• Sonuç bulunamadı

1.1.3. Sanatsal Beğeni ve Estetik

1.1.3.5. Sanat Eseri ve Niteliksiz Resim

Lenoir (2004), “Sanat yapıtları bize hem aĢina, hem yabancıdır” der. Sanatla ilgili çok Ģey öğrendiğimizi ve çok Ģey bildiğimiz düĢüncesinden hareket ederek yaklaĢır sanat eserine. Deneyimlerimizle, bilgi birikimlerimizle, öğretilen dogmatik durumlara dayanarak sanat

40

eserini değerlendirme yoluna gider, tenkit ederek, belli kalıplara sokarız. Diğer taraftan dayandığımız bilgilerin ya da değerlerin, her sanat eserine göre benzer Ģekillerde geçerli olamayacağını ve çoğu zaman da bir anlam veremediğimiz kendi kurallarını oluĢturduğunu görürüz. “Sanatçı, sanat ürünü ve alıcı üçgeninin yarattığı girift iliĢki, günümüz koĢullarında, artık değiĢken ve kuralsız bir biçim içeriyormuĢ gibi görünmektedir” (Demir, 2009, s.7).

Bugün hoĢumuza giden sanat eserlerinin önemli bir kısmının, tarih sahnesinde ilk var olduklarında devrimci, yenilikçi ve farklı niteliklerinden ötürü beğenilmediklerini unutmamak gerekir. Bilhassa Post-modernite bizlere sanat alanında kuralsızlığı ya da her yapıtın kendi kuralını yarattığını gösterdi. Bu sebeple sanat hakkında öğrendiğimiz her ne varsa, bir kenara bırakıp sanat yapıtına, yepyeni ve bambaĢka bir bakıĢ açısıyla yaklaĢmak durumunda kalırız. Özümsediğimiz sanatsal kültür sebebiyle sanat eserini tanıyabiliriz ama diğer yandan sürekli değiĢmekte olan, ortaya çıkan yeni ve farklı biçimler, toplumun değiĢken yapısına karĢın, sanatın değiĢen özü, biçimleri ve kuralları bize yabancı kalmasına sebep olmaktadır. Sanat eserini esrarengiz kılan bu özelliği nedeniyle de, her zaman sanat yapıtına temkinli yaklaĢmamız gerekmektedir. Bilhassa günümüzde bir sanat eseri, ürünü ya da eylemini kavrayabilmek için, sanatçının yaratıcı düĢüncesine ve hayal gücünün yüksek seviyede olmasına, açık fikirliliğine ve estetik bakıĢ açısındaki derin perspektif bilgisine sahip olması gerekmektedir.

Sanat eserinin karmaĢık yapısından dolayı, sanat nedir sorunsalına cevap vermek zorlaĢmakta ve netice vermeyecek bir çaba gibi görünmektedir. “Sorunun bu denli karmaĢık olmasının temel nedeni, bütün sanat yapıtlarının özgün, yaratıcı insan çabasının sonucu ortaya çıkmıĢ olmaları ve nicelik-nitelik ortaklıklarının bulunmamasıdır” (Karayağmurlar, 1990, s. 114). Sanat eseri nedir sorunsalına cevap aramak yerine, bir sanat yapıtının özellikleri, ne zaman ve hangi koĢul ya da kriterlerde sanatsal eser özelliği kazandığını araĢtırmak daha yararlı olacağı kanısındayız. Bu noktadan hareketle, sanat yapıtının özünü ya da mantığını kavramaya çalıĢmak, sanat eserinin ne olduğunu öğrenmeye çalıĢmaktan daha yararlı olacağının kanısındayız. “Bu düĢünceyle hareket eden Goodman, “ „sanat yapıtı nedir?‟ sorusu yerine, „bir nesne ne zaman sanat yapıtı iĢlevini üstlenir?” sorusunu sorar. Sanat eserinin, insanın „sanat‟ dediği her Ģeyin sanat olabileceğini savunmaktadır” (Lenoir, 2004, s. 28). Bir sanat eserinin, özelliklerine dikkatleri çekerek, imgeleĢtirilen her türlü nesneni, sanat eseri olabileceğini gösterir bizlere;

41

“Burada önemli olan yalnızca bizim, bir bütünün sahip olduğu özelliklerin baĢka özelliklere ya da kendisine gönderme yaptığı belirli türde bir simgeleĢtirmeyle karsı karsıya olmamızdır. Bu durumda biz herhangi bir nesneyi, bizim gözümüzde, Goodman‟ın söylediği gibi, bu nesne dünyanın bir değiĢkesini oluĢturuyor izlenimi bıraktığı sürece onu sanat yapıtı olarak tanımlarız” (Lenoir, 2004, s. 29).

Esasında sanat eserini sanat eseri yapan Ģeyin, bizim bakıĢ açımız olduğu, bizlerin algılama biçimimizde ve estetik beğenilerimizde saklı olduğu gerçeğidir. Benzer Ģeyler arkaik nesneler için de geçerlidir. GeçmiĢ zamanlarda pratik amaç için kullanılan objeler, günümüzde antika özellikleri sebebiyle artık pratik yararı olan bir nesne mantığında değil, biçimsel ve tarihsel özellikleri bulunan estetik obje olarak görülmektedirler. “Malevich‟in „siyah kare‟ adlı eseri farklı durumlarda hiç kimsenin dikkatini çekmezken, süprematist bir sembol olarak dikkatimize sunulduğunda, bir sanat eseri olarak iĢlev görmeye baĢladığını görmekteyiz. Diğer taraftan “her Ģeyin sembol olarak kabul edilebileceğine kuĢku yok. Simge olan her Ģeyin, özelliklerine dikkat çekilen her Ģeyin sanat yapıtı olması beklenebilir mi? ġunu gözden kaçırmamak gerekir; …sanat, nesnelere yönelttiğimiz bakıĢ değil, herkese dünya hakkında belirli bir bakıĢ biçimi ileten bir nesnenin üretilmesidir” (Lenoir, 2004, s. 29).

Sanatsal olanın daha belirgin ve bilindik özelliklerini ortaya koymak adına, “Kimlerin, hangi amaçlarla ve nasıl biçimlendirdikleri nesneler, sanat yapıtı kategorisine alınacağı sorusuna yanıt aramak gerekir” (Karayağmurlar, 1990, s. 8) “Sanatın en basit ve kullanılan tanımı hoĢa giden biçimler yaratmak gayretidir. Bu biçimler bizim güzellik duygumuzu okĢar ve güzellik duygumuzu okĢayan da duyularımız arasındaki biçim bağlantılarının birliği veya ahengidir” (Read, 1974, s. 18). Bir sanat eserinin en önemli özelliklerinde bir tanesi yüksek estetik beğenilere cevap verebilecek oluĢudur. Sanat yapıtının ön koĢulu üst düzeyde estetik oluĢudur fakat sadece estetiksel özellikleri ile sanat eseri olarak değerlendiremeyiz. Ġçeriğindeki derin anlamı, ele aldığı tematik boyutuyla da kendisini ifade eder. Ġçerik ve biçimin bir arada bulunması burada çok önemli bir unsurdur. Malevich‟in „siyah karesi‟ni ele alındığımızda, tek baĢına düĢündüğümüzde biçim olarak estetik görünmemektedir. Malevich‟in o resme bir mana yükledikten ve bir sanat eseri olarak bütün dikkatler o resme odaklandıktan sonra, “Siyah Kare”, anlamsal açıdan değerli estetik bir nesne olarak dikkat çeker ve estetik bir sanat eseri olarak kiĢide haz uyandırır. Benzer Ģekillerde Mondrian‟ın geometrik soyutlamaları için de söyleyebiliriz. Tıpatıp pisuar olarak kullanılan nesnenin, günlük yaĢamda pratik yarar için kullanıldığımızda sanat

42

yapıtı olmayıĢı gibi. Ama Duchamp, oobjeyi alıp sergide heykel olarak koyduğunda, bizim için artık nesnenin biçimsel özelliklerini fark etmemiz, bir heykel nesnesi olarak görmeye baĢlamamız, o objenin sanat eseri olmasını sağlamasına yol açar. “Öyleyse sanat, yalnızca bir nesneye biçim verme eylemi olarak anlaĢılamaz” (Karayağmurlar, 1990, s. 12). Sanat eseri kendini oluĢturan bileĢiklerle bir bütündür. Sanat eserinin analiz edilebilmesi için öncelikle, onda yer alan parçaların ayrıĢması gerektiği ve bunu yaptığımızda karĢımıza çıkan bir içeriksel, bir de biçimsel yanı olduğunu belirtir. Beğeni nesnesi olarak sanat yapıtının algılanması ve alılmayıcı ile olan iliksisinin anlaĢılması için sanat yapıtını oluĢturan katmanların çözümlenmesi ve sanat yapıtını okumanın temellerinin irdelenmesi gerekmektedir.

Benzer Belgeler