Siyasal iktidar iradesini, egemenliği ile kapsama alanında bulunan bütün diğer iradelerin üzerinde, onları kapsayan bir dil ve güç ile kuşatır. Bu yönüyle güç kullanma olgusu da siyasal iktidarın tekelinde bulunmaktadır. Burada güç ilişkisi, yine karşılıklılık esasına göre oluşmuş bir eşitlik olgusundan doğmaz. Güç kullanımı, tek yönlü ve hiyerarşik bir düzen içerisinde, toplumu oluşturan bireylerin ve onların inşa ettiği kurumların tamamını kapsayan bir yüksek iradeyle, gücü elinde bulunduran bir olgu olarak karşımıza çıkan siyasal irade, yine gücü bu şekilde kullanmasıyla da meşru olan tek güç sahibidir.455

Bir gücün iktidar gücüne dönüşebilmesi için daha önce vurguladığımız gibi, gücün nerede ve ne zaman kullanılacağının belirlenmesi başka bir ifadeyle şartların değerlendirilerek gücü kullanma eğiliminin ortaya çıkması gerekir. Öte yandan siyasal iktidarın bu gücü kullanması açısından süreklilik ve iradesinin bölünemez oluşu gerekmektedir. Böylece bu güç kullanımıyla ilgili ortaya çıkan iradenin sürekliliği için toplumsal mutabakata ihtiyaç duymaktadır. Diğer bir anlatımla birey ve toplumun siyasal iktidarın güç kullanımını ya da gücü tekelinde bulundurmasını meşru kabul etmesi gerekir. Güce süreklilik unsurunu kazandıran en temel nitelik meşruiyettir. Siyasal iktidarın ayırt edici bir niteliği olarak egemenlik alanlarında gücü kullanma tekelini elinde bulundurmak, iktidar olgusu için tek başına yeterli değildir. Egemenlik sahasında bulunan herkesin bu gücün kullanımını makul bir gerekçeyle meşruiyet dairesinde kabul etmesi gerekir.456 Burada gücün kullanımı ile ilgili olarak kabul edilen meşruiyet olgusunun, yalnızca hiyerarşik üstünlük yapılanması sonucunda gücün kullanımının zorunlu olarak kabul edilmesinden ziyade, siyasal iktidarın egemenlik sahasında bulunan bireylerin ve kurumların bu güç kullanımı karşısında bir sorumluluk bilinci mevziinde durması gerekmektedir.

454 Türköne, “Siyaset Nedir?”, Siyaset, s. 36.

455 A.g.m., s. 37.

456 A.g.m., s. 37.

149 Siyasal iktidar diğer taraftan bir siyasal ilişkiler ağı olarak karşımıza çıkmaktadır. “İktidar kavramının tarihsel gelişimine baktığımızda, ilk kullanımının genel olarak yönetim ve devlet erki, özel olarak ise ‘egemenlik’ kavramıyla eş anlamlı olduğunu görüyoruz. Önceleri, iktidar, daha çok ‘emir-onay’ ilişkisi, yönetme, insanların davranışlarını kontrol etme, insanların kaderlerine tahakküm etme anlamlarında tek taraflı bir güç olarak teşekkül ediyordu.”457 Günümüzde ise özellikle demokrasinin artık siyasal yaşamın önemli bir parçası haline gelmesiyle birlikte siyasal iktidar olgusunun çok boyutlu bir ilişkiler ağına dönüştüğünü belirlemek gerekiyor.458 Son birkaç yüzyılda özellikle sanayi devrimi sonrasında çözülen geleneksel toplumsal yapı sonrası yenilenen siyasal hayat ve üretim süreçleri sonrasında daha geniş kitleler, siyasal iktidarlara karşı baskı grupları oluşturma yoluna gitmişlerdir. İktidarların oluşumuna katkısı olan toplumun geniş tabanı, söz konusu oluşum sürecine katılım sağlamışlar ve çeşitli basamaklarla iktidara ya ortak olmuşlar ya da iktidar üzerinde etkili kurumsal yapılar oluşturmuşlardır. Demokrasi idaresindeki ülkelerde bu durum daha da yaygınlaşma eğilimine girmiştir. Dolayısıyla siyasal iktidar, daha önce zikredilen nitelikleriyle birlikte iktidar ilişkileri açısından bakıldığında egemenlik sahasındaki iktidar ilişkileriyle de yakın temas halindedir.

Siyasal iktidarın meşruiyet/yasallık/gerekçe kaygısı, insan bireyinin varoluşuyla ilgili ürettiği kaygının benzeri niteliğindedir. Meşruiyeti olmayan siyasal iktidar egemenlik sahası olarak kullandığı toplumsal haritada varlığı ile ilgili sıkıntılar yaşamakla yüz yüze gelmek zorundadır. Zaten meşruiyet, buna ihtiyaç duyanın dayandığı temeldir. Kendi toplumsal tabanının ürettiği kendi varoluşuna dönük cevaplar, aslında siyasal iktidar için kalkış noktasıdır. Ve bu dayanaklar zamana ve mekâna göre değişebilmektedir.

Benzer Belgeler