• Sonuç bulunamadı

1.5. Finansal Krizlerin Öncü Göstergeleri

1.5.2. Sinyal Yaklaşımı Modeli (KLR Modeli)

Aynı zamanda KLR (Kaminsky-Lizondo-Reinhart) modeli olarak da adlandırılan sinyal yaklaşımı modeli, krizden önceki dönemlerde alışılmadık bir davranış sergileme eğiliminde olan çeşitli göstergeleri izlemek amacıyla Kaminsky vd. (1997) tarafından literatüre kazandırılmıştır. Sinyal yaklaşımı modelinde, aşağıdaki adımlar takip edilerek krizler tahmin edilmeye çalışılmaktadır (Avcı ve Altay, 2013: 51; Doğanalp, 2014: 52):

 Krizin tanımlanması ve kriz dönemlerinin tespit edilmesi,  Kriz tanımından hareketle kriz endeksinin hesaplanması,  Krizleri tahmin etmede kullanılacak göstergelerin belirlenmesi,  Her bir gösterge için eşik değer oluşturulması,

 Krizlerin tahmin edilmesi.

KLR modelinde en önemli konulardan birisi, her bir gösterge için en uygun eşik değerin belirlenmesidir. Eşik değerin düşük ya da yüksek olması, krizlerin öngörülememesi veya yanlış sinyal verme durumlarını beraberinde getirebilecektir. Bu yüzden eşik değerin doğru belirlenebilmesi için bağımsız değişkenler yüzdelik dilimlere ayrılırken; aynı zamanda gürültü sinyal oranını25 en düşük seviyeye getirecek yüzdelik dilimin seçilmesine önem gösterilmektedir. Söz konusu modele göre; kriz göstergesi olarak belirlenen değişkenin belirli bir eşik değerin üzerine çıkması ya da altına inmesi kriz (uyarı) sinyali olarak kabul edilmektedir. Nitekim bir göstergenin eşik değeri aşması ise 24 ay içerisinde bir para krizinin meydana gelebileceğine işaret etmektedir. Dolayısıyla kriz sinyali alındıktan sonra 24 ay içerisinde bir krizin yaşanması iyi sinyal, belirtilen sürede krizin ortaya çıkmaması ise kötü sinyal olarak tanımlanmaktadır (Kaya ve Yılmaz, 2014: 133). Bu bağlamda her bir göstergenin etkinlik analizi yapılırken aşağıdaki matristen yararlanılmaktadır.

25

Gürültü sinyal oranı (noise-to-signal ratio), kötü sinyallerin iyi sinyallere oranını ifade etmektedir (Kaminsky vd., 1997: 17).

Tablo 4: Performans Matrisi

Kriz Var (24 ay içinde) Kriz Yok (24 ay içinde)

Sinyal Var A B

Sinyal Yok C D

Kaynak: Kaminsky vd., 1997: 18.

Tablo 4’te yer alan matriste; A hücresi, göstergelerin iyi sinyal verdiği ayların sayısını temsil ederken; B hücresi, göstergelerin kötü sinyal verdiği ayların sayısını göstermektedir. Diğer taraftan C hücresi, göstergelerin sinyal vermekte başarısız olduğunu, D hücresi ise kötü sinyal vermekten kaçınma durumunu belirtmektedir (Kaminsky vd., 1997: 18). Bu bağlamda ele alınan bütün değişkenlerin etkinlikleri yukarıdaki matris yardımıyla saptandıktan sonra, başarı oranı yüksek öncü göstergeler seçilerek bir bileşik endeks hesaplanmaktadır. Böylece kendi hata sinyal oranları ile ağırlıklandırılmış her bir değişkenin toplanmasıyla elde edilen bileşik endeksten hareketle kriz öngörüsünde bulunulmaktadır (Kesbiç vd., 2016: 36).

Sinyal yaklaşımına ilişkin çok geniş bir literatür mevcuttur. Kaminsky vd. (1997), sinyal yaklaşımı olarak bilinen yöntemin öncüsü olan çalışmalarında, 5 gelişmiş ve 15 gelişmekte olan ülke olmak üzere toplam 20 ülkeyi ele almışladır. 1970-1995 yılları arasında yaşanan 76 para krizinin incelendiği çalışmada, uluslararası rezervlerdeki büyük düşüşler ve ulusal paradaki aşırı değer kayıpları para krizi olarak tanımlanmış ve söz konusu tanımlamadan yola çıkarak her ülke için bir kriz endeksi oluşturulmuştur. Böylece herhangi bir ayda endeksin söz konusu ülke ortalamasının üç standart sapma üzerinde bir değer alması, para krizi olarak değerlendirilmiştir. Nitekim 15 olası kriz göstergesinin analiz edildiği çalışmada, en önemli kriz sinyalleri veren göstergelerin döviz kuru, ihracat, uluslararası rezervlerin para arzına oranı, hisse fiyatı ve çıktı düzeyi olduğu vurgulanmıştır.

Berg ve Pattillo (1999), üç farklı ekonometrik modeli karşılaştırarak 1997 Asya Krizi’nin öngörülüp öngörülmeyeceğini sınamışladır. Söz konusu çalışmada, sinyal yaklaşımı modelinin diğerlerine kıyasla krizleri açıklamakta daha güvenilir olduğu ortaya konmuş olup; aynı zamanda Kaminsky vd. (1997)’den farklı olarak M2/rezervler ve cari işlemler dengesi/GSYH değişkenleri analizlere dahil edilmiştir.

Elde edilen bulgulara göre; cari işlemler dengesi/GSYH, yurtiçi krediler, reel döviz kuru ve M2/rezervler para krizlerinin temel belirleyicileri olarak belirtilmiştir.

Edison (2000), 1970-1998 dönemi için Latin Amerika, Asya ve Avrupa bölgelerinden toplam 20 ülkeyi ele alarak bölgesel farklılıkları ortaya koymaya çalışmıştır. Çalışma kapsamında ele alınan değişkenler; cari işlemler göstergeleri (reel döviz kurundan sapma, ithalat ve ihracat değeri), sermaye hesabı göstergeleri (döviz rezervleri, M2/döviz rezervleri, yurtdışı ve yurtiçi mevduat faiz oranları farkı), reel sektör göstergeleri (sanayi üretim endeksi ve tahvil fiyatları endeksi) ve finansal göstergeler (M2 çarpanı, yurtiçi krediler/nominal GSYH, reel mevduat faiz oranı, kredi faiz oranının mevduat faiz oranına oranı, M1 dengesi fazlası, ticari banka mevduatlar) olmak üzere dört kategoride toplanmıştır. Analiz sonuçlarına göre; döviz kurundan sapma, döviz rezervleri, M2/döviz rezervleri ve tahvil fiyatları endeksi finansal krizleri açıklamada anlamlı sinyal veren göstergeler olarak ön plana çıkmıştır.

Reinhart vd. (2000), 1970-1995 dönemine ait verilerden hareketle, 25 gelişmekte olan ülke özelinde bankacılık ve para krizlerinin erken uyarı göstergelerini incelemişlerdir. Çalışma kapsamında, söz konusu krizlerin öncesinde bazı göstergelerin mutlaka güçlü sinyaller verdiği vurgulanmışken; aynı zamanda bankacılık krizlerinin önceden tahmin edilmesinin daha zor olduğu belirtilmiştir. Analiz sonuçlarına göre; reel döviz kuru, hisse senedi fiyatları, M2 para çarpanı, reel çıktı, ihracat ve reel faiz oranı bankacılık krizleri için en anlamlı sinyal veren göstergeler olmuştur. Diğer taraftan para krizleri açısından ise reel döviz kuru, hisse senedi fiyatları, ihracat, M2/uluslararası rezervler ve M1 en iyi kriz sinyali veren göstergelerdir.

Kibritçioğlu (2004), 1986-2004 dönemi için aylık verileri kullanarak Türkiye’deki para krizlerinin en iyi göstergelerini tespit etmek amacıyla 46 değişkeni incelemiştir. Sonuçlar; dış ticaret ve döviz kuru ile ilgili göstergelerin daha anlamlı olduğunu göstermektedir. Böylece ihracat gelirlerinin ithalat ödemelerine oranı, ihracatçıların sipariş beklentileri, Türk lirasının yabancı para birimleri karşısında değer kazanması ve Türkiye ile diğer ülkeler arasındaki reel faiz oranı farklılıkları en önemli kriz habercileri olarak değerlendirilmiştir.

Kaya ve Yılmaz (2006), 1990-2002 dönemine ait verileri dikkate alarak Türkiye’nin 1994 ve 2001 kriz tecrübelerinden hareketle krizlerin öncü göstergelerini analiz etmişlerdir. 29 göstergenin sınandığı çalışmada, kriz sinyali açısından en iyi performans sergileyen gösterge, kamu kesimi borçlanma gereği/GSMH olmuştur. Ayrıca bütçe dengesi/GSMH, toplam faiz ödemeleri/vergi gelirleri, konsolide bütçe gelirleri/konsolide bütçe giderleri, toplam faiz ödemeleri/konsolide bütçe gelirleri, M2Y/M2, M2Y/GSMH, kısa vadeli dış borç stoku/GSMH, toplam dış borç stoku/GSMH ve reel efektif döviz kuru değerlenme oranı iyi performans gösteren diğer değişkenlerdir.

Karaçor ve Alptekin (2006), yapmış oldukları çalışmada, sinyal yaklaşımı modelini kullanarak Türkiye ekonomisinin yaşadığı Kasım ve Şubat krizlerini incelemişlerdir. Elde edilen bulgular ışığında; uluslararası rezervler, reel döviz kuru, yurtiçi krediler/GSYH, reel mevduat faiz oranı, M2/uluslararası rezervler ve üretim endeksi söz konusu krizlerin habercisi olmuştur.

Öz ve Taban (2007), Türkiye özelinde 1990-2005 dönemine ait verileri kullanmışlar ve krizlerin öngörülmesinde reel ekonomi göstergelerinin kullanılıp kullanılamayacağını araştırmışlardır. 13 değişkenin yer aldığı çalışmada, açılan şirket sayısı ve kapanan şirket sayısı en küçük gürültü sinyal oranına sahip, en anlamlı değişkenler olarak gösterilmiştir.

Sevim (2012), finansal krizlerin en başarılı öncü göstergelerinin neler olduğunu, 1992-2011 döneminde Türkiye için belirlemeye çalışmışlardır. Analiz sonuçlarına göre; ihracatın ithalatı karşılama oranı, ABD-TR reel faiz oranları farkının değişimi, ithalat/GSYH, İMKB 100 endeksinin değişimi, kısa vadeli dış borçlar/döviz rezervleri, M2, M2 çarpanı, reel iç borç stoku, net ihracat/GSYH, cari açık, döviz tevdiat hesabı/M2, bütçe dengesi/GSYH, dış ticaret haddi, kısa vadeli yabancı sermaye/GSYH, toplam mevduatların reel değişimi, mevduat bankaları dış yükümlülükler/dış varlıklar krizleri açıklamada en başarılı göstergeler olmuşlardır.