• Sonuç bulunamadı

2.4. Sanat Metinlerinin Özellikleri

2.4.2. Sanat Metinlerinde Dil ve Üslûp

2.4.2.2. Sanat metinlerinin dil özellikleri

İnsanlar arasındaki temel anlaşma aracı olan dil, sanat metinleri ile okuyucu/seyirci/dinleyici arasında iletişimi sağlayan ana unsurdur. Bu yüzden sanat metinlerinin dil ve üslûp özellikleri bu metinlerin vücut bulmasında, aktarılmasında, anlaşılmasında, yorumlanmasında ve kalıcılığında son derece büyük bir öneme sahiptir. Sanat metinlerinin özellikleri incelenirken bu bölümde sanat metinlerinin dil özelliklerine ve bu özelliklerin öğretici metinlerin dil özelliklerinden farklı olan yönlerine değinilecektir.

Dil, sadece bir iletişim aracı değildir. İnsanı insan kılan kültür alanı, manevî alan dille gerçekleşir. Kişinin kimliği olan dil aracılığıyla birey düşünür, nefret eder, sever, tiksinir, güler ve ağlar. Dilin insan hayatındaki önemi nedeniyle dille gerçekleştirilen sanat etkinliği olan edebî metin diğer sanatlardan farklı bir konumdadır (Aktaş, 2009: 194). Dilin insan ve toplum hayatındaki yeri ve önemi nedeniyle sanat metinlerinin dil özellikleri ve bu özelliklerin tespiti büyük önem taşımaktadır.

Önal (2008), edebî dil ve üslûp arasındaki ilişkiyi tartıştığı makalesinde edebî metnin ifadesinin metnin edebî diline ait özellikleriyle anlatılabileceğini ve edebî dilin

de metnin üslûp özelliklerini gündeme getirdiğini ifade eder. Buna göre edebiyat derslerindeki ifade kavramının tanımı kelimenin anlatım ve çağrışım gücüyle ilişkilidir. Nitekim kelimelerle ifade bir sanat hâline geldiğinde edebiyat ortaya çıkar. Yani edebî ifade estetik tercihleri kapsar. Konuşurken ve yazarken kullandığımız kelimelerle ifade ise günlük hayatımızın olmazsa olmazıdır. Bu bilgilerden hareketle araştırmacı edebî dilin tanımını şöyle yapmıştır:

Edebî dil, bir milletin konuşma dili ve yazı dili teşekkül ettikten sonra kültür dili diyebileceğimiz bir söyleyiş zemininde daha fazla hissedilen bir tarafı ile itibarî ve uçucu, bir tarafı ile hayatın gerçek değerleriyle kaynaşan estetik ve orijinal bir ifade yoludur (s: 25).

Edebî metinlere genel olarak sanat metinleri denilmektedir. Yaygın olarak sanat metinlerinde kullanılan dil için ise “edebî dil” terimi kullanılmaktadır. Edebî dilin oluşmasını sağlayan bazı unsurlar vardır. Önal (2008), edebî dilin oluşmasındaki temel unsurlardan birinin edebî metnin bütünlüğü içindeki kelimelerin birbirleriyle olan ilgileri ve bu ilginin oluşturduğu estetik ortam olduğunu belirtir. Araştırmacıya göre edebî dilin oluşmasını sağlayan diğer unsurlar ise duygu ortamı, söyleyiş özellikleri ve çağrışım sistemleridir (s: 26). Araştırmacı bu açıklamalarıyla sanat metinlerinin dilinin oluşunu izah etmiştir.

Edebî eserde bahsedilen olay gerçekmiş gibi bir izlenim verse de aslında onda anlatılan gerçek sanatkârının subjektif dünyasına yansıyan bir gerçektir. Bu yüzden edebî dil de böyle bir kurmaca ifade hâlindedir. Ancak edebî dilin oluşması için kelimelerle ifadenin kurmaca dünyasının estetik bir takdim şekliyle bütünleşmesi gerekmektedir. Çünkü edebî dil, muhatabını heyecanlandırdığı takdirde güzele ulaşır (Önal, 2008: 27-28). Yani bir güzel sanat etkinliği olan sanat metinlerinde estetik duygular oluşturma amacıyla, gerçekliğin kurmaca dünyasından ve dilinden faydalanılmaktadır.

Başlangıçta ortaya çıkan sözlü ifadedeki birikimler de dahil olmak üzere bir milletin ilk edebî eserlerini vermeye başladığı andan itibaren edebî dil oluşma aşamasına başlar. Edebî dilin gelişimi yazı ile daha açık bir şekilde takip edilebilir. Bu sebeple Türk yazı dilinin gelişimini ana hatlarıyla öğrenmek Türk edebî dilinin gelişmesini anlayabilmek için gereklidir (Önal, 2008: 30). Ancak sanat metinlerinin dili ile yazı dili arasında temel farklılıklar bulunmaktadır. Önal (2008), “yazı dili” ile “edebî

dil” in farklı şeyler olduğunu örneklerle dile getirmektedir. Buna göre bir mektup, bir padişah emri, ders kitaplarındaki dil ve üslûp, nüfus kağıdındaki bilgiler, mahkeme zabıtları vb. yazı diline örnek teşkil ederken bir şiir, bir mesnevi, bir roman, bir hikâye ise hem yazı hem de edebî dile örnek oluşturmaktadır (s: 30). Öyleyse tarih boyunca yazı dili ile oluşturulmuş her eser sanat metni olma özelliğine sahip değildir; ancak yazıya aktarılmış her sanat metni yazı dilinin kapsamına girmektedir.

Önal (2008), edebî dilin oluşumunda kullanılan dilin (ses parçalarının, harf ve kelime uyumunun) ses ve müzikalite açısından da birbirine yakışmasının büyük önem taşıdığını dile getirmektedir (s: 29-30). Özellikle şiir dilindeki ahenk ile düz yazıdaki seci sanat metinlerinde ses ve müzikalite uyumunun önemini gösterir niteliktedir.

Edebî dilde, kullanılan doğal dilden hareketle yeni bir dil oluşturma gayreti vardır. Çünkü edebî dilde bireysel olan ön plandadır. Sanat metinlerinin amacı sezdirmek, hissettirmek, duyurmak ve düşündürmektir. Bu metinlerin tamamlanması alıcı durumundaki kişide gerçekleşir. Sanat metinleri okuyucu, dinleyici, seyirci metni kendi kültür birikimi, zevki ve içinde bulunduğu ruh haline göre yorumlayıp kendince anlamlandırmadan sezdirmek, hissettirmek, duyurmak ve düşündürmek amaçlarına ulaşamaz. Bu yüzden edebî metinlerde metin bağlamı ile okuyucu bağlamı arasında farklılıklar bulunur. Sanat metinlerinde alıcı elindeki veya karşısındaki eseri kendi bağlamında ve kendi imkanlarıyla yorumlayıp değiştirip dönüştürerek yeni bir metin kurar. Yani sanat metinleri kendileri kalarak yorumlanıp yeniden kurulmaya uygun düşen ve hayatın akışı içinde herkesin kullandığı dilden alınan unsurlarla gerçekleşen bir dille kaleme alınırlar. Bu sebeplerden dolayı sanat metinlerinin dili doğal dilden farklı olmak zorundadır (Aktaş, 2009: 194). Sanat metinlerini oluştururken doğal dilden farklı olarak kullanılan edebî dil sayesinde sanat metni tamamlandıktan sonra okuyucusu/dinleyicisi/seyircisinin niteliklerine göre tekrar anlamlandırılmaktadır.

Sanat metinlerinin dili ile günlük dil ve bilim dili arasında belirgin farklılıklar vardır. Önal’ın (2008) ifadesiyle günlük dil, daha çok beş duyuya hitap eder ve zarurî ihtiyaçlara cevap verir. Bilim dili akla hitap eder. Edebî dil ise bunları kapsamakla beraber soyuta, müphemiyete, birden fazla anlam ilişkisine, kurguya ve muhatabına göre değişen çağrışım gücüne, genel olarak duygusal ve hayalî iklimlere ve estetik bir dünyaya açılan yorumlara sahiptir (s: 28). Aktaş (2009) da edebî dil ile bilim ve felsefe dilinin farklılıklarını şöyle izah etmiştir: Her insan edebî metinle doğal olarak

ilgilenmektedir. Bireyin edebî metne olan ilgisi kendi kültürü, mizacı, zevki ve yaşama tarzı çerçevesindedir. Fakat hangi seviye ve şartlarda olursa olsun edebî metnin dili doğal dilden farklıdır. Nasıl bir ilim dili, felsefe dili varsa edebiyat dili de vardır. Terimler söylenmek istenileni kesin olarak ifade ederek ilim dilinin, kavramlar düşüncelerin geliştirilmesi yoluyla felsefe dilinin ve imgeler bireysel duyguların dile getirilmesiyle edebiyat dilinin karakteristik özelliklerini gösterir (s:194). Sanat metinlerinin anlam özellikleri ile yakından ilişkili olan edebî dil, günlük dilden, bilim dilinden ve felsefe dilinden farklı nitelikler taşır.

Edebî dil, bir duygu yoğunluğu akışıyla ortaya çıkar. Önal’a (2008) göre edebî dil oluşturmada mecazı kullanmanın daha uygun bir yol olduğu anlayışı, asırlar boyunca oluşmuş bir alışkanlık ve yaygın bir kanaattir. Ancak araştırmacı halk edebiyatı örneklerinde ve 1940’tan sonraki Türk şiirlerindeki bazı ifadelerde, mecaz sınırlarına girmeden söylenen mısraların, gerçek anlamlı kalıpların da edebî dili oluşturabildiğini ifade eder. Buna rağmen günlük dilin bütün gerçekçi yapısını kullanan edebî dil, gerçek hayatın anlam sınırını aşacak ifadelerle ortaya çıkan mecazlar sistemini ve benzetmeler tekniğini adeta daha çok benimsemektedir (s:28). Aktaş’a (2009) göre görülen, duyulan, yaşanılan nesnel gerçekliğin bireysel ifadesi olan imge edebî metinlerde zorunlu olarak kullanılmaktadır. Çünkü doğal dilden sapan edebî dilde, dil göstergeleri ilk anlamlarından çok mecaz ve yan anlam değerleriyle kullanılır. Yan anlam değeri ise kelimeden çok ifadede aranmalıdır. Kişi bir görünüşü kendince gözlemler ve o görünüşte bilinen kelimelerle ifadesi mümkün olmayan özellikler belirler, hisseder. Bunu ifade etmek için kültürü, zevki, duyarlılığı ve ruh hâlinin olanakları ile dilden hareketle yeni bir ifade olan imgeleri oluşturur. Edebî dil ise her dilin geliştirdiği imge servetinden geniş ölçüde yararlanır (s: 195). Araştırmacılar edebî dilde mecazların sıklıkla kullanıldığında hemfikirdir; ancak Önal gerçek anlamlı ifadelerle de edebî dilin oluşturulabileceğini belirtmektedir.

Sanat metinlerinin öncelikli amacı bir şey öğretmek değildir. Bu sebeple sanat metinlerinde öğretici metinlerdeki gibi öğreticilik işlevi ağır basmamaktadır. Ancak sanat metinlerinin dili yeri geldiğinde öğretici bilgiler de içerebilmektedir. Edebî dilde bir şey öğretme işlevini öne çıkarmayan tespitlere rağmen Önal’a (2008) göre estetik boyutu yüksek, icazlı bir ifadenin veya bir sehl-i mümtenînin zaman içerisinde oldukça

etkili nasihatlar verdiği de görülmüştür (s: 29). Öyleyse sanat metinlerinin estetik dili yeri geldiğinde öğretici işlevler de taşıyabilmektedir.