• Sonuç bulunamadı

Ġnsan davranıĢının anlaĢılması için günümüze kadar birçok çalıĢma yapılmıĢtır. DavranıĢın nasıl ortaya çıktığı, nelerin davranıĢ üzerinde etkili olduğu ve bu davranıĢın nasıl Ģekillendirilebileceğine yönelik bu çalıĢmaların temel hedefi bireyin anlaĢılmasıdır. DavranıĢı inceleyen her bilim dalı bu konuya kendi bakıĢ açısından yaklaĢmıĢ ve ortaya birçok sonuç çıkmıĢtır. Psikoloji, sosyoloji, toplumsal psikoloji ve iletiĢim dallarının yoğun olarak yaptığı bu çalıĢmalar aynı zamanda birçok davranıĢ tanımı da ortaya koymuĢtur. Bu noktadan hareketle davranıĢın ne olduğuna yönelik tanımlara göz atmak faydalı olacaktır. Genel bir bakıĢ açısıyla davranıĢ bireyin nedenli ve hedefe yönelik eylemleridir. Bu açıdan bakıldığında davranıĢ rastgele geliĢmemekte ve ayrıca herhangi bir neden olmadan ortaya çıkmamaktadır. Bireyin davranıĢa yönelmesi için içsel veya dıĢsal nedenler gerekmektedir. DavranıĢın geliĢmesinde iki önemli faktör rol oynamaktadır. Bunlardan birincisi kalıtım, diğeri de yetiĢtirilme biçimidir. Ġnsan davranıĢlarına yönelik çıkarımlarda bulunabilmek için davranıĢlara bu iki faktörün etki ettiği göz önünde bulundurulmalıdır (Güney, 2000:16). Bu tanımlamanın ıĢığında bireyin davranıĢı üzerinde hem psikolojik, hem fizyolojik hem de sosyolojik faktörlerin etkili olduğu söylenebilir.

DavranıĢ kavramı bireyin ana rahminden baĢlayarak, ölene kadar ortaya koyduğu bütün eylemlerini kapsamaktadır. DavranıĢ, bireyin yaĢamı boyunca ortaya koyduğu eylemlerin toplamından oluĢmaktadır. Birey yaĢamı boyunca içsel ve dıĢsal birçok faktörün etkisi altında kalmakta ve çevresinden kendisine yönelik çok farklı uyarıcılarla karĢılaĢmaktadır. Bu uyarıcılara yönelik tepkisiz kalma Ģansı bulunmayan bireyin bedensel ve zihinsel aktiviteleri, bireysel farklılıkları ve duygusal mekanizmaları çevresinden yönelen uyaranlara yönelik tepkileri, davranıĢlarını oluĢturmaktadır. DavranıĢı meydana getiren

77 unsurlar da iĢte bu tepkilerin toplamından kaynaklanmaktadır (Eroğlu, 2000:13). Burada dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan birisi davranıĢın, bireyin gözlemlenebilen ve ölçülebilen eylemleri olması gerekliliğidir.

“Ġnsan davranıĢlarını alıĢkanlık veya taklit ya da benimsenmiĢ toplumsal normlar ve bunların yanı sıra gereksinimler baĢlatır, amaçlar ise yönlendirir. En töresel, en bağımsız görülen toplumsal eylemler bile, kiĢi için taĢıdıkları yarar bakımından ele alındığında bir anlam ifade edebilir” (Ġnceoğlu, 2004:111).

Birey ve topluma vurgu yapan bu genel bakıĢ açısından sonra, davranıĢın daha farklı yön ve boyutları üzerinde durmak faydalı olacaktır. DavranıĢ temelde insanların bütün eylemlerini kapsamaktadır. Bu kadar geniĢ bir kapsama alanı bulunan davranıĢın karmaĢık bir yapıya sahip olması da kaçınılmazdır. DavranıĢın olaylara yönelik tepkiler olduğundan hareketle her olayın da öncesinden gelen bir takım koĢulların sonucu olduğunun vurgulanması gerekir (ġimĢek vd., 2001:1). Birçok faktörün davranıĢla iliĢkilendirilmesinin sonucu olan bu karmaĢıklık bireyin zihinsel sürecinin ve toplumsal iliĢkilerinin yoğunluğundan kaynaklanmaktadır.

DavranıĢa yönelik bir baĢka açıklayıcı tanım ise davranıĢın neden-sonuç iliĢkisi üzerinde durmaktadır. Genel anlamda “insanın belli uyaranlara bağlı olarak bir amaca yönelik bedensel, ruhsal ve toplumsal her türlü etkinliğini” davranıĢ olarak kabul eden bu tanımlamaya göre her davranıĢ, bir neden-sonuç iliĢkisine dayanmaktadır. Nedensel olmayan ve sonuca yönelik eylemlerde bulunmayan bir davranıĢtan söz etmek mümkün değildir. Çünkü bireyin davranıĢa yönelebilmesi için çevresinden ona yönelen bir uyarana ihtiyacı vardır (Ertürk, 2010:42).

Bu tanımlamaların ıĢığında davranıĢların belli baĢlı özellikleri Ģu Ģekilde sıralanabilir:

- DavranıĢlar bir nedene dayanmaktadır,

- DavranıĢın bir hedefi vardır ve amaca yöneliktir,

- DavranıĢlar bir ihtiyaçtan kaynaklanır ve bu ihtiyaca yol açan bir güdü ya da etki söz konusudur (Erdoğan‟dan aktaran Oktay, 1996:26).

78 Bu özellikler üzerinde kısaca durmak gerekirse, davranıĢların bir nedene dayanmasının aslında davranıĢın temel özelliği olduğu söylenmelidir. Birey bir davranıĢı ortaya koymak için belli bir çaba sarf edecektir ve bu çabayı harcamak için de kendine göre iyi bir sebebi olmalıdır. DavranıĢ sonrasında elde edeceği kazanımlar veya kendisini ifade etme eylemi, sarf edeceği çabayla iliĢkilendiğinde bireye fayda sağlayacaksa birey davranıĢta bulunur. Dolayısıyla birey davranıĢa geçmeden önce kendisi için geçerli bir sebep bulmalıdır. DavranıĢ her zaman için aynı zamanda belli bir hedefe ve amaca yöneliktir. Birey davranıĢlarını planlarken zihinsel altyapısında ulaĢmak istediği amacı ve hedefini belirlemektedir. DavranıĢın sonucunda her zaman bu hedef veya amaca ulaĢamayabilir. Ancak en azından birey bu amaca yönelik davranıĢta bulunarak, psikolojik olarak kendisini rahat hissedeceği bir durum yaratmıĢ olur. Son olarak davranıĢlar bireyin ihtiyaçlarından kaynaklanmaktadır. Çünkü davranıĢ birey için belli zihinsel ve fiziksel çabalar gerektirmektedir. Bu noktada birey bir ihtiyaç duymazsa, davranıĢın da ortaya çıkması mümkün değildir. DavranıĢ sonrasında ihtiyacını karĢılayan birey, sarf ettiği çabanın bir sonucu olarak güdülerini tatmin edecek ve kendisine bu davranıĢ için etki eden unsurları ortadan kaldırmıĢ olacaktır.

DavranıĢ kavramının birçok boyutu söz konusudur. Ancak burada üzerinde yoğunlaĢılmak istenen boyut, insan davranıĢının neden ortaya çıktığı, hangi faktörlerden etkilendiği ve bu davranıĢların önceden tahmin edilip edilemeyeceğidir. Özellikle tutum, algı ve iletiĢim kavramlarının davranıĢlar üzerinde ne gibi etkileri olduğu ve birbirleriyle iliĢkilerinin hangi düzeylerde ortaya çıktığı son derece önemlidir. Ġnsan davranıĢını anlayabilmek için bu kavramlar arasındaki iliĢki mutlaka incelenmelidir. Ancak daha öncesinde bireyi davranıĢa yönelten faktörlerin ele alınması sürecin akıĢı açısından daha sağlıklı olacaktır.

2.3.1. BĠREYĠ DAVRANIġA YÖNELTEN FAKTÖRLER

Bireyin davranıĢının ortaya çıkmasında etkili olan en önemli faktör ihtiyaçlardır. Bir davranıĢın Ģekillenmesi ve bireyin bunu eyleme dökmesi için öncelikle buna yönelik ihtiyaç duymalıdır. Ġhtiyaçlar çok çeĢitli Ģekillerde kendilerini gösterebilirler. Ancak bu ihtiyaçlar iki ana baĢlık altında toplanabilir. Bunlar bireyin içerisinde yaĢadığı toplumdan kaynaklanan toplumsal ihtiyaçlar ve bireyin iç dünyasında Ģekillenen fizyolojik ihtiyaçlardır. Bu açıdan bakıldığında her birey farklı davranma potansiyeline sahiptir. Bireylerin davranıĢ farklılıklarının geliĢmesinde önemli olan unsur her bireyin düĢünce yapısında gizlidir. Birey

79 davranıĢlarını Ģekillendirirken kendi zihinsel sürecini devreye sokar. Her bireyin kendine özgü ihtiyaçları zihinsel açıdan değerlendirilmelidir. Unutulmamalıdır ki davranıĢlar bu ihtiyaçları karĢılama doğrultusunda Ģekillenir. Ġnsanların birbirleriyle ortak özellikleri bulunsa da her bireyin ilgi duyduğu alanlar farklıdır. Ġnsanların bu kiĢisel özelliklerinin belirlenmesinde ve davranıĢa yönelen süreçte genlerin, geçmiĢ öğrenimlerinin ve kiĢisel özelliklerinin etkileri yadsınamaz (Gökçe ve Atabey, 2011:1-3).

Genlerin bireyin davranıĢları üzerindeki etkileri kalıtımsal bir süreci kapsar. Her birey doğuĢtan getirdiği bir takım özelliklere sahiptir ve yaĢamı boyunca bu özelliklerini referans alarak davranıĢlarını belirler. Aynı türden gelen bütün canlılar, temelde aynı genetik kodları taĢırlar. Ancak türün içinde yer alan bir takım değiĢiklikler, bireyler arasında farklılıklara neden olur. Bir diğer ifadeyle her bireyin sahip olduğu ortak genetik kodun yanı sıra bir takım farklı bireysel genetik kodlar da mevcuttur. Bu farklılıklar her bireyin davranıĢlarına yansıyarak çeĢitlenmektedir (Morgan, 2009:30). Bu genetik kodların üzerinde bireyin herhangi bir değiĢiklik yapması mümkün değildir. Çünkü bu kodlar bireye ana rahmindeyken iĢlenmiĢ ve hayatı boyunca taĢıyacağı Ģekilde düzenlenmiĢlerdir.

DavranıĢlara yönelik bir diğer etkili unsur ise öğrenmedir. Birey doğuĢtan getirdiği genetik özelliklerinin yanı sıra doğumundan itibaren belirli bir öğrenme süreciyle de karĢı karĢıya kalmaktadır. Öğrenme, bireyin temelde doğru davranıĢları seçmesi ve bunları hayatının ilerleyen yıllarında aynı koĢullar altında tekrarlayarak, ihtiyaçlarını karĢılayabilmesini mümkün kılmaktadır. Bireyler genellikle diğer insanların yaptıklarını gözlemleyerek ve onları tekrar ederek öğrenimlerini gerçekleĢtirirler (Catania, 1998:3). Öğrenme yaĢam sürecinin ilk yıllarında bireyin aile çevresiyle baĢlar. Neyin doğru, neyin yanlıĢ olduğunu veya hangi davranıĢın birey için iyi veya kötü olacağını içinde doğduğu aile, bireye aktaracaktır. Birey sonraki süreçte bu öğrenimlerini kendi seçtiği arkadaĢ çevresinden ve toplumsal yaĢamını paylaĢtığı diğer kiĢilerden edinecektir. Öğrenme birey için yaĢamı boyunca sürdüreceği bir eylemdir. Genetik kodlara nazaran öğrenme daha değiĢkendir ve çevreden sıklıkla etkilenebilmektedir.

Bireyin kiĢisel özelliklerinin davranıĢlarına etkisi de önemlidir. Her birey farklı kiĢisel özelliklere sahiptir. Bu yüzden aynı Ģartlar altında, aynı uyaranlara yönelik farklı davranıĢların sergilenmesi de kaçınılmazdır. Her bireyin sahip olduğu eğitim düzeyi, gelir seviyesi, yaĢı, cinsiyeti, sahip olduğu iĢi, medeni durumu veya yaĢadığı çevre farklıdır. Bu kadar çok değiĢkenin bireyler arasındaki farkı yaratması kaçınılmazdır. Bu yüzden birey

80 davranıĢlarını ortaya koyarken bu özelliklerini de davranıĢına yansıtacaktır. Bu özellikler bir bakıma bireyin toplumsal statüsünün de birer göstergeleridir (ġimĢek vd., 2001:20).

Sonuç olarak birey davranıĢlarına yön verirken genetik kalıtım, yaĢamı boyunca elde ettiği bilgiler ve kendi kiĢisel özelliklerini devreye sokmaktadır. Bu özellikler, bireyin ihtiyaçlarını belirleyerek onun ne yönde davranacağını da belirlerler. Çünkü yukarıda sıralanan bu unsurlar her ne kadar bireye yönelik etkiler oluĢtursa da asıl mesele, bireyin karĢılama gereksinimi duyduğu ihtiyaçlarının ne olduğudur. Bu sorunun cevabı bireyin davranıĢlarının temelini oluĢturmaktadır.

Bireyin ihtiyaçları yukarıda fizyolojik ihtiyaçlar ve toplumsal ihtiyaçlar olarak iki gruba ayrılmıĢtı. Fizyolojik ihtiyaçlar bireyin hayatını sürdürebilmek için gereksinim duyduğu ihtiyaçları kapsamaktadır. Sosyolojik ihtiyaçlar ise her ne kadar fizyolojik ihtiyaçlara göre daha geri planda olsalar da, tamamlayıcı niteliğe sahiptirler (Gökçe ve Atabey, 2011:5).

Bireyin davranıĢına etki eden fizyolojik ve sosyolojik ihtiyaçlar Maslow‟un Ġhtiyaçlar HiyerarĢisi Modeli‟nden yola çıkarak daha iyi anlaĢılabilir. Abraham Maslow bireyin davranıĢa yönelmesinde etkili olan fizyolojik ihtiyaçlarını beĢ ana baĢlık altında toparlamıĢtır:

- Fizyolojik Gereksinimler, - Güvenlik Gereksinimi,

- Sevgi ve Ait Olma Gereksinimi, - Saygı Gereksinimi,

- Kendini GerçekleĢtirme Gereksinimi, (Ertürk, 2010:150).

Maslow bu modelde bireyin davranıĢlarının temelinde ihtiyaçlarını giderme güdüsünün yattığını belirtmekte ve en alt seviyeden baĢlayarak her bir seviyedeki ihtiyaçlarını giderdikten sonra, bir üst seviyedeki ihtiyaçlarını giderme davranıĢına yöneldiğini vurgulamaktadır. Birey bir alt seviyedeki ihtiyacını gidermeden bir sonraki aĢama için gerekli davranıĢı sergilemeyecektir ve bu süreç en üst seviyeye gelene kadar devam etmektedir (Ertürk, 2010:151). Bireyin davranıĢlarının anlaĢılması bakımından, bireyin ihtiyaçlarının neleri ifade ettiğinin incelenmesi yerinde olacaktır.

81 Ġlk insandan günümüze kadar her birey, bu temel ihtiyaçlara sahip olarak doğmuĢtur. Açlık, susuzluk, cinsellik gibi temel noktalara vurgu yapan bu ihtiyaçlar, ilk karĢılanması gerekenleri kapsamaktadır. Birey bu ihtiyaçlarını karĢılayacak davranıĢları ortaya koyup, doyuma ulaĢtıktan sonra basamağın ikinci kısmına geçmekte ve güvenlik gereksinimini karĢılamaya yönelik davranıĢlarda bulunmaktadır. Burada birey kendisini tehlikelerden ve tehditlerden uzak tutabilmek için davranmaktadır. Barınak sağlamak, kendisini korumak için silah veya alet yapmak gibi davranıĢlar bu kategori altında değerlendirilebilir. Sonraki aĢamada ortaya sevgi ve ait olma gereksinimi çıkmaktadır. Ġlk iki basamaktaki ihtiyaçlarını gideren birey, ailesi veya arkadaĢ gruplarıyla birlikte yaĢamak istemekte ve davranıĢlarını bu gruplar arasındaki konumun sağlamlaĢtıracak Ģekilde yönlendirmektedir. Bu ihtiyaç bireyin sadece yetiĢkinlik döneminde ortaya çıkan bir özellik değildir. Henüz doğmuĢ olan bebeklerde de bu ihtiyaç gözlemlenebilmekte, karnı doyan ve kendisini güvende hisseden bebekler için sevilme ve ait olma duygusuna yönelik hareketler açıkça belli olmaktadır. Bu aĢamadan sonra birey içerisinde yer aldığı grupta saygı görme ihtiyacı duymaktadır. Ailesi ve toplum içerisindeki konumu bu ihtiyacının ne ölçüde karĢılandığının bir göstergesidir. Ġtibar görme, iradesi altına alma, sahiplik ve baĢarma gibi davranıĢlara iten bu gereksinimlerin bir sonraki aĢaması ise bireyin kendini gerçekleĢtirme gereksinimidir. En üst seviyede bulunan bu kategoride birey artık kendi potansiyelini sergilemek ister ve bu doğrultuda bütün yeteneklerini sonuna kadar kullanma güdüsü ortaya çıkar (Ertürk, 2010:150). Bireyin davranıĢlarını anlamak noktasında ele alınan bu modelde fiziksel ihtiyaçlar ve güvenlik gereksinimi daha çok bireysel nitelikteki ihtiyaçları ifade ederken, diğer üç gereksinimin temelinde toplumsal gereksinimler yatmaktadır.

“Maslow‟un bu sıralaması, hem deneysel ve gözlemsel bulgu ve gerçeklere uygunluk göstermekte; hem de sosyolojiye, antropolojiye ve uygulamalı psikolojiye uygun düĢmektedir. Gereksinimler hiyerarĢisinde insan gereksinimleri taĢıdıkları güce, insanın yaĢamındaki önem derecelerine göre yer almaktadır. Diğer bir deyiĢle, bunlardan birincisi, ikincisinden; ikincisi, üçüncüsünden güçlü ve önceliklidir” (Ġnceoğlu, 2004:114).

Birey her ne kadar davranıĢlarını toplumsal ve fizyolojik ihtiyaçlarına göre belirlese de bu davranıĢların eyleme geçmesinde bazı kurallarla karĢılaĢabilir. Bunlar toplumsal kurallar ve özel kurallar olarak tanımlanabilirler. Toplumsal kurallar bireyin davranıĢının evrensel ölçüde değerlendirilmesini sağlayan, toplumun, bireyin davranıĢlarını nerede, ne

82 zaman ve nasıl yapacağını belirleyen ölçütlerdir. Özel kurallar ise davranıĢın ikinci belirleyicisidir ve evrensel değillerdir. Toplumsal yapılara göre farklılıklar gösterebilirler (Gökçe ve Atabey, 2011:10-13).

Bireyin toplumsal bir varlık olmasından hareketle davranıĢlarını yönlendiren ve aslında bireyi diğer canlılardan ayıran çok önemli unsurlar mevcuttur. Birey hayatı boyunca ortaya koyacağı davranıĢları bir toplumun üyesi olması ve grup içinde yaĢama gerekliliğinden dolayı bağlı bulunduğu çevre ve toplumsal ortama göre Ģekillendirmektedir. Her birey davranıĢlarını öncelikle kendi yetenek, özellik ve ihtiyaçlarına göre belirler. Bu noktadan bakıldığında bireyin binlerce davranıĢı gerçekleĢtirme potansiyeli bulunmaktadır. Ancak bu, bazı Ģartlardan dolayı mümkün değildir. Toplumsal yargılar olarak bireyin karĢısına çıkan bu kurallar bireyin davranıĢlarının içinde yaĢadığı toplum tarafından kabul görüp görmemesini ifade etmektedir. Toplumsal yapı içerisinde oluĢturulmuĢ bu olumlu ya da olumsuz kurallar her davranıĢ için kendisini gösterebilir. Bu yapı aynı zamanda bireyin bağlı bulunduğu toplumsal çevreye ve toplumsal özelliklere göre değiĢebilirler. Sonuçta her toplum kendi yargılarını kendi özelliklerine göre Ģekillendirir. (Eroğlu, 2000:72). Bireyi toplumsal yapıdan soyutlanmıĢ olarak ele almak mümkün değildir. Bu yüzden bireyin ortaya koyduğu davranıĢlar da bu açıdan ele alınmalıdır. Her birey kendisini belli bir toplumun üyesi olarak kabul edilmesini ister ve davranıĢlarını da buna göre Ģekillendirir. Bu açıdan bazen yapmak istediği davranıĢları toplumsal statüsü gereği yapmayacak, bazen de hiç istemediği veya ihtiyaç duymadığı bir davranıĢı yerine getirecektir.

Bireyler davranıĢlarını Ģekillendirirken bağlı bulundukları toplumu referans alırlar. DavranıĢ sonucunda içinde bulundukları toplumun sonuçlara yüklediği anlam, bireyin mutluluğunu da belirlemektedir. Dolayısıyla toplumun davranıĢ üzerindeki tutumu birey için belirleyicidir. DavranıĢın sınırlarının toplumun bir anlaĢması sonucunda belirlenmesi ve toplumsal yapı içinde davranıĢa yönelik tutumlar geliĢtirilmesi toplumsal yaĢamın önemli gerekliliklerdir. Toplumsal kurallar olarak adlandırılan bu tutumların, davranıĢı yönlendirme üzerindeki etkileri oldukça belirleyicidir. Birey toplumun genel kuralları ve alt sistemlerin özel kurallarıyla belirlenen davranıĢ düzlemi bağlamında davranıĢlarını Ģekillendirir (Güney, 2000:99).

Toplumsal kurallar genel anlamda bireyin, herhangi bir durumda nasıl davranacağını belirleyen toplumsal antlaĢmalardır. Bu aslında bireyin benzer durumlar karĢısında aynı tepkiyi vermesini de sağlayan ve bu açıdan bireye yardımcı olan bir olguyu da ifade

83 etmektedir. Toplumsal kuralların varlığı toplumsal düzeni sağlamayı, bireyin ve bağlı olduğu grubun zarara uğramasını da engellemeyi amaçlar. Aynı toplum içerisinde yaĢayan bireyler kendi aralarındaki ve toplumla olan iliĢkilerini bu kurallar çerçevesinde inĢa eder (Sakallı, 2010:21). Toplumsal kurallar davranıĢın etkilenmesinde baĢat rol oynasa da özel kuralların da bu davranıĢlar üzerinde bir takım etkileri mevcuttur.

DavranıĢı belirleyen ikinci etken olan özel kurallar, sadece bireyin içinde bulunduğu durumla ilgili kurallar topluluğudur. Bu kurallar genellikle yazılı bir Ģekilde belirlenmiĢ olup, bireyin bağlı bulunduğu yapı içinde geçerlidir. Özellikle çalıĢma ortamlarında yer alan bu kurallar, bireyin bu ortamda kaldığı süre içerisinde nasıl davranması gerektiğini belirler. Her ne kadar özel kurallar da bireyin davranıĢları üzerinde bağlayıcı özellikler sergilese de genel anlamda toplumsal kurallar hem özel kuralları, hem de bireyin davranıĢ yönelimini belirlemek açısından etkilidirler (Eroğlu, 2000:76). Bireyin davranıĢını belirleyen bu faktörleri sıraladıktan sonra tutum, algı, davranıĢ iliĢkisini ele almak konunun bütünlüğü açısından faydalı olacaktır.