• Sonuç bulunamadı

5. EKONOMİK SAVAŞ

5.6 Ekonomik Güvenliğin Büyük Parçası: Enerji Güvenliği

Dünyadaki enerji kaynaklarının bulunduğu ve aynı zamanda enerji ticaretinin yapıldığı komunlara bakıldığında, enerji kaynaklarının var olduğu yerlerle yeryüzünde olup bitmiş veya günümüzde devam eden savaş alanları arasında

büyük bir bağ ve paralelliğin olduğu açıkca görülmektedir. Diğer bir ifadeyle yeryüzünde devam eden veya olup bitmiş tüm savaşlarla enerji kaynaklarının konumları veya enerji ticaretinin yapıldığı yerler örtüşmektedir (Şöhret, 2015, s. 35).

Dünyaca ünlü ingiliz devlet adamı Churcill’in 1936 tarihinde İngiliz Avam Kamarası’nda söylediği “Bir damla petrol bir damla kandan daha kıymetlidir” sözü ile İngiliz amirali Fişer’in söylediği “Kim petrolün sahibidirse, o da Dünyanın sahibidir” düşüncesi kapitalist ve sömürgeci dünya güçleri için enerjinin ne kadar önemli ve vazgeçilmez olduğunu kesin ve net biçimde ortaya koymaktadır.

Enerji güvenliği kavramı, günümüzde artan küresel önemi ile birlikte, hem ülkelerin enerji gereksinimlerinin artmasıyla hem de diğer ülkeler için de özel ve stratejik bir önem arz etmesiyle birlikte tanımı da değişmeye başlamış ve geniş bir kapsamda ele alınmaya başlanmıştır. Bu açıdan bakıldığında enerji güvenliği, enerjinin yeterli miktarda, ödenebilir, güvenilir, temiz, zamanında ve çeşitlendirilmiş kaynaklardan, aynı zamanda olabildiğince yerli kaynaklardan, kaliteli ve kesintisiz olarak sağlanabilmesi, olarak tanımlanabilir. Bu alt başlıklardan birinin veya bir kaçının olmaması durumunda, ülkenin enerji güvenliği yoktur veya tehlike altındadır, anlamı çıkarılmalıdır (Pamir, 2016, s. 39).

Enerji güvenliğine, enerji kaynaklarının sağlanması ve depolanması veya korunmasıyla ve aynı zamanda gereksinim sınırını aşmayacak kadar kullanılmasıyla mümkün olabilir. Enerji kaynaklarının bazıları yer küresinde rahatlıkla bulunabileceği gibi, birçoğu sadece yer küresinin çok az kısmında bulunmaktadır veya kıtlığı söz konusudur. Bu yüzden enerji güvenliğini sağlayan enerji kaynaklarını ayrıntılı sıralamak ve tanımlamak gereklidir. Enerji kaynakları, yenilenebilmeyen kaynaklar ve yenilenebilen kaynaklar olarak iki ana dala ayrılmatadır. Bunlardan yenilenebilmeyen kaynaklara; Petrol, Doğalgaz, Kömür ve Uranyum aittir ve bu kaynaklar genel olarak fosil kaynaklar olarak bilinir. Yenilenebilir kaynaklara ise güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi, hidroelektrik enerji, bioyakıtlar ve dalga enerjisi aittir.

Dünya tarihi incelendiği zaman ortaya çıkmaktadır ki olağanüstü yıkım ve felaketlere neden olmuş savaşların neredeyse hepsi enerji kaynaklarına sahip olmak, ernerji kaynaklarına rahatlıkla ulaşmak ve enerji güvenliğinin sağlanması için yapılmıştır. Yalnız, bazı savaşların nedeni özellikle gizletilmiştir ki enerji politik nedenlere ulaşılması oldukça zorlanmıştır. Buna göre var olan savaşların nedenlerinin başında enerji kaynaklarından daha fazla pay koparmak veya enerji paylaşımı gibi olayların olduğunu söylemek mümkündür. Petrol, kömür ve doğalgaz gibi fosil yakıtlar ticari bir değer taşımağa başladığı günden beri yaşanan politik ve ekonomik savaşların temel kaynağı durumundadır (Şöhret, 2015, s. 35, 40).

Dünyada neredeyse tüm olaylar hammadde kaynaklarıyla ilgilidir. Savaş ve Barış da bu durumun bir etkisiyle ortaya çıkan evrensel olaylardır. Şöyle ki, hammadde kaynaklarının bulunduğu alanlar veya bu alanların civarlarında her zaman açık veya çoğu zaman gizli ve karmaşık birçok mücadelelerin sürdüğü de tarihten bilinmektedir. Bu hammaddelerden başlıcası petroldur. Dünyanın teknik alanda ilerileme kaydetmesini özellikle 18. yüzyılın sonlarından başlayarak 20. Yüzyılda da devam etmiş olan önemi ile petrole borçludur. Petrol, insan yaşamının her seviyesinde etkisini ve önemini kesin olarak kanıtlamış bir hammaddedir. 1880 yılından günümüze kadar petrol etrafında cereyan eden mücadele ve müzakereler bu özelliği teyit etmektedir. Küresel güce sahip olan uluslararası dev petrol şirketleri de her türlü yötemleri kullanarak bu mücadeleyi sürdürmektedirler (Karan, 2017, s. 253).

Nükleer enerji yenilenebilir enerjiler sırasında değildir; yalnız, nükleerden üretilen enerjinin üretimi zamanı sera gazı emisyonunun gerçekleşmediğini göz önünde bulundurarak temiz bir enerji kaynağı olarak gösteriliyor. Buna göre enerji üretiminde cazip bir sistem olarak yer almaktadır. Özellikle gelişmiş ülkeler nükleer enerjiden büyük ölçüde yararlanmaktadırlar. Sabit yatırım maliyetleri çok yüksek olan bu enerji, fosil yakıt enerjilerinin üretimine göre oldukça düşün bir maliyet içermektedir. Tüm bunlarla birlikte, 30-40 yıllık etkili bir faaliyet ömrüne sahip olması da nükleer enerjinin diğer önemli vasfıdır (Polat, 2010, s. 238).

Günümüzde gelişmiş ve kalkınmış ülkeler olarak belirtilen ülkelerin çoğu gelişmişliklerini ve kalkınmışlıklarını yeryüzündeki enerji kaynaklarının

bulunduğu yerlere yaptıkları müdahelelere veya bu yerlerden hiç bir sorunla karşılaşmadan ve en ucuza sağladıkları enerji kaynaklarına borçludurlar. Enerji güvenliğine politik açıdan bakıldığında görülmektedir ki, enerjide dışa bağımlı olan ülkelerin dış politikaları çok zayıfdır veya etkisizdir. Bu bağımlılık sadece dış politikaya etki etmekle kalmamakta hatta o ülkenin ulusal güvenliğini ve ulusal egemenliğini de tehdid etmektedir. Enerji güvenliğine ekonomik açıdan bakıldığında ise görülmektedir ki, özellikle az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin, aynı zamanda enerjideki dışa bağımlılık sorununa çözüm bulamamış ülkelerin çok büyük sıkıntılarla ve çıkmazlarla karşılaşma ihtimali yüksektik. Bu türden ülkeler olası her hangi bir küresel veya bölgesel enerji veya ekonomik krizlerden çok ciddi biçimde yaralar alabilirler. Buna göre de enerji güvenliği konusu ekonomi politik unsurları içeren bir kavram olduğundan geçmişte olduğu gibi ve günümüzde yaşandığı gibi gelecekte de çok büyük bir önem arz edecektir (Şöhret, 2015, s. 40-42).

5.7 Suç ve Terör Örgütlerinin Oluşturduğu Kriminal Ekonomik Sistem