• Sonuç bulunamadı

1.4. TABİAT SEMBOLİZMİ

2.1.3. Kutsal Şehirler

2.1.3.1. Kudüs

İlahi kaynaklı bütün dinler için kutsal kabul edilen Kudüs‟ün en önemli özelliği Allah‟ın insanları doğru yola iletmek için gönderdiği peygamberlerin birçoğunun bu şehirde yaşamış olması ya da hayatlarının bir kısmını burada geçirmiş olmalarıdır. İlahi din mensupları içinde Yahudiler için bu şehrin önemi çok daha fazladır. Şehre sahip olmak için günümüzde bile verilen mücadeleler bunun en açık örneğidir.

228 Besalel, III, 605.

229 Özen, s. 93, 101.

Yahudilerin kutsal topraklarda yaşamalarının dinsel bir zorunluluk olduğu, Yahudi dini hukuku Halakha‟da da sürekli canlı tutulmuştur. Yahudi din hukukçularından Musa Bin Meymun da (Maimonides) bir Yahudinin hiçbir neden yokken kutsal toprakları terk etmesinin yasak olduğunu belirtmiştir. Maimonides‟e göre bir Yahudi, puta tapmaktan kurtulmak, evlenmek veya Tevrat öğrenmek gibi nedenlerle geçici olarak kutsal toprakları terk edebilir. Ancak mutlaka geri dönmelidir. Zorunluluk hali bulunmadığı takdirde kutsal toprakların dışında kalmak yasaktır. Böylece Yahudilikte kutsal topraklarda yaşamanın dinsel bir zorunluluk haline getirildiğini görüyoruz.230

Kudüs için çeşitli tabirler kullanılmıştır ki, bunlardan bazıları: “David‟in Kenti”

(II. Samuel, 5, 9); “Tanrı‟nın Arslanı” (İşaya, 29: 1); “Tanrı‟nın Kenti” (Mezmurlar, 87:2); “Gerçeğin Kenti” (Zaharya, 8:3); “İmralı Kent” (İşaya, 1: 26), vb. 231Arapça‟da Al- Kuds veya Kudsü‟ş-Şerif, İbranice‟de ise Yeruşalayim232 diye bilinen Kudüs; Ön Asya‟nın Filistin bölgesinde Musevi, Hıristiyan ve Müslüman dinlerinin kutsal şehridir.233 Dünyanın en eski kentlerinden olan Kudüs, bu üç büyük dinin kutsal saydığı bir ruhanî merkezdir. Tevrat‟ta bahsedilen Salem şehrinin Kudüs olduğu yolundaki geleneksel görüş doğru ise Eski Ahit‟te şehirden ilk defa Hz. İbrahim‟in çağdaşı olan ve onunla görüşen Kral Melkisedek sebebiyle bahsedilmektedir. M.Ö. X. Yüzyılın başlarında İbranilerin kralı Davud, bir baskınla Kudüs‟ü ele geçirmiş, yeniden kurmuş ve kendine başkent yapmıştır. Yeruşalem adı Tora‟ da yer almamaktadır. Yahudilikte Kudüs‟ün oynadığı merkezi rol, Kral Davut‟un kenti fethi ile başlamaktadır. Davut, Hebron‟da altı yıldan fazla hüküm sürdükten sonra başkentini Kudüs‟e taşımıştır. Bu seçiminin; başkentini krallığının coğrafi merkezine taşıyıp, hiçbir kabilenin mülkiyetinde olmayan tarafsız bir bölgede kurmaya bağlı olduğu ihtimaline dayandığı söylenebilir. Hz. Davut, Ahit Sandığı‟nı da derhal başkente taşımış ve peygamber Gad‟ın önerisi ile bir sunak yeri oluşturmaya yönelmiştir. Bunun için kente yakın bir araziyi satın almıştır. Bu bölgenin “Tapınak Tepesi “ olduğuna inanılmaktadır. Ancak Tanrı ile İsrailoğulları arasındaki pekişmeyi bir tapınakla oluşturmak yukarıda da

230 Adam, s. 64.

231 Besalel, III, 783.

232 Türk Ansiklopedisi, MEB, 1975, XXII, 329.

233 Niyazi Akşit, “Kudüs”, A’dan Z’ye Tarih Ansiklopedisi, Serhat Yayın ve Dağıtım, 1987, s. 649

değinildiği gibi Davud‟un oğlu Süleyman‟a (Şelomo) nasib olmuştur. Oğlu Süleyman burada tapınak (Mescid-i Aksa) ve saray yaptırmıştır.234

Birinci asırda yaşamış Yahudi düşünürlerinden Rabbi Şemuel, dünyanın şeklini şöyle tarif etmiştir: “Dünya insanın gözüne benzer, göz akı, karaları çevreleyen okyanuslardır, üzerinde yaşadığımız topraklar gözün irisidir. Kudüs ise gözbebeği ve gözbebeğinin içindeki görüntü ise Beyt ha-Mikdaş yani kutsal tapınaktır. 235Bu sembolik yapının anlamı Yahudi literatüründe “Gökler Tanrınındır, yeryüzünü ise insanoğluna vermiştir. “ şeklinde belirtilmiştir. 236

Tevrat, bütün Yahudi erkeklerini yılda üç defa Kudüs‟te Yahve‟nin huzurunda bulunmaya mecbur etmiştir. Ayakta olduğu günlerde Kudüs‟teki Mabed‟i ziyaret etmenin zorunlu olduğu üç hac bayramı Pesah, Şavuot ve Sukkot idi. Bu bayramlarda hac maksadıyla Kudüs‟e gitmek, “reiya” (görünüş) olarak adlandırılır.

Yahudilik‟te hac mekânları, üç grupta toplanır:

1. Kudüs ve çevresindeki mekânlar,

2. Genellikle Celile‟de bulunan Talmud ve Kabala‟da adı geçen bilgelerin mezarları,

3. Diaspora bilgelerine ve azizlerine adanan, İsrail‟in çeşitli bölgelerindeki merkezler.

Yahudilik‟te yenilenme ve manevî enerjinin ortaya çıkarılması olarak algılanan hac, günahların bağışlanması için de bir vesile teşkil eder. Çünkü hac, kâinatın yaratıcısı Tanrıya doğru yapılan kutsal bir yolculuktur. Hac yapmak sadece erkeklere emredilmiştir. Sağır ve dilsizler, budalalar, herhangi bir emri icra etmeye mecbur olmayan çocuklar, cinsiyeti şüpheli olanlar, çift cinsiyetli olanlar, kadınlar, tamamen hür olmayan köleler, topallar, körler, hasta veya yaşlılar ve ayaklarıyla Kudüs‟e gidemeyenler, yolculuktan muaf tutulmuşlardır.237

Kudüs, Yahudi dininde ilhamlara ve değerlere kaynaklık etmiştir. İşaya Peygamber, Kudüs‟ü “dürüstlüğün kenti” olarak tanımlar ve Tanrının sözünün ve öğretisinin Sion‟dan doğacağını bildirir. Yermiyau Peygamber, istikbalde Kudüs‟ün

“Tanrı‟nın tahtı” olacağını ve tüm ulusların orada toplanacağını kehanet olarak sunar.

234 Besalel, III, 781, 782.

235 Atasağun, s. 77.

236 Has, s. 66.

237 Özen, s. 191, 192.

Neşideler Neşidesi‟nde bu kutsal kent bir sevgiliye benzetilir. Kudüs‟ün güzelliği ve asaleti birçok Biblik metinde ( Mezmurlar, 48:3; 50:2, vb. )yer alır.

Yahudiler dua ettiklerinde yüzlerini Kudüs‟ün istikametine çevirirler. Yemekten sonra söylenen Birkat Amazon Duası, Kudüs‟ün yeniden inşa edilmesi ile ilgili bir bölüm içerir. Bu dua Kudüs‟e yönelerek söylenir. Birkat Amazon‟un hafta günlerinde okunuşunda eklenen bir Mezmur (Mezmurlar, 137:5) şöyle der: “Seni unutursam, ey Yeruşalayim, sağ elim işlevini yitirsin.”238

Yahudi geleneğine göre yeryüzündeki Kudüs gibi bir de gökte Kudüs vardır.

Talmud‟da Tanrının yerdeki Kudüs‟e girmeden gökteki Kudüs‟e girilemeyeceğini bildirdiği nakledilmektedir. Yahudi dini literatürünün bir kısmında semavi Kudüs‟ün dünyanın sonunda yerdekinin yerini almak üzere ineceği belirtilmektedir. Bütün dönemlerde Yahudiler, öldükten sonra Kudüs‟te bulunan Zeytin Tepesi‟nde gömülmeyi tercih etmişleridir. Çünkü Kudüs‟ün tekrar kuruluşunda ve ölülerin dirilişinde, Bet ha – Mikdaş‟a yakın olmanın bir ayrıcalık sağlayacağı görüşü hâkimdir. Onun için yaşlı Yahudiler öldükten sonra gömülmek için buraya, uzak ülkelerden gelmişlerdir.239

Belki de tarih boyunca en çok peygamberin geldiği Kudüs, ilham ve vahiylerin ortaya çıktığı, içinde her zaman kötülük ve iyiliğin yan yana bulunduğu övülmüş bir şehirdir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de kutsallığını ve buna bağlı olarak üç ilahi din için önemini sürdüren, inananlar için bereketli ve mübarek kılınmış, enerjisi yoğun şehirlerden biri olan Kudüs‟ün daha uzun yıllar bu özelliğini devam ettireceği söylenebilir.

238 Besalel, III, 782, 783.

239 Çetinkaya, s. 125.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

HİNDUİZM’DE MERKEZ SEMBOLİZMİ

Genel olarak Hint Yarımadasında bulunan halkın inançlarını ifade eden Hinduizm, kendine özgü inançları, ibadetleri, anlayışları ve uygulamaları ile dünya nüfusu içinde önemli bir orana sahip olan dini bir harekettir.

Hinduizm‟de “merkez” kavramı o kadar önemlidir ki Hindistan‟da bir ev yapılmadan önce, astrolog, dünyayı tutan yılanın başı üzerine hangi temel taşının konulacağına karar verir. Duvar ustası, yer yılanın başını kuvvetle bağlayıp depremleri uzaklaştırmak için belirlenen noktaya bir kazık çakar. Evin yapımı sadece dünyanın merkezinde yer almaz, bir anlamda o, dünyanın yaratılışını da tekrar eder. 240

Hindistan toprakları, iki bin yıldan beri hac mekânı olarak kabul edilir.

Hinduizm‟de de kutsal mekânların ziyareti anlamına gelen hac ibadeti vardır. Hint yarımadasının Aryalarca istilası ve Hindu tapınaklarının inşası ile birlikte ziyaret edilecek yerlerin sayısı da artmıştır. Ortaçağlara doğru hac için uzak yerlere gitmek gelenek haline gelmiştir. 241

3. 1. AÇIK ALANLAR 3. 1. 1. Meru

“Kutup dağı” demek olan Meru, kuzey kutbu ile özdeşleştirilmektedir. Kuzey‟e Sanskritçe‟de uttara denmektedir, yani en yüksek bölge anlamındadır. Uttarayana ise, güneşin yükselerek kuzeye doğru kat ettiği yürüyüş anlamındadır ve bu durum kış gündönümü ile başlar ve yaz gündönümü ile biter. 242Ratnasanu, Sumeru, Hemadri, Mandara, Karnikahachala, Devaparvata gibi Sanskritçe birçok adı olan Meru Dağıyla ilgili betimlemelerde, onun, kendisine bağlanmış her şeyle birlikte, hep yedi sayısıyla ilişkilendirildiği görülür. Meru Dağının yedi sayısıyla bu simgesel ilişkisi Kutup Yıldızının Büyük Ay‟ının yedi yıldızının sonuncusu olmasından ileri gelir. Hint rivayetlerine göre, bu yedi yıldız Veda çağlarının “Yedi Bilgesinin”, Rig-Veda ilahileri ile yakarışlarının ve Veda‟ların en önemli metinlerinin varsayılan yazarı olan Sapta Rishi‟lerin simgesidir. 243

240 Eliade, İnançlar ve İbadetlerin Morfolojisi, s. 448.

241 Harman, s. 382.

242 Guenon, s. 56.

243 Georges İfrah, “Meru”, Hint Uygarlığının Sayısal Simgeler Sözlüğü, Rakamların Evrensel Tarihi VI, (Çev. Kurtuluş Dinçer), Tübitak Popüler Bilim Kitapları, Yorum Matbaacılık, Ankara 2003, s. 109, 110.

Tibet literatüründe beyaz rengi, dünyanın merkezi olarak kabul edilen Meru Dağı‟nın rengi olarak kabul edilmiştir. Çünkü bu dağ onlara göre aydınlığa yükselişin cisimleştirilmiş şekli olarak tasavvur edilmiştir.244

Kutup yıldızıyla aynı hizada olduğu, evrenin merkezinde olup dünyanın merkezini oluşturduğuna, tepesinde Tanrıların başı olan “İndra” nın, yamaçlarında da 33 Tanrının oturduğuna inanılır. Ayrıca Hint mitolojisine göre Tanrıların buluşma yeri ve barınağı olarak geçen kutsal bir dağdır. Tanrı dünyayı yaratırken, bu dağ, çok önemli bir rol oynamıştı. Onlara göre yukarıda, birçok gök vardı ve bu göklerin hepsi de, Meru dağının üzerine kurulmuştu. Yeri tutan da, yine Meru dağı idi. Onlara göre güneş, ay ve yıldızların hepsi, Meru dağının etrafında dönerlerdi. Sumeru dağı, adı ile birlikte Altay ve Moğol Şamanizmine de girmiştir. Türk ve Moğol halkları bu dağa zaman zaman

“Sumbur, Sumur, Sumer” adları vermişlerdir.

Bu dünyanın tümüyle Meru'nun güneyinde yer aldığı kabul edilebilir, çünkü Meru kuzey kutbu ile bir tutulmaktadır. Yedi dvipa'lar ("adalar" ya da "kıtalar"

anlamına gelir) bazı devresel periyotlar esnasında sırayla yükselirler; öyle ki, her biri o periyodun (devrenin) yeryüzü âlemi olarak kabul edilirler. Bunlar, merkezi Meru olan ve buna bağlı olarak da uzayın yedi bölgesine göre yönlendirilmiş ve yerlerinin saptanmış olduğu bir lotus meydana getirirler. Hindulara göre Meru'nun, yedi dvipalar'dan her birine ayrı ayrı yönelik olan bir yüzü vardır. Şayet bu yüzlerin her biri gökkuşağının bir rengini taşıyorsa, bu durumda, bu renklerin sentezi beyazdır ki bu da her yerde ruhsal otoriteye atfedilen renktir. Ayrıca, Meru'nun bizzat kendi rengi de beyazdır ve diğerleri ise yalnızca onun değişik dvipalar'a uygun olarak büründüğü çehreleri temsil ederler. Her bir dvipa'nın tezahür ettiği devre içerisinde Meru farklı bir pozisyona geçiyor gibidir; ancak gerçekte hareketsizdir ve yerinden oynamaz; çünkü o, merkezdir ve bir devreden diğerine değişiklik gösteren şey, yeryüzü dünyasının onun çevresindeki konumudur. 245

3. 1. 2. Ganj Nehri:

Hinduizm‟de en dikkat çeken dini törenlerden birisi hacdır. Dolayısıyla hac mekânlarından biri olan Ganj, Hindular için çok kutsal bir nehirdir. Hindular Ganj‟ı bir Tanrıça olarak düşünürler ve ona “Ganja Mai” yani “Anamız Ganj” derler. Çünkü Ganj,

244 Has, s. 45.

245 Meru, (Erişim Tarihi: 15.06. 2011), http://tr.wikipedia.org.

Tanrı Shiva‟nın saçlarından akmaktadır. Bunun için birçok Hindu, hac yapmak için Ganj‟ın kaynakları olan Benares‟e veya Vishnu, Shiva‟ya adanan büyük mabetlerden birine gitmektedirler. Özellikle Bombay bölgesi, mahalli hac bölgesi olarak kabul edilmiştir.

Aylarca yolculuktan sonra Ganj‟ın kaynağına ulaşan hacı adayları, burada yıkanıp Ganj‟ın kenarında meditasyon yapılarak birkaç hafta kalınır. Böylece Hindu hacı olur. Hatta burada bulunan Benares şehrinin de kutsallığını bu nehirden aldığı belirtilir. Benares‟e gelenler Ganj‟da yıkandıktan sonra şehirde bulunan 106 tapınağı yaya olarak ziyaret eder.

Hindistan‟da her evde Ganj Nehri‟nin suyundan bir miktar saklanmaktadır. Ölen insanların ağzına bu sudan birkaç damla damlatılır. Böylece ölümün temiz olacağına inanılmaktadır. Ganj Nehri‟nde yapılan banyo, Hindu‟nun bedenini ve ruhunu temizlemektedir. Genelde, sabahleyin avuca alınan su ile ağız ve boğaz temizlenir. Bu adeta bir abdest almak gibidir. Sonra muhtelif dualar okunur, Tanrının ismi tekrarlanır ve birkaç kez Ganj‟da yıkanılır. 246

Hindular kutsal olan bu nehri, Tanrıça Ganga'nın kişileştirilmiş formu olarak kabul ederler ve bu nedenle insanlar nehre taparlar. İnançlara göre belirli günlerde nehirde yıkanmak günahların affedilmesi ve tövbelerin kabul görmesini sağlar.

Hinduizm‟deki ölü yakma geleneği nedeni ile birçok insan Hindistan gibi büyük bir ülkede binlerce kilometre yol kat ederek yakınlarının küllerini bu nehre serperler.

Suyu kutsal kabul edilen bu nehir, insanlar için kurtuluş yoludur. İnanışa göre bu sudan bir yudum bile içmeden ölmek tamamlanmamış bir hayattır. Bununla birlikte ölüm döşeğinde bir hastaya son nefesinde nehrin suyundan içirmek cennete gitmesinin garantisidir. Bu nedenle birçok Hindu evinde ağzı kapalı kaplarda, gerekli zamanlarda kullanmak için sular bulundurur. Nehrin çevresinde Ganj suyu satan birçok satıcı vardır.247

Hinduizm‟deki birçok dinî gün ve festival Ganj'ın kıyılarında kutlanır, dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi olan Hindistan‟da yapılan bu tür kutlamalara milyonlarca insan katılır. Bugüne dek dünya üzerinde toplanmış en büyük kalabalık 70.000.000 kişi ile Ganj Nehri kıyısında, Prayaga‟da toplanmıştır.

246 Aydın, “Hac”, s. 105, 106.

247 / Ganj Nehri, (Erişim Tarihi: 06. 05. 2011), http://tr.wikipedia.org/wiki

3. 2. KAPALI ALANLAR 3. 2. 1. Mabet

Hinduizm‟de ibadet genelde bireysel bir faaliyet olarak görülüp ibadetin her yerde yapılabileceği anlayışı olmakla beraber mabet de vardır. Mabetlerde ibadet, evdekinin biraz gelişmiş şeklidir. Tapınaklardaki ibadetler Brahmanlar tarafından yerine getirilir.

Hindularda mabetsiz köy yoktur. Kasaba ve şehirlerde büyük mabetler vardır.

Bu mabetlerin yanında, yıkanmaya elverişli kutsal havuzlar bulunmaktadır.

Tanrının ikamet yerleri olarak görülen mabetler, insanların Tanrılar ile buluşma yeri, onlara saygı da bulunma ve takdimeler sunma yeridir. Her Tanrının bir mabedi bulunmakta ve o mabette Tanrı heykeli bulunmaktadır. Bu nedenle bir Hintli, kendisi ile tapındığı Tanrı arasında zihninin odaklaştıracağı bir vasıta aramaktadır. İbadet bu heykele odaklanmaktadır.248

Her ne kadar Hindu mabedleri topluca ibadet yerleri olmaktan çok, bir nevi Tanrıların evleri veya yeryüzündeki ikamet yerleri ise de, yegâne ibadet yerleri de değildir. Eski bir Hindu metnine göre, en iyi ibadet yerleri; kutsal nehirler, mağaralar, ıssız koruluklar, vadiler, adalar, kişinin kendi evi ve hayvanlardan uzak tenha yerlerdir.

Yani özetle söylemek gerekirse, başlıca Hindu mabedi, kâinatın kendisidir. Bununla beraber bazı binalar da ibadet için uygun bir ortam oluştururlar. Hinduizm‟de her Tanrının bir mabedi vardır ve o mabedde, adına tahsis edilmiş olduğu Tanrının bir tasviri veya heykeli bulunur. Mesela, Şiva‟nın mabedleri gibi. 249

3. 3. KUTSAL ŞEHİRLER

Dini açıdan önemli merkezleri ziyaret etmek, Hindular arasında hem yaygın hem de önemli kabul edilen bir uygulamadır. Bu ziyaretler, dini sorumluluğu yerine getirerek sevap kazanmak, nihai kurtuluşu gerçekleştirmek, günahları affettirmek, büyüklerin hayır dualarını almak, öfkeli Tanrı ya da Tanrıçaları teskin etmek, hastalıktan ve şanssızlıktan kurtulmak ya da mal veya toplumsal statü kazanmak gibi gayelerle gerçekleştirilir. Bazı ziyaret yerlerinin özel bazı Tanrılarla alakalı olmasına karşın Benares arzuları gerçekleştirme konusunda diğer yerlerden daha önemlidir.

248 Küçük vd. , s. 188

249 Güç, s. 61.

3. 3. 1. Benares

Hindistan‟da ziyaret edilen yedi kutsal yer bulunmaktadır. Himalaya‟nın yüksek tepeleri, Ganj ve Jamna nehrinin kıyıları, Brindaban ve bilhassa iki bin tapınağın bulunduğu Benares bunlardandır. Bu kutsal yerlere yapılan ziyaretler/hac seferleri Hinduların hayatında önemli rol oynamaktadır.

Hindistan‟ın en eski Hac şehirlerinden birisi olan Benares‟in eski ismi Kashi‟dir.

Her yıl binlerce hacı adayı buraya, kuzey Hindistan‟dan Nepal‟e kadar bütün bölgelerde yaygın olan “DOM” kastının insanlarına kendilerini yaktırmak için gelmektedir.

Benares, ayrıca Hindistan‟daki Sanskritçe öğrenme yerlerinden en önemlisidir. 250

Tanrı Şiva‟nın evi olarak görülen Benares‟i ziyaret, bütün hinduistlerin temel arzusudur. Yolda devamlı olarak ilahiler söylenir, tespih çekilerek dua edilir. Kutsal yere girmeden önce şehir dışındaki hacı evlerinde (dharmasala) bir gece geçirilir ve dinlenilir. Şehre girdiklerinde yüzüstü yere kapanılıp yerden toprak alınarak kafalara dökülür. Sonra yerden kalkarak günahlarından arınmak amacıyla Ganj Nehri‟ne gidilir ve orada yıkanılır. Ganj‟da yıkanıldıktan sonra kutsal nesnelerin veya mabetlerin çevresinde dolaşılır. 251

Sonuç olarak Hinduizm‟de Benares‟i ziyaret etmek ve Ganj Nehri‟nde yıkanmak, ölümden sonra yeniden dünyaya gelişte daha mutlu olma ümidini vermektedir. Bununla beraber Benares, Hindistan‟daki biricik kutsal şehir olmadığı gibi, Ganj da tek kutsal nehir değildir. Hindistan‟ın her köşesi kendine göre kutsal mukaddes mabetler ve türbelerle doludur. Hindistan‟ın her köşesine yayılmış olan mabetler ve mabutların bulunduğu yerler kutsal mekânlar olarak kabul edilir ve hac maksadıyla ziyaret edilir.

250 Aydın, “Hac”, s. 95.

251Küçük, Tümer, s. 192.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

BUDİZM’DE MERKEZ SEMBOLİZMİ

Budizm, MÖ. VI. yüzyılda Kuzey Hindistan‟da yaşamış olan Budda‟nın öğretileri üzerine kurulmuş ve evrensel nitelik kazanmış olan bir dindir. Hindistan‟da doğmuş olmasına rağmen bu dinin mensupları günümüzde daha çok Hindistan dışında ve dünyanın değişik ülkelerinde bulunmaktadır. Hızlı bir gelişme gösteren bu dini hareket, 400-450 milyon civarındaki mensupları ile yaşayan büyük dünya dinlerinin ilk beşi içine girmiştir.

Dünyanın merkezden yaratıldığı düşünceleri Budist rivayetlerinde de vardır:

Yaratılış, bir zirveden, bir noktadan, yani bir merkezde ve aşkın yerde başladı. “O doğar doğmaz, Bodhisattva ayaklarını yere nazikçe koydu ve kuzeye dönerek uzun adımlarla yedi adım yürüdü, kutba ulaştı ve şöyle haykırdı „dünyanın tepesinde olan benim, dünyada ilk doğan benim‟.” 252

Kutsal yerleri ziyarer anlamına gelen hac ibadetinin Budist geleneğinde de var olduğu görülür. Budda‟nın hatıralarının saklandığı stupaların ve diğer kutsal yerlerin büyük bir önemi vardır. Mahaparinirvanasutra‟ya göre Buda, ölümünden kısa bir zaman önce dört büyük hac yerini ziyaret etmeyi tavsiye etmiştir. Budda‟nın doğduğu yer olan Lumbini parkı, Bodh ağacının olduğu ve Budda‟nın uyandığı Bodhgaya, uyandıktan sonra ilk vaazını verdiği Benares parkı ve Budda‟nın öldükten sonra cesedinin yakıldığı yer olan Kushinagara.

Budizm‟in bir kurucusu, kutsal kitabı, doktrini ve cemaati olmakla beraber, bir din, mezhep, tarikat ya da felsefi bir ekol olup olmadığı uzun süre tartışılmıştır.

4. 1. AÇIK ALANLAR 4. 1. 1. Adam-Âdem Tepesi

Sri Lanka‟da Kolombo‟nun 72 km kadar doğusunda yükselen (2243 m), koni biçiminde bir dağ olan Âdem Tepesi sadece Budistler tarafından değil, Hindular ve Müslümanlar tarafından da kutsal sayılır. Tepesindeki 1. 5 m uzunluğunda, ayak izine benzeyen çöküntünün Buddha'nın, Şiva‟nın ya da Hz. Âdem‟in ayak izi olduğuna

252 Eliade, s. 446.

inanılır.253Budistler burayı kutsal kabul ettikleri için ziyaret edilen bu tepeye yaklaşık 2200 merdivenle 50 metrede bir dinlenilerek çıkılır.

Budizm‟de dağ ve nehir gibi açık bir kutsal mekân tasavvuru kapalı mekânların gerisinde kaldığı için daha çok ziyaret edilip mukaddes olarak kabul edilen yerler ve mabetleri olan viharalar (pagoda) üzerinde durulacaktır.

4. 2. KAPALI ALANLAR

Budizm‟de mabet/tapınak ve ibadet vardır. Mabetler ibadetlerin merkezidir ve Budda da ibadetlerin objesidir. Dolayısıyla Budda, Budda heykelleri, Budda‟nın hatıraları-emanetleri ve bunlarla ilgili uygulamalar Budizm‟deki mabet ve ibadet anlayışının temelini oluşturmaktadır.

Budizm mabetlerinin ortaya çıkışı farklı bir özellik arz eder. Çünkü başlangıçta Buddizm‟in kutsal mekânları veya mabetleri yoktu. Fakat Budda‟nın ölümünden sonra Budist misyonerlerin gayretleri ile Budist inanç, Asya‟nın çeşitli yörelerinde tutundu.

Ayrıca doğuş yeri olan Hindistan‟da da Budizm, ayrı bir gelişme çizgisi takip etmiştir.

Eski devirlerde açık kutsal yerlerin üzerleri örtülerek kapalı odalar teşekkül etmiştir. Ancak kutsal gücün tabii olarak kapalı mağara ve in gibi yerler de düşünülmeye başlandığı kabul edilir. Bu yerler kimsenin rahatsız etmediği, dikkatin yoğunlaştığı yerlerdir. Daha sonra ise inşa edilen mabetlerde ibadetlere devam edilmiştir.

4. 2. 1. Vihara-Pagoda

Budistlerin günlük yaşamındaki tüm faaliyetleri ibadet olarak görülmekle beraber müstakil olarak belirlenmiş ibadet zamanları ve mekânları da vardır. İbadet mekânlarının başında ise pagoda/viharalar gelir.

Budizm‟in yayıldığı yerlerde mabet/tapınak karşılığında “stupa, dagaba, pagoda, vihara, gompa” gibi terimler kullanılmaktadır. Başka anlamlara gelse de bu kelimelerin ortak yanı ve anlamları “mabet” i ifade etmesidir.

Budizm‟in yayıldığı yerlerde mabet/tapınak karşılığında “stupa, dagaba, pagoda, vihara, gompa” gibi terimler kullanılmaktadır. Başka anlamlara gelse de bu kelimelerin ortak yanı ve anlamları “mabet” i ifade etmesidir.

Benzer Belgeler