• Sonuç bulunamadı

4.1. AÇIK ALANLAR

6.2.2. Türbe

Genellikle ünlü bir kimse için yaptırılan ve içinde o kimsenin mezarı bulunan yapıya türbe denir.363Türbeler çoğunlukla dıştan dörtgen, tek kubbeyle kapatılmış, badanalanmış bir yapı olarak bilinirler. İç mekâna tek bir kapıdan girilen bu tip yapılarda sıkça tahta veya taştan olan üzerine renkli bir kumaş ile örtülmüş lahit bulunur. Eğer veli olan şahıs gerçekten oraya gömüldüyse, mezar için olması gereken budur. Türbe, veliler için düşünülmüş kültsel davranışların orta noktasında bulunur. Bu fiziki yapı ölen kişiyi temsil eder ve onun bereketinin taşıyıcısıdır. Her türlü adak adayanlar, kadınlar olduğu kadar erkekler de bu kutsal mekânda arzu ve isteklerinin, mesela hastalıkların şifası, neslin devamı, yolculukta şansın istediği yönde gerçekleşmesi umudunu ararlar. Saygıyla, kutsal mekânın üzerine serili örtüyü veya mezarın kendisini ya da duvarını veya türbenin eşiğini öperler ve sessizce konuşarak dua ederler. Lahdin etrafında dönerken aynen Mekke‟de Kâbe‟nin etrafında dönüldüğü gibi dönerler. Bunlar sadece mekânın maddi olarak kutsallaştırılmasının bir işareti değil, aynı zamanda burada yatan kişinin velayetinin onaylanmasının da bir aracıdır. Adak adayan, doğrudan bereketi temsil eden lahitten iletişim bekler. Mesela eliyle kutsal alanı okşar ve sonra yüzüne sürer ya da hasta olan ve iyileşmesi gereken vücut kısmına sürer.

Veyahut biraz daha önceki ziyaretçilerin adak olarak getirdikleri ve orada depoladıkları ve bu süreçte, eğer böyle söylenirse, bereketli olan yağdan alıp her yerine sürer. Ya da eve biraz kutsal topraktan götürür. Bir başkası ise mezara tesbih bırakır ki, bir süre sonra bereket ile dolduğunda geri almak amacıyla bunu yapar. Hasta olan biri bile muhtemelen bir iple boğazından türbenin demirliklerine bağlanarak uzun bir süre geçirdikten sonra çözülür.

Türbeler genelde istenilen bir gün ziyaret edilmezler. Ziyaretler söz konusu mezara göre haftanın belli bir günüyle sınırlandırılır. Örneğin, Kahire‟de Hasaneyn Türbesi‟nin ziyaret günü erkekler için perşembe, kadınlar için cumartesi olarak belirlenmiştir. Bunun yanı sıra özellikle ünlü türbeler, her yıl belli zamanda kutlanan

363 Büyük Lügat ve Ansiklopedi, Meydan Yayınevi, İstanbul, XII, 338.

büyük bayramlarda, bazı türbelerin için yılda 2-3 kez ziyaret günü olur ve bunlar çoğunlukla özel bir günle bağlantılıdır. 364

İlk tarihi belli İslam mezar yapılarının Orta Asya‟da ortaya çıkışı, Türk ve Budist gelenekleri etkileşimi ortamında oluştuğu rivayet edilir. Göçerlerden ölü kültü ile Budizmin stupa geleneğinin anısal yapıda buluştukları Orta Asya‟da, İslam azizleri bu yeni yapının ilk konukları olmuşlardır.365

6. 3. KUTSAL ŞEHİRLER 6. 3. 1. Mekke

Müslümanlar tarafından en çok ziyaret edilen ve edilmek istenen, kutsal yapı Kâbe‟yle birlikte ayrı bir önem kazanan Mekke, Müslümanların en kutsal şehirlerindendir. Müslümanlar tarafından büyük bir anlam taşıyan ve saygı gören bu şehir dünyanın merkezi olarak kabul edilmektedir.

Suudi Arabistan‟ın Hicaz bölgesinde yer alan Müslümanların kutsal kenti olan Mekke kayalıklarla kaplı bir çölün ortasında kuruludur. İslam dünyasının dini merkezi olarak kabul edilen Mekke, Ebu Kubeys Dağı‟nın eteğinde bir vadidedir. 366Yeryüzünde inşa edilen ilk mescid olan Beytullah (Kâbe)‟ın içinde bulunduğu bu kutsal şehir, Kur‟an-ı Kerim‟de Ümmü‟l-Kura ve Bekke isimleriyle zikredilmiştir.367

Mekke‟nin çeşitli isimleri vardır ve bu isimler 50 „ye yaklaşmaktadır. Çeşitli tarih ve ansiklopedi kitaplarında zikredilen ve bazıları Kâbe‟ nin de isimleri ile birleşen 30 kadar ismi şöyledir: Mekke, Bekke, Ümm-i Rahm, Ümm‟ül-Kur‟a, Basse, Beyt‟ül-Atik, Hatime, Zu Tuva, Karye-i Kadime, Salah, Kusi, Haram, Beled, Ariş, Ma‟taşe, Nessase, Rees, Makdese, Kadise, Naşşe, Tac, Ümm-i Kusi, Kibere, Sübbuha, Arş, Ümm-i Rahman, Harem, el- Beled‟ül-Emin, el-Beled‟ül- Haram, el- Mescid‟ül- Esna.368Ayrıca Bahta Beledü‟l Haram, Beledetü‟l-Merzu, Mekke-i Müşerrefe, Mekke-i Mübareke, Mekke-i Nadire, Mekke-i Camia, Mekke-i Mufahhame gibi yüceltici isimlerle de anılması gelenekleşmiştir.369

364 Paret, s. 146, 148.

365 Doğan Kuban, Selçuklu Çağında Anadolu Sanatı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2007, s. 223.

366 Büyük Lügat ve Ansiklopedi, Meydan Yayınevi, İstanbul, VIII, 560.

367Korkmaz, s. 13.

368 El-Ezraki, s. 9,10, 25, 26.

369Çetinkaya, s. 61.

Bunlardan Mekke ve Bekke‟nin manası: Günahların eksildiği veya giderildiği ve orada zulüm yapanların helak edildiği, zorbaların, zalimlerin boyunlarının kırıldığı, kibir ve gururlarını yok ettiği, insanları orada topladığı için bu adlar verilmiştir.

Ümmü‟l-Kura: Köylerin anası, anakent demek olan Ümmü‟l-Kura hakkında O‟nun dünyanın ortası olması, kuru ve çorak olması, en eski şehir olması, bütün insanların kıblesi olması ve namazda ona dönülmesi, maksat ve gaye açısından en büyük anakent olması gibi görüşler vardır. 370

Bu saydığımız Mekke‟ye ait isimlerden bir kısmı aynı zamanda Kâbe‟nin de ismi olduğundan, her ikisi içinde müşterek olarak kullanılmaktadır. Kâbe ve Mekke‟nin isimlerinin çok oluşu, her ikisinin de fazilet ve şerefinin kemalinden gelip bütün insanlıkça ne derece saygıyla karşılandığını gösteren bir delil mahiyeti arz etmektedir.371

Burası Müslümanlıktan önce de bütün İbrahimi dinler için kutsal bir mekândı.

Mekke-i Mükerreme hakkında, İbrahim (as) dan hikayeten Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

“Ey Rabbim! Bu şehri (Mekke‟yi) korkulardan emin kıl; beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut.”372

“De ki ben ancak Allah‟ın yasak bölge yaptığı bu şehrin Rabbine ibadet etmekle emrolundum.” 373

Müfessirlerin dediklerine göre bu ayet-i kerimelerde zikri geçen şehir Mekke şehridir.

Mekke şehrinin fazileti hakkında Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur:” Her kim Mekke‟de ölürse gök dünyasında ölmüş gibidir.” (Bu hadisten maksat ölenin ruhunun, yükseklerde olması yönünden üstünlük kazanmasıdır.) Başka bir hadis-i şerifte, “Allah‟a yemin ederim ki sen, Allah‟ın en çok sevdiği bir ülkesin, eğer senden çıkarılmasaydım çıkmazdım.”

Müslüman ilim adamları Mekke-i Mükerreme ile Medine-i Münevvere‟nin, dünyanın en iyi ülkeleri olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Bunlardan sonra Beyt‟el-Makdis (Kudüs) şehri gelir.

370 Korkmaz, s. 17,18.

371 El-Ezraki, s. 26.

372 İbrahim Suresi 14/35.

373 Neml Suresi 27/91.

Mekke İslamiyet öncesinde coğrafi konumu, ayrıca dini ve ticari bir merkez olmasından dolayı zaman zaman çeşitli devletlerin dikkatini çekmiş, bunlar şehri hâkimiyetleri altına almak için teşebbüslerde bulunmuşlardır. Çünkü Arap yarımadasını kontrol etmenin yolu büyük ölçüde Mekke‟ye hâkim olmaktan geçiyordu.374

Yaz aylarında aşırı sıcak bir iklime sahip olan Mekke‟nin kış aylarında havası mutedil geçer. Taş ve kayalık bir araziden oluşan toprağı tarıma el vermez. 375Kur‟an‟da

“Ekin bitmeyen bir vadi” olarak nitelenen Mekke çevresi, çöl karakterli bir araziye ve bunun üzerinde görülen, dikenli bodur, ağaç ve çalılıklardan meydana gelen cılız ve seyrek doğal bitki örtüsüne sahiptir. 376 Su kaynakları çok kısıtlı olup hiç eksilmeyen en bol su kaynağı zemzem‟dir. Osmanlı Devleti döneminde Taif taraflarından getirilen su arklarıyla bu ihtiyaç o zaman için karşılanmıştır. Zaman zaman şiddetli yağmurlarla sel tehlikesi yaşayan Mekke şehri ve Beytullah‟ın bu felaketten en az hasarla kurtulması için İslam tarihi boyunca şehir azgın sel sularından korunmaya çalışılmıştır. 377

İlk dönem bazı İslam coğrafyacılarının eserlerinde dünya, Kur‟an-ı Kerim‟de

“şehirlerin anası” olarak vasıflandırılması ve Kâbe‟yi barındırmasından dolayı Mekke‟yi merkez alacak şekilde tasarlanmıştır.

Şehir hayatı için elverişli bir iklimi olmamasına ve iskânı zor bir vadinin üzerinde yer almasına rağmen, Mekke‟nin yerleşim birimi olarak seçilip planlanmasında belirleyici en önemli unsur merkezinde yer alan Kâbe‟dir. Bu bakımdan Mekke Arap yarımadasının en önemli merkezlerinden birisi haline gelmesini doğrudan Kâbe‟ye borçludur ve dolayısıyla Mekke ile Kâbe‟nin tarihi iç içedir. 378

Mekke şehrinin ortaya çıkışı Hz. Âdem (as) e kadar uzanır. Taberi‟nin tarihinde yazdığına göre Âdem (as), Mekke‟de bir mabed inşa etmekle görevlendirildi. Bu sebeple yeryüzünde ilk inşa edilen mabed olan Kâbe‟nin bulunduğu şehir Mekke kutsal bir kimlik kazandı. Bu mabed Nuh tufanına kadar varlığını sürdürdü. Peygamberimizin bir hadis-i şeriflerinde yeryüzünde ilk mescidin Mescid-i Haram olduğu bildirilmektedir. Kur‟an-ı Kerim‟de de şöyle buyrulmaktadır: “İnsanlar için yeryüzünde kurulan ilk ev Mekke‟de bulunan mübarek ve âlemler için bir hidayet kaynağı olan Kâbe‟dir.” (Al-i İmran, 96) Ayrıca Yüce Allah Mekke‟yi şehirlerin anası

374 Fotoğraflarla Kutsal Topraklar Hicaz Albümü, DİB Yayınları, Ankara 2008, s. 14.

375 İslami Bilgiler Ans. İstanbul, 1993, II, 216.

376 Korkmaz, s. 14.

377 İslami Bilgiler Ans. İstanbul 1993, II, 216.

378 Fotoğraflarla Kutsal Topraklar Hicaz Albümü, DİB Yayınları, Ankara 2008, s. 10, 11.

kura) olarak nitelendirmektedir. Bu ayetlerin dışındaki Hz. İbrahim‟e kadar olan dönem için Mekke hakkında verilen bilgiler kesinlik ifade etmez. İsmail‟i yüce Allah‟ın emri doğrultusunda getirip bu ıssız vadiye bıraktığında Mekke‟nin, çevresinde hiçbir insan topluluğunun bulunmadığı, su kaynaklarına sahip olmayan bir yer olduğu bilinmektedir.

Ancak Hacer ve İsmail‟e ilahi bir lütuf olarak sunulan Zemzem suyu, bu vadiye hayat vermiş ve insanları buraya çekmeye başlamıştır. Kaynaklar bölgeye ilk olarak Yemenli göçebe bir kabile olan Cürhümiler‟in geldiğini ve Hz. Hacer‟den izin alarak zemzem suyunun yakınlarına yerleştiklerini bildirmektedirler. 379

Sözlükte “yasaklanmış, korunmuş, dokunulmaz” manasına gelen “harem”

kelimesi “haram” kelimesi ile eş anlamlıdır ve terim olarak Hz. Peygamber (sas) tarafından sınırları çizilen Mekke ve Medine‟nin çevresi için kullanılır. Bu bölgelere harem adının verilmesi, zararlılar dışındaki canlıların öldürülmesi ve bitki örtüsüne zarar verilmesini haram kılınmış olmasındandır. Müslümanların nazarında büyük bir manevi önem taşıyan Mekke ile Peygamberin mescit ve kabrinin bulunduğu Medine şehri “Harameyn” olarak isimlendirilmişlerdir.380 Mekke‟de bulunan ziyaret yerleri ve mübarek mekânların bazıları, doğrudan doğruya hac ve umre görevleri ile ilgilidir.

Bazıları da bunlarla ilgili olmamakla beraber, taşıdıkları tarihi ve manevi yüksek değerleri sebebiyle ziyaret edilmeye layık çok şerefli ve kutsal mekânlardır.381

Mekke, Hz. Muhammed (sas)‟in doğduğu yer ve İslam‟ın ilk olarak ortaya çıktığı yerdir. Yukarıda değinildiği gibi sınırlarında başta Kâbe olmak üzere Arafat, Müzdelife, Mina Zemzem Kuyusu, Hira- Sevr mağaraları gibi yerlerin bulunmasından dolayı Müslümanlar için son derece kutsal bir şehirdir.

6. 3. 2. Medine

Suudi Arabistan‟da Mekke‟nin kuzeyinde olup Mekke‟den sonra ikinci büyük şehir olan Medine‟nin eski adı Yesrib‟tir. Zarar vermek, karıştırmak, kötülemek, bozmak gibi anlamları bulunan Yesrib kelimesi yerine hicretten sonra Hz. Muhammed (sas) hoş ve güzel anlamına gelen Tabe, Taybe gibi isimlerin kullanılmasını istemiştir.

Bunun yanında Kur‟an-ı Kerim‟de Medine için kullanılan “dar” kelimesinden hareketle Darülhicre, Darüliman, Darüsünne ve Hz. Peygambere nispetle Medinetürresul veya

379 İslami Bilgiler Ans. İstanbul, 1993, II, 216.

380Bursevi, s. 21.

381Yazıcı, s. 11.

Medinetünnebi başta olmak üzere şehrin kutsallığına, hicret yurdu ve başşehir olmasına vurgu yapan sayıları 100‟e yaklaşan isim kullanıldığı görülmektedir. Bunlar içinde

“nurlu şehir” anlamına gelen el- Medinetü‟l-münevvere en yaygını olarak öne çıkar.

Medine, Mekke ile birlikte iki Harem‟den biri olup hicretten sonra Resulullah,

“Hz. İbrahim Mekke‟yi harem yaptığı gibi ben de Medine‟yi harem kıldım” sözleriyle şehri harem ilan etmiştir. 382

İslam dini için özel bir yeri olan bu şehrin kutsiyet kazanmasına neden olan birçok yapı bulunur. Hac mevsiminde Mekke ile beraber milyonlarca hacı tarafından ziyaret edilen bu önemli yerler şunlardır: Mescid-i Nebevi, Uhud dağı ve Kabristanı, Yedi Mescidler, Mescid-i Kıbleteyn, Müslümanların ilk inşa ettiği mescid olan Kuba Mescidi, Hamza Mescidi, Ali Mescidi, Cennetü‟l- Baki, Ebubekir Mescidi, Osman Mescidi, Ömer Mescidi, Cuma Mescidi, Mescid-i Gamame (Bulut Mescidi) ve Osmanlı Mescidi. 383

İslam tarihinde bir dönüm noktası olan Resul-i Ekrem‟in Mekke‟den Medine‟ye hicretinden sonra gerçekleştirilen ilk faaliyetlerden biri Mescid-i Nebevi‟nin inşasıdır.

Bizzat Hz. Peygamber tarafından yaptırılan iki mescidden biri olan (diğeri Kûba), Mescid-i Nebevî onun Medine‟deki bütün faaliyetlerinin merkezinde yer almış ve fonksiyonları bakımından sonraki dönemde kurulan camilere örnek teşkil etmiştir.

Mescid-i Nebevi‟nin adı Kur‟an-ı Kerim‟de doğrudan geçmemekle birlikte “ilk günden takva üzerine kurulan mescid” ifadesiyle (Tevbe 9/108) Mescid-i Nebevi veya Mescid-i Kûba‟nın kastedildiği rivayet edilmektedir. İbn-i Kesir, Mescid-i Nebevi‟nin ayette sözü edilen sıfata daha layık olduğunu belirtir. İslam âlimlerinin birçoğuna göre Mescid-i Nebevi fazilet bakımından Mescid-i Haram‟dan sonra gelir. İmam Malik başta olmak üzere bazı âlimlere göre ise Resulullah buraya defnedildiğinden Mescid-i Nebevi daha faziletlidir. Mekke‟deki Mescid-i Haram gibi Mescid-i Nebevi ve Kudüs‟teki Mescid-i Aksa için de Harem-i şerif tabiri kullanılır.384

Medine‟de bulunan ve vahyin en çok indiği mekânlardan biri olan Mescid-i Nebevi, yeryüzünde ziyaret edilmeye değer üç mescitten biridir. Bundan dolayı burada yapılan ibadet diğer mescitlerde yapılandan üstündür. Resul-i Ekrem, Mescid-i Nebevi‟de kılınan namazın Mescid-i Haram hariç diğer yerlerde kılınan namazdan bin

382 Fotoğraflarla Kutsal Topraklar Hicaz Albümü, DİB Yayınları, Ankara 2008, s. 102, 103.

383Medine, (Erişim Tarihi: 17. 07. 2011), http://tr.wikipedia.org.

384TDV İslam Ansiklopedisi, Ankara 2004, XXIX, 281.

kat daha faziletli olduğunu bizzat haber vermiştir. Mescid-i Nebevi, inşasından itibaren Mekke‟deki Mescid-i Haram gibi en önemli ilim merkezi olması yanında şehrin günlük hayatının çekirdeğini oluşturmuş ve bu özelliğini tarih boyunca sürdürmüştür. 385

Peygamber efendimizin kabri şeriflerinin bulunduğu, İslam devletinin temellerinin atıldığı ve İslam‟ın şekillendiği yer olması hasebiyle Müslümanlar için kutsal kabul edilen yerlerdendir.

6. 3. 3. Kudüs

İslam‟da Kudüs‟ün özel bir yeri ve önemi bulunmaktadır. Kudüs aşağıda beyan edeceğimiz üzere; Müslümanların ilk kıblesi, isra ve miraç şehri, kutsal şehirlerin üçüncüsü, peygamberlik ve bereket diyarı olarak bilinir.

Filistin toprakları üzerinde çok imtiyazlı bir yerde kurulmuş olan Kudüs, Müslüman dünyasının merkezinde ve Arap dünyasını meydana getiren ülkelerin dört yol ağzındadır. Bu olgu bazı bilginlerin Kudüs‟ü “arzın merkezi” olarak kabul etmelerine yol açmıştır. Dört tepe üzerine kurulan bu şehir dini olduğu kadar stratejik bir öneme de sahiptir.

Müslümanların şehri almalarıyla Beyt el-Makdis olarak isimlendirilen bu şehre zaman zaman, Beyt el-Mukaddes, El-Kuds, El-Medine, Dar-as-Salam denildiği de görülür. Şehre bu kadar çok ismin verilmesinin nedeni bölge halkının inancına göre, zengin ve uzun tarihiyle ayrıca önemli özelliklerinin olmasıdır.

Gerek tarihi açıdan gerekse İslami mirası yönünden olsun Kudüs‟ün Müslümanların kalbinde çok özel bir yeri olduğu görülür. Peygamberler, halifeler, emirler, âlimler, salih kişiler, evliyalar hep bu şehirden kutsal olarak bahsetmişlerdir.

Müslümanların Kudüs‟ü böyle ayrıcalıklı görmesinin nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:

1. Hz. İbrahim‟in manevi mekânı olup, peygamberler şehridir. Vahiylerin indiği, Hz. İsa‟nın görev yeri, Allah‟ın Hz. Meryem‟e lütufta bulunduğu yerdir. İbn-i Abbas bu konuda şöyle demektedir:” Kudüs peygamberler tarafından kurulmuş ve onların oturdukları, yaşadıkları yerdir. Burada bir karış toprak parçası yoktur ki orada peygamberler dua etmemiş, melekler inmemiş olsunlar”. 386

385 Fotoğraflarla Kutsal Topraklar Hicaz Albümü, DİB Yayınları, Ankara 2008, s. 115, 116.

386Kudüs, (Tarihi Belge), (Çev. Acar Tanlak), İslam Konferansı Teşkilatı Kudüs Komitesi Yayınları, Ankara 1988, s. 29.

2. Kudüs‟ün Müslümanlar için belki de en büyük önemi ilk kıble oluşudur.

Resulallah (sas) ve ashab-ı peygamberliğin onuncu yılı namazın farz kılındığı isra ve miraç gecesinden başlayarak Mekke‟de üç yıl; hicretten sonra Medine‟de on altı ay boyunca Kudüs‟e yönelerek namaz kılmışlardır. Müslümanlara, yüzlerini Kâbe‟ye veya Mescid-i Haram‟a çevirmelerini emreden Kur‟an ayetleri ininceye kadar durum bu şekilde devam etmiştir. 387

3. Kudüs‟ün Müslümanlar için diğer bir önemi isra ve miraç şehri oluşudur.

Kur‟an-ı Kerim‟de şöyle buyrulmaktadır: “Muhammed‟i bir gece Mescid-i Haram‟dan, kendisine birtakım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa‟ya götüren Allah‟ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir”.388 İsra ve Miraç, peygamberimizin mucizelerindendir. Allah yeryüzünde gerçekleşen isra yolculuğunun bitiş ve gökyüzünde gerçekleşen miraç yolculuğunun da başlangıç noktası olarak burayı tayin etmiştir. Bu yolculuk Hz. Muhammed(sas)‟in ikamet ettiği Mekke‟deki Mescid-i Haram‟dan başlayıp Kudüs‟teki Mescid-i Aksa‟da son bulmuştur.

Kudüs şehri Kâbe ve Hz. Muhammed(sas)‟in kabrine giden yolun anahtarı olarak kabul edilir. Bu şehrin jeopolitik konumu dolayısıyla onu ele geçiren, Ürdün ve diğer komşu ülkelere hâkim olur. İşte bu yüzden şehir büyük önem kazanmış ve her tehlikeye karşı korunmaya çalışılmıştır. 389

4. Filistin‟in başşehri olan Kudüs, 13. yüzyıldan beri büyük bir dini birikimin beşiği, Arap ülkeleri ile iyilik ve barış ateşinin yandığı meşalenin dört yol ağzı olarak kabul edilir.390

5. Kudüs, İslam‟ın kutsal saydığı şehirlerin üçüncüsüdür. İslam‟da ilk kutsal şehir, Allah‟ın Mescid-i Haram‟la şereflendirdiği Mekke-i Mükerreme‟dir. İkinci kutsal şehir, Taybe olarak da anılan Medine-i Münevvere‟dir. Yüce Allah‟ın, Mescid-i Nebevi ile şereflendirdiği bu şehirde Hz. Peygamber‟in (sas), kabri de yer almaktadır. Üçüncü kutsal şehir ise Kudüs, diğer adıyla Beytü‟l-Makdis‟tir.

Yüce Allah, bu şehri, çevresini mübarek kıldığı Mescid-i Aksa İle şereflendirmiştir. Hz. Muhammed (sas)‟de bir hadisinde Müslümanların

387Yusuf Karadavi, Her Müslümanın Ortak Davası Kudüs,( Çev. İzzet Marangozoğlu), Nida Yayıncılık, 2009, s. 14.

388 İsra Suresi, 17/1.

389 Karadavi, s. 15.

390 Tanlak, s. 29.

ibadet amacıyla üç mescid-i ziyaret edebileceklerini belirtmiştir ki bunların, Mekke‟deki Mescid-i Haram, Medine‟deki Mescid-i Nebevi ve Kudüs‟teki Mescid-i Aksa olduğunu söylemiştir. 391

Peygamber efendimizin çeşitli hadis-i şeriflerinde Kudüs için: “ Aynı sene içinde hacca gidip Medine ve El-Aksa Camilerinde ibadet eden bir kişi bütün günahlarından arınarak doğum günündeki masumluğuna kavuşur.” Enes bin Malik‟in rivayet ettiği bir başka hadise göre de: “ Cennet Kudüs‟e hasrettir, Kudüs‟ün Muallâk Taşı cennetten çıkmadır ve dünyanın göbeğidir.”

buyurmuştur.392

Kudüs, Yahudiler için, Arz-ı Mev‟ud (Allah‟ın Hz. İbrahim‟e ve onun soyundan gelenlere vermeyi vaat ettiği yer) veya en azından Arz-ı Mev‟ud dâhilinde bulunan bir şehirdir. Hıristiyanlara göre, Hz. İsa‟nın doğduğu ve çarmıha gerildikten sonra dirildiği yerdir. Müslümanların ise ilk kıblegahı ve Hz. Peygamber‟in miraca çıktığı Mescid-i Aksa‟nın bulunduğu şehirdir. Dolayısıyla üç semavi din mensubu için de çok önemlidir. Bütün bu özellikleri sebebiyle, barış ve huzurun beldesi olması gerekirken, bugün maalesef kontrol edilemeyen karışıklıkların merkezi durumundadır.

391 Karadavi, s. 17.

392 Tanlak, s. 29,30.

SONUÇ

Görünenlerle görünmeyenlerin anlam kazanması olarak tarif ettiğimiz sembolleri, küreselleşen dünyada, tüm insanların kullandığı ortak dil olarak ifade edebiliriz. Semboller sadece din alanında değil, felsefe ve sanat alanında da kendini göstermiştir. Kelimelerle ifade edilmesi zor alanlarda semboller hep başvurulan bir yol olmuştur. Yani doğrudan doğruya ifade edilemeyen bazı bilgiler ve düşünceler, ya izah edilemediğinden ya da bilinçli olarak gizlenerek gelecek nesillere aktarma isteği olduğunda sembollerin kullanıldığı sonucu ortaya çıkmıştır.

Objektif gerçekliğin saf bir tezahürü olmadığı anlaşılan semboller daha derin ve daha köklü bir şeyi ifade ederler. Çalışmamızda bu derinliğin farklı boyutlarını ortaya koyduk. Sembolün toplumda nasıl bir yeri olduğu, nasıl meydana geldiği ve bazen de tarih içinde nasıl silindiği de ortaya koyuldu. Bunları ele alırken de sembol ve sembolizmin ne demek olduğu, sembolün toplum içindeki fonksiyonu ve sembol çeşitleri de belirlendi.

Bütün dinlerde sembollerin yaygın olarak kullanılmasının nedeni, dini inançları daha canlı tutup, ihtiva ettikleri anlamın daha iyi anlaşılıp yaşanmasıdır. Bu bağlamda dini inançları daha iyi ifade edebilme adına sembollere ihtiyaç duyulmuştur.

Bütün dinlerde sembollerin yaygın olarak kullanılmasının nedeni, dini inançları daha canlı tutup, ihtiva ettikleri anlamın daha iyi anlaşılıp yaşanmasıdır. Bu bağlamda dini inançları daha iyi ifade edebilme adına sembollere ihtiyaç duyulmuştur.

Benzer Belgeler