• Sonuç bulunamadı

Simgelerden Yararlanılan Anlatımlarda Eksiltili Kullanımlar…

B) YAZARIN ÜSLUBUNA BAĞLI EKSİLTİLİ KULLANIMLAR…

7. Simgelerden Yararlanılan Anlatımlarda Eksiltili Kullanımlar…

Göstereniyle, gösterileni arasında belli oranda nedenlilik ilişkisi kurulabilen, çoğu kez görüntüsel nitelik taşıyan, ama yine de uzlaşımsal özelliği bulunan gösterge türüne simge denir35.

Bir düşünceyi, soyut bir kavramı belirten somut nesne ya da işaret, bir özelliği tümüyle kendi üzerinde toplayan örnek anlamlarına da gelen simge(Alm. Symbol;

Fr.symbole; İng, symbol) dilsel bildirişimde oldukça yaygın biçimde kullanılır.36

Gerek yazı dilinde ve gerekse konuşma dilinde renk adlarını karşılayan sözcüklere simgesel anlam yüklenilmesi oldukça yaygındır. Halk arasında kara matem ve yası, beyaz mutluluğu ve yeni mutlu bir dönemi başlangıcı anlatır.

Konuşma dilinde ve yazı dilinde, kavramları ya da kişi adlarını karşılayan uzun sözcükler veya sözcük öbekleri yerine kullanılan kısaltmalar, hem sözcük tasarrufu sağlamak hem de anlatılmak istenileni okuyucuya veya dinleyiciye en kestirme yoldan vermek bakımından oldukça önemlidir. Bilhassa yazı dilinde yapılan kısaltmalarla, hem sözcük tasarrufu yapılmış olmakta hem de yerden tasarruf yapılmak kaydıyla okuyucunun da dikkati dağılmamış olmaktadır.,

“Bu sakallı amca, benim ellerime “Evliya parmaklığı” derdi./ Evliya türbelerindeki tutulan dileklerin gerçekleşmesi için bez bağlanan demir parmaklıklara benziyor. / Çünkü parmaklarım bir gün bile yarsız, beresiz olmaz ve daima kına konmuş gibi bez parçalarıyla sarılı bulunurdu.”

Çalıkuşu, s.19

“Evliya Parmaklığı” sözcük öbeğiyle anlatılmak istenen; roman kahramanı Feride’nin ellerinin bez parçalarıyla sarılı olması, Sakallı Amca tarafından, evliyaların bulunduğu türbelerdeki demir parmaklıklara, dileklerinin yerine gelmesi için halk tarafından asılan bezlere benzetilmektedir. Bir başka deyişle Feride’nin parmaklarındaki bezler, evliyaların türbelerinde dileklerin yerine gelmesinin simgesi olarak demir parmaklıkları asılan bezleri hatırlatmaktadır.

35 VARDAR, s.185

36 KOÇ, s. 156-157

“Neriman’ın çok sevdiğini söyledikleri kocası bir sene evvel ölmüştü. Bunun için daima siyah giyerdi./ onun mateminin simgesi olarak”

Çalıkuşu, s.37

Siyah rengi halk arasında matemi, üzüntüyü, yası simgelemektedir. Bu cümlemizde, Neriman adlı dul kadın, kocasının ölümünden dolayı siyah giyinmektedir.

Biz siyah renkli giysilerden onun üzüntülü olduğunu, yas tuttuğunu anlamaktayız.

“Ara sıra gülüşmeler arttıkça Recep Efendi, kürsüyü yumrukluyor: “Ne sırıtıyorsunuz? Kalpatanı getiririm ha! / gülenlerin dişini kerpetenler sökerim/ ” diye yarı şaka, yarı ciddi onları tehdit ediyordu.

………..

Sınıftan çıkarken kızlarımdan biri yanıma geldi. Bana “kalpatan”ın sadece

“kerpeten” demek olduğunu söyledi. Müdür Efendi fazla gülenleri “kaplatanla dişlerinizi sökerim ha!” diye zarifane tehdit edermiş. “

Çalıkuşu, s. 250-251

“Kalpatan” sözcüğü ile biz müdürün “gülenlerin dişini kerpetenler sökerim.”

demek istediğini, sonraki cümlelerden tahmin etmekteyiz.

“Rumelili tahsildar, kahkaha ile gülmeye başladı:

“ Amma açık söylersiniz be birader… Ama, severim açık sözlü insanı… Oldu bir şey… Çıktı elinden bir kaza… Ucunda ölüm yok ya… Herif, kitabı uydurur, alır çuval ile… kimse demez bir şey… Ama, sen alırsın beş on kuruş… Tıkarlar böyle deliğe… / hapishaneye /”

Damga, s. 64

“Delik” sözcüğü bir simge sözcüktür. Halk arasında hapishanenin yerine kullanılmaktadır. Yazar anlatıma çekicilik kazandırmak amacıyla böyle bir anlatımı yeğlemiştir diye düşünmekteyiz.

“Leman, şirketin daktilosu idi./ şirketin bütün yazışmalarını daktilo ile o yapardı. / Ali Rıza Bey’in karşısına güzel bir geç kız çıkmış: “ben kızlarınızın arkadaşı

Leman’ım bey amca,” diye teklifsizce elini öpmüştü. Leman, beş sene evvel babasını kaybetmişti. Şimdi, annesiyle beraber Fındıklı’da oturuyordu. Geçinmek için çok sıkıntı çekmişlerdi. Geç kızın açıkça halini söylemesi Ali Rıza Bey’e dokundu. Geçi babasıyla pek sıkı fıkı bir ahbaplığı yoktu; fakat Leman’ın kendi çocukları yaşında kimsesiz bir kız olması, ihtiyar adamda derin bir yardım arzusu uyandırmaya kâfi geldi. Leman düzgün bir tahsil görmemişti; fakat okuyup yazıyordu. Fazla olarak biraz da daktilografi öğrenmişti. Ali Rıza Bey, ne yaptı etti, onu 45 lira aylıkla şirkete aldırdı.”

Yaprak Dökümü, s. 16-17

“şirketin daktilosu” sözcük öbeğinden biz Leman’ın daktiloyu iyi bildiğini ve şirketin bütün yazışmalarını daktiloyla yaptığını anlamaktayız. Yazar burada uzun cümlelerle bu durumu anlatmaktansa, “şirketin daktilosu” demek suretiyle okuyucunun tahmin etmesini istemiştir. Zaten kendisinden sonra gelen cümlelerde de bunu açıklamıştır.

“Hayriye Hanım’ın bu hareketi kadar ona dokunan bir şey yoktu. Bir gün ona:

- Yazık, hanımsan… Demek sen, bana sırf memuriyetim için, kazandığım para için ehemmiyet veriyormuşsun, dedi.

Onun kızmaya bile lüzum görmeden dudak büktüğünü görünce yalvarır gibi tavır aldı:

- Biz hayatta iki silâh arkadaşı gibi idik. Elimdeki silâhımı/ memuriyetimi / aldıkları bir zamanda beni arkadan vurmak doğru mu?”

Yaprak Dökümü, s. 39

“Silah” sözcüğü burada bir simgedir. Erkekler için son derece önemli olan silah burada Ali Rıza Bey’in memuriyetinin yerine kullanılmıştır. Yazar sözü daha kuvvetli, duygusal bir manada ifade etmek için böyle simgeli bir anlatıma başvurmuştur.

“Herkesi kızları istedikleri yerde, istedikleri insanlarla gezip eğlenirken kendiler niye bu cehennemde çile dolduruyorlardı?

Evin adı artık “cehennem” olmuştu./ ev çok sıkıcı ve çekilmez bir yerdi /

Yaprak Dökümü, s.51

“cehennem” sözcüğü evin yerine kullanılmıştır. Biz bu sözcükle herkesin gezip dolaştığı, istedikleri insanlarla eğlendiği bir ortamda evde kalmanın çok sıkıcı ve dayanılmaz bir çile olduğunu anlamaktayız. Yazar anlatıma abartı katmak amacıyla böyle bir kullanımı tercih ettiğini düşünüyoruz.

C) SÖZCÜK ÖBEKLERİNDE EKSİLTİLİ KULLANIMLAR