• Sonuç bulunamadı

Estetik Beğeni Estetik Süje (Alımlayıcı) ve Estetik Obje ĠliĢkisi

1.1.3. Sanatsal Beğeni ve Estetik

1.1.3.2. Estetik Beğeni Estetik Süje (Alımlayıcı) ve Estetik Obje ĠliĢkisi

Estetik beğeni, eserle iliĢki kuran kiĢi (alılmayıcı) ile sanat eseri (estetik obje) arasındaki etkileĢimde ortaya çıkmaktadır. Bundan dolayı estetik fenomeni daha iyi açıklayabilmek için, varlıksal olarak estetik tanımları oluĢturan unsurlar arasındaki iliĢki üzerinde durmak gerekmektedir.

“Estetik beğeni” kavramı üzerinde durmak gerekirsek; “Estetik” kavramı, “beğeni” sözcüğüne bir nitelik kazandırırken, “estetik beğeni” nitelikli olanı, kaliteli olanı, incelmiĢ olanı, geliĢmiĢ olanı, niteliksiz olandan ayırt etme yetisini ifade eder. Buna göre, estetik beğeni; “Güzelle çirkini ayırt edebilme yeteneğidir” (Hançerlioğlu, 200, s. 94).

“Estetik beğeni, “güzel ile çirkin‟i ayırt etme, kıymetlendirme becerisidir. Ġnsan, bu beceriyi, toplumsal yaĢayıĢa dâhil olarak elde eder. Üst düzeydeki bir estetik haz, gerçekten güzel olan bir Ģeyden haz alma yetisini; insanın günlük yaĢamda, davranıĢta ve sanatta güzel‟i ortaya koyma, yaratma hissini gösterir” (Rosenthal, Yudin, 1972, s. 141). Estetik beğeni, güzel ile çirkin, iyi ile kötü, yanlıĢ ile doğru arasındaki ayrımın nüansına ulaĢma becerisidir. Bir baĢka söyleyiĢle, olumlu olanı, olumsuz olandan ayırma becerisidir. Keser‟e (2005) göre beğeni, “Güzelliğin insanda yarattığı öznel duygudur. Sanat eserlerini duyum ve deney yoluyla yargılama; iyi ve güzel yönlerle eksiklik ya da hataları ayırt edebilme yetisi, kiĢisel bir tercih ya da hoĢlanma” dır.

Ziss, (1984), beğeni‟yi, “gerçeklikteki olayları ve sanat yapıtlarını her Ģeyden önce, güzel ve çirkin açısından estetik bir yolla değerlendirme yetisi” olarak tanımlar”. Yargı veren etkinliğe, beğeni (gusto ) adı verilir ve meydana getiren etkinliğe, deha (genius) adı verilir. Deha ve beğeni, bunun sonucu olarak tözce aynıdırlar” (Croce, 1983, s. 225).

Sanatçı, sanat eseri ortaya koymasındaki süreçte, dehası ve dolayısıyla estetik bilinci, alılmayıcının idrak etme sürecindeki estetik bilinci birbiriyle benzeĢir. Arasındaki ayrım, sanatçının değiĢik gördüğü bakıĢında ve bunu ortaya koymasındaki becerisinde saklıdır. Alımlayıcının sanat eserini algılamasındaki zaman zarfı içinde, sanatçının bu bakıĢ açısını paylaĢma yoluna gider ve kendi öz benliğiyle karĢılaĢır.

Püsküllüoğlu‟na (1997), göre ise beğeni, “kiĢiye, bir Ģey için, güzel ya da çirkin yargısını verdiren duygu”dur.

TDK web sitesinde, Güncel Türkçe Sözlüğü‟ne göre beğeni, 1. Güzel veya çirkin yargısını verdiren duygu, zevk.

30

2. Herhangi bir konuda güzeli çirkinden ayırma yetisi, gusto” Ģeklinde tanımlandığını görmekteyiz.

Aynı web sitesinde, Felsefe Terimleri Sözlüğü‟nde beğeni hakkında Ģöyle yazılmaktadır; 1. Kesin, güvenilir, ince ayrımlara varan bir duyguya dayanan estetik yargılama ve değerleme gücü; güzeli çirkinden ayırma yetisi.

2. Estetik duyumlamanın öznel-kiĢisel rengi ve belirliliği.

Benzer sayfada yer alan; “ özellikle moda alanında kendini gösteren, toplumlara ya da çağlara yönelik, bireyüstü ortak değerler eğilimi” tarifi, beğeninin kitlelere, uluslara, çağa göre değiĢkenlik gösterdiği ve toplumsal ortak değerler taĢıdığına yönelik, beğeninin önemli hususlarını da ortaya koymaktadır.

Keser‟e (2005), göre beğeni ise, “Güzelliğin insanda yarattığı öznel duygudur. Sanat eserlerini duyum ve deney yoluyla yargılama; iyi ve güzel yönlerle eksiklik ya da hataları ayırt edebilme yetisi, kiĢisel bir tercih ya da hoĢlanma” dır.

“Ziss, beğeni‟yi, “gerçeklikteki olayları ve sanat yapıtlarını her Ģeyden önce, güzel ve çirkin açısından estetik bir yolla değerlendirme yetisi” olarak tanımlar” (Keser, 1984, s. 288).

“Sanatçının yaratma sürecindeki dehası ve dolayısıyla estetik bilinci, alımlayıcının algılama sürecinde, estetik bilinciyle öz olarak birbirine benzerlikler gösterir. Ancak aradaki fark, sanatçının farklı gören bakıĢında ve bunu yaratmadaki ediminde saklıdır. Alımlayıcı sanat yapıtını algılama yönünde, sanatçının bu bakıĢ açısını paylaĢır, kendi öz- ben‟ine iĢler” (Keser, 1984, s. 288).

Estetik beğeni, estetik sujenin, estetik objede idrak ettiği, estetik değerler karĢılığında aldığı estetik tavrı nedeniyle, duyduğu zevki ifade eder. Bu süreçte oluĢan iki önemli öğenin varlığı gerekli; ilki estetik nesnenin var olması, ikincisi ise estetik bir algıya sahip olan estetik süje‟nin varlığı. ġayet, süje estetik bir algıya sahip değil ise, estetik objeyi algılayamaz ve ondan zevk almaz. Diğer bir ifadeyle, estetik beğenisi geliĢmemiĢ öğrenci, sanat eserini okumada zorluk çeker, analiz edemez, algılayamaz ve neticesinde ondan haz alamaz. Burada anlatılmak istenen Ģey, ÂĢık Veysel‟den bir örnek vermek gerekirsek “güzelliğin on par‟etmez, bu bendeki aĢk olmazsa” dizelerinde daha güzel ve daha net bir biçimde dile getirilmektedir. Burada estetik beğeninin iki önemli hususu üzerinde durulmaktadır; ilki, süje‟nin algısıyla mana oluĢturan varlık ve önem kazanan estetik nesne, ikincisi, objenin niteliğinden özgür olarak, estetik algılama becerisi, güzel olanı

31

görebilme, çirkin olanı güze olana dönüĢtürme, ya da güzel görebilme becerisinin kazandırılmasıdır.

“Estetik obje olarak bir sanat yapıtının algılanması, yapıtın yaratıldığı andan itibaren baĢlar, yapıtın sanatsal bildirimi iletme iĢlevine kadar uzanır. Burada birinci öğe, sanat yapıtının yaratıcısı olarak onu algılayan ve ona kendi psiĢik iç dünyasını yansıtan kiĢi olan sanatçı ile sanat yapıtındaki estetik ve tematik yapıyı oluĢturan içerik-biçim bütününü algılayan ikinci öğe; izleyici, alımlayıcıdır. Sanat algısı, sanatçı ile izleyici arasında, sanatçının sanatsal değerleri zihinsel pratik bir edim içinde yüklediği sanat yapıtı aracılığıyla, onu algılayan alımlayıcının sanat algısının duygusal ve zihinsel edimi, tam bir simetri oluĢturur” (Kagan, 1993, s. 447).

Sanat eseri vasıtasıyla, “bir insan kendi yaĢantı ve hikâyelerini belli iĢaretler yoluyla bilerek kendi rızasıyla diğerlerine aktarır, diğerleri de bu hisleri alarak aynı olayı yaĢarlar.” Alımlayıcı, sanatçıda var olan dehaya benzer özeliklere sahip değilse, sanat yapıtındaki değerleri algılama Ģansına da sahip olmaz. Kandinsky, “Anlamak, seyirciyi eğitmek, onu sanatçının görüĢ açısını paylaĢmaya ikna edebilmektir” der (Real, 1974: 181).

Benzer Belgeler