• Sonuç bulunamadı

C. KOLLUK TÜRLERİ

1. İdari Kolluk- Adli Kolluk Ayrımı

Kolluk faaliyeti, “idari kolluk” ve “adli kolluk” şeklinde ikiye ayrılmaktadır. İdari kolluk ile adli kolluk faaliyetleri arasındaki ayrım fevkalade önemlidir. Bu ayrım teoride basittir ancak uygulama sırasında sayısız güçlükle karşılaşılmaktadır. Uygulamada genellikle bu iki kavram birbirine karışmış durumdadır. Çünkü iki farklı kolluk etkinliği de, çoğu kez aynı makam ve personel tarafından yerine getirilmektedir39. Görevleri ve amaçları yönünden farklılıklar arzeden idari kolluk ve adli kolluk, ülkemizde teşkilatı yönünden de birbirine karışmış durumdadır. Şöyle ki, her iki kolluk da İçişleri Bakanlığı’na bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde örgütlenmiştir.

İdari kolluk ile adli kolluk arasında yapılan ayrım genel olarak “amaca göre”

yapılan bir ayrımdır. “Adli kolluk”, kamu düzenini bozan ve aynı zamanda suç sayılan eylemlerin ortaya çıkması halinde suç faillerini ve delilleri araştırıp bulmak ve adli mercilere teslim ve tevdi etmekle görevli kolluktur40. Başka bir ifadeyle adli kolluk, suç kolluğudur ve bir suç işlendiği zaman ortaya çıkar. Buna karşılık “idari kolluk”, işlenmiş suçlardan bağımsız olarak kamu düzenini korumak amacına yöneliktir. İdari kolluğun amacı kamu düzeninin korunması ve sağlanması olduğu için “önleyici kolluk” ya da “suç öncesi kolluk” olarak da isimlendirilmektedir.

Tüm bu açıklamalar ışığında mevzuatımızda yapılan ayrıma değinecek olursak41; a) İdari polis, içtimai ve umumi intizamı temin etmekle mükellef olan kısımdır.

b) Siyasi polis, devletin umumi emniyetine taalluk eden işlerle mükellef olan kısımdır.

c) Adli polis; asgari tam teşekküllü bir polis karakolu bulunan yerlerde, adli işlerle uğraşmak üzere Emniyet Umum Müdürlüğünce kadrodan ayrılan bir kısımdır. Tam teşekküllü bir kadrodan daha az kuvvette olan polis teşekküllerinin tamamı veya bir kısmı adli polis olarak tefrik edilebilir.”

Aynı şekilde PVSK’nın 2. maddesinde polisin idari kolluk görevi;

39 GİRİTLİ/BİLGEN/AKGÜNER, age, s. 814.

40 GÜNDAY, age, s. 250.

41 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu, madde 9.

“a) Kanunlara, tüzüklere, yönetmeliklere, Hükümet emirlerine ve kamu düzenine uygun olmayan hareketlerin işlenmesinden önce bu kanun hükümleri dairesinde önünü almak”, şeklinde belirtilmişken, adli kolluk görevi;

“b) İşlenmiş olan bir suç hakkında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile diğer kanunlarda yazılı görevleri yapmak” şeklinde düzenlenmiştir.

Görüldüğü üzere, PVSK’nın 2. maddesinin a bendinde kolluk gücünün suç işlenmesini önleme yani idari kolluk görevi hükme bağlanmaktadır. Aynı şekilde bu maddenin b bendinde belirtilen “işlenmiş olan bir suç hakkında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile diğer kanunlarda yazılı görevleri yapmak” ibaresi ile polisin adli kolluk görevi dile getirilmektedir42.

Yine Jandarma Teşkilat Görev ve Yetkileri Kanunu’nun 7. maddesinde, jandarmanın askeri ve diğer görevleri dışındaki görevleri “mülki görevleri” ve “adli görevleri” olarak belirtilmiştir. Bu hüküm uyarınca jandarmanın mülki (idari) görevleri;

emniyet ve asayiş ile kamu düzenini sağlamak, korumak ve kollamak, kaçakçılığı men, takip ve tahkik etmek, suç işlenmesini önlemek için gerekli tedbirleri almak ve uygulamak, ceza infaz kurumları ve tutuk evlerinin dış korunmalarını yapmaktır. Jandarmanın adli görevleri ise, işlenmiş suçlarla ilgili olarak kanunlarda belirtilen işlemleri yapmak ve bunlara ilişkin adli hizmetleri yerine getirmektir.

b. Öğretideki Görüşler

Adli kolluk-idari kolluk ayrımı konusunda doktrinde görüş ayrılıkları yaşanmaktadır. Bu çerçevede, doktrinde iki görüş ileri sürülmektedir. Bu görüşler sırasıyla

“adli kolluk teşkilatının kurulmasını isteyen görüş” ve “adli kolluk teşkilatının ayrılmaması gerektiğini savunan görüş”tür. Adli kolluk teşkilatının kurulmasını isteyenler şu görüşü savunmaktadır: “Ceza hukukunda adil hüküm kurulabilmesi, tam ve doğru hazırlık soruşturmasına bağlıdır. Tam ve doğru bir hazırlık soruşturması için de, konusunda uzman, hukuku, soruşturma, delil toplama teknik ve taktiklerini iyi bilen, delil, eser ve emarelerden suçluya ulaşabilen, idari ve siyasi organlara karşı bağımsız bir kolluk kuvvetine ihtiyaç vardır. Bunun adı ise Adli Kolluk Kuvveti’dir”43. Ayrıca adli kolluk teşkilatının

42 GÖZLER, age, s. 469.

43 AKÇE, age, s. 17.

kurulmasını isteyenlere göre, kolluğun idari görevlerinin fazla olması sebebiyle adli kolluk görevlerinin istenilen biçimde yürütülmesi olanaksızdır44.

Adli kolluğun idari kolluktan ayrılmaması gerektiğini savunan görüş taraftarları ise genel olarak şu görüşleri savunmaktadırlar: Adli kolluk ile idari kolluk arasında net bir ayrım yapmak mümkün değildir. Kolluk hizmetlerinin asıl amacı “önleyici kolluk” olup bu nedenle İçişleri Bakanlığı’na bağlı bir örgüt kurulmuştur. Adli kolluğun Cumhuriyet Savcılarına bağlanması, Anayasanın kuvvetler ayrılığı prensibine45 aykırı düşecektir.

Kuvvetler ayrılığı prensibine aykırılık, hukuk devleti ilkesinin zedelenmesi anlamına gelmektedir. Ayrıca bu düşünceye göre adli kolluğun savcılığa bağlanması ile kolluğun tarafsız kalacağı kesinlikle savunulamaz. Çünkü Ceza Muhakemesinde savcı, davalı durumunda olan sanığa karşı davacı durumunda olan devleti temsil etmektedir46. Sonuç olarak, adli kolluk örgütü emniyet teşkilatı bünyesinde kalmakla birlikte, kriminal polis birimleri kurulmalı ve il bazında kolluk makam ve amirlerinin adli kolluğa müdahalesi önlenmelidir47.

Tüm bunlara ek olarak bu ayrım neticesinde, kolluk ikiye bölünecektir. İdari kolluk görevlileri görev sırasında karşılaştıkları adli vakalara, “bu adli kolluğun görevi dâhilindedir” düşüncesiyle müdahale etmemeye başlayacaktır48. Bu durum ise sonuçta bürokrasiyi arttıracaktır. Nitekim Adalet Bakanlığı tarafından 1997 yılında hazırlanan Adli Kolluk kanun tasarısı, İçişleri Bakanlığı tarafından benimsenmemiştir. İçişleri Bakanlığı bu konuda şunları ifade etmektedir49: Adalet Bakanlığı idari kolluk teşkilatından bağımsız olarak ayrıca “adli kolluk” teşkilatı kurmak istiyorsa, kendi bütçesiyle-personeliyle bunu gerçekleştirebilir. Halen İçişleri Bakanlığı tarafından Adalet Bakanlığına bağlı mevcut cezaevlerinin güvenliği sağlanmakta, hükümlü ve tutuklular duruşmalara çıkarılmakta ve hastanelere sevkedilmektedir; bütün bu hizmetleri şayet istiyorsa Adalet Bakanlığı icra edebilir.

44 SARIKAYA, age, s. 16.

45 Kuvvetler ayrılığı kuramının babası Montesquieu’dur. Montesquieu “Kanunların Ruhu” adlı eserinde kuvvetler ayrılığı prensibini şöyle ifade etmektedir: “Yasama gücü ile yürütme gücü aynı kişi ya da kurulda birleşirse özgürlük kalmaz. Yargı gücü, yasama ve yürütme güçlerinden ayrılmamışsa hiçbir özgürlükten söz edilemez. Hele üç güç aynı kişinin elinde toplanırsa her şey kaybolur”: Konuyla ilgili olarak bkz.

KOCABAY, age, s. 43. Kuvvetler ayrılığı ilkesi uyarınca, siyasal ve yönetsel gücü elinde bulunduran iktidar başka bir organ tarafından frenlenecektir. Kuvvetler ayrılığı ilkesi, devletin üstün otoritesine göre bireyin korunmasının temel aracıdır: KABOĞLU Ö. İbrahim, “Türkiye’de Hukuk Devletinin Gelişimi”, Doğu-Batı Düşünce Dergisi, Y. 4, S. 13, Kasım, Aralık, Ocak, 2000–2001, s. 93.

46 SARIKAYA, age, s. 15.

47 SARIKAYA, age, s. 17.

48 AKÇE, age, s. 17.

49 FENDOĞLU, “İnsan Hakları ve Adli Kolluk”, s. 121.

Adli kolluk-idari kolluk ayrımına ilişkin olarak Avrupa Birliğinde kabul gören anlayış, adli kolluk-idari kolluk ayrımı yerine, adli görev-idari görev ayrımının yapılması gerektiğine yöneliktir. Buna göre, her kolluk görevlisi her türlü olaya müdahale edebilmektedir ve olay niteliği gereği adli ise kolluk görevlisi savcı ile idari ise kendi kolluk amiri ile irtibata geçmektedir50. Yani, ülkemizde şu anda uygulanan sistem, aslında Avrupa’daki genel uygulamayla paralellik arz etmektedir.