• Sonuç bulunamadı

4.1. AÇIK ALANLAR

6.3.2. Medine

Suudi Arabistan‟da Mekke‟nin kuzeyinde olup Mekke‟den sonra ikinci büyük şehir olan Medine‟nin eski adı Yesrib‟tir. Zarar vermek, karıştırmak, kötülemek, bozmak gibi anlamları bulunan Yesrib kelimesi yerine hicretten sonra Hz. Muhammed (sas) hoş ve güzel anlamına gelen Tabe, Taybe gibi isimlerin kullanılmasını istemiştir.

Bunun yanında Kur‟an-ı Kerim‟de Medine için kullanılan “dar” kelimesinden hareketle Darülhicre, Darüliman, Darüsünne ve Hz. Peygambere nispetle Medinetürresul veya

379 İslami Bilgiler Ans. İstanbul, 1993, II, 216.

380Bursevi, s. 21.

381Yazıcı, s. 11.

Medinetünnebi başta olmak üzere şehrin kutsallığına, hicret yurdu ve başşehir olmasına vurgu yapan sayıları 100‟e yaklaşan isim kullanıldığı görülmektedir. Bunlar içinde

“nurlu şehir” anlamına gelen el- Medinetü‟l-münevvere en yaygını olarak öne çıkar.

Medine, Mekke ile birlikte iki Harem‟den biri olup hicretten sonra Resulullah,

“Hz. İbrahim Mekke‟yi harem yaptığı gibi ben de Medine‟yi harem kıldım” sözleriyle şehri harem ilan etmiştir. 382

İslam dini için özel bir yeri olan bu şehrin kutsiyet kazanmasına neden olan birçok yapı bulunur. Hac mevsiminde Mekke ile beraber milyonlarca hacı tarafından ziyaret edilen bu önemli yerler şunlardır: Mescid-i Nebevi, Uhud dağı ve Kabristanı, Yedi Mescidler, Mescid-i Kıbleteyn, Müslümanların ilk inşa ettiği mescid olan Kuba Mescidi, Hamza Mescidi, Ali Mescidi, Cennetü‟l- Baki, Ebubekir Mescidi, Osman Mescidi, Ömer Mescidi, Cuma Mescidi, Mescid-i Gamame (Bulut Mescidi) ve Osmanlı Mescidi. 383

İslam tarihinde bir dönüm noktası olan Resul-i Ekrem‟in Mekke‟den Medine‟ye hicretinden sonra gerçekleştirilen ilk faaliyetlerden biri Mescid-i Nebevi‟nin inşasıdır.

Bizzat Hz. Peygamber tarafından yaptırılan iki mescidden biri olan (diğeri Kûba), Mescid-i Nebevî onun Medine‟deki bütün faaliyetlerinin merkezinde yer almış ve fonksiyonları bakımından sonraki dönemde kurulan camilere örnek teşkil etmiştir.

Mescid-i Nebevi‟nin adı Kur‟an-ı Kerim‟de doğrudan geçmemekle birlikte “ilk günden takva üzerine kurulan mescid” ifadesiyle (Tevbe 9/108) Mescid-i Nebevi veya Mescid-i Kûba‟nın kastedildiği rivayet edilmektedir. İbn-i Kesir, Mescid-i Nebevi‟nin ayette sözü edilen sıfata daha layık olduğunu belirtir. İslam âlimlerinin birçoğuna göre Mescid-i Nebevi fazilet bakımından Mescid-i Haram‟dan sonra gelir. İmam Malik başta olmak üzere bazı âlimlere göre ise Resulullah buraya defnedildiğinden Mescid-i Nebevi daha faziletlidir. Mekke‟deki Mescid-i Haram gibi Mescid-i Nebevi ve Kudüs‟teki Mescid-i Aksa için de Harem-i şerif tabiri kullanılır.384

Medine‟de bulunan ve vahyin en çok indiği mekânlardan biri olan Mescid-i Nebevi, yeryüzünde ziyaret edilmeye değer üç mescitten biridir. Bundan dolayı burada yapılan ibadet diğer mescitlerde yapılandan üstündür. Resul-i Ekrem, Mescid-i Nebevi‟de kılınan namazın Mescid-i Haram hariç diğer yerlerde kılınan namazdan bin

382 Fotoğraflarla Kutsal Topraklar Hicaz Albümü, DİB Yayınları, Ankara 2008, s. 102, 103.

383Medine, (Erişim Tarihi: 17. 07. 2011), http://tr.wikipedia.org.

384TDV İslam Ansiklopedisi, Ankara 2004, XXIX, 281.

kat daha faziletli olduğunu bizzat haber vermiştir. Mescid-i Nebevi, inşasından itibaren Mekke‟deki Mescid-i Haram gibi en önemli ilim merkezi olması yanında şehrin günlük hayatının çekirdeğini oluşturmuş ve bu özelliğini tarih boyunca sürdürmüştür. 385

Peygamber efendimizin kabri şeriflerinin bulunduğu, İslam devletinin temellerinin atıldığı ve İslam‟ın şekillendiği yer olması hasebiyle Müslümanlar için kutsal kabul edilen yerlerdendir.

6. 3. 3. Kudüs

İslam‟da Kudüs‟ün özel bir yeri ve önemi bulunmaktadır. Kudüs aşağıda beyan edeceğimiz üzere; Müslümanların ilk kıblesi, isra ve miraç şehri, kutsal şehirlerin üçüncüsü, peygamberlik ve bereket diyarı olarak bilinir.

Filistin toprakları üzerinde çok imtiyazlı bir yerde kurulmuş olan Kudüs, Müslüman dünyasının merkezinde ve Arap dünyasını meydana getiren ülkelerin dört yol ağzındadır. Bu olgu bazı bilginlerin Kudüs‟ü “arzın merkezi” olarak kabul etmelerine yol açmıştır. Dört tepe üzerine kurulan bu şehir dini olduğu kadar stratejik bir öneme de sahiptir.

Müslümanların şehri almalarıyla Beyt el-Makdis olarak isimlendirilen bu şehre zaman zaman, Beyt el-Mukaddes, El-Kuds, El-Medine, Dar-as-Salam denildiği de görülür. Şehre bu kadar çok ismin verilmesinin nedeni bölge halkının inancına göre, zengin ve uzun tarihiyle ayrıca önemli özelliklerinin olmasıdır.

Gerek tarihi açıdan gerekse İslami mirası yönünden olsun Kudüs‟ün Müslümanların kalbinde çok özel bir yeri olduğu görülür. Peygamberler, halifeler, emirler, âlimler, salih kişiler, evliyalar hep bu şehirden kutsal olarak bahsetmişlerdir.

Müslümanların Kudüs‟ü böyle ayrıcalıklı görmesinin nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:

1. Hz. İbrahim‟in manevi mekânı olup, peygamberler şehridir. Vahiylerin indiği, Hz. İsa‟nın görev yeri, Allah‟ın Hz. Meryem‟e lütufta bulunduğu yerdir. İbn-i Abbas bu konuda şöyle demektedir:” Kudüs peygamberler tarafından kurulmuş ve onların oturdukları, yaşadıkları yerdir. Burada bir karış toprak parçası yoktur ki orada peygamberler dua etmemiş, melekler inmemiş olsunlar”. 386

385 Fotoğraflarla Kutsal Topraklar Hicaz Albümü, DİB Yayınları, Ankara 2008, s. 115, 116.

386Kudüs, (Tarihi Belge), (Çev. Acar Tanlak), İslam Konferansı Teşkilatı Kudüs Komitesi Yayınları, Ankara 1988, s. 29.

2. Kudüs‟ün Müslümanlar için belki de en büyük önemi ilk kıble oluşudur.

Resulallah (sas) ve ashab-ı peygamberliğin onuncu yılı namazın farz kılındığı isra ve miraç gecesinden başlayarak Mekke‟de üç yıl; hicretten sonra Medine‟de on altı ay boyunca Kudüs‟e yönelerek namaz kılmışlardır. Müslümanlara, yüzlerini Kâbe‟ye veya Mescid-i Haram‟a çevirmelerini emreden Kur‟an ayetleri ininceye kadar durum bu şekilde devam etmiştir. 387

3. Kudüs‟ün Müslümanlar için diğer bir önemi isra ve miraç şehri oluşudur.

Kur‟an-ı Kerim‟de şöyle buyrulmaktadır: “Muhammed‟i bir gece Mescid-i Haram‟dan, kendisine birtakım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa‟ya götüren Allah‟ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir”.388 İsra ve Miraç, peygamberimizin mucizelerindendir. Allah yeryüzünde gerçekleşen isra yolculuğunun bitiş ve gökyüzünde gerçekleşen miraç yolculuğunun da başlangıç noktası olarak burayı tayin etmiştir. Bu yolculuk Hz. Muhammed(sas)‟in ikamet ettiği Mekke‟deki Mescid-i Haram‟dan başlayıp Kudüs‟teki Mescid-i Aksa‟da son bulmuştur.

Kudüs şehri Kâbe ve Hz. Muhammed(sas)‟in kabrine giden yolun anahtarı olarak kabul edilir. Bu şehrin jeopolitik konumu dolayısıyla onu ele geçiren, Ürdün ve diğer komşu ülkelere hâkim olur. İşte bu yüzden şehir büyük önem kazanmış ve her tehlikeye karşı korunmaya çalışılmıştır. 389

4. Filistin‟in başşehri olan Kudüs, 13. yüzyıldan beri büyük bir dini birikimin beşiği, Arap ülkeleri ile iyilik ve barış ateşinin yandığı meşalenin dört yol ağzı olarak kabul edilir.390

5. Kudüs, İslam‟ın kutsal saydığı şehirlerin üçüncüsüdür. İslam‟da ilk kutsal şehir, Allah‟ın Mescid-i Haram‟la şereflendirdiği Mekke-i Mükerreme‟dir. İkinci kutsal şehir, Taybe olarak da anılan Medine-i Münevvere‟dir. Yüce Allah‟ın, Mescid-i Nebevi ile şereflendirdiği bu şehirde Hz. Peygamber‟in (sas), kabri de yer almaktadır. Üçüncü kutsal şehir ise Kudüs, diğer adıyla Beytü‟l-Makdis‟tir.

Yüce Allah, bu şehri, çevresini mübarek kıldığı Mescid-i Aksa İle şereflendirmiştir. Hz. Muhammed (sas)‟de bir hadisinde Müslümanların

387Yusuf Karadavi, Her Müslümanın Ortak Davası Kudüs,( Çev. İzzet Marangozoğlu), Nida Yayıncılık, 2009, s. 14.

388 İsra Suresi, 17/1.

389 Karadavi, s. 15.

390 Tanlak, s. 29.

ibadet amacıyla üç mescid-i ziyaret edebileceklerini belirtmiştir ki bunların, Mekke‟deki Mescid-i Haram, Medine‟deki Mescid-i Nebevi ve Kudüs‟teki Mescid-i Aksa olduğunu söylemiştir. 391

Peygamber efendimizin çeşitli hadis-i şeriflerinde Kudüs için: “ Aynı sene içinde hacca gidip Medine ve El-Aksa Camilerinde ibadet eden bir kişi bütün günahlarından arınarak doğum günündeki masumluğuna kavuşur.” Enes bin Malik‟in rivayet ettiği bir başka hadise göre de: “ Cennet Kudüs‟e hasrettir, Kudüs‟ün Muallâk Taşı cennetten çıkmadır ve dünyanın göbeğidir.”

buyurmuştur.392

Kudüs, Yahudiler için, Arz-ı Mev‟ud (Allah‟ın Hz. İbrahim‟e ve onun soyundan gelenlere vermeyi vaat ettiği yer) veya en azından Arz-ı Mev‟ud dâhilinde bulunan bir şehirdir. Hıristiyanlara göre, Hz. İsa‟nın doğduğu ve çarmıha gerildikten sonra dirildiği yerdir. Müslümanların ise ilk kıblegahı ve Hz. Peygamber‟in miraca çıktığı Mescid-i Aksa‟nın bulunduğu şehirdir. Dolayısıyla üç semavi din mensubu için de çok önemlidir. Bütün bu özellikleri sebebiyle, barış ve huzurun beldesi olması gerekirken, bugün maalesef kontrol edilemeyen karışıklıkların merkezi durumundadır.

391 Karadavi, s. 17.

392 Tanlak, s. 29,30.

SONUÇ

Görünenlerle görünmeyenlerin anlam kazanması olarak tarif ettiğimiz sembolleri, küreselleşen dünyada, tüm insanların kullandığı ortak dil olarak ifade edebiliriz. Semboller sadece din alanında değil, felsefe ve sanat alanında da kendini göstermiştir. Kelimelerle ifade edilmesi zor alanlarda semboller hep başvurulan bir yol olmuştur. Yani doğrudan doğruya ifade edilemeyen bazı bilgiler ve düşünceler, ya izah edilemediğinden ya da bilinçli olarak gizlenerek gelecek nesillere aktarma isteği olduğunda sembollerin kullanıldığı sonucu ortaya çıkmıştır.

Objektif gerçekliğin saf bir tezahürü olmadığı anlaşılan semboller daha derin ve daha köklü bir şeyi ifade ederler. Çalışmamızda bu derinliğin farklı boyutlarını ortaya koyduk. Sembolün toplumda nasıl bir yeri olduğu, nasıl meydana geldiği ve bazen de tarih içinde nasıl silindiği de ortaya koyuldu. Bunları ele alırken de sembol ve sembolizmin ne demek olduğu, sembolün toplum içindeki fonksiyonu ve sembol çeşitleri de belirlendi.

Bütün dinlerde sembollerin yaygın olarak kullanılmasının nedeni, dini inançları daha canlı tutup, ihtiva ettikleri anlamın daha iyi anlaşılıp yaşanmasıdır. Bu bağlamda dini inançları daha iyi ifade edebilme adına sembollere ihtiyaç duyulmuştur.

Dini semboller aynı zamanda insanların hangi inanca sahip olduklarını kestirebilmemiz açısından da çok önemli bir göstergedir. Mesela boynunda haç işaretini taşıyan kişinin Hıristiyan olduğu anlaşılabilir. Ya da cami olan bir yerin Müslüman bir belde olduğu en azından orada Müslümanların yaşıyor olduğu anlaşılabilir. Bunun yanı sıra renklerin insan psikolojisi üzerinde etkisi olduğunun tartışmasız bir durum olduğu, hayvansal figürlerin kişide farklı fikirler uyandırdığı, sayılara ise bilinçli ya da bilinçsiz olarak çeşitli anlamlar yüklendiği görülmüştür.

İslam‟ın en önemli simgelerinden olan Hilal, adeta İslam‟la özdeşleşmiş olup, sadece Müslümanlar tarafından değil, birçok toplumda İslam‟ın sembollerinden olduğu kabul edilmektedir. Burada dikkatimizi çeken nokta, ayın en olgun hali olan dolunayın değil, en az ışık verdiği yay şeklindeki hali sembol olarak alınmıştır. Bunun nedeni ise Hilal‟in şekli dolayısıyla değil, ismi dolayısıyla sembol olmasıdır. Bu anlamı da “Allah”

isminden almıştır. Nitekim “Allah” ve “Hilal” kelimesinin ebced değerleri “66” dır. Bu nedenle bayrağımız üzerine Allah yazmanın yerine aynı ismin eşdeğeri olan hilali koymanın daha anlamlı ve uygun görüldüğü sonucuna vardık.

En az hilal kadar Müslümanları temsil eden ve en önemli yapı olan Kâbe sembolünü de açık alanlar başlığı altında inceledik. Müslümanları birleştirici bir özelliği olan Kâbe, ırk, millet farkı gözetmeksizin bütün Müslümanların hac mevsiminde bir araya gelerek kaynaşmalarını sağlar. Bu yönüyle kardeşliğin sembolü olarak gördüğümüz Kâbe, dünyanın kalbi olarak kabul edilmiştir. Aynı şekilde Yahudilik‟te Ağlama Duvarı‟nın, Hinduizm‟de Ganj Nehri ve Meru Dağı‟nın, Budizm‟de Budda‟nın yaşamını geçirdiği bazı yerlerin, Hıristiyanlıkta ise Golgota tepesinin inananlarını birleştirici ve bütünleştirici anlamlarının yanı sıra yeniden doğuş yerleri olarak görülüp dünyanın merkezi diye tanımlanmışlardır.

Renk sembolizminde ise renklerin gerek olumlu gerekse olumsuz yönlerini farklı açılardan ele aldık. Birçok kültürde görüldüğünde kişide olumsuz duygular yarattığı kabul edilen siyah rengin aslında bir ihtişamın, güç, kuvvet ve asaletin, tasavvufta ise

“Nefs-i Mutmain” mertebesi olarak kabul edilen, kişinin Allah‟ın dışında hiçbir şeye değer vermeyip son derece cömert olduğu aşamanın rengi olduğunu tespit ettik. Buna karşılık insanlar için özgürlük, mutluluk ve iman sembolü olarak görülen mavi rengin, tasavvufta insanların hayvani ve şehvani arzularının esiri durumunda olan nefsin mertebelerinden “Nefs-i Emare” ye karşılık geldiğini gördük.

Semboller hayatımızın her alanında olduğu gibi özellikle dini alanda çok önemli bir yere sahiptir. Bu bağlamda dinler için mukaddes sayılan ve kimi zaman dünyanın merkezi olarak kabul edilen yerler vardır. Bizde bu çalışmamızda merkezi bir mekân olarak kabul edilen bu yerlerin bu kutsiyetlerini nereden aldıklarını ortaya koyduk.

Buna göre ilahi dinler olan Yahudilikte daha çok mabet, Hıristiyanlıkta Hz. İsa, İslamiyet‟te ise Kâbe eksenli bir merkezin ön plana çıktığını tespit ettik.

Din deyince akla, o dine inanan insanların yerine getireceği görevler ve bu görevlerin ifa edilebileceği mabetler gelmektedir. Her din, insanların bir araya gelip ibadet edecekleri, kendi aralarında toplanabilecekleri yer meselesini ortaya çıkarmıştır.

Hemen hemen bütün dinler, ilk ortaya çıkıp yayılmaya başladığı sıralarda, belirli bir toplantı yerine sahip olamamışlardır. Bir araya gelmeler inananlardan birinin evinde veya müsait bir yerde olmuştur. Zamanla mensupların sayısında artış olunca, herkese açık genel yerler ortaya çıkmıştır.

İnsan, daima tazim edeceği, arzularını yönelteceği ve gözüyle görebileceği bir şey aramıştır. Bunun yanında insan, her zaman din kardeşleriyle ve manevi bağlarla

bağlı bulunduğu kimselerle bir araya gelebileceği büyük toplantılara ihtiyaç duymuştur.

Bundan dolayı tarihin her döneminde insanlar, Allah‟a ve inandıkları kutsal varlıklara ibadet etmek ve kurban kesmek için büyük toplantılar yapmış ve bu nedenlerle toplanacakları yerler inşa etmişlerdir. Zamanla da her din mensubunun gidip ziyaret ettiği “mukaddes yerler” ortaya çıkmış, bu yerlerin ziyaret edilmesi teşvik edilmiştir.

Çeşitli kutsal yerlerin ziyareti olarak saydığımız dinlerde gerçekleştirilen hac ibadetinin dış görünüş itibariyle sembolleri andırıp gerçekte ise çeşitli ruhi eğitimleri sağlayan birbirinden farklı davranışların toplamından ibaret olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Belli bir zaman ve mekânda gerçekleştirilen bu ibadet bir anlaşma olmaksızın bütün inananlarını manevi bir ittifak anlayışına götürmektedir.

Hinduizm ve Budizm gibi dinlerde ise kutsal olan yerlerin bazı dini ve tarihi olaylardan dolayı kutsal olduğu kabul edilir. Bu dinlerdeki kutlamaların, toplanmaların ve ziyaretlerin mukaddes yerlerle iç içe olduğu görülmüştür.

Çalışmamızın amacını açıklarken mabet ya da şehir olarak bilinen yerlerin görünenden farklı ve de fazla anlamlar ihtiva ettiğini ortaya koyacağımızı ifade etmiştik.

Bu açıdan birçok dinde mabetler bir nevi Tanrının ikamet yeri olarak görülmüştür.

Mabetlerin toplum hayatında önemli bir yeri vardır. Adı geçen dinlerde mabetlerin birleştirici olduğu kadar, toplumu eğitici ve onları ahlaki yönden yetiştirici yönleri vardır.

Kutsal olarak kabul edilen dağ, nehir ve şehir gibi yerlerin ise o din inananlarını bir araya getirip, birlik, beraberlik ve dayanışmayı sağladığı tespit edilmiştir. Buraları ziyaretin, kişiyi günahlarından tamamen arındırdığı ve bazen de Tanrıyla bütünleştirdiği göz önünde bulundurulduğunda mekânın kişinin psikolojisi üzerinde çok önemli bir etkisinin olduğu kanaatine vardık.

BİBLİYOGRAFYA

A’dan Z’ye Kültür ve Tarih Ansiklopedisi, YeniŞafak, Diyalog Gazetecilik, Ankara 2004.

Akşit, Niyazi, A’dan Z’ye Tarih Ansiklopedisi, Serhat Yayın ve Dağıtım, 1987.

Albayrak, Kadir, “Yazısız Halklarda ve Antik İnanışlarda Renk Fenomeni”, Dini Araştırmalar Dergisi, Ağustos 2008.

Ana Britannica, Milliyet.

Atasağun, Galip, İlahi Dinlerde (Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’da ) Dini Semboller, Sebat Ofset Matbaacılık, Konya 2002.

Ateş, Mehmet, Mitolojiler ve Semboller (Ana Tanrıça ve Doğurganlık Sembolleri), Aksiseda Matbaası, İstanbul 2001.

Aydın, Mehmet, Ansiklopedik Dinler Sözlüğü, Konya 2005.

Ayrancı, İlhami, “Kudüs‟te Paskalya Kutlamaları”, Diyanet İlmi Dergi, DİB, 2003.

Bahtiyar, Lale, Sufi Tasavvufi Arayışın Dışavurumu, (Çev. Mehmed Temelli), İz Yayınları, İstanbul 2006.

Besalel, Yusuf, Yahudilik Ansiklopedisi, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A. Ş. , Mayıs, 2002.

Bursevi, İsmail Hakkı, Kâbe ve İnsan Tuhfe-i Ataiyye, Hazırlayan Veysel Akkaya, İnsan Yayınları, İstanbul 2000.

Büyük Lügat ve Ansiklopedi, Meydan Yayınevi, İstanbul Cevizci, Ahmet, Paradigma Felsefe Sözlüğü, İstanbul 2000

Çaycı, Ahmet, Selçuklularda Egemenlik Sembolleri, İz Yayıncılık, İstanbul 2008 Çetinkaya, Erdem, Kâbe’nin Sırrı, Sınır Ötesi Yayınları, Ağustos 2009

Çınar, Aliye, Din Dili: Dini Sembol ve Ritüel, Dindarlık Olgusu Sempozyum Tebliğ ve Müzakereleri, Kurav Yayınları, Bursa 2006

Çoruhlu, Yaşar, Türk Mitolojisinin Anahatları, Kabalcı Yayınları, 2000.

Diyanet İşleri Başkanlığı Kur‟an-ı Kerim Meali, Ankara 2008.

El-Ezraki, Eb‟ul- Velid Muhammed, Kâbe ve Mekke Tarihi, (Çev. Y. Vehbi Yavuz), Feyiz Yayınları, İstanbul 1974.

Eliade, Mircea, Dinlerdeki Sembollerin Araştırılması Konusunda Metodolojik Düşünceler, Din Bilimleri Yayınları, Konya 2003.

___________, Ebedi Dönüş Mitosu, (Çev. Ümit Altuğ), İmge Kitapevi Yayınları, Ankara 1994.

Ersoy, Necmettin, Semboller ve Yorumları, Dönence Basım ve Yayın Hizmetleri, İstanbul 2007.

Fotoğraflarla Kutsal Topraklar Hicaz Albümü, DİB Yayınları.

Güç, Ahmet, Dinlerde Mabet ve İbadet, Nehir Yayınları, İstanbul 1999.

Harman, Ö. Faruk, “Hac”, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1996.

Has, Kenan, Sembolizm ve Haç, Cantekin Matbaacılık, Ankara 2005.

İslami Bilgiler Ansiklopedisi, Hikmet Neşriyat, İstanbul 1993.

İfrah, Georges, Hint Uygarlığının Sayısal Simgeler Sözlüğü, Rakamların Evrensel Tarihi VI, (Çev. Kurtuluş Dinçer), Tübitak Popüler Bilim Kitapları, Yorum

Matbaacılık, Ankara 2003.

Karadavi, Yusuf, Her Müslümanın Ortak Davası Kudüs (Çev. İzzet Marangozoğlu), Nida Yayıncılık, 2009.

Karataş, Turan, Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlüğü, Akçağ Yayınları, Ankara 2007.

Kasapoğlu, Abdurrahman, “Bir Dini Tecrübe ve Sembol Olarak Kıbleye Yönelme”, Diyanet İlmi Dergi.

Kaydu, Ekrem, Dinlerde Mehdi İnancı ve Tasavvurları, Doçentlik Tezi Atatürk Ünv. , İslami İlimler Fak. , Erzurum 1976.

Kılıç, Sadık, Kur’an Sembolizmi (Renklerin ve Şekillerin Dünyası), Kılıç Yayınları, Ankara 1999.

___________, İslam’da Sembolik Dil, İnsan Yayınları, İstanbul 1995.

Korkmaz, Nuh, Geçmişten Günümüze Mekke Tarihi, Nesil Yayınları, İstanbul 2007.

Köksal, M. Asım, Peygamberler Tarihi, TDV Yayınları, Ankara 2007.

Kuban, Doğan, Selçuklu Çağında Anadolu Sanatı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2007.

Kudüs, (Tarihi Belge), (Çev. Acar Tanlak), İslam Konferansı Teşkilatı Kudüs Komitesi Yayınları, Ankara 1988.

Küçük, Abdurrahman, Tümer, Günay, Küçük, Mehmet Alparslan, Dinler Tarihi, Berikan Yayınevi, Ankara 2010.

Lunde, Paul, Şifreler Kitabı, (Çev. Duygu Akın), NTV Yayınları, Çin 2009.

Meydan Larousse, İstanbul 1987.

Örs, Hayrullah, Musa ve Yahudilik, Yükselen Matbaası, İstanbul 1966.

Özarslan, Selim, Dihlevi’ye Göre İslam’ın Sembolleri/Şeair-i İslam, Bilimname XVII, 2010.

Özen, Âdem, Yahudilikte İbadet, Ayışığı Kitapları, İstanbul 2001.

Paret, Rudi, Kur’an Üzerine & İslam Sembolizmi,( Çev. Hüseyin Yaşar), İz Yayıncılık, İstanbul 2009.

Perşembe, Erkan, “Dinde Sembolün Fonksiyonu ve İslam‟da Sembolik Değerlerin Bugünü”, OMÜ İlahiyat Fak. Dergisi, OMÜ Matbaası, Samsun 1998.

Polat, Kemal, Katolik Hıristiyanlıkta Azizlik ve Azizler, Salkımsöğüt Yayınları, Ankara 2008.

Rene, Guenon, Âlemin Hükümdarı Dinlerde Merkez Sembolizm, (Çev. İsmail Taşpınar), İnsan Yayınları, İstanbul 2004.

___________, Siyah ve Beyaz Sembolizmi, (Çev. Sadık Kılıç), AÜİF Dergisi, Erzurum 2005.

Salt, Alparslan, Neo- Spiritüalist Yaklaşımlarla Ezoterik Bilgilerin Işığında Semboller, Ruh ve Madde Yayınları, İstanbul 2006.

Sarıkçıoğlu, Ekrem, Din Fenomonolojisi, SDÜ Basımevi, Isparta 2002.

Schımmel, Annemarie, Sayıların Gizemi, (Çev. Küpüşoğlu Mustafa), Kabalcı Yayınevi, İstanbul 1998.

___________, Dinde Sembolün Fonksiyonu Nedir?, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Ankara 1964.

Tanyu, Hikmet, Dinler Tarihi Araştırmaları, Ankara Ünv. İlahiyat Fak. Yayınları, No:

120, 1973.

Tez, Zeki, Mitolojinin Kültürel Tarihi( Doğu ve İslam Mitolojisi Mitolojik Söylenceler), Doruk Yayımcılık, İstanbul 2008.

Tokat, Latif, Dinde Sembolizm, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2005.

Tümer Günay, Küçük Abdurrahman, Dinler Tarihi, Ankara 2002.

Türer, Osman Ana Hatlarıyla Tasavvuf Tarihi, Seha Yayıncılık, İstanbul 1998.

Türk Ansiklopedisi, MEB, 1975.

Türk Dili Ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Dergâh Yayınları, İstanbul 1990.

Uluç, Tahir, İbn Arabî’de Sembolizm, İnsan Yayınları, İstanbul 2007.

Yavuz, Ömer Faruk, “Kur‟an‟da Kutsal Mekân, Zaman Ve Eşya Kavramlarının Sembolik Değeri”, C. Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, X/2- 2006, 393.

Yavuz, Ömer Faruk, Kur’an’da Sembolik Dil, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2006.

Yazıcı, Seyfettin, Mekke ve Medine’deki Mübarek Ziyaret Yerleri, TDV Yayınları, Ankara 1996.

Yeşilyurt, Temel, “ Teolojik Söylemde Sembolik Öğelerin Yeri”, Fırat Ünv. , İlahiyat Fak. Dergisi, S. 4, Elazığ 1999.

Yitik, Ali İhsan, Yaşayan Dünya Dinleri, DİB, İstanbul 2007.

ÖZGEÇMİŞ

Kişisel Bilgiler

Adı Soyadı Hava ARAS

Doğum Yeri ve Tarihi

Erzurum, 04.01.1983 Eğitim Durumu

Lisans Öğrenimi Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Y. Lisans Öğrenimi Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Bildiği Yabancı Diller İngilizce

Bilimsel Faaliyetleri İş Deneyimi

Stajlar

Projeler

Çalıştığı Kurumlar

Diyanet İşleri Başkanlığı

Diyanet İşleri Başkanlığı

Benzer Belgeler