• Sonuç bulunamadı

Sağlık davranıĢı, bireyin, yaĢam kalitesini sürdürebilmesi ve sağlıklı bir yaĢama sahip olabilmesi için ortaya koyduğu eylemleri ifade etmektedir. Bireyin, günlük hayat içerisinde etkin bir Ģekilde var olabilmesi için sağlıklı kalması gerekir. Bu yüzden birey, sağlığa yönelik davranıĢlarını iyi planlamalı ve bu doğrultuda hareket edebilmelidir.

Sağlık davranıĢları diğer davranıĢ türlerinde de olduğu gibi, bireyin deneyimleri, içinde bulundukları toplumsal yapı ve yaĢadığı çevreyle yakından iliĢkilidir (Bulduklu, 2010:73). Bu açıdan bakıldığında tutum, algı ve niyetler de bireylerin sağlık davranıĢına yönelmesinde etkili faktörlerin baĢında gelmektedir. Çünkü bireylerin tecrübeleri ve içinde bulundukları toplumsal yapı tutum, algı ve niyetler üzerinde belirleyici rol oynarlar (Ġnceoğlu, 2004:90). Bireyin sağlık davranıĢına yönelmesi noktasında ortaya konan Sağlık Ġnanç Modeli, Sosyal BiliĢ Teorisi, Koruma Motivasyonu Teorisi, Transteoretik Model ve Yeniliklerin Yayılması Kuramı kısaca incelenecektir.

2.5.1. SAĞLIK ĠNANÇ MODELĠ

Sağlık Ġnanç Modeli ilk olarak Amerika BirleĢik Devletleri‟nde 1950‟li yıllarda koruyucu sağlık davranıĢlarını anlayabilmek için Hochbaum, Kegeles, Leventhal ve Rosenstock tarafından ortaya koyulmuĢtur. Sağlık Ġnanç Modeli her ne kadar koruyucu sağlık davranıĢları için geliĢtirilen bir model olsa da genel sağlık davranıĢlarını açıklamak için de kullanılan bir yöntemdir (Mikhail‟den aktaran Nahcivan, 2003:34).

Sağlık Ġnanç Modeli‟nin 3 farklı bileĢeni mevcuttur. Bunlar bireysel özellikler, algılar ve davranıĢtır. Bireysel özellikler kiĢinin sosyo-demografik özelliklerini kapsamakta ve farklı sosyo-demografik özelliklerdeki bireylerin hastalıklar karĢısında farklı davranıĢlar

87 sergilediklerini öne sürmektedir (Tuzcu ve Bahar, 2012:94). YaĢ, cinsiyet, gelir gibi özelliklerinin bireyin davranıĢlarında etkili olması yadsınamaz. Çünkü her birey sahip olduğu deneyim, bilgi ve imkânlar çerçevesinde davranıĢlarını Ģekillendirmektedir.

Sağlık Ġnanç Modeli‟nin bir diğer bileĢeni ise bireyin algılarıdır. Sağlık Ġnanç Modeli, bireylerin psikolojik durumuna da odaklanarak hastalık karĢısındaki tutum ve algılarını ortaya koymaktadır. Modele göre bireylerin hastalık karĢısında hissettikleri tehdit algısı, davranıĢlarına da yansımaktadır. Bu noktada kiĢilerin algısına yönelik iki temel faktörden söz edilebilir: Bunlardan birincisi, bireyin kendisini hassas ve kırılgan hissetmesidir. Bu durum bireyin hastalığa yönelik takındığı tutumla alakalıdır. Birey kendisini hastalık karĢısında hassas ve kırılgan hissettiğinde bu durum davranıĢlarına da yansıyacaktır. Sağlık Ġnanç Modeli‟nin dayandığı ikinci faktör ise bireyin hastalığın sonuçlarına yönelik algılamalarıdır. Bu noktada birey daha önce edindiği bilgiler çerçevesinde hastalığın sonuçlarına yönelik ciddi kaygılar duyabilir ve bu durum da bireyin davranıĢlarına yansır (BaltaĢ, 2000:38).

Son bileĢen olan davranıĢ, bireylerin sağlık davranıĢlarını ifade etmektedir. Bireysel özellikler, algılar ve davranıĢ, birbirlerinden etkilenerek ve birbirlerini etkileyerek sağlık davranıĢının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Sağlık Ġnanç Modeli‟ne göre bireyin bu davranıĢlarını etkilemeye yönelik olarak; hastalıkla ilgili bilgilendirme kampanyaları düzenlenebilir. Aynı zamanda bu kampanyalarda hastalığa yönelik iletilerin sunumu ve bu sunumun belgelerle desteklenmesi bireyin davranıĢı üzerinde etkili olacaktır (Bulduklu, 2010:76). Bu açıdan bakıldığında bireyi doğru sağlık davranıĢına yöneltebilmek mümkündür.

2.5.2. SOSYAL BĠLĠġ TEORĠSĠ

Bireylerin davranıĢlarının öğrendikleri toplumsal bilgiye dayandığını temel alan bu teori, Albert Bandura tarafından geliĢtirilmiĢtir. Bireylerin davranıĢlarını, çevrelerini gözlemleyerek, kendilerine model oluĢturarak belirlediklerini savunan Sosyal-BiliĢ Teorisi, bireyin kiĢisel özelliklerinin davranıĢa etkisini kabul etmekle birlikte çevresel, sosyal ve biliĢsel süreçlerin de davranıĢ üzerinde etkili olduğunu varsaymaktadır (Bandura, 2001:5).

Sağlık davranıĢlarına uyarlandığında bireylerin hem kendi iç mekanizmalarından, hem de dıĢarıdan bireye yönelen uyarıcılardan etkilendiği öne sürülmektedir. Bununla birlikte birey, tamamen pasif bir durumda değil, aynı zamanda çevresini Ģekillendirebilen ve yansıtabilen bir varlık olarak kabul edilmektedir (Banduradan aktaran Bulduklu, 2010:80). Sosyal BiliĢ Teorisi bireyin tamamen pasif bir durumda olmadığını savunmaktadır.

88 DavranıĢının sonuçlarını daha önceki gibi gözlemleriyle öğrenerek tahmin edebilen birey, motivasyonunu bu biliĢsel algılarına göre kendisi oluĢturmaktadır.

Sosyal BiliĢ Teorisi‟nde bireyin davranıĢa yönelirken aktif olmak için kullandığı 3 yeteneğinden bahsedilmektedir. Bunlardan birincisi yansıtma olarak ifade edilen yetenek; bireyin çevresinde geliĢen olaylara yönelik edindiği bilgileri kapsamaktadır. Birey, bu bilgiler sayesinde kendisi için gerekli olan olay veya durumları algılayarak, sonraki davranıĢlarında bu biliĢsel kazanımlarını kullanmaktadırlar. Bireylerin bir diğer yeteneği ise öz yeterliliktir. Sosyal BiliĢ Teorisi‟ne göre öz yeterlilik daha çok bireyin iç dünyasına yönelik bir yetenektir. Buna göre birey, davranıĢta bulunmadan önce bu davranıĢının sonuçlarının değerlendirmesini yapabilir ve ulaĢtığı sonuca göre eyleme geçme kararını verebilir. Bireylerin davranıĢlarını belirlemesi noktasında Sosyal BiliĢ Teorisi‟nin ortaya koyduğu bir diğer yetenek ise öz etkililik yeteneğidir. Buna göre birey, kendi yetenek ve imkânlarını değerlendirebilir ve davranıĢ için uygun olup olmadığına kendisi karar verir (Alıcı ve Sarıkaya, 2009:96).

Sosyal BiliĢ Teorisi‟ne göre, sağlık davranıĢına yönelen birey, bütün bu süreçleri göz önünde bulundurarak tamamen aktif bir biçimde kendisi için en uygun davranıĢı seçecektir. Burada önemli olan bireyin sosyal çevresinden edindiği veya gözlemlediği bilgilerin onu doğru davranıĢa götürebilmesidir.

2.5.3. KORUNMA MOTĠVASYONU TEORĠSĠ

Korunma Motivasyonu Teorisi ilk olarak 1975 yılında R. W. Rogers tarafından ortaya konulmuĢtur. Bir davranıĢ belirleme yöntemi olarak, korkuya baĢvurmanın kavramsal çerçevesi çizilmiĢtir. 1983 yılında yine R. W. Rogers, bu teoriyi iknâ edici iletiĢim kavramıyla kullanarak daha geniĢ bir çalıĢma alanı yaratmıĢtır. Korunma Motivasyonu Teorisi iknâ ve sağlık davranıĢlarına yönelik olarak bireyde var olan korku duygusunu kıĢkırtarak, bireyin tutum, algı, niyet ve nihayetinde davranıĢlarını etkilemeyi amaçlamaktadır (Boer ve Seydel, 1996:99).

Sağlık davranıĢlarına yönelik olarak özellikle sağlığın korunması ve önleyici sağlık davranıĢının sergilenmesi için baĢvurulan Korunma Motivasyonu Teorisi, sigara ve alkol kullanımını önlemeye yönelik çalıĢmalarda kullanılmıĢtır (Norman vd., 2005:88). DavranıĢ üzerinde etkili olabilmek için bireylerin içinde doğdukları andan itibaren var olan korku duygusunu kullanan bu teori, özellikle sağlık açısından riskli davranıĢların sonuçlarını abartılı bir biçimde sunarak davranıĢ değiĢikliği yaratmayı amaçlamaktadır.

Teoriye göre, bireyin davranıĢını yönlendirmek için kullanılabilecek beĢ unsur mevcuttur. Bunlar (Ogden‟den aktaran Bulduklu, 2010:82): Tehdidin ciddiyeti, bireysel

89 hassasiyet, uyaranın etkinliği, bireyin öz etkinlik kapasitesi ve korku olarak sıralanmaktadır. Birey, her birisi temelde korku duygusuna hizmet eden bu unsurlarla kıĢkırtılarak istenilen davranıĢı yapması beklenir

2.5.4. TRANSTEORETĠK MODEL

Transteoretik Model, 1982 yılında psikolog James Prochaska ve Carlo Diclemente tarafından davranıĢı etkilemenin bir süreç olduğu tezinden hareketle geliĢtirilmiĢtir (Erol ve Erdoğan, 2007:87). Sigara, alkol veya uyuĢturucu bağımlılarının davranıĢlarını değiĢtirmeye yoğunlaĢan bu modele göre bireylerin davranıĢları beĢ aĢamadan oluĢmaktadır. Bunlar (Rutter ve Quine, 2002:16): DüĢünce Öncesi, DüĢünce, Hazırlık, Eylem ve Ġstikrar olarak adlandırılır. Birey için düĢünce öncesi aĢama, altı aydan önce davranıĢlarında herhangi bir değiĢiklik olmayacağına inanıldığı aĢamadır. DüĢünce aĢaması bireyin sağlığa yönelik olumsuz davranıĢını değiĢtirmeyi düĢündüğü dönemdir. Hazırlık aĢamasında birey, davranıĢını değiĢtirmek için karar vermiĢ ve eyleme geçmek üzeredir. Eylem aĢamasında ise birey, son altı ay içerisinde sağlığına yönelik yanlıĢ davranıĢı değiĢtirmiĢtir. Ġstikrar olarak tanımlanan son aĢamada birey artık yanlıĢ olarak nitelendirilen davranıĢı son altı ayda tamamen bırakmıĢtır.

Özellikle bağımlılık sorunu olan bireyler için uygulanan bu model, davranıĢı bütünsel bir süreç olarak değerlendirmekte ve sadece davranıĢ değiĢiminin değil, asıl önemli olanın bu değiĢiklikte gösterilen istikrar olduğunu savunmaktadır.

2.5.5. YENĠLĠKLERĠN YAYILMASI KURAMI

Yeniliklerin Yayılması Kuramı, bireyin davranıĢları üzerinde etkili olabilmek için iletilerin uygun kanallarla ve belli sıklıklarla tekrar edilmesi gerekliliğinden hareket etmektedir. Kuram, ilk olarak Ryan ve Gross tarafından 1943 yılında ortaya konmuĢ ve bireylere yönelik davranıĢ geliĢtirebilmek için hangi etmenlerin kullanılması gerektiği sorusuna cevap aramıĢtır (Tabak, 2006:81).

Bu noktada bireyin davranıĢ değiĢikliğinde bulunabilmesi için öncelikle sergileyeceği davranıĢın kendisi için yararlı olduğu kanaatine varması gerekir.(Çınarlı, 2008:136). Bunun yanı sıra söz konusu davranıĢı sergilemek, birey için basit ve toplumsal yapı içerisindeki normlara uygunsa eyleme geçme olasılığı o derece artacaktır (Tabak, 2006:81). Bu etmenlerin hedeflenen kitleye ulaĢabilmesi ve bireyin zihninde yer ederek, davranıĢ olarak ortaya çıkması için yeniliklerin yayılması gerekir. Yeniliklerin yayılması için

90 kullanılabilecek en önemli unsur ise iletiĢim araçlarıdır. ĠletiĢim araçlarında yer alacak iletilerin etkilerinin artabilmesi için birey tarafından önemli görülen kanaat önderlerinin iletiĢim sürecine dahil olması önemlidir. Çünkü kanaat önderleri tarafından desteklenen iletiler, bireylerin iknâ olmasını güçlendirecektir (Thomas‟tan aktaran Bulduklu, 2010:88).

Yukarıda sıralanan davranıĢ modellerinin her birisi bireyin sağlığa yönelik davranıĢlarını tahmin etmek, değiĢtirmek veya yeni bir davranıĢ sergilemesini sağlamak için belli cevaplar aramaktadır. Modeller, bireyin hem iç dinamiklerini hem de çevresinden kendisine yönelen etkileri kendi bakıĢ açısından değerlendirmekte ve bu yönde bir takım varsayımlar öne sürmektedir. Bu açıdan çalıĢmanın temelini oluĢturan PlanlamıĢ DavranıĢ Teorisi‟ne biraz daha kapsamlı bir Ģekilde yaklaĢmak faydalı olacaktır.