• Sonuç bulunamadı

Şâh/Şeh (Han, Husrev, Kagan, Pâdişah, Serdâr, Sultân, Şehriyâr)

3. SAVAŞ KADROSU

3.1. Savaşta Yer alan Kişiler

3.1.11. Şâh/Şeh (Han, Husrev, Kagan, Pâdişah, Serdâr, Sultân, Şehriyâr)

Osmanlı’da devleti yöneten hükümdara verilen en yaygın unvan Farsça bir kelime olan padişahtır. Bunun yanı sıra yine eski Türkçe han ve kağan; Farsça husrev, serdâr, şâh, şeh ve şehriyâr ile Arapça sultân kelimeleri de aynı anlamı karşılayacak şekilde kullanılmıştır. Osmanlı’da padişahlar belli bir döneme kadar bizzat ordunun başında başkomutanlık görevini üstlenerek savaşlara katılmışlardır.330 Yani devlet padişahı aynı zamanda ordunun da başıdır. Klasik Türk şiirinde hem gerçek anlamda devletin sultanını hem de mecazen sevgiliyi anlatmak için bu kelimelerin kullanıldığı görülür.

Saray hayatının padişah ekseninde bezm ve rezm unsurları etrafında teşekkül etmesi hususu klasik Türk şiirine yansıdığında sevgili bir padişah âşıkları da kulları hükmünde olmaktadır.331 Sevgili de bir sultan olarak tasavvur edildiğinde hem savaşçı hem de komutan hükmünde düşünülmüş; zaman zaman kâh âşıkları kâh ise güzellik unsurları askerleri addedilmiştir.

Her padişah kendi ülkesini ve ülkesindekileri korumakla mükelleftir. Güzellik padişahı olan sevgilinin de en kıymetli hazinesi güzelliğidir ve bu sebeple onu korumak amacıyla zaman zaman savaşmak durumunda kalmaktadır. Avnî’nin bu beytinde sevgili Frenk diyarının güzeller şahı olarak tasvir edilmiş ve bu sebeple de Frenklerin kâfir olarak addedilmesinden ötürü güzellik unsurlarının da siyah olması dolayısı ile karalar giymiş olarak vasfedilmiştir.

Karalar geymiş meh-i tâbân gibi ol serv-i nâz

Mülk-i Efrengün meger kim hüsn içinde şâhıdur (A-G14/2)332

Muhibbî’de de sevgilinin sultan olarak vasfedildiği görülmektedir. Beyitte güneş doğunca yıldızların ve gece karanlığında görünen diğer tüm gök cisimlerinin

330 Mahmud Şevket Paşa, Osmanlı, s. 1.

331 Cemal Kurnaz, Hayâlî Bey Divânı’nın Tahlîli, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1996, s.

157.

112

kaybolması hüsn-i talil yoluyla, güneşin güneşten daha güzel olan sevgilinin korkusundan askerlerini saklaması şeklinde ifade edilmiştir. Olağan bir doğa hadisesi olan bu durum sevgilinin güzelliği ve gücünün üstünlüğünü anlatmak için güneşe benzetilerek pekiştirilmiştir. Sevgili öyle güçlü bir hükümdar ve savaşçıdır ki güneş, onun huzuruna gelirken savaş izlenimi vermemek amacıyla tüm askerlerinden ve teşrifat giyeceklerinden sıyrılmıştır.

Korkusından sen şehün kûyına varsa âfitâb

Leşkerin pinhân idüp kendü ten-i tenhâ geçer (M3710)333

Bir başka beyitte ise âşık kendisini aşkın şahı olarak tanımlamakta, gam sahralarını ise kendisine ülke olarak göstermektedir. Aşktan âşığa kalan gam olduğuna göre, bu gamdan kaynaklı ah onun bayrağı ve ahın ateşi de bu bayrağın motifidir.

Şâh-ı ʿışkam gam beyâbânı bana kişver yeter Âteş-i âhum livâ-yı ejdehâ-peyker yeter (A-G24/1)

Muhibbî’de de benzer şekilde âşık aşk diyarının sultanıdır. Dertten çıkan ahı bayrağı; gözyaşları ise askerleridir.

Varup diyâr-ı ʿışka yine şehriyâr olam

Âhum livâ gözyaşım eger sipâh çekem (G2374/2)334

Beyitte şah, kırmızı renkli elbise giymiş halde tasvir edilmesinden ötürü kan dökmek isteyen biri olarak anlatılan şah ülke topraklarını korumak yahut dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı tedbirli olarak erken davranıp seferlere çıkan ideal hükümdar portresi olarak çizilmiştir denebilir.

Kana girse tan degül geydi yine gülgûn libâs

Surh geyse hilʿatin kan dökmek ister şâhlar (G541/4)

Nucüm ilminde her gezegen belli bir anlama karşılık gelmektedir. Temelde yedi gezegenden müteşekkil olan bu seyyareler çeşitli özelliklerine göre vasıflandırılmışlardır. Klasik Türk şiirine de zengin bir malzeme menbaı olan bu gezegenler içerisinde şems yani güneş çok ciddi öneme sahiptir. Güneş gezegenine ait

333 Benzer kullanımlar: G387/2, G42/8, G469/1, G531/2, G566/2, G669/2, G871/7, G1047/4, G1256/3,

G1694/2, G1747/1, G1801/3, G1975/1, G1997/2, G2003/3, G2130/1, G2131/5, G2419/1, G2631/3, G2817/3, G4058/1.

113

olanlar kuvvetli, zeki ve sanatkâr olup işlerinde de başarılıdırlar. Güneş gibi kuşatıcı, diğer insanların dikkatini üzerine toplayan, şaşaa ve debdebeye meyilli kimselerdir. Renk itibari ile de sarıya delalet eder.335 Tüm bu özellikleri dolayısıyla klasik Türk şirinde devletin hükümdarı, sevgili vb. gibi önemli kişiler ile güneş arasında çeşitli benzetme ilgileri kurulmuş ve çoğu zaman güneş bunlar yerine kullanılmıştır.

Beyitte doğduğu yöne nispeten doğunun sultanı olarak vasfedilen güneş, felek tahtına oturmuş ve etrafındaki yıldızları kendisine esir etmeye kastetmiştir. Ecdadı gibi Şark sorunları ile yakından ilgilenip bu hususa ihtimam gösteren Kanunî’nin neredeyse çağındaki tüm devletlere gücünü kabul ettirmiş olması, beyitteki güneşle kendisini kastetmiş olma ihtimalini düşündürmektedir.

Çün felek tahtına geçdi husrev ü hâver güneş Kasdı bu ide sipâh-ı encümi çâker güneş (G1421/1)

Âşığın gönül ülkesi hassas ve kıymetli olduğu için sürekli tehlike altındadır. Bilhassa gam şahı tarafından tehdit edilen bu ülkeyi korumak için âşığın gözyaşları asker hükmüne geçmektedir. Eskiden seferlere binek hayvanlarından oluşan kervan sürüleri ile çıkılmıştır. Hatta yeniçeri ocağında katar ağası olarak görevli yüksek rütbeli zabitler de bulunmuştur.336 Gamdan dolayı âşığın gözlerinden dökülen yaşlar savaş mevziine doğru ilerleyen, âşığın da otağını taşıyan katar olarak tahayyül edilmiştir.

Şâh-ı gam gelse Muhibbî konmaga dil mülkine Önce bu eşküm katârı yürür otagın çeker (G1161/7)337

Klasik Türk şiirinde en temel konunun aşk olduğu daha önce ifade edilmişti. Şu halde aşkın mücadeleyi gerektiren bir durum olması da sultanlık hususiyeti ile bağdaşmaktadır. Sultan aşk olunca verdiği acıdan kaynaklı olarak ahı bayrak, gözyaşları da asker olmaktadır.

Pâdişâh-ı ʿışk kaldursın livâ-yı âhını

Her yanadan gözyaşı ana sipâh olmak gerek (G1799/3)338

335 Levend, Divan, s. 198, 201, 205. 336 Pakalın, Osmanlı C.2, s. 213.

337 Benzer kullanımlar: G296/2, G555/4, G872/5,G1169/3, G1774/5, G2109/1, G2176/1, G2282/3,

114

Aşk ve akıl arasındaki savaşın söz konusu edildiği beyitte aşk şahının gönül ülkesine askerlerini toplayıp gelmesi ile akıl padişahının kendisine güç yetiremeyerek kaçtığı ifade edilmiştir.

ʿIşk şâhı çekdi leşker geldi bu dil mülkine

Pâdişâh-ı ʿakl tâkat kılmayup kıldı firâr (G802/2)339

Sevgilinin yüzünde yer yer belirmeye başlayan ayva tüyleri renginin siyah olması dolayısı ile siyah bir ırka mensup olan Habeş sultanına benzetilmiştir. Yanaklar da beyazlığından ötürü Rum olarak nitelendirilmiş ve bu durum ikisi arasında vuku bulan bir savaş olarak anlatılmıştır.

Dirler yüzinde câ-be-câ belürdi hattı dilberün

Didüm ki sultân-ı Habeş Rum’a gelüpdür ceng içün (G2747/4)