• Sonuç bulunamadı

Petrolünün “Savaş Ekonomisi ve Ekonomik Savaş” Açısından Önemi: Bakü

6. ULUSAL GÜVENLİK VE STRATEJİK İSTİHBARAT AÇISINDAN

6.3 Petrolünün “Savaş Ekonomisi ve Ekonomik Savaş” Açısından Önemi: Bakü

Azerbaycan petrolü günümüzden 2500 yıl önce kullanılmaya başlanılmış ve Azerbaycan’ı bir zengin petrol sanayisi merkezini haline getirmiştir. “Odlar Yurdu” olarak tanınmasının da nedeni bundan kaynaklanmaktadır. Dünyada ilk petrol kuyusu 1844 yılında Bakü’de kazılmış ve buradan ilk petrol fışkırması ise 1873 yılında olmuştur. 1883 yılında Güney Kafkasya demiryolu inşa edildikten sonra Bakü’nü demiryolu aracılığıyla Karadeniz bölgesine birleştirerek oradan da Azerbaycan Petrolünün Batı ülkelerine ulaştırılması meselesi çözülmüştür. Azerbaycan petrolü sayesinde zenginleşen Avrupa Kapitalistleri Robert Nobel, Fransız bankiri Rotşild, Amerika petrol kralı Rokfeller, aynı zamanda Çar

Rusya’sı Hükümeti’nde bulunan maliye bakanı Vitte her durumda Azerbaycan’ın aleyhinde ve zararına faaliyet göstermişlerdir. Azerbaycan’ın dünyaca ünlü aydınlarından, hayırsever işadamlarından, dünya petrol zenginlerinden biri olarak etkin güce sahip olan, vatansever sermayedar Hacı Zeynalabidin Tağıyev ve diğer üst düzey insanlar bile tüm çabalara rağmen bu durumun karşısını alamamışlardır (İsmayılov, 2007, s. 8-9).

İster en eski zamanlar olsun isterse de günümüzün A.C. (Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti) döneminde olsun Bakü petrolü dünya güçlerinin dikkat merkezinde ve ilgi dairesinde olmuştur. Birinci Dünya Savaşı günlerinde olduğu gibi İkinci Dünya Savaşı günlerinde de ilk hedeflerden biriydi. Birinci Dünya Savaşı’na katılan tüm ülkeler için petrol çok önemliydi. Hatta şurası ilginçdir ki, İngiltere’nin Birinci Dünya Savaşı’na girme nedeni Musul petrolüne sahip olmak arzusuydu. Başta İngiltere ve Almanya olmakla tüm ülkeler Musul petrolüne sahip olamadılar. Bu yüzden, Almanya için Azerbaycan petrolünün ve ondan elde edilen mazutun cephelerde arabalar, uçaklar ve sualtı gemiler için kullanılmasını sağlamak son derece gerekli ve önemliydi. 1907 yılında kullanıma açılmış olan Bakü-Batum petrol boru hattı bu iş için çok lazım idi. Bu nedenle Almanya hükümeti Gürcüstan “bağımsız” hükümeti ile anlaştıktan sonra General Lyudendorf komutasındaki Alman ordusu Gürcüstan’a girdi (İsmayılov, 2007, s. 15).

Tarih boyunca sömürgeci ve emperyalist devletin gözü hep Azerbaycan üzerinde olmuştur. Bakü petrolüne sahip olarak büyük bir güç elde etmeyi planlayan bu devletler Azerbaycan’ı Doğu’ya sahip olmak için veya etkilemek için bir anahtar olarak görmüşlerdir. 28 Mayıs 1918 yılında Mehmet Emin Resulzade’nin önderliği ile kurulmuş olan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti aynı yıl petrol politikasını belirlemek ve ekonomisini bağımsızlaştırmak için “Petrol sanayisinin millileştirilmesi hakkında karar” kabul etmiştir. Kurucu Devlet Başkanı Mehmet Emin Resulzade’nin olağanüstü çabalarıyla ülke ekonomik egemenliğe kavuşturulmaya ve bağımsızlaştırılmaya çalışılmıştır. Yalnız, tarihi şartlar altında bu pek mümkün olmamıştır. İngiltere suistimalci, baskıcı ve sömürgeci siyasetiyle Azerbaycan petrolünden pay koparmaya çalışmıştır. Diğer taraftan ise, ülkenin sahip olduğu petrol, yeni kurulmuş olan Cumhuriyet’in devlet savunma harcamaları için önemli bir kaynak olmuştur.

Kısa süre içinde 40 bin kişilik bir orduya sahip olunmuştur ve bundan dolayı petrol gelirlerinin büyük kısmı askeri harcamlara ayrılmıştır. 1919 yılı istatistiklerine bakıldığında görülmektedir ki, devlet bütçesinden askeri harcamalara ayrılan mali kaynaklar 24/100 teşkil etmektedir. 1918-1920 yılları arasında petrolden elde edilen gelirler hesabına Azerbaycan Ordusu 3 zırhlı tiren, 4 savaş uçağı, 6 zırhlı otomobil, binlerle silah ve onların mühimmatını almakla birlikte yüzlerle yeni askeri personel yetiştirmiştir (İsmayılov, 2007, s. 20).

1900 yılına kadar Dünya petrolünün 50/100 Azerbaycan’da çıkarıldığını dönemin tarihi belgelerinden ve istatistik bilgilerinden öğrenmekteyiz. Bu oran 1930’lara kadar neredeyse hiç değişmemiştir. Bu yüzden Azerbaycan petrolü Birinci Dünya Savaşı günlerinde de tüm güçlerin hedefinde olmuştur (BBC, 2015). Hatta dolaylı olsa da ilginç ve önemli bilgi şudur ki; Damat Enver Paşa’nın stratejik öngörüsüzlüğü yüzünden, diğer ifadeyle en önemlisi “Savaş Ekonomisi”ni doğru planlamaması sonucu olarak 90.000 Kahraman Türk Askerinin donarak ölümüne neden olmuş Sarıkamış Harekatı veya daha geniş isimlendirmeyle Kafkas Cephesi Savaşları günümüzde duygusal milliyetçilikle veya kasıtlı siyasetle söylendiği gibi sadece Vatanı korumak ve Türk Dünyası’nı birleştirmek için yapılmamıştır. Kafkas Cephesi Harekatları tamamen emperyalist Almanya’nın planları doğrultusunda yapılmıştır ve vatansever, milliyetçi bir kişi olmakla birlikte hayalci, maceracı, sorumsuz ve yeteneksiz kişi olan Damat Enver Paşa da buna alet olmuştur. Asıl hedef ise Azerbaycan Petrolü’nün başta Ruslar ve İngilizler olmakla diğer güçlerin eline geçmesini engellemek, petrole sahip olmak ve sömürgecilik yapmaktı.

Azerbaycan’da komünist rejim yönetime geldikten sonra Sovyet hükümeti 1920 tarihinde Azerbaycan Petrolünü yeniden ve tam şekilde millileştirmiştir. Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin ilk devlet ve hükümet başkanı olmuş Dr. Neriman Nerimanov 1922 yılında Genuya Uluslararası Konferansı’na katılmış ve İngiltere başta olmakla emperyalist yabancı devletlerin tüm petrol şirketlerinin Bakü petrol üzerindeki hak iddialarını ve sahiplenmelerini keskin bir üslupla rett etmiştir. Diğer taraftan ise, Azerbaycan petrolünün ve gelirlerinin Moksova’daki Rus Komünistlerinin kontrolüne geçmesine de şiddetle itiraz eden vatansever, Türkçü ve ulusal komünist Dr. Neriman

Nerimanov’un tüm bu çaba ve mücadeleleri de hiç bir sonuç vermemiştir (İsmayılov, 2007, s. 47). SSCB üyesi olduktan sonra bu defa da Azerbaycan petrolünün sadece 15/100 Azerbaycan’na bırakılmış, yerde kalan 85/100 gibi büyük bir oranda petrol kaynağı ve gelirleri “halkların kardeşliği ve dostluğu” adı ile Moskova / Rus kontrolüne geçmiştir (Resulzade, 1990, s. 110-111). İkinci Dünya Savaş zamanında Almanya’nın diğer ülkelerden petrol satın alması mesafe ve durum açısından olanaksız idi. Tahmini hesaplamalara göre savaşın ortalarında Almanya’nın petrol gereksinimi 12 milyon tonu açacaktı. Bu gereksinimi gidermek için yapay petrolün üretilmesini ve bu üretimin yeterli miktara ulaşmasını beklemek zor ve olanaksız idi. Bunun için bu gereksinim işgal yoluyla aşılacaktı (Hart, 2015, s. 31-32).

İkinci Dünya Savaşı sıraısnda Bakü petrolü Faşist Almanya’nın lideri Hitlerin özel ilgi alanı içindeydi. Alman hükümeti Bakü petrolünü, aynı zamanda genel olarak Azerbaycan’ı işgal ederek kontrol altına almayı SSCB’ni önemli derecede zayıflatmak, bununla birlikte Doğu’da sömürgeci ve yayılmacı politikasını gerçekleştirmenin birincil yolu olarak görüyorlardı. Faşistler tarafından Almanya’nın “Kontinental Petrol Cemiyeti”ne daha 27 Mart 1941 tarihinde şöyle bir vadetmişlerdi ki, Azerbaycan topraklarında kontrol sağlandığı andan itibaren cemiyetiniz Bakü’de petrol çıkarılması, işlenmesi ve taşınması işiyle ilgilenecektir. 16 Haziran 1941 tarihinde Hitler, hükümet başkanlarının toplantısında Bakü petrolüne olan bu olağanüstü ilgisini bir daha önemle söylemiş ve Bakü’nün petrol üretimiyle ilgilenen bir askeri mıntıkaya çevrilmesinin savaş açısından çok özel ve vazgeçilmez olduğunu vurgulamıştır. Düşman istihbaratı gerek olduğu halde “küçük savaş” yapabilmesi için Azerbaycan arazisine özel yetiştirilmiş casuslar göndermekteydi veya elde etmekteydi. Bu casus şebekesi emir verildiği takdirde sabotaj ve terör yapabilme gücüne sahip idiler. Onların birincil görevlerinden ilki demiryollarını, ulaşım yollarını, iletişim hattlarını, askeri ve sanayii tesislerini ve özellikle petrol kuyularını patlatmak veya işgal etmekti. Önceden planlandığı üzere işgal edilecek arazilerde özel ve gizli mıntıkalarda silah ve mühimmat, patlayıcı maddeler, yiyecek ve içecek, elbise ve diğer askeri araç ve gereçler saklanmıştı. Diğer taraftan da zaten önceden planlandığı gibi Nazi Ordusu Kafkasya’ya doğru ilerliyordu. Onun için Azerbaycan’da faaliyet gösteren istihbarat teşkilatı

Devlet Güvenlik Komitesi (Komitet Gosudarstvennoy Bezopasnosti-KGB)’nin her şeyden önce sorumlu olduğu en önemli ve birincil görevlerden biri de petrol olan bölgelerin güvenliğini sağlamaktı. Hatta düşman kuvvetlerinin eline geçmemesi için gerek görüldüğü takdirde petrol kuyularının patlatılması da KGB organlarının sorumluluğunda idi (Qasımov ve Bağırov, 2008, s. 174-175). Zaten sonraki yıllarda Almanya üzerine yapılan ciddi saldırılan ve özellikle stratejik bombardman faaliyetleri Almanları çok zor duruma soktu. Romanya petrollerine uzun mesafeden dolayı ulaşılamaması gibi nedenler Almanya’nı askeri ve ekonomik bir tehlike altında bıraktı. 1944 Mayıs ayı itibariyle Almanya petrol stokları doruğa ulaşsa da sonrakı aylarda aşırı talep nedeniyle aniden hızlı bir şekilde azalmaya başladı. SSCB Kuvvetlerinin Alman petrol tesislerini ve stok depolarını hedef alan bombardmanları Almanya’ya büyük darbe oldu. Petrol depoları ve tesisleri gibi hedeflere düzenlenmiş olan stratejik bombardman harekatı ve düzenli taaruzlar da, Almanların sentetik kauçuk ve patlayıcı üretimine büyük ölçüde zarar verdi. Petrol ve diğer türevlerinden olan yakıtların kıtlığından dolayı Alman Hava Kuvvetleri çalışamaz duruma geldi, neredeyse tüm eğitiminin ve aynı zamanda uçak savaşlarının durmasına yol açtı. Petrol kıtlığı ve yeni kaynakların bulunamaması SSCB ve müttefiklerine büyük avantaj sağladı ve böylelikle Almanya’nın sonunu getirmiş oldu (Hart, 2015, s. 848).

İkinci Dünya Savaşı’nın ilk yıllarında Azerbaycan SSCB’nin petrol ihtiyacının 72/100 karşılamış ve sonradan bu rakam artarak gitmiştir. Hitler’in propaganda amaçlı çektirdiği resim ve videolarda SSCB haritası biçimindeki pastadan kendisi için “Bakü”yü kesmesi ve petrolü andıran sosu eklemesi, Bakü Petrolünün ne kadar önemli ve değerli olduğunun göstergesidir. Sadece, 1943 yılında yapılmış ve tarihin en büyük tank savaşı olarak tarihe geçmiş olan Kursk Savaşları’na gönderilen Azerbaycan Petrolü ile dolu demiryolu sisternlerinin genel uzunluğu 1300 km olmuştur. İkinci Dünya Savaşı zamanı SSCB’nin petrol gereksiniminin 75/100, benzinin 80/100, sürtgü yağlarının ise 90/100 Azerbaycan sağlamıştır. Azerbaycan 1941-1945 yılları arasında cephelere 70 milyon ton petrol, 22 milyon ton ise benzin göndermiştir. Azerbaycan petrolünün ve onun türevlerinin savaş zamanı olağanüstü yerini SSCB petrol ve gaz endüstrisi bakanı Nikolay Baybakov özel olarak vurgulamış, Mareşal

Rokossovski ise şöyle ifade etmiştir (National Geographic, 2016): “Her bir askeri uçağımızın, tank ekipmanımızın düşmana darbesinde Bakü petrolünün ve petrol işçilerinin payı vardır”. SSCB yöneticilerinden biri olmuş, KGB’nin ilk Türk ve Müslüman generali Haydar Aliyev’in söylediği gibi, “Eğer, Bakü petrolü olmasaydı, Sovyetler Birliği’nin zaferi belki de mümkün değildi” (1905az, 2014).