• Sonuç bulunamadı

4. SAVAŞ EKONOMİSİ

4.1 Savaş Ekonomisi Nedir?

Avrupa’nın 1939 yılındaki tarihi durumu ve sonrasında İkinci Dünya Savaşı’nın gidişatı Clemenceau’nun “Savaş askerlere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir” söyleminin insanlık tarafından daha da önemsenmesine ve benimsenilmesine neden olmuştur. Zira görüş ve önerilerine en fazla güvenilen kişiler olmakla birlikte, tarihi örnekleri ve durumu göz önünde bulundurarak, savaş artık askerlere bırakılamazdı. Savaşı başlatma gücü değilse bile idame ettirme gücü artık kesin olarak askeri alandan çıkarak ekonomik alana geçmişti. Makine gücü dövüş sahasındaki insan gücü üzerinde artan bir hakimiyet kazanmıştı. Ekonomik kaynaklar ve onların yönetilmesi ve bunların ordular üzerindeki etkileri gerçekçi bir yaklaşımla ele alındığında, cephedeki orduları büyük stratejinin arka planına itmiş bulunuyordu. Fabrikalar çalışmadıkça ve buralardan ikmal malzemeleri gelmedikçe, petrol yatakları saldırılardan korunmadıkça ve petrol ve diğer yakıt yeterince sağlanamadıkça Ordu atıl yığınlardan başka bir şey olmayacaktı. Bununa göre, İkinci Dünya Savaşı sırasında her ne kadar askerler yürüyüş kuvvetleri içinde sivil halk üzerinde çok etkili bir algı oluştursa da, onlar çağdaş savaş bilim insanının gözünde bir taşıma bandının üzerindeki kuklalardan başka bir şey olmamıştır. Bu yüzden, ekonomik kaynaklar ve onların yönetimi uygarlığı kurtarabilecek muhtemel unsurlar olarak sunulmuştur (Hart, 2015, s. 30).

Her bir savaş, ulusların ve ülkelerin kaderini değiştirmektedir. Bu itibariyle savaşlar aynı zamanda tüm insanlığın da kaderini etkiler. Buna göre, savaşlara dar bir çerçevede bakmak kesinlikle doğru değildir; savaşların arka planlarına da dikkat etmek gereklidir. Savaşlar boşuna çıkmaz ve boşlukta da gerçekleşmez. Savaşların gerçekleşdiği dönemlerdeki para sorunlarını, üretim kapasitelerini, iklim değişikliklerini, doğal afetleri, yönetim krizlerini ve bir birine karşı olan tarafların durumlarını da incelemek son derece kritik bir önem arz etmektedir (Akad, 2018a, s. 7-8).

Her ülke var olma va yaşamını sürdürmek için birçok alanlarda yoğun çaba göstermelidir ki, bunların da başında ekonomi gelmektedir. Devletin ve o devlete bağlı her şeyin temelidir ekonomi. Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk (2006, s. 297)’ün sözleri ile ifade edersek: “Siyasal, askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner”. Bu nedenledir ki, her bir devlet ilk önce ülkenin genel ekonomik durumunu düzenlemeli ve ekonomik istikrarı sağlamalıdır. Genel ekonomik durumun iyi olması ile birlikte her bir kurum gibi tabii olarak devletin askeri ve güvenlik kurumları da kalkınanacak ve gelişecektir. İstihbarat Generali Haydar Aliyev (2018)’in söylediği gibi: “Ekonomisi güçlü olan devlet her şeye kadirdir”.

“Savaş Ekonomisi”; bir devletin askeri veya savunma ihtiyaçlarını sağlayan üretim kompleksinin belirli bir parçası ve devlet ekonomisinin özel bir türüdür. Buna, askeri ihtiyaçlar doğrultusunda tahsis edilen maddi ve teknik destek, emek gücü ve mali kaynakların yanı sıra, devletin askeri teşkilatında ekonomik ilişkiler sistemi ve bu teşlilat ile ekonominin askeri olmayan sektörleri arasındaki ilişkileri içeren askeri odaklı veya savunma odaklı endüstriler dahildir. Askeri ekonominin ilki olan geleneksel üretim bloğu, askeri veya savunma sanayilerine üretim araçları, malzemeler ve maddeler sağlama yönünde tüm temel sanayi dallarını kapsar ve aynı zamanda bu endüstrilerin emek kaynaklarına ve silahlı kuvvetler personeline tüketim mallarıyla hizmet verir. Aynı birim, askeri ürünlerin üretim ve operasyonunun sağlanması ve silahlı kuvvetler için hizmet sağlanması bakımından ulaştırma, iletişim, malzeme tedarik sistemleri, ilgili bilim dalları, sağlık bakımı, eğitim ve kültür kurumlarını kapsamaktadır. İkincisi askeri-ekonomik blok, devletin askeri teşkilatını, başta lojistik ve lojistik acentelerini, silahlı kuvvetlerin mali ve diğer hizmetlerini, birliklerini, askeri oluşumlarını, organları içeriyor. Buna ek olarak, askeri-ekonomik ilişkilerden katılımcılar, askeri güvenlik servislerinde devlet ve ulusun ihtiyaçlarını tatmin etmekteler. Ayrıca, askeri ekonominin işleyişi dönüşüm programları, çift kullanımlı teknolojiler, yüksek teknoloji ve bilimsel araştırmaların geliştirilmesi ve ülke yatırım risklerinin azaltılması şeklinde diğer sanayilere katkıda bulunur (Рогозина, 2011, s. 213). Milletlerin askeri gücü; ülkesinin sanayii kapasitesinden, doğal kaynaklarından, bilimsel

gelişmelerden ve teknolojik yeniliklerden faydalanan SK’larının tamamından oluşmaktadır (Tanyeli, 1985, s. 38).

“Savaş Ekonomisi”nin birincil işlevi ve görevi toplumun ve ulusal güvenliğin barış zamanındaki gereksinimlerini sağlamanın yanı sıra, ekonomik seferberliği organize etmektir. Kaynakların çoğaltılması, üretim sektörlerinin geliştirilmesi, üretim cins ve miktarlarının değiştirilmesi, istihdam hizmetlerinin düzenlenmesi ve ulaştırma sistemlerinin genişletilmesi gibi talepler de buna dahildir. Diğer tarafdan savaşın hızı, bu ek taleplerin karşılanması sürecini eski savaşlara kıyasla yıllardan günlere indirmiştir. Bu anlayışa göre, yalnızca barış durumuna ve barış durumunun kesiksiz ve sınırsız biçimde sürmesi varsayımına dayanarak çalışan bir ekonominin düşünülmesi mümkün değildir. Tüm girişimlerini ve hareketlerini ileride olabilecek veya beklenen savaşa göre düzenleyen barış ekonomisi, “Savaş Ekonomisi”nin sağlıklı bir biçimidir. Bu iki ekonomi arasındaki ilişkileri en iyi ve ideal biçimde düzenleyen devletler, birinden diğerine geçişte, hareket durumundaki bir motorlu arabanın vites değiştirmesinin rahatlığı içerisinde olurlar. Gerekli düzenlemeleri ve ayarlamaları düşünmemiş ve yapmamış olan devletler, önce ekonomik kaosun ve sonrasında ise ulusal kaosun içine düşebilirler (Ergün, 1995, s. 106).

Devletler barış dönemlerde veya diğer söylemle olağan her yılın sonunda gelecek yıla ait devlet bütçesini hazırlamakta, tartışmaya çıkarmakta ve ilgili ortak karara gelerek devlet bütçesini onaylamaktadırlar. Hazırlanan bu devlet bütçesinin belli bir kısmı da devletin askeri güçlerine veya diğer güvenlik ve kolluk güçlerine ayrılmaktadır. Bunların bazı kısımları devlet sırrı teşkil ettiğinden dolayı “Örtülü Ödenek” olarak tanımlanıyor ve gizli tutulmaktadır. Diğer kısımlar ise devletçe uygun görüldüğü takdirde herkese açık bilgi olarak paylaşılmaktadır. Böylece, tüm askeri ve güvenlik harcamalarının devlet bütçesinden karşılanmakta olduğu görülmektedir. Askeri harcamalara kaynaklık eden devlet bütçesinin kendi kaynağı ise sivil ekonominin üzerinden oluşturulmaktadır.

Devlet bütçesi ise genel ekonominin tam organize olmuş bir biçimi olup, ülkenin tüm vatandaş ve kurumlarından alınan dolaysız ve dolaylı vergileri ile ve diğer vergi dışı gelirlerle finanse edilmektedir. Ancak, savaş dönemlerinde veya savaşa hazırlık ve savaş sonrası dönemlerinde bu durum değişmektedir.

Genel ekonomiye ciddi derecede etki eden bu değişmeler zamanı, devlet bütçesinin büyük bir kısmı savaşa ayrılmakta ve hatta ekonominin tümü savaşa göre ayarlanmaktadır. Bu durumda ekonominin tamamı askerileşmektedir ki, buna da “Savaş Ekonomisi” denmektedir. “Savaş Ekonomisi” savaş zamanlarındaki ekonomik durumun ve işlemlerin tümünü kapsamakla birlikte aynı zamanda savaşa hazırlık dönemlerini de ve hatta savaştan sonrakı dönemleri de kısmen kapsamaktadır.