• Sonuç bulunamadı

SAHİBİ SÜLEYMAN, HAMURU İMAN

Belgede KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN (sayfa 76-88)

K

anuni, Mimar Sinan’dan adının tarih yunca anılmasını sağlayacak bir cami yapmasını istedi ve ekledi:

– Ancak bu cami, yeryüzündeki camilerin en muhte emi olmalıdır.

– Buyruğunuz ba ım üstünedir padi ahım, dedi usta Mimar. Yalnız ehri gezip yer beğenmek isterim. Ara tırmalarım için bana bir hafta süre verin.

Mu tu Fetih Kitapları 68

Kanuni yarı kızgınlıkla:

– Sen ehri bilmez misin, dedi. e ba lamak için neden beklersin?

Mimar Sinan kendinden emin cevap verdi:

– e u an ba lamı sayılırım sultanım. Bir hafta boyunca ehri dola ıp stanbul’un cami için en uygun yerini tespit edeceğim.

Mimar Sinan, ehrin her yanını dola tı. Cami Ayasofya gibi yüksekçe bir yerde olmalı, stanbul’un her yerinden görülebilmeliydi. Nihayet Haliç’i gören bir tepenin en uygun mekân olacağını tespit etti. Hemen arazinin sahibini ara tırmaya ba ladı.

Arazi Yahudi bir vatanda ındı ve üzerinde küçük bir kulübesi vardı.

Ertesi gün saray görevlilerini de yanına alan Mimar Sinan, arazi sahibinin kapısını çaldı:

– Kulübenin bulunduğu araziye padi ahımız kendi adına bir cami yaptırma arzusundadır. Ara-zini satın almak isteriz?

Yahudi vatanda inatçı çıkmı tı:

– Kulübemin yeri güzel, hem bütün Haliç’i gö-rüyorum. Arazim satılık değildir.

Israrlar sonuç vermeyince durum padi aha iletildi. Araziye zorla el konulmasını teklif edenler oldu. Kanuni öfkelendi:

– Bakın efendiler… dedi. Osmanlı sultanı ola-rak görevim dini, mezhebi ne olursa olsun herkesin güven içinde ya amasını sağlamaktır. Bir

vatanda-ımızın malını rızası olmadan almak adalet anlayı-ımıza sığmaz, dedi ve ekledi:

– Arazi sahibi ile gidip kendim görü eceğim.

Arazi sahibinin kapısını çalan, bu kez Osmanlı padi ahıydı. Kanuni’yi kapısında gören vatanda a kınlıktan ne yapacağını a ırmı tı. Eli ayağı birbirine dola an adam, padi ahı evine davet edip ikramlarda bulundu. Kanuni’nin arazi sahibini ikna etmesi zor olmadı. Arazi, kar ılığı fazlasıyla ödene-rek satın alındı.

Mimar Sinan, hummalı bir çalı mayla caminin planını hazırlayıp padi aha sundu. Genç Sultan, caminin yeri gibi planını da çok beğenmi ti.

Mimar Sinan, padi ahtan camide kullanılacak ta ların seçimi için süre istedi. Kanuni çok uzama-ması artıyla kabul etti.

Ülkenin dört bir yanından ta ustalarının en hünerlileri, i çilerin en güçlüleri, duvarcıların en

Mu tu Fetih Kitapları 70

maharetlileri stanbul’a getirildi. Titiz ve hummalı bir çalı ma ba ladı. Tepe bir anda arı kovanına dönmü tü. Temellerin atılması için muhte em bir tören düzenlendi. Kanuni, hocası Ebussuud Efendi’ye döndü, büyük bir nezaketle:

– Hocam, siz bu i e benden daha layıksınız.

Caminin ilk temel ta ını siz koyunuz, dedi.

Ebussuud Efendi dualar arasında ilk ta ı temele yerle tirdi.

çiler, âdeta bir ibadet a kı içinde titiz ve özenle yapıyorlardı i lerini. Genç Sultan bir süre i çilerle birlikte çalı tı.

Mimar Sinan sonbaharı hummalı bir gayretle geçirdi. Kı gelmi , stanbul beyaz bir örtünün altına saklanmı tı. Mimar Sinan temeller atıldıktan sonra cami in aatını durdurdu. Ustalar memle-ketlerine gönderildi. Çalı malara ara verilmesinin sebebini herkes kı mevsimine yordu. Oysa Usta Mimar temellerin oturup sağlamla ması için dur-durmu tu in aatı.

ran ahı Tahmasb ise bu durumu Kanuni’nin imkânlarının yetersizliğine yormu tu. Tahmasb, ca-mi in aatında değerlendirilmesi için mücevherlerle

dolu bir sandık hazırlattı. Bir elçi ile mücevherleri stanbul’a gönderdi.

Kanuni, ran elçisini Topkapı Sarayı’nda kabul etti. Elçi mücevher sandığını teslim ettikten sonra Tahmasb’ın mektubunu okumaya ba ladı:

“Duyduk ki camiyi tamamlamaya gücünüz yetmeyip vazgeçmi siniz. Üzüldüm. Size para ve mücevher dolu bir sandık gönderiyorum. Bunları caminin tamamlanması için harcayın. Böylece bizim de camiye bir katkımız olsun.”

Kanuni öfkelenmi ti. Tahmasb’ın mektubun-da ince bir hakaret vardı. çindeki hiddeti elçiye döktü:

– Senin ahının böyle bir eser yapacak ne mi-ma rı ne de gücü vardır. Ben ise her ikisine de sahibim. Şahına söyle onun mücevherleri ülkemin ta ları yanında bir hiç değerindedir.

Mimar Sinan’ı çağırarak:

– Mimar ba ı, dedi. Tez bu sandığı cami alanı-na götürün. çinde ne varsa un ufak edip in aat harcına katın.

Mimar Sinan, mücevher dolu sandığı cami ala-nına ta ıttı. Elçinin a kın bakı ları altında sandık

açıldı. Mücevherler ta havana koyuldu. Ta usta-ları ellerindeki tokmaklarla mücevherleri dövmeye ba ladılar. Mimar Sinan artık bir kum yığını hâline gelmi mücevherleri

avuçları-na aldı, in aat harcı üzerine serpti. Mücevherlerle dolu harç, minarelerden birinin yapımında kullanıldı. Bu yüzden de o minare artık mücevherli minare ola-rak anıla caktı.

72

Baharın gelmesiyle yeniden i ba ı yapıldı. Yaz cami-nin kapılarını kapadı.

Padi aha haber gön-dererek açılı töre-ninin hazırlıklarının ba latılmasını istedi.

Birkaç gün sonra açı-lı töreni için toplanan halk Süleymaniye’nin

ihti amı kar ısında adeta büyülenmi ti.

Devlet erkânı da cami meydanında yerini alınca açılı merasimi ba ladı.

Hafızlar Kur’an okudu. Ebussuud Efendi’nin duaları-na birlikte bir ağız-dan “âmin” denildi.

Mu tu Fetih Kitapları 74

Mimar, cami kapılarını açması için anahtarı padi a-ha sundu. Sultan Süleyman cami anahtarını öpüp alnına değdirdikten sonra kalabalığa seslendi.

– Ey din karde lerim bu muhte em camiye emeği geçenler iki cihanda aziz olsunlar… Eğer bir hata ile ücretini alamayan i çi varsa gelsin, ücretini alsın, helalle elim. Eğer bu i çilerden burada olma-yanlar varsa onlara da sizler söyleyiniz, gelsinler haklarını alsınlar.

Sözlerinin sonunda anahtarı Mimar Sinan’a uzatarak:

– Sinan Efendi, dedi. Bu muhte em cami senin eserindir. Camiyi açmak da senin hakkındır.

Mimar Sinan padi ahın huzurunda saygıyla eğilerek:

– Sultanım, dedi. Hattat Karahisarî, camiyi hatlarıyla tezyin ederken gözlerini kaybetmi ve bu uğurda âmâ olmu tur. Müsaade buyurursanız açılı ını da Karahisarî yapsın.

Bu teklif padi ahı memnun etmi ti. Hattat Karahisarî dualar ve tekbir sesleri arasında Sü -leymaniye’nin kapısını açtı. Halk camiye akın etti.

Sultan Süleyman halkı ile omuz omuza namaza durdu.

Hünerli eller, binbir sanatla örgülemi ti Sü -leymaniye’yi. n aatında yararlanılan e eğin, katı-rın, atın dahi hakları gözetilmi ; hayvanların din-lenme, otlatılma saatleri inceden inceye hesap edilmi ti. Her bir ta ı abdestli eller tarafından

“Bismillah”larla konmu tu yerine. Bundan olsa gerek halk öyle diyordu Süleymaniye için:

“Süleymaniye’nin sahibi Sultan Süleyman, mimarı Sinan, hamuru ise imandır.”

Mu tu Fetih Kitapları 76

MEKTUP

F

ransız elçi Frankipan, huzura kabul olun-duktan sonra elindeki mektubu padi aha uzattı.

Esaret altındaki Fransa kralından gelen mektup u satırlarla sona eriyordu:

“Sen ki anı yüce hükümdarlar hükümdarısın.

Eğer özgür olmamı sağlarsanız ömür boyu kulunuz olacağımdan üphe duyulmaya.”

Mektubu okuyan padi ahı hüzün sarıvermi ti.

Bir hükümdarın esir edili i dü manı dahi olsa yüre-ğini burkmu tu.

Kanuni, Fransuva’ya cevaben bir mektup yazdı:

“Sen ki Fransız ülkesinin kralı Fransuva’sın.

Nice hükümdarların sığındığı kapıma gelen mektubundan bildim ki memleketinin toprakları dü -manların tarafından alınmı , sen dahi u anda onların elinde esir bulunmaktasın. Kurtulmak için benden yardım dilemektesin. Atalarım ve ben yüzyıllar boyu dü manları kahretmek için sava -tık. Gece gündüz fetihler yapabilmek için atımı eyerlemi , kılıcımı ku anmı olarak hazır beklemek-teyim.”

Bu ifadeler bir cihan hükümdarının sözleriy-di. O, kralların korktuğu, ama dara dü tükle-rinde de medet umdukları adil bir hükümdardı.

Fransa Kralı Fransuva, Paviç Sava ı’nda yenildiği Almanlara esir dü mü tü. Kendisini bu esaretten yalnızca Muhte em Süleyman’ın kurtarabileceğini biliyor ve yardım istiyordu.

Kanuni, Fransuva’nın özgür bırakılması için La -yo ’un en büyük destekçisi olan Alman mparatoru Şarlken’e hitaben bir mektup yazdı. Elçinin ta ıdığı mektup kısa ama etkiliydi:

Mu tu Fetih Kitapları 78

“Biz ki Trablusgarp diyarının, Libya diya-rının, Mısır diyadiya-rının, Anadolu diyarının kısaca Dünyanın büyük bir kısmının hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Han’ız. Sen ki Almanya kralı Şarlken’sin. Sana deriz ki tez Fransa kralı kulumu-zu serbest bırakasın!”

Bu gücün önünde durmak kolay değildi. Fran-suva’nın serbest bırakılması için Sultan Süleyman’ın bu kısacık mektubu yetmi ti.

Belgede KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN (sayfa 76-88)

Benzer Belgeler