• Sonuç bulunamadı

KOÇYİĞİTLİĞİNİZ LAFTA MI KALDI?

Belgede KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN (sayfa 64-71)

T

emmuz sıcaklarının ısıttığı Akdeniz suların-da dört yüz sava gemisi Rodos’a doğru yol alıyor-du. Bu gemiler altmı be bin askeri, lağımcı ve topçuyu ta ıyordu.

Rodos Adası’nı yurt edinen Sen Jan Şövalyeleri, hac vazifesini yapmak için Mekke’ye giden Müs-lüman gemilerini ele geçirip içlerindeki hacı adaylarını esir ediyorlardı. Genç Sultan, Sen Jan Şövalyelerinin kontrolündeki Rodos Adası’ndaki zulme son vermeye kararlıydı.

Mu tu Fetih Kitapları 56

Osmanlı ordusunun sefer ihtimali belirin-ce topçuluk ve kale savunması uzmanı Gabriel Martinengo, Girit’ten Rodos’a ko up topçuları eğitmeye ba lamı tı. Şövalyeler de bo durmamı , depoları en az bir yıl yetecek erzaklarla doldurulup surları güçlendirmi lerdi.

Donanma Rodos’un Öküz Burnu civarında padi ahını beklemeye çekildi. Donanma komutanı Mustafa Pa a ilk kafileyle karaya çıktı. Mustafa Pa a, fethedilmesi henüz belli olmayan bir adaya köprüler yaptırmaya, çe meler in a etmeye ba la-mı tı bile.

Donanma yirmi gün sonra Rodos’a ula tı. Pa -ralı askerlerin ve övalyelerin koruduğu ada zorlu bir savunmayla kar ılık verdi.

Bir topçu ustası Martinengo’un geli tirdiği top-lar donanmaya ağır zayiat veriyordu. Yeraltından açılan tünellerle kaleye girmeyi deneyen askerler ise tarihte görülmemi bir yöntemle kar ıla tılar.

Osmanlı’nın yeraltı tüneli açması muhtemel nok-talarını önceden tespit eden Rodoslular, adadan dı arıya kendi tünellerin açmı lar, tünelin ucuna da davul derisi germi lerdi. Kar ı tarafta vurulan her kazma darbesi davul derisini titre tiriyor, açılmakta

olan tünelin yönü böylece tespit ediliyordu. Her geçen gün biraz daha zorla an ku atmada büyük kayıplar veriliyordu. Askerin kalenin fethine olan inancı zayıflamı tı.

Bu manzarayı içi parçalanarak izleyen Kanuni, orduya hitaben çok sert bir konu ma yaptı:

– Bre sizler misiniz o erler ki sava ta üstün gel-mek öz dileği ola! Kalıbınızı, kılığınızı görenler de yah i erler sanır. Koçyiğitliğiniz lafta mı kalmı ? Er meydanını bırakıp kaçmak mı dilersiniz? Mısırlıları, Macarları, Bulgarları, Sırpları ve daha nice dev orduları mağlûp edenler siz değil miy diniz?

Padi ahın sözleri adeta bir yıldırım etkisi yap-mı tı. Ağır sözlerini bir yemini andıran u sözlerle noktaladı:

– Ya Rodos’u alırım ya da kale önünde ölürüm!

Bu cihat uğruna içtiğimiz andı unutursak tacımız, tahtımız, canımız, ba ımız, saltanatımız yerle bir olsun.

Bütün ordudan suçlarının bağı lanmasını dile-yen uğultular yükseldi. Bütün ordu “Ya dile-yeneriz ya da ehit oluruz!” diye yeminler etti. Binlerce asker bir ağızdan aflarını istedi. Sultan Süleyman,

– Gidin affımı kale surlarında arayınız, diyerek hücum emri verdi.

Birlikler yeniden inançları tazelenmi olarak mevzilerine ko tular. Şimdi her bir nefer ate in ortasında korkusuzca dalıyor, im eklenmi kılıcı ile övalyelerin üzerine yürüyordu.

Kanuni yalnızca askerî önlemlerle yetinme-mi ti. Ada içinde casusları vardı ve onlardan biri de Yahudi lâkaplı bir doktordu. Doktor, Rodosluların güvenini kazanmak için din deği ti-rip sözde Hristiyan olmu tu. Şövalyelerden aldığı bilgileri bir rapor hâlinde padi aha ula tırıyordu.

Kanuni bu casusları sayesinde adada esir tutulan Müslüman kadınların da örgütlenmesini sağlıyor-du. Bu kadınlardan biri de Fatma Ana idi.

58

Zaten Fatma Ana, Osmanlı gemilerini ufukta görür görmez kararını vermi ti, sava acaktı. Gizli toplantılar yaparak kadınlardan olu an birlikler kurdu.

Fatma Ana sava planını netle tirmek için bir toplantı düzenledi. Kadınlara seslenerek:

– Karde lerim, dedi. Şanlı askerlerimiz bu zulüm adasını ku atmı lardır. Padi ahımız bu ada yı fethedip gözü ya lı analarımızın acılarını dindirecektir. Biz de elimizden geleni yapmalı, kale içinden onlara destek olmalıyız. Bu, bizim son ümidimizdir.

Kadınlar bir ağızdan:

– Biz de sava alım! Özgürlük uğrunda gerekir-se onurumuzla ölelim, diye haykırdılar.

Biri sordu:

Mu tu Fetih Kitapları 60

– Fatma Kadın, padi ahımıza canımız feda ol -sun. Bizler askerlerimize nasıl yardımcı olabiliriz?

Bize görevlerimizi söyle.

Fatma ana, duygulanmı tı. Gözya larını elinin tersiyle sildi:

– Hedefimiz dü manın erzak ve cephane depo-larını havaya uçurmak, sava güçlerini kırmaktır.

Yarın geceyi bekleyin. Karanlık olunca birlikte hareket edeceğiz.

Ertesi ak am karanlığın çökmesiyle ada içinde patlamalar duyulmaya, alevler yükselmeye ba ladı.

Şövalyeler, bir anda neye uğradıklarını a ırmı lar-dı. Onlarca kadın aynı anda harekete geçip dü man cephaneliklerini ate e vermeye ba lamı tı. Ada bir anda yangın yerine dönmü tü.

Fatma Ana gecenin karanlığında bir gölge gibi süzüldü, silah depolarından birini daha ate e verdi. kinci depoyu da ate e verdiği sırada yaka-landı. Esir alınarak karargâha götürüldü. Çelimsiz ve ya lı vücuduna ağır i kenceler yapıldı. Yine de konu madı. Kahraman ana, ehitliğin yüce maka-mına eri ti.

Ku atma be inci ayına giriyordu. Dü manın savunma gücü kırılmı tı. Kanuni, ada içine bir

elçi gönderdi. Elçi adayı teslim etmeleri hâlinde övalyelerin gidi ine izin verileceğini ve yerli halka dokunulmayacağını bildirdi. Bu teklif Rodosluları a ırtmı tı. Çünkü güçleri tükenmi ti ve Kanuni isterse bütün adayı yerle bir edebilirdi. Teklifi hiç dü ünmeden kabul ettiler. Kale kapılarını açarak teslim oldular. Askerlerinin önünde kaleye giren Genç Sultan ada halkına seslendi:

– Mallarınız, canlarınız ve inançlarınız güven-cem altındadır. Gayrı kimsenin endi esi olmasın.

Bu sözleriyle ada halkının sevgisini kazanan Kanuni, övalyelerin de adayı terk etmesine izin verdi.

Her fetih sonrası olduğu gibi imar çalı maları-na ba landı. Kılıç tutan eller bu sefer kazma, kürek tuttu. Bir zulüm diyarı da Osmanlı’nın efkat kanatları altında huzura kavu uyordu.

Avrupa’da Yavuz gibi sert ve korkusuz bir padi-ahtan sonra tecrübesiz bir gencin Osmanlı tahtı-na geçmesi sevince neden olmu tu. Yeni padi ah tahta geçtiğinde “Aslan öldü, yerine kuzu geldi.”

diye sevinç çığlıkları atmı lardı. Önce Belgrad’ın, sonrasında ise Rodos Adası’nın fethi ile gerçekleri görmeleri uzun sürmedi.

Mu tu Fetih Kitapları 62

Belgede KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN (sayfa 64-71)

Benzer Belgeler