• Sonuç bulunamadı

Saldırı ve Saldırı Suçu Kavramlarının Kuvvet Kullanma Yasağı Çerçevesindeki Yeri

B. Birleşmiş Milletler Döneminde Kuvvet Kullanma Yasağı

II. Saldırı ve Saldırı Suçu Kavramlarının Kuvvet Kullanma Yasağı Çerçevesindeki Yeri

Kuvvet kullanma yasağının oluşturulmasında belirli bazı kavramlar kullanılmasına rağmen; bu prensibin oluşturulması sırasında ciddi anlamda kavram karmaşası göze çarpmaktadır. Kuvvet kullanma, silahlı kuvvet kullanma; silahlı müdahale; silahlı çatışma; silahlı saldırı; saldırı eylemi; saldırı ve saldırı savaşı gibi kavramları ortaya çıkarmıştır. Bu kavramların tümünde amaç, devletlerin egemenliğine, ülkesel bütünlüğüne ve siyasal bağımsızlığına karşı kuvvet kullanımının önlenmesidir116.

Kuvvet kullanmayı yasaklayan BM Andlaşması’nın madde 2/4 hükmü şöyledir:

“Teşkilatın üyeleri, uluslararası ilişkilerinde, herhangi bir devletin toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına karşı kuvvet kullanmaktan veya (kuvvet

114 ACER, s. 61, dipnot: 40.

115 SUR Melda, “Birleşmiş Milletler Örgütünün Gelişimi”, Yaşar Üniversitesi E-Dergisi, Cilt:8, 2013,

s. 2541.

kullanma) tehdidinden yahut Birleşmiş Milletlerin gayeleriyle çatışan herhangi bir davranıştan kaçınırlar”117.

Buna göre uluslararası hukuka aykırı her kuvvet kullanma eylemi BM Andlaşması’nın madde 2/4 hükmünü ihlal etmektedir118. Nitekim 1986 tarihli

Nikaragua Askeri ve Yarı askeri Faaliyetler Davası kararında silahlı eylemlerinin de yukarıda bahsedilen kuvvet kullanma yasağının kapsamına dâhil olduğu belirtilmiştir119.

Kuvvet kullanma ile saldırı ve saldırı savaşı kavramlarının her birisinin unsurları ve yol açtıkları hukuksal sonuçları bakımından farklı olduğu belirtilmelidir120. Nitekim başka bir ülkedeki vatandaşlarını korumak için bir devletin

yapacağı eylemler kuvvet kullanma yasağını ihlal eden uluslararası hukuka aykırı fiil olabileceği gibi işlendikleri şartlara göre doğrudan saldırı fiili olarak nitelendirilemeyebilir121.

Ne tür silahlı eylemlerin silahlı saldırı sayılıp sayılamayacağı Nikaragua davasına ilişkin UAD’nin almış olduğu kararda belirtilmiştir. Bu karara göre, bir devletin düzenli ordularının gerçekleştirdiği sınır dışı operasyonlarının yanı sıra, başka bir devletin sınırlarına gönderilen ve benzeri ağırlıkta silahlı hareketleri gerçekleştiren düzensiz ordu veya paralı askerlerin eylemleri de silahlı saldırı kapsamında kabul edilmiştir122. Divanın almış olduğu saldırı tanımı kararında, silahlı saldırının açıkça bir devletten doğrudan veya dolaylı yollarla gelmesi ve saldırıya maruz kalan devletin benzeri şiddette karşılık vermesi gerektiği belirtilmiştir.

UAD’nin söz konusu kararında bir devletin, hukuk dışı faaliyetleri bulunan bir gruba silah veya benzeri destekler sağlaması da silahlı saldırı olarak

117 KUL Muhammet Celal, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ nin Saldırı Suçu Üzerindeki Yargı

Yetkisi, Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2012, s. 40.

118 YILMAZ, Uluslararası Hukukta Saldırı Suçu, s. 61.

119 KUL, a.g.e., s. 40.

120 ACER, s. 75.

121 YILMAZ, Uluslararası Hukukta Saldırı Suçu, s. 61.

122 YILMAZ Eren Alper ve IRK Orhan,” Nikaragua Divan Kararları Işığında Kuvvet Kullanma Ve

nitelendirilmeyip; iç işlerine karışma veya güç kullanma sayılabileceği belirtilmiştir. Ayrıca her silah içeren eylem silahlı saldırıdan beklenen ağırlığa sahip olmadıkça silahlı saldırı olarak nitelendirilmeyecektir123.

Sonuç olarak kuvvet kullanmanın planlanması, başlatılması ve sürdürülmesindeki amaç fiilin saldırı veya saldırı savaşı olarak addedilmesinde önem taşımaktadır. Nitekim insani amaçlarla silahlı kuvvet kullanılması gerçekleştirilen eylemin saldırı olarak nitelendirilmesini engelleyecektir. Ayrıca müdahalenin etik amaçlarla sınırlı bir süre devam etmesi ve orantılı kuvvet kullanılması fiilin doğurduğu sonuçların saldırı sayılmasına sebep olacak durumu ortadan kaldıracaktır. Kurtarma operasyonlarının zorunlu olarak saldırı sayılmasının gerekmediği Uluslararası Hukuk Komisyonu’nun 32. oturum raporunda da belirtilmiştir124.

123 ACER, s. 77.

İKİNCİ BÖLÜM

ULUSLARARASI HUKUKTA SALDIRI SUÇUNUN TARİHSEL GELİŞİMİ

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle İngiliz basınında, savaştan sorumlu olanların cezalandırılması fikri ortaya çıkmıştır. Paris Barış Konferansında müttefik devletler, ABD’nin karşı çıktığı savaş sorumlularının yargılanması fikrini tartışmışlardır. ABD temsilcisi, uluslararası sözleşmelerin ihlalinin hukuki bir sorumluluk doğurmaktan ziyade ahlaki bir sorumluluk doğurduğunu belirterek125;

olumsuz bir tutum sergilemesiyle Versay Andlaşması’nın 227-230. maddeleri uyarınca kurulması gereken mahkeme kurulamamıştır. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Robert Lansing, her devletin savaş suçlularını kendi askeri mahkemesinde yargılaması gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca Lansing, devlet başkanlarının, yüzyıllardır süren uluslararası hukukun “yönetim egemenliği dokunulmazlığına” sahip oldukları için yargılanamayacaklarını belirtmiştir126.

Versay Andlaşması’nın 227. maddesi ile Kaiser II Wilhelm’in uluslararası ahlakın kutsallığını ve Andlaşmaları bozduğu için ABD, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya ve Japonya devletlerinden olan beş yargıcın yer alacağı mahkemede yargılanması istenmiştir127. Ancak Versay Andlaşması’na taraf olmayan

Hollanda’dan sığınma hakkı elde eden Wilhelm, Hollanda’nın iade talebini reddetmesiyle hiçbir zaman yargılanamamıştır128. Wilhelm, 2. Dünya Savaşı’nın ilk

yıllarında Almanya’nın Hollanda’yı işgal ettiği 1941 yılında ölmüştür129.

Versay Andlaşması’nın 227-230. maddeleri gereği kurulması tasarlanan mahkemede yargılanmak üzere itilaf devletleri tarafından hazırlanan savaş suçluları

125 SCHABAS William A., An Introduction to the International Criminal Court, Cambridge

University Press, New York, 2002, p. 3.

126 BALL Howard, Genocide: A Reference Handbook, ABC-CLIO, California, 2011, s. 68.

127 Treaty of Versailles, Article 227, Bakınız: https://www.loc.gov/law/help/us-treaties/bevans/m-

ust000002-0043.pdf (Erişim Tarihi: 06.01.2019).

128 TEZCAN Durmuş, Saldırgan Savaş ve Devletlerarası Ceza Hukuku, Ankara Üniversitesi SBS

Dergisi, Cilt:49, Sayı:1, 1994, s. 362.

listesi Almanya’da karmaşaya sebep olmuştur. Bunun üzerine Almanya, savaş suçlularının kendi mahkemelerinde yargılanması teklifini itilaf devletlerine iletmiş ve kabul almıştır130.

1922 yılında Leipzig’de kurulan Alman Yüksek Mahkemesi’ne İtilaf devletlerinden Alman askeri personelle ilgili 1000 adet suçlama gelmiştir. Bu davalardan 12’si dışındaki davalar düşmüştür. Sadece dört davada bir grup askeri personel suçlu bulunmuş ve iki yıl ve daha az olmak üzere hüküm giymişlerdir131.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında imzalanan Versay Andlaşması’nda savaş suçlularının yargılanmasını içeren maddelerin uygulanması üzerinde anlaşma sağlayamayan devletler, İkinci Dünya Savaşı sonrasında savaş suçlarının cezasız kalmaması için, uluslararası hukuku değiştirmede ve genişletmede konusunda zayıflık göstermemişlerdir132.

I. Uluslararası Ceza Mahkemeleri

Uluslararası Mahkeme, devletler arasındaki anlaşmazlıkları çözmekle görevli, devletler arasında yapılan bir andlaşmayla veya uluslararası örgüt kararıyla kurulan, bağlayıcı kararlar verebilen bağımsız, tarafsız ve adil bir yargı organı olarak ifade edilmektedir. Uluslararası alanda devletler arasındaki anlaşmazlıkların silaha veya kuvvet kullanımına başvurmadan barışçıl yollarla çözülmesi gerekmektedir133. Nitekim uluslararası alanda barış, huzur ve güvenliğin sağlanması için gerekli olan Uluslararası Ceza Mahkemesi büyük önem arz etmektedir. Roma Statüsü’nün altmışıncı onay belgesinin teslim edilmesini takiben 1 Temmuz 2002 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) 17 Temmuz 1998’de kabul edilen Statüsü ile kurulmuş. Uluslararası Ceza Mahkemesi, insanlığa karşı

130 ÖNOK Murat R., Tarihi Perspektifiyle Uluslararası Ceza Divanı, Turhan Kitapevi, Ankara, 2003,

s. 31-32.

131 BALL, s. 68-69.

132 DEĞİRMENCİ ve MAVUŞ, s. 64.

133 KILIÇ Ali Şahin, “Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Devletlerin Egemenliği Üzerine Ulusal

işlenen en ağır suçların kovuşturulduğu, ilk kalıcı, bağımsız sürekli ve uluslararası hukuki kişiliğe sahip bir mahkeme olarak büyük bir öneme sahiptir134.

Ulusal ceza yargılarını tamamlayıcı bir niteliğe sahip olan UCM, bu özelliği statüsü hazırlanırken üzerinde en çok tartışılan konulardan biri olmuş ve en sonunda ülkeler tamamlayıcı nitelikte bir yargı mercii olması konusunda karar kılmışlardır. Nitekim ulusal yargı organları, UCM’nin yargılama alanına giren suçları yargılamada önceliğe sahip olmasını tamamlayıcı nitelik olarak kabul etmişlerdi. Mahkemeyi kuran Roma Statüsünün ilk dört maddesinin mahkemenin kuruluşu, hukuki statüsü ve yetkileri ile ilgili olduğunu görülmektedir135. Bu maddeler şöyledir:

“Madde 1:Mahkeme

Uluslararası Ceza Mahkemesi (Mahkeme) bu tüzükle kurulmuştur. Mahkeme, daimi bir kurumdur ve bu tüzükte sözü edilen, uluslararası toplumu yakından ilgilendiren çok ciddi suçları işleyen kişiler üzerinde, yargı yetkisine sahiptir ve devletlerin ulusal yargı yetkisini tamamlayıcıdır. Mahkemenin yargı yetkisi ve işlevleri bu tüzük hükümleri çerçevesinde belirlenir.

Madde 2: Mahkemenin Birleşmiş Milletler ile İlişkisi

Mahkemenin Birleşmiş Milletler ile ilişkileri, bu tüzüğe Taraf Devletler Kurulu tarafından uygun bulunur ve Mahkeme adına Mahkeme Başkanı tarafından akdedilecek bir anlaşma ile düzenlenir.

Madde 3: Mahkemenin Yeri

1. Mahkeme, Hollanda’nın (ev sahibi devlet) Lahey kentinde faaliyet gösterir. 2. Mahkeme, ev sahibi devlet ile Taraf Devletler Kurulu tarafından onaylanıp,

akabinde Mahkeme adına Mahkeme Başkanı tarafından sonuçlandırılacak bir “merkez bina anlaşması” yapar.

134 ULUSOY, s. 8.

135 KOCA Zafer, İnsanlık Suçunun Önlenmesi ve Mağdurun Korunmasında Uluslararası Ceza

Hukuku ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin Önemi ve Etkileri, Yüksek Lisans Tezi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Muğla, 2013, s. 38.

3. Mahkeme, arzu ederse, bu tüzükte öngörüldüğü şekliyle başka bir yerde toplanabilir.

Madde 4: Mahkemenin Hukuki Statüsü ve Yetkileri

1. Mahkeme, uluslararası bir hükmi şahsiyete sahiptir. Ayrıca işlevlerini yerine getirebilmek ve amaçlarını gerçekleştirebilmek için gerekli hukuksal yetkileri de haizdir.

2. Mahkeme, bu tüzükte öngörülen görev ve yetkilerini herhangi bir taraf devlet toprakları üzerinde ve de özel bir anlaşma ile diğer devletlerin toprakları üzerinde uygular.”

Yenilikçi yapıya sahip bir yargı organı olan UCM, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden uzak, onun etkisi altında olmayan bağımız bir yargı organıdır. Bu mahkemenin mağdur ve tanıklara yönelik sağladığı destek, cinsel ve savaş suçu gibi kabul etmesi getirdiği yenilikçi yaklaşımlardan bazılarıdır136. Bahsi geçen yaklaşımlar birden ortaya çıkan yaklaşımlar veya uygulamalar olmayıp; UCM’den önce uluslararası alanda kurulmuş olan ad hoc nitelikli mahkemelere dayanmaktadır. UCM’nin önemli bir özelliği de bireylere cezai sorumluluk yüklemesidir. Bir başka ifadeyle, UCM devletleri değil sadece bireyleri yargılayan bir yargı organıdır. UCM, Yugoslavya İçin Uluslararası Ceza Mahkemesine ve Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesine benzer bir uygulama mekanizmasına sahip olduğu için uluslar üstü bir organ olmayıp antlaşmayla kurulmuş uluslararası bir organ konumundadır137.

Uluslararası Ceza Mahkemesinin kurulmasıyla ceza hukuku alanında otoriteyi simgeleyen, sadece hükümetler arası veya uluslararası olmakla kalmayan ve devletler arası ilişkilerde Güvenlik Konseyi’nin sahip olduğu otoriteye yapısal olarak benzeyen bir çeşit ulus üstü bir birim ortaya çıkmıştır138. UCM son başvuru mercii

olarak görev yapan bir mahkemedir. UCM var olan davanın, sadece olayı soruşturan

136 ULUSOY, s. 8-9.

137 KOCA, s. 39.

138 KÖCHLER Hans, Küresel Adalet mi? Küresel İntikam mı? Dönüm Noktasındaki Uluslararası

ya da yargılayan devletin isteksiz davranması, yargılamayı geciktirmesi durumunda veya örtbas etme çabasında olduğu kanısına varırsa kabul edilme durumu vardır139.

Sürekli nitelikteki ilk uluslararası ceza mahkemesi olan UCM, Roma Statüsüne göre, uluslararası toplumu ilgilendiren en ciddi suçlara bakmak üzere, sürekli bir yargı kuruluşu olarak görevlendirilmiştir. Bu açıdan, Mahkemenin yargı yetkisi belli bir yer veya ülke ile sınırlı olmayacak şekilde, tüm dünya ülkelerini kapsadığı görülmektedir. Statüye taraf olmayan devletlerin ülkesinde veya açık deniz/ hava alanlarında işlenmiş bulunan suçların da Mahkemenin yargı yetkisine girmesi öngörülmektedir140. Mahkeme uluslararası hukuk tüzel kişiliğine sahip olması

sebebiyle uluslararası antlaşmalar yapabilir, uluslararası hukukun diğer kişileriyle diplomatik ilişki içerisinde bulunabilmektedir141.

UCM’nin bir diğer önemli özelliği de yargı yetkisinin tamamlayıcı nitelikte olmasıdır. Statünün 17. maddesinde UCM’nin müdahale etmediği davalar belirtilmiştir142. Ulusal mahkemeler UCM önünde önceliğe sahiptir. UCM ulus

139 USACKA Anita, Building the International Criminal Court; Salzburg, 2011, s. 227; KOCA, s. 39.

140 KOCA, s. 40.

141 KILIÇ, s. 627.

142 1. Giriş bölümünün 10. paragrafı ile 1. maddeye istinaden Mahkeme, aşağıdaki davaları kabul

edilemez bulacaktır: (a) Soruşturma veya kovuşturma yapmaya isteksiz davrandığı veya gerçekten muktedir olmadığı haller dışında, yargı yetkisi bulunan devlet tarafından, dava konusu olayın soruşturulması veya yargılanması halinde; (b) Yargılama konusunda isteksiz veya yargılamaya gerçekten imkanı bulunmadığı haller dışında, yargı yetkisine sahip devletin, olayı soruşturduktan sonra ilgili şahsı yargılamaya gerek olmadığına karar vermesi halinde,

(c) İlgili şahsın, şikayet konusu olaydan dolayı, daha önceden yargılanmış ve Mahkeme tarafından 20. maddenin 3. paragrafı uyarınca, şahsın yargılanmasına izin verilmemiş olması halinde; (d) Dava konusunun, Mahkeme tarafından başkaca işlem gerektirecek derecede vahim bulunmaması halinde; 2. Belli bir davada, yargılama konusundaki isteksizlik durumunu tespit etmek amacıyla Mahkeme, uluslararası hukuk tarafından tanınmış ilkelere dayanarak aşağıdaki hususların bir veya birkaçının olayda mevcut olup olmadığını dikkate alır:

(a) İlgili şahsın, Mahkeme'nin yargı yetkisine giren 5. maddede bahsi geçen suçlardan kaynaklı sorumluluğunu gizlemek amacıyla, ulusal bir karar alınması veya işlemler yapılması veya yapılmakta olması;

(b) İlgili şahsı adalet önüne getirme niyetiyle bağdaşmayacak şekilde, yasal işlemlerde makul olmayan gecikme olması;

(c) Yasal işlemlerin bağımsız ve tarafsız bir şekilde yerine getirilmemiş veya getirilmemekte olması ve bu işlemlerin ilgili şahsı adalet önüne getirme niyetiyle bağdaşmayacak şekilde yürütülmesi. 3. Belli bir davada, yetersizliğin tespiti amacıyla Mahkeme, ulusal yargı sisteminin bir kısmının veya tamamının çökmesi veya işlemez halde olmasına bağlı olarak Devletin sanığı veya gerekli kanıt ve ifadeleri elde etmesinin veya başka bir şekilde yasal işlemleri yürütmesinin mümkün olup olmadığını inceler.

mahkemelerinden üstün olmayıp; uluslararası nitelikte bir mahkemedir ve tamamlayıcılık ilkesi bunun neticesi olarak kabul edilmiştir.

UCM, 15 Haziran -17 Temmuz 1998 yılında Roma’da toplanan BM Diplomatik Konferansı sonucunda imzalanan bir uluslararası antlaşma ile kurulmuştur. UCM kendinden önceki mahkemelerden farklı olarak BM tarafından veya galip devletler tarafından kurulan bir mahkeme olmayıp; Konferansa katılan devletlerin çoğunluğunun desteğini alarak ve 2002 yılında 60 devletin onayını takiben yürürlüğe giren statü ile kurulmuştur. UCM’de BM ile bağlantılı hükümler bulunmasına rağmen, ortaya çıkan mahkeme, BM’nin bir yargı organı değildir143.

Roma Konferansı sürecinde UCM ile BM Güvenlik Konseyi arasındaki ilişki tartışma konusu olmuştur. Ayrıca ABD, mahkemenin BM Güvenlik Konseyi ile çatışma halinde olmadan işbirliği içinde çalışması gerektiğini savunarak UCM’nin Güvenlik Konseyi altında görev yapmasını ya da Konseyin mahkemeyi kontrol etmesini talep etmiştir. Ancak uluslararası toplum, Güvenlik Konseyinin siyasi bir organ olması sebebiyle mahkemenin bağımsızlığını zedeleyeceği düşüncesiyle ABD’nin bu talebini reddetmişlerdir. Buna rağmen bazı ön koşullarla Güvenlik Konseyine Statünün 16. maddesiyle144 soruşturma ve yargılamaları bir yıl süreyle

erteleme yetkisi verilmiştir145. Nitekim bu erteleme kararı BM Güvenlik Konseyi’nin

BM Antlaşmasının VII. bölümüne ilişkin olarak alacağı bir karar doğrultusunda olabilecektir. Bu nedenle, GK’nin sadece, açıkça soruşturmaya devam edilmesinin uluslararası barışı tehdit etmesi durumunda, Savcılık makamının soruşturmayı ve iddianameyi geriye bırakmasını talep etmesi mümkün olacaktır146.

UCM’nin yargı yetkisi sadece ileriye yöneliktir. Nitekim bu durum Statüde hem soruşturma konusu olacak kişiler hem de yetkisi açısından açıkça belirtilmiştir.

143 ATEŞ EKŞİ Canan, Uluslararası Ceza Mahkemesinin İnsanlığa Karşı Suçlar Üzerindeki Yargı

Yetkisi, Ankara: Seçkin Yayınevi, 2004, s. 29.

144 Madde, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin VII.

Bölümüne dayanarak aldığı karar dahilinde, Mahkeme'den talepte bulunmasının akabinde, 12 ay süreyle, bu tüzüğe dayanarak hiçbir soruşturma veya dava açılamaz veya açılan bir davaya devam edilemez; talep, aynı koşullar altında Konsey tarafından yenilenebilir.” şeklindedir.

145 KILIÇ, s. 627.

146 AKSAR Yusuf, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uluslararası Ceza Usul Hukuku, Ankara: Seçkin

Mahkemenin yetkisinin, Statünün yürürlüğe girmesinden sonra işlenen suçlar için geçerli olacağı hükme bağlanmıştır. Mahkeme tarafından getirilen “kişi bakımından geçmişe yürümezlik” esası Uluslararası Ceza Divanı tarafından da benimsemesiyle, çağdaş uluslararası ceza mahkemeleri tarihinde bir ilk gerçekleştirilmiştir. Bu durum, Uluslararası Ceza Divanının (Mahkemesi) “doğal hâkim” ilkesine uygun bir mahkeme niteliğine sahip olduğunu göstermektedir147.

Nitekim Mahkeme Statüsünde belirtilen suçları yargılama yetkisi 1 Temmuz 2002 tarihinden sonraki suçlar için geçerli olup; mahkemeye bu tarihten önceki suçlar için yargılama yetkisine verilmemiştir. Bu durum UCM Roma Statüsü madde 11’de belirtilmiştir:

“1- Mahkeme, bu statünün yürürlüğe girmesinden sonra işlenen suçlar üzerinde yargı yetkisine sahiptir.

2- Eğer bir devlet, Statü yürürlüğe girdikten sonra bu statüye taraf olursa: 2. maddenin 3. paragrafına göre devlet tarafından bildirimde bulunulmadıkça, Mahkeme o devlet için yargı yetkisini sadece Statüye taraf olduktan sonra işlenen suçlar için kullanabilir.”

Statünün 24. maddesinde de hiç kimsenin, Statünün yürürlüğe girmesinden önce işlemiş olduğu suçlardan dolayı cezai açıdan sorumlu tutulamayacağı; ancak kesin hükümden önce uygulanacak hukukta herhangi bir değişiklik söz konusu olursa yargılanan veya mahkum kişinin lehine olan hükümler uygulanabileceği belirtilmiştir.

UCM, sadece bireyler üzerinde uluslararası toplumu tümüyle derinden etkileyen çok ağır suçlar hakkında yargı yetkisine sahiptir olan bir yargı organıdır148. UCM’nin

yargı yetkisine giren suçlar, çoğu kez devlet görevlileri tarafından işlenebilecek nitelikteki suçlardır. Statü kapsamında ve Mahkemenin yargı yetkisi içinde bulunmakla birlikte, “saldırı suçu” da dahil olmak üzere, devlet liderleri tarafından

147 KOCA, s. 42.

148 AKSAR Yusuf , “Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uygulamalarına Genel Bir Bakış”, Uluslararası

devletlere karsı işlenebildiği halde Divan, devletleri değil, bu suçları işleyen kişileri yargılamaktadır149. Nitekim bu konuda UCM, daimi statüde olan Uluslararası Adalet

Divanı’ndan (UAD) farklılık arz etmektedir. UAD kendi yargı yetkisini kabul etmiş olan devletler arasında vuku bulan anlaşmazlıkları karara bağlayan ve kişiler üzerinde yargı yetkisi olmayan bir mahkemedir. UCM, devletleri yargılama yetkisine sahip değildir ancak devletlere tavsiyelerde bulunabilir150.

Uluslararası Ceza Mahkemesi, uluslararası suçlara karşı çok önemli ve caydırıcı bir teşkilat oluşumudur. UCM, silahlı çatışmalarda askeri gereklilikle bağdaşmayan davranışları ve insanlık dışı oluşumları önlemek amacıyla uluslararası barışın daha kolay sağlanması ve daha kalıcı olmasını sağlayacak bir uluslararası kuruluştur151.

Daimi ve tarafsız bir ceza mahkemesinin kurulması, potansiyel suçluların gözünü korkutup onları suç işlemekten alıkoyabilecektir152.

Uluslararası Ceza Mahkemesinin kurulmasıyla, potansiyel suçlular, bu fikirlerinden caydırılmış olmayacaktır153. Ancak suç işleme niyetindeki failler, suçu işlemeden

önce birkaç defa düşünmek zorunda kalacaklar ya da bu fikirlerinden belki de vazgeçeceklerdir. Caydırma da en etkili olan ise artık bireylerin de uluslararası alanda yargılanabilecek olmalarıdır.

Uluslararası suçların asli failleri bireylerdir. Bu suçlar çoğu kez bir devlet görevlisinin görevi ile ilgili faaliyetlerinden dolayı işlenmektedir. Genellikle suç teşkil eden eylem bireysel ve kişinin yerine getirdiği devlet görevinden bağımsız bir bağımsız kabul edilmektedir. Uluslararası hukukta devletlerin sorumluluğu yanında, bireylerinde de cezai yönden sorumlu tutulabilmeleri ve uluslararası mahkemeler aracılığıyla cezalandırılmalarının sağlanması gerekmektedir. Ancak uluslararası ceza hukukta, bireylerin sorumlulukları nedeniyle uluslararası alanda yargılanması hususu oldukça yeni bir kavramdır154. Devletlerin kendi vatandaşlarını uluslararası

149 ASLAN, s. 61.

150 KOCA, s. 43.

151 ASLAN, s. 59.

152 KOCA, s. 43.

153 Caydırıcılık kavramını mutlak olarak düşünmemek gerekir. ÖNOK, s. 27.

nitelikteki suçları nedeniyle yargılamak istememesi, UCM’nin doğmasına yol açmıştır155. Geçmişte böyle bir yargılama merciinin bulunmaması sebebiyle geniş

çaplı katliamların ve bunların sorumlularının cezasız kaldıkları görülmüştür. Kişiler cezasız kaldıkları için suçları daha rahat işlemişlerdir.

Günümüze kadar kurulmuş olan yargı organlarının tümü, sadece devletler üzerinde yargı yetkisine sahip olmuştur. UCM’den önce kurulmuş olan UAD ve SUAD ile Daimi Hakemlik Divanı bireyleri yargılayamamakta olup; fonksiyonları sadece devletler arasında vuku bulan anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözülmesini sağlamak veya çözülmesine ön ayak olmaktı. Oysaki Nurenberg yargılamalarında da vurgulandığı üzere, uluslararası hukukun en ağır ihlalini teşkil eden suçları işleyenler, devletlerden ziyade devleti adına işlediğini öne süren gerçek kişiler