• Sonuç bulunamadı

4. SAVAŞ EKONOMİSİ

4.2 Savaş ve Ekonomi İlişkisi

Savaş veya askeri güç ile ekonominin birbirinden ayrıldığı tarih boyunca görülmemiştir. Bunları birbirinden ayırmak, ancak, olsa olsa ilkel toplumlarda mümkündür. Özellikle, eski dönemlerin Merkantalizm veya totaliter devlet anlayışı olduğu zamanlarda, devletin gücü erişilecek tek son idi. Buna göre, Merkantalist anlayışın en belirgin amacının savaş gücünü ve askeri potensiyeli artırmak ve geliştirmek olduğu özellikle belirtmek gerekiyor. Bundan dolayı bu ekonomik sistemin uygulanması sırasında ithalat ve ihracat çok sıkı bir biçimde denetlenmekte, değerli ve stratejik maddeler stoklanarak saklanmakta, kara ordusu ve deniz kuvvetlerine ait tüm mallar prim sistemiyle üretilmekte, balıkçılık ve gemicilik bir deniz gücü kaynağı olarak teşvik edilmekte, ülkenin zenginliğine ve kendi kendisine yeterliliği sağlamak için ek koloniler oluşturulmakta ve bunların denetlenerek korunması yapılmakta, asker sayısının çoğaltılması için evlilik ve nufus artışı teşvik edilmekteydi. Bu gibi önlemler, bir ulusun birlik, beraberlik ve gücünü artırmasına katkı sağlamak amacıyla yapılmaktaydı. Merkantalizmin en şiddetli eleştirisini Adam Smith yapmış ve “Ulusların Zenginliği” kitabını yazarak bilimsel klasik iktisat anlayışının temelini atarak, Liberalizm veya Kapitalizm akımını başlatmıştır (Pamukoğlu, 2016, s. 417-419).

Liberalizm veya kapitalizm akımına karşı bir tepki olarak Karl Marx tarafından yazılan “Das Kapital” kitabı Sosyalizm veya Komunizm akımını sistemleştirmiştir. Savaş ve ekonomi ilişkisini açık ve net bir biçimde ortaya koyan bu yazar ve akımlara paralel olarak başka akımlar da ortaya çıkmıştır ve her biri ordu, savaş ekonomisi, askeri insangücü, savaş gibi konuları farklı açılardan ele almıştır. Ekonomide diğer sistemlerin de mevcutluğu bulunmakla

birlikte, bu iki ana akım – Kapitalizm ve Komünizm daha belirgin bir nitetik taşımış ve yaygın olarak uygulanmıştır. Bu iki sistemin ortasında olan ve bu iki sistemin olumsuzluklarını arındırarak uygulayan veya bu iki sisteme uyum sağlayan ekonomik sistem ise, Karma Ekonomi sistemi olarak olarka ortaya çıkmıştır. Kapitalizmi sistematik olarak uygulayan ilk ülke İngiltere, Komunizmi sistematik olarak uygulayan ilk ülke SSCB ve Karma Ekonomini sistematik olarak uygulayan ilk ülke ise Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. Atatürk döneminde uygulandığı için Karma Ekonomi sistemine, ekonomik literatürde “Kemalist Ekonomi Modeli” de denmektedir. Ancak, 1930’lu yıllarda Keynes tarafından Karma Ekonomik sistem daha da geliştirilmiştir ve daha esnek bir duruma getirilmiştir. Buna göre Karma Ekonomi sistemi günümüzde daha çok Keynesyen Ekonomi olarak bilinmektedir. Bu üç ekonomik sisteme benzeyen, birçok ortak ve farklı yönleri bulunan, ancak daha sert ve baskıcı ekonomi politikaları uygulayan, militarist bir yapıya sahip ve kollektivist yaklaşımı benimseyen ekonomik sistem ise Faşist Ekonomi olarak ortaya çıkmıştır ki, bu sistem ilk defe İtalya’da uygulanmıştır. Bu başlıca ekonomik sistemlerde savaş, savaşgücü, askeri güç, savaş ekonomisi gibi konular doğal olarak farklılık içermektedir. Günümüz dünyasının gelişen ve değişen koşullarında ise savaş veya askeri güç ile ekonomi arasındaki bu ilişkiler de hızla değişerek ve gelişerek devam etmektedir.

Savaş ile ekonomi ilişkisinde dikkat edilmesi gereken bir önemli özellik de, hiçbir devletin kendi topraklarında ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda ham madde bulunmadıkça veya her türlü koşul ve durumlarda bunları zamanında sağlayamadıkça ve kullanışlı hale getiremedikçe, çağdaş tekniğin zaruretlerinden biri durumundaki uluslararası ekonomik bağımlılığı en az hadde indirmedikçe dünya politik ilişkilerinde büyük ve caydırıcı bir nüfuza sahip olamayacağı gibi, aynı zamanda, devlet güvenliği ve ülke savunması için geniş çapta etkin bir güç de yaratamayacaktır (Tanyeli, 1985, s. 39-40).

Ülkenin genel ekonomisinin iyi olması ve daha doğrusu refah gücünün ve bireysel sermayenin sürdürülebilir kalkınma ile ayakta tutulabilmesi aynı zamanda devlet bütçesinin de iyi olması ve dış borç veya açık gibi bir sorunların da olmaması demektir. İyi bir devlet bütçesine ve yedek kaynaklara sahip bir ülke savaş gibi olağanüstü durumlarda da sarsıntılardan ve krizlerden de en az

sarsıntı ile kurtulabilecektir. Bununla birlikte ülke kaynaklarının planlı ve biliçli kullanılması ve yönetilmesi barış dönemlerinde olduğu kadar, savaş gibi olağanüstü dönemlerde veya savaş riski olan dönemlerde de askeri ve kolluk kuvvetlerine ayırabilecek bir sermayesi ile de uzun süre ayakta kalabilecek bir güçlü ekonomiye de sahip olacaktır.

Müdahil olunmuş bir savaşın başarılı olabilmesinde, ülkenin genel ekonomisinin mücadeleyi destekleyici ve devam ettirici muharrik bir gücü vardır. Karşıya konulmuş olan hedefe varmak için veya o hedefi kazanmak için gerekli başarı derecesinin önceden belirlenmesi özel önem taşımaktadır. Savaş, bir ülkenin milli hedeflere erişmesinde bir araçtır. Savaşta başarı, milli hedeflere ulaşılmakla ölçülür ve savaş bu milli hedeflere erişinceye kadar sürdürülür. Savaşa girmiş bulunan bir devlet, milli çıkarlarının düşman tarafından zarara uğratılmasını ve her hangi bir darbe vurulmasını önleyecek her türlü yetenek, kaynak ve imkanlarla donatılmış olmalıdır. Devletler, ulusal çıkarları açısından savaş başlatmak veya savunma yapmak sorunda kaldıklarında, girişilen bu savaşı devam ettirebilecek, güçlendirecek ve başarılı sonuca ulaştıracak yapıda bir genel ekonomiye daha öncesinden sahip olmak zorundadırlar. Bundan dolayı, ulusal güvenlik hedeflerinin desteklenmesine yönelik savaş ekonomisi, ulusal ve uluslararası askeri, ekonomik, askeri ve psiko-sosyal etkenlerin ışığı altında savaş öncesi ve sonrası barış devrelerini de kapsamak üzere, savaşın devamı sürecinde Silahlı Kuvvetlerin ve ulusun önemli ve birincil gereksinimlerini karşılayacak ekonomik ağırlıklı önlem ve etkinliklerin tamamını kapsar (Tanyeli, 1985, s. 38).

Savaş hazırlıkları veya savunma hazırlıkları evresinde, askeri işletmelerinin ülkenin coğrafi konumuna karşılık gelen biçimde üretim kapasitesini artırmak, askeri sanayinin güçlü dallarının oluşturulmasını sağlamak, aynı zamanda sürdürülebilir ekonomini sağlamak için bilimsel-teknik ilişkileri ve kapasiteyi geliştirmek, yeni ve özel teknolojiler üretmek veya satın almak; enerji kapasitesinin, tarım üretkenliğninin, sağlık sisteminin, ulaşım ağının stratejik askeri harekat planları zamanı özenle dikkate alınması ve aynı zamanda sivil savunmanın da yapılandırılmasını sağlamak gerekmektedir (Рогозина, 2011, s. 219).