• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: TÜRK KAMU MALİ SİSTEMİNİN YENİDEN YAPILANMASI

2.1. Dünyada Yaşanan Gelişmeler ve Genel Eğilimler

2.1.4. Kamu Mali Yönetim Anlayışında Dünyada Yaşanan Gelişmeler

2.1.4.3. Mali Saydamlığın Önem Kazanması

Mali saydamlık kavramı, “hükümete ait görevlerin, mali hedeflerin ve bu mali hedeflere ulaşmak için izlenecek politikaların, kamusal kaynakların ve bu kaynaklarının kimler tarafından nasıl ve hangi amaçla kullanıldığının bir bilgi seti olarak kamuoyuna sunulması” olarak ifade edilebilir.

Mali saydamlık, devletin görev ve fonksiyonlarının, kamu ekonomisine ve kamu mali yönetimine ilişkin bilgilerin ve hesapların (harcamalar, vergiler, borçlanma, borç yönetimi vs.) ve aynı zamanda kamu mali yönetimine ve temel iktisat politikalarına ilişkin planların, niyet ve projeksiyonların açık ve anlaşılır, düzenli olarak ve güven tesis edecek şekilde kamuoyunun bilgisine sunulmasıdır (Atiyas ve Sayın 1997: 21).

Bu tanıma göre mali saydamlıkta şu unsurların önem taşıdığını görüyoruz (Aktan,2004:53)

¾ Mali saydamlık denildiğinde bundan sadece kamu mali yönetiminin halka açık olması anlaşılmaktadır.

¾ Sadece kamu mali yönetimine ilişkin verilerin ve istatistiklerin değil, aynı zamanda mali politikaların da kamuoyunun bilgisine açık olması ve öngörülebilir olması önem taşır.

¾ Bilgiler açık ve anlaşılır olmalıdır.

¾ Bilgiler düzenli olarak kamuoyuna sunulmalıdır.

¾ Bilgiler güven tesis edecek şekilde ekonomide öngörülebilirliğe imkân sağlamalıdır.

Mali saydamlığın yararlarını ise şu şekilde özetleyebiliriz (Aktan, 2004:53)

¾ Mali saydamlık ile kamusal alana ilişkin gelir ve harcamalar daha kolay incelenebilir ve gözlemlenebilir bir yapıya kavuşur.

¾ Devlet “hesap verilebilir” bir konuma gelir. Mali saydamlık sayesinde “devletin hesap verme sorumluluğu” gerçekleşmiş olur.

¾ Mali saydamlık etkin bir denetime imkân sağlar

¾ Mali saydamlık ile makro-ekonomide “öngörülebilirlik” sağlanmış olur. Temel ekonomi politikası ve özellikle maliye politikasına ilişkin bilgilerin, istatistiklerin, hedeflerin, önceliklerin, beklentilerin, mali sürdürülebilirlik ve risk analizlerinin yapılması ve kamuoyuna sunulması öngörülebilirliği sağlar.

¾ Mali saydamlık, vatandaş olma bilincinin bir diğer ifadeyle “seçmen olma” bilincinin yerleşmesine imkân sağlar. Vatandaşlar, vekillerinin harcama, vergileme, borçlanma yetkilerini ne şekilde kullandıklarını anlayabildiği ölçüde daha sağlıklı bir oy kullanma imkânına kavuşur.

¾ Mali saydamlık, “mali hesap verilebilirlik” ve “denetim” e imkân sağladığından kamusal kaynaklar daha iyi bir şekilde kullanılır. Mali saydamlık neticesinde kamusal kaynaklardaki israf ve savurganlıklar azalır.

¾ Mali saydamlık kamusal alandaki yolsuzlukların da azalmasına neden olur. Ekonomide rant kollama eğilimleri azalmış olur.

¾ Mali saydamlık aynı zamanda devletin borçlanma maliyetini azaltıcı etki meydana getirir. Mali alanda açıklığın ve şeffaflığın olmaması hem devlet hem de vatandaşlar üzerinde bazı maliyetler yükler. Devlete güven azaldığından devletin borçlanma maliyeti yükselir, ödemek zorunda olduğu risk primi artar.

¾ Mali saydamlık sayesinde, devlete ait tüm gelir ve giderleri görmek ve izlemek imkânı olur.

Mali saydamlığın temeli, etkili raporlamaya dayanır. Etkili raporlamanın sağlanabilmesi için de, hedeflerin baştan bilinmesi ve belirlenmesi, bu hedeflere ilişkin uygulama ve sonuçların gözlenmesi ve hedeflerle karşılaştırılması ile raporlanması yoluyla sistemin denetlenmesi gerekir. Ayrıca mali saydamlık açısından; kamuda rollerin ve sorumlulukların, bilginin, bütçe hazırlama, uygulama ve raporlama süreçlerinin kamuya açık olması, denetim ve istatistik organlarının bağımsız olması gereklidir. 1980’li yıllardan itibaren dünyanın pek çok ülkesinde mali saydamlık ve hesap verme sorumluluğu kavramları, kamu yönetiminin temel ilkesi haline gelmiştir. Bu kavramlarla birlikte, mali saydamlığa ve hesap verme sorumluluğuna uygun bir ortam oluşturacak performans esaslı bütçeleme ve performans denetimi gibi kavramlar ön plana çıkmıştır (MUTLUER ve diğerleri, 2005; 138-139) .

1997 yılında Doğu Asya’da yaşanan finansal krizin nedenlerine yönelik yaklaşımlardan bir tanesi de, ekonomide yaşanan gelişmelerin ve mevcut yapının resmini verecek olan bilginin üretilmesinde karşılaşılan problemlerdi. Bu anlamda piyasalarda yeterli açıklığın ve şeffaflığın olmaması krizin nedenlerinden birisi olarak gösterilmiştir. Bu tarihten sonra, klasik bütçelerin ekonomilerin maruz kaldıkları mali riskleri tanımlamada ne kadara yetersiz olduğu anlaşılmıştır. Sadece Asya ekonomilerinin değil,

diğer ülke ekonomilerinin resmi bütçe hesaplarının da ekonomilerin gerçek durumlarından daha sağlam bir görünüm sergiledikleri gözlenmiştir. Buradan hareketle başta uluslar arası örgütler olmak üzere, dünyada doğru bilginin üretilmesi ve yayınlanmasını sağlamak üzere mali saydamlık konusunda çalışmalar yoğunlaşmıştır (DPT, 2000:83).

Şeffaflık kavramı son zamanlara kadar bir takım nedenlerle ulusal ve uluslar arası otoritelerin ilgi alanların dışında kalmıştır. Ancak;

¾ Global etkileri olan uluslar arası finansal krizlerin ortaya çıkması, ¾ Küreselleşme ve uluslar arası büyük sermayenin güven arayışı, ¾ Eski doğu bloğu ülkelerindeki bir takım gelişmeler,

¾ Mali sistemde başlayan modernleşme eğilimleri,

¾ Yolsuzluk hareketlerinin kamuoyu gündemine gelmesi, şeffaflık konusuna olan önemi arttırmıştır (Cansız, 2002:22).

Yukarıda sayılan nedenlerle yeni kamu yönetimi anlayışı ve mali reformlarda ön plana alınan şeffaflık kavramı ulusal otoriteler yanında uluslar arası kuruluşların da ilgilendiği öncelikli konular arasında yer almaya başlamıştır. Bu nedenle IMF’nin Guvernörler Kurulu Geçici Komitesi üye ülkeler için 16 Nisan 1998 tarihinde yapılan toplantısında şeffaflık ilkesi bakımından ideal kuralları düzenleyen “Mali Şeffaflık Uygulamaları Tüzüğü” veya diğer bir deyimle “İyi Uygulamalar Tüzüğü”nü (Code of Good Practise on Fiscal Transparecy) kabul edilmiştir. Tüzüğün asıl amacı uzun vadede, sistemin ürettiği verilerle ülkenin mali sürdürülebilirliğinin doğru bir şekilde değerlendirilebilmesini sağlamak, kısa vadede ise etkili bir bütçe dışı faaliyetler ve gerçekleşmesi muhtemel yükümlülükler hakkında da yeterli bilgi üretilmesini mümkün kılmaktır (Hürcan v.d, 2000:100).

Mali Saydamlık ile ilgili İyi Uygulamalar Tüzüğüne göre, IMF üyesi ülkelerde desteklenmesi istenen dört temel ilke tespit edilmiştir. Bu dört temel ilke şu şekildedir (DPT, 2000:84);

¾ Rollerin ve Sorumlulukların Belirgin Olması: Kamu sektörünün açıkça tanımlanması, kamu sektörünün ekonominin geri kalan kısmından kesin bir şekilde ayrılması, kamu sektörü içinde politika ve yönetim rollerinin açıkça tanımlanması ve de mali yönetim için açıkça tanımlanmış yasal ve yönetsel çerçeve olması gerekmektedir.

¾ Bilginin Kamuya Açık Olması: Hükümet, kamuoyuna geçmiş, şimdi ve gelecek için merkezi hükümetin bütçe dışı faaliyetlerini de içerecek şekilde bilgi vermeli, gerçekleşmesi muhtemel büyüklükleri de içeren mali riskleri, vergi harcamalarını ve yarı mali nitelikteki faaliyetleri de raporlamalıdır. Ayrıca, mali bilgilerin yayınlanması konusunda açık bir taahhüt bulunmalıdır.

¾ Bütçe Hazırlama, Uygulama ve Raporlama Süreçlerinin Açık Olması: Bütçe metni, mali politika hedeflerini, makroekonomik çerçeveyi, bütçenin hangi politikalara dayandırıldığını ve tanımlanabilir başlıca mali riskleri içermeli, bütçe verileri politik analiz yapmayı kolaylaştıracak ve sorumluluğu artıracak şekilde sınıflandırmalıdır. Ayrıca, ödeneklerin harcanması ve izlenmesi ile ilgili prosedürler açıkça belirlenmiş olmalı ve mali raporlama zamanında, etkin, kapsamlı ve güvenilir olmalı, bütçeden sapmaları tanımlamalıdır.

¾ Denetimin ve İstatistikî Veri Yayınlamanın Bağımsız Olması: Mali bilgiler hem kamuoyuna açık olmalı hem de bağımsız bir denetim organı tarafından denetlenmelidir.