• Sonuç bulunamadı

D. KOLLUK YETKİLERİ

6. Zor ve Silah Kullanma

Kamu düzeninin sağlanması ve korunması amacıyla kurulan kolluk teşkilatı, yaptığı hizmetlerin gereği olarak birtakım zorlayıcı yetkilere sahiptir. Zor kullanma, kolluk güçlerinin diğer kamu görevlilerinden farklı olarak sahip olduğu temel yetkisidir. Yasada sayılan189 hallerin dışında zor kullanılamaz. Bu maddenin genişletilerek yorumlanması mümkün değildir.

Polisin zor kullanmasını meşru kılacak ilk durum, görevini ifa ettiği sırada bir direnişle karşılaşmasıdır. Bir diğer ifadeyle kanunun emrinin yerine getirilmesidir. Polis görevini yerine getirirken bir direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir. Örneğin, durdurulması gereken bir aracın durmayarak kaçtığı durumlarda, bu aracın zor kullanılarak durdurulması bu kapsamdadır.

Zor kullanmada amaç, var olan direnişi etkisiz hale getirmektir. Direnmenin kuvvetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette güç kullanılabilmektedir. Kullanılacak güç, bedeni kuvvet, maddi güç ve kanuni şartların gerçekleşmesi koşuluyla silah kullanmadır. Kanunun ilgili maddesinin açık hükmüne göre bedeni kuvvet, polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya kullandığı bedeni gücü ifade etmektedir. Maddi güç, polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde bedeni kuvvetin dışında kullandığı kelepçe, cop, basınçlı su, göz

187 HAFIZOĞULLARI, “İnsan Hakları, Polis Görevi ve Yetkisi”, s. 580.

188 AKTAN Yaver Hamdi, “Yargıtay Uygulamasında Adil Yargılama İlkeleri” http://www.inhak-bb.adalet.gov.tr/aihs/311.pdf, (25.10.2007)

189 PVSK’nın 16. maddesinde düzenlenen zor kullanma yetkisi 5681 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 4. maddesi ile değiştirilmiş bulunmaktadır.

yaşartıcı gazlar veya tozlar, fiziki engeller, polis köpekleri ve atları ile sair hizmet araçlarını ifade etmektedir.

Polisin zor kullanmasını meşru kılacak ikinci durum, polisin kendisine veya başkasına yönelik bir saldırıyla karşılaşması durumudur. Bir diğer ifadeyle meşru müdafaadır. Kanun hem kendi lehine hem üçüncü kişi lehine meşru müdafaaya yer vermiştir. Polisin haksız saldırıdan kaçarak kurtulması biçiminde bir yükümlülüğü bulunmamaktadır190. Polis, zor kullanmaya ilişkin şartlara bağlı kalmaksızın, herkes gibi Türk Ceza Kanununun meşru savunmaya ilişkin hükümleri çerçevesinde hareket etmektedir.

Zor kullanma yetkisi kullanılmadan önce, ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılır. Ancak direnmenin derecesi ve mahiyeti göz önünde bulundurularak, ihtar yapılmadan da zor kullanılabilir. Polis zor kullanma yetkisi kapsamında kullanacağı araç ve gereçler ile zorun derecesini kendisi takdir edecektir. Bu itibarla zor kullanma yetkisinin kullanılması, son derece büyük önem taşımaktadır.

Polisin silah kullanabileceği durumlar ise aynı maddede şöyle belirtilmiştir:

“Polis, a) Meşru savunma hakkının kullanılması kapsamında, b) Bedeni kuvvet ve maddi güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde, c) Hakkında tutuklama gözaltına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde, silah kullanmaya yetkilidir.” Polis, direnişi kırmak ya da yakalamak amacıyla zor veya silah kullanma yetkisini kullanırken, kendisine karşı silahla saldırıya teşebbüs edilmesi halinde, silahla saldırıya teşebbüs eden kişiye karşı saldırı tehlikesini etkisiz kılacak ölçüde duraksamadan silahla ateş edebilir.

Anayasanın 17. maddesinin 1. fıkrasında, “herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir” düzenlemesi bulunmaktadır, son fıkrasında ise, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2. maddesine paralel olarak

“mahkemelerce verilen ölüm cezalarının yerine getirilmesi hali ile meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah

190 HAFIZOĞULLARI, “İnsan Hakları, Polis Görevi ve Yetkisi”, s. 575.

kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri birinci fıkra hükmü dışındadır” denilmektedir. Silah kullanma yetkisi netice olarak Anayasanın 17. maddesindeki yaşama hakkının ihlali sonucunu doğurabilir ki bu nedenle ancak zorunlu durumlarda yasa ile kolluk güçlerine silah kullanma yetkisi verilebilir.

Nitekim PVSK m. 16 bu yetkiyi düzenlemiştir.

Silah kullanma, kamu düzen ve güvenliğinin bozulması halinde bozulan düzenin tekrar sağlanması için polis tarafından kullanılan ve fakat esasları önceden belirtilmiş hukuki bir müdahaledir191. Silah kullanma yetkisi zor kullanma yetkisinin son aşamasıdır.

Silah kullanma yetkisi PVSK’da “silah kullanma” ve “silahla ateş etme” şeklinde iki yönlü olarak ele alınmıştır192. Silah kullanma yetkisinin kullanılabilmesi için, öncelikle yetkililerin silah kullanma dışında başka olanaklarının bulunmaması gerekmektedir193. Silah kullanmadan önce kişiye duyabileceği şekilde “dur” çağrısında bulunulur. Eğer kişi bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam ederse, önce uyarı amacıyla silahla ateş edilebilir.

Kişinin kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebilir.

Zor kullanma yetkisinin kullanılmasında hukuka uygunluğun sağlanabilmesi için bazı unsurların bulunması gerekmektedir. Bunlar:

-Mecburiyet unsuru: Zor kullanma yetkisinin kullanılabilmesi için, yetkililerin başka çarelerinin bulunmaması gerekmektedir. Zira görev mutlaka yerine getirilmek zorundadır. Örneğin toplu hareketlerde yağmaya karışanların yakalanması, kelepçe takılması vb. bu tarzdadır.

Anayasa Mahkemesi konuya ilişkin olarak vermiş olduğu bir kararında Terörle Mücadele Kanununun Ek 2. maddesini şu gerekçeyle iptal etmiştir: “Dava konusu kuraldaki teslim ol emrine uyulmaması ve silah kullanmaya teşebbüs edilmesi, görevlilerin her zaman doğruca ve duraksamadan hedefe karşı ateşli silah kullanmalarını zorunlu kılacak nitelikte bir durum değildir. Kimi olaylarda faillerin, can güvenliğini daha az tehlikeye sokan yöntemlerle de etkisiz hale getirilmeleri olanaklı olabilir. Olayların özelliğine göre, bu yöntemlere başvurulmaksızın doğruca ve duraksamadan hedefe karşı

“ateşli silah” kullanılması yaşama hakkının zedelenmesi sonucunu doğurur. Bu nedenle kural Anayasanın 17. maddesine aykırıdır ve iptali gerekir”.

191 GÜLER, age, s. 68.

192 ZEYBEK, agm, s. 41.

193 ERGÜL/KETİZMEN, agm, s. 19.

-Denge (Ölçülülük) unsuru: Kullanılacak zorun derecesi, vasıtası ve görevin amacı arasında mevcut şartlar karşısında bir uygunluk bulunmalıdır194. İçinde bulunulan durumun şartlarına göre ne ölçüde zor kullanmaya ihtiyaç duyulmuş ise, o ölçüde zor kullanılmalı kantarın topuzu kaçırılmamalıdır. Örneğin, elleri kelepçeli bir şekilde karakola götürülen kişinin ayaklarını da koşmasını engellemek amacıyla bağlamak görevin yerine getirilmesi ile ölçülü ve orantılı değildir. Kimlik Bildirme Kanunu hükümlerine riayet etmemiş bir otel sorumlusunun silah tehdidi altında karakola götürülmesinin hiçbir dengeli yanı yoktur.

Hafif bir yaralamayla özellikle ayağa ateş edilerek etkisiz hale getirilebilecek bir fail ya da şüphelinin kalp gibi yaşamsal bir organına ateş edilmesi ölçüsüzdür. Demokratik bir hukuk devletinde kolluk yetkileri kullanılırken “kademelilik” ilkesi göz önünde bulundurulur.

Zorunluluk sınırını aşan gereksiz bir davranış haksız fiil gibi hukuki bir sorumluluk ve suç gibi cezai bir sorumluluk oluşturabilmektedir. Amaca uygun olarak kullanılmayan zor kullanma yetkisi, bireylerin polise duyduğu güveni ve hukuk devletine olan inancını ortadan kaldırır.

-Kanuni unsur: Zor kullanma yetkisi netice itibariyle yaşama hakkının zedelenmesi sonucunu doğurabileceği için kanuna uygun olmalıdır. Zor kullanma yetkisinin şekli ve sınırları yasalarla düzenlenmiştir. Ceza Muhakemesi Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu, İcra ve İflas Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu, Sıkıyönetim Kanunu, Devlet Güvenlik Mahkemeleri Kuruluş ve Yargılama Usulleri Kanunu, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu hangi hallerde zor kullanma derecesine kadar varan zor kullanma tedbirlerinin uygulanabileceğini göstermektedir195. Zor kullanmanın her şeklinde yasalarda belirtilen usullere uyulmalıdır. Bu bağlamda silah kullanmadan önce kişiye duyabileceği şekilde “dur” çağrısında bulunulur. Kişinin bu çağrıya uymayarak kaçması durumunda önce uyarı amacıyla ateş edilebilir, buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi halinde yakalanmasını sağlamak amacıyla silahla ateş edilebilir. Bu sıralamanın harfiyen uygulanması gerekmektedir. Aksi takdirde kanunilik ilkesinin bir işlevi kalmaz.

Polis Çevik Kuvvet Yönetmeliğinin 25/b maddesine göre polis zora başvurmadan önce, kanunsuz olan veya kanunlara uygun başlayıp kanunsuz hale dönüşen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde önce topluluğun dağılması için olumlu ve topluluğu yumuşatıcı ve topluluğun tümünün duyacağı şekilde ihtar yapmaktadır. Devamında topluluğu dağıtabileceği bir kuvvet var ise zor kullanacağını ihtar etmektedir.

194 GÜLER, age, s. 59.

195 GÜLER, age, s. 60.

Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun 16. maddesi polise, silah kullanma ve meşru savunma hakkı kapsamında duraksamadan ateş etme yetkisi verdiği gerekçesiyle şiddetle eleştirilmektedir196. Yine bu doğrultuda 5681 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’a yapılan bir eleştiri son derece dikkat çekicidir. Şöyle ki, PVSK m. 16, gerek suçüstü gerekse diğer durumlarda bir şüphelinin yakalanmasını sağlamak için silah kullanılmasını, suçun ağır cezalık yani on yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektirmesine bağlamışken; yeni PVSK m. 16, adli para cezasını gerektiren suçlar dâhil, her türlü suç için bu yetkiyi kolluğa vermektedir197. Dolayısıyla kolluğa tanınan silah kullanma yetkisinin çerçevesi genişletilmiştir.

Zor kullanma yetkisine sahip adli kolluk görevlisinin görevini yerine getirirken, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması halinde TCK m.

256 uyarınca, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Bu fillin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer bir yandan zarar görenin şeref ve haysiyetinin, vücut bütünlüğünün, diğer yandan ise kamu idaresinde disiplinin ve idarenin itibarının sağlanmasıdır198. Ancak burada dikkate değer bir husus bulunmaktadır. Şöyle ki, bu suçun oluşabilmesi için zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin kasten hareket etmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, sorunun hukuka uygunluk sebeplerinde sınırın aşılmasına ilişkin hükümler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir199. Dolayısıyla somut olayda kastın varlığı ya da yokluğu değerlendirmeyi etkilemektedir. Somut olayda zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin yetkisinin sınırlarını aşıp aşmadığının tespiti, hâkimin takdirine bırakılmıştır200.