• Sonuç bulunamadı

1.3.1. Kemîn (Busu)

Eski Türkçe busug kelimesinden gelen busu ve Arapça aynı anlamı karşılayan kemîn kelimeleri pusu, pusuya yatılan yer anlamına gelmektedir. Muhibbî Divanı’nda Arapça karşılığının kullanımının daha çok tercih edildiği görülmektedir.

Beyitte eline kirpiklerden ok ve kaşlardan yay alan sevgilinin gözleri, gönül almak ya da düşmanlarını esir etmek için zülüflerin arasında pusuya yatmış olarak

100 Benzer beyitler: G1555/3, G1564/1, G1567/6, M3732.

39

tahayyül edilmiştir. Sevgilinin saçlarını alnının üzerine salarak kâkül bırakması gözlerinin kaşlarını ve gözlerinin bir kısmını örtmüş olduğundan şairin böyle bir hayal kurmasına zemin hazırlamıştır.

Ok u yâ aluban çeşmi çıkar dil almaga dâyim

Busuya girüben zülf[i] kafada düzdi kâküller (G974/4)102

1.3.2. Şebhûn

Gece yapılan baskın anlamına gelen şebhûn kelimesi Muhibbî Divanı’nda gerçek anlamını kastedecek şekilde mecazlarla örülü olarak kullanılmıştır. Beyitte sevgilinin beyaz yanakları üzerinde belirmeye başlayan ayva tüyleri siyah saçların gece gibi karanlığında gizlenmektedir. Bu haliyle de İslam ülkesine gece baskını yapmak isteyen kâfir askerine benzetilmiştir. Gizlenmek, zülüf, şeb, kâfir gibi karanlık kelimesini anımsatan kelimelerle şebhûn kelimesi beyitte tenasüp oluşturacak şekilde kullanılmıştır.

Gizlenür zülfi şebinde hatt-ı dilber câ-be-câ

Kasd ider İslâm’a kâfir ceyşidür şebhûn içün (G2671/3)103

1.3.3. Yagma (Gâret, Tarrâr, Târâc)

Yağma sözlükte zor kullanarak karşısına çıkan şeyleri alıp kaçma, çapul, talan; akıncıların düşman topraklarına yaptıkları baskında topladıkları ganimet; bazı savaşlardan sonra kumandan tarafından verilen izinle askerlerin o şehirdeki mallardan istediklerini alması, ele geçirmesi ve gözden çıkarılan şey olarak tanımlanmıştır. İnsan saldırganlık açısından nörofizyolojik kökeni itibariyle yağmacı türden değildir; fakat yağmacı saldırganlık ve savunucu saldırganlık arasında pek bir ayrım yapamamış görünmektedir, zira her iki saldırganlık türü de ölümle sonuçlanmaktadır. Bu

102 Benzer kullanımlar: G445/5, G480/2, G4005/3, G4018/3. 103 Benzer kullanımlar: 2464/5, G3195/2.

40

saldırganlık biçimi insanın bir gerekçe olmadan; haz verici bir amaç olarak öldürme ve acı verme eğiliminin göstergesidir.104

Avnî Divanı’nda Hıta Türk’ü olan sevgili kızıl renkli şarap içmiş ve aşığın gönül ülkesini katledip yağmalamıştır. Buradaki “türktâz” kelimesi, Tuhfe-i Vehbî’de “Pûye yelmek, pekçe koşmak türktâz/Dahı pek çâpük gidendir germ-hîz”105 şeklinde daha geniş bir ifade sadedinde kullanılmıştır. Cevelan etme, koşma ve yağma, çapul anlamlarına gelen türktâz, öldürme ve yağmalama anlamında kullanılmış olup bir Türk vasfı olarak ifade edilmiştir.

Gör ol Türk-i Hıtâyî nûş kılmış câm-ı sahbâyı Salar dil milketine türktâz-ı katl ü yağmâyı (A-71/1)

Muhibbî’de yağma söz konusu olduğunda evvela sevgilinin gözleri ön plana çıkmaktadır. Bu gözler çoğunlukla âşığın gönül ülkesini yağmalayıp talan ederler. Kirpiklerin genellikle ok olarak tahayyül edildiği klasik Türk şiirinde gözün yağmacılığı en çok Dünya tarihinde en iyi ok kullanan milletler olan Türk, Moğol ve Tatar ırkı ile birlikte anılmaktadır.

Ya Türk [ü] ya Mogoldur yagma içinde mâhir

Kâfir mi çeşm ya mest-i gâret-girân-ı îmân (G2688/3)106

Sevgilinin gözlerinin yanı sıra bizzat kendisi, yan bakışları, ayva tüyleri ve zülüfleri de yağmacı olarak nitelendirilmiştir.

Âh kim ol turra-i câzûlarun iy gamze-kâr

‘Aklumı yagmaya virdi sabrum itdi târumâr (G3995/1)107

Aşk ülkesinin sultanı olan sevgili, Tatar han olduğunu ifade ederek gönüller yağmalamasını mantıklı olarak göstermektedir. Zira yarı-göçebe bir topluluk olarak Tatarlar için yağma hem ekonomik hem de siyasi boyutu ile olağan bir durum haline

104 Fromm, İnsandaki, s. 164-166.

105 Sünbül-zâde Vehbî, Tuhfe-i Vehbî, haz. Ahmet Yenikale, Kahramanmaraş: Ukde Yayınları, 2012, s.

65. 106 Benzer kullanımlar: G293/5, G476/3, G524/3, G777/1, G830/1, G866/1, G973/6, G1031/3, G1113/2, G1115/2,G1129/1,G1154/2, G1298/2, G1349/2, G1427/3, G1713/2, G1726/4, G1830/1, G2161/4, G2378/5, G2487/2, G2561/1, G2566/6, G2688/3, G2954/1, G3065/1, G3130/3, G3471/5, MHMS3535/2, MRB3554/5. 107 Benzer kullanımlar: G10/3, G143/2, G325/1, G379/4,G407/4, G690/1,G795/2, G989/3, G1023/5, G1135/3, G1154/2, G1409/2, G1829/4, G2003/3, G2712/5, G2746/2, G3130/1, G3151/1, MHMS3543/4, MRB3572/1, N3613.

41

gelmiştir. Klasik Türk şiirinde de sevgilinin âşıkların gönüllerini yağmalaması onun şiarı olarak kabul edilmiştir.

ʿIşk sultânı didi şâh-ı Tatâr hanam ben

Yaʿni gâret idici dilleri hakanam ben (G4008/1)108

Sevgilinin kirpikleri sivri ve sıra sıra olması sebebiyle elinde savaş âletleri olan askerlere benzetilmiş ve âşığın gönül ülkesini yağmalamalarına eyvah edilmiştir.

Yine saflar eylemişdür leşkerini kirpügün

Veh ki târâc idiser dil kişverini kirpügün (G1875/1)

Aşkın gamdan ayrı düşünülemeyişi sevgiliyi aşk sultanı olduğu gibi gam sultanı da yapmakta ve askerleriyle gönül ülkesini yağmalamaya çıkmaktadır. Âşık sevgiliye mukavemet edemediği için kalesini teslim etmek zorunda kalır.

Leşkerin çekdi Muhibbî geldi çün sultân-ı gam

Şehr-i gâret dil gibi muhkem hisâr elden gider (G872/5)109

Aşkın kendisi klasik Türk şiirinde âşığa devamlı sıkıntı, dert ve keder getiren bir durum olarak ortaya çıkmaktadır. Muhibbî bu hususu aşkın âşığın canı, gönlü, aklı ve sabrını yağma etmesiyle ifade etmiştir.

ʿIşk mıdur cân u dil mülkini yagma eyleyen

ʿIşk mıdur sînemün içre gelüp câ eyleyen (G652/1)110

Son olarak, şair bu beyitte gönlünü sabrını yağmaya veren ve kendisine huzur vermeyen bir başı dönmüş olarak nitelendirmiştir. Gönlün sevgiliyi arzulaması ve sabrın buna takat getirememesi durumu beyitte yağma ile açıklanmıştır.

Bana ârâm komayup sabrumı yagmaya virüp Göreyim seni iy dil ʿâleme sergerdân ol (G1981/3)

108 Benzer kullanımlar: G10/3, G257/1, G1023/5, G1154/2, G1575/4, MHMS3548/6.

109 Benzer kullanımlar: G255/6, G263/4, G267/3, G299/5, G588/4, G1171/1, G1575/4, G1712/1,

G1860/4, G1890/4, G2003/3, G2005/7, G2195/5, G2324/4, G2357/5, G2436/3, G2506/4, G2938/5, G2939/4, G3448/2, G3483/2, MHMS3541/2, 3608, G4035/4.

42

İKİNCİ BÖLÜM

2. SİLAH VE TEÇHİZAT

Silah, genel olarak savaş âletlerine verilen isimdir. İnsanlar tarihten önceki devirlerden beri kendilerini yırtıcı hayvanlardan, düşmandan korumak ve onlara saldırmak için silahlar kullanmışlardır ve bu silahlar medeniyetle beraber tekâmül ederek bugünkü hale gelmiştir.111 Klasik Türk şiirine malzeme olduğunda, şairler silah ve harp âletlerini, sadece savaş ve zaferi tespit eden manzumelerde değil, belki daha fazla methiyelerde birer teşbih unsuru olarak kullanmışlardır.112 Bu kullanımın sebeplerine bakıldığında evvela sevgili tipinin Ortaçağ Arap ve Fars dünyasında yayılmış olan Türk hayalinden esinlenerek oluşturulduğu söylenebilir. Türk gulamlarının silahlı ve vurucu yönlerinin şiire yansıması ile de zulmeden ve her haliyle bir savaşçıyı andıran sevgili tipi klasik Türk şiirine girmiştir.113 Bunun yanı sıra yaşadıkları çağlarda devletlerin sürekli savaşla iç içe ve kaim olması, güç ve hâkimiyet unsuru olarak silahın önemi; eski Türk geleneklerinden beri yerleşmiş olan belli bazı silahlara manevi ve kutsi değerler atfedilmiş olması da böyle bir prototipin oluşmasında ciddi rol üstlenmiştir denebilir.

Avnî ve Muhibbî gibi iki büyük ve muktedir padişahın divanlarına bakıldığında da söz konusu durum onlar için de geçerli görünmektedir. Bilhassa, hacim bakımından çok geniş bir divana sahip olan Muhibbî’nin şiirlerinde kavram olarak savaş âletlerinin ve bu âletler içerisinde de özellikle okçulukla ilgili kavramların bolluğu dikkat çekmektedir.

Muhibbî Divanı’nda savaş âletlerini karşılamak için silah, teçhizat anlamlarına gelen yarag kelimesi de kullanılmıştır. Beyitte sevgilinin fitne saçan ayva tüylerinin belirginleşmeye başladığı ve sevgilinin güzelliğini yağmalamak için silahlandığı ifade edilmiştir.

111 Celâl Esâd Arseven, Sanat Ansiklopedisi C.3, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1965, s. 1799. 112 Agâh Sırrı Levend, Divan Edebiyatı Kelimeler ve Remizler Mazmunlar ve Mefhumlar, İstanbul:

Dergâh, 2015, s. 355.

43

Zâhir oldı fitneler hattun ayag üstindedür

Gâret-i hüsn itmege dâyim yarag üstindedür (G886/1)114