• Sonuç bulunamadı

3. DEĞERLENDİRME

3.3 Süsleme Türleri

Tarihin hemen hemen her döneminde görülen geometrik bezemeler, dini inanç ve siyasi düşünceyle alakalı kozmolojik ve ikonografik anlamlar yüklenmiştir.

İslam sanatında özgün bezemelerinden biri olan geometrik süslemelerin, islamın figüre bakış açısı ve geometri bilimindeki gelişmeler sonucu geliştiği kabul edilmektedir. Geometrik unsurların bir noktaya veya açıya göre kaydırılmasıyla ortaya çıkan kompozisyonlar; kırık, eğri ve düz çizgilerle üçgen, dörtgen, sekizgen gibi kapalı şekillerin belirli bir sistem içerisinde birleştirilmesiyle meydana gelmektedir (Baş, 2013: 400).

Hatay’daki yapılarda geometrik süsleme ve kompozisyonlar geniş alanlarda, özellikle taş malzeme ile birlikte daha çok tercih edildiği görülmektedir. Bazı düzenlemeler mahalli üslup içerisinde kalırken, bazı kompozisyonlar da güney etkili (Suriye Memlüklüleri) olduğu ve farklı dönemlerde, değişik konum ve malzeme üzerinde tekrarlanmıştır.

İslami dönem mimari süslemelerinde geometrik bezemenin en öne çıkan kompozisyonu çizgisel hatlardır. Açık sistemler de olarak bilinen bu sistemde, sürekli olarak devam eden kırık çizgiler, birbirlerini farklı yönde keserek kompozisyonu oluştururlar (Mülayim, 1982: 70).

Kırık çizgiler, çalışma kapsamına aldığımız camilerde özellikle harim giriş

kapılarının kemer yüzeylerini hareketlendirmiştir. Antakya Yeni Camii’nin harim kapısının sivri kemerli yüzeyini bitkisel motif ve kırık çizgilerin birbirini altlı ve üstlü keserek kendi içinde tekrarlayan üçgen görünümlü geometrik bezeme unsurlarını meydana getirmiştir. Bu geometrik düzen, aynı formda ve düzende Antakya Habib-i Neccar Camii’nin harime giriş açıklığında da uygulanmıştır.

Yıldızlar, Türk Sanatının her evresinde ve farklı yapıların ve farklı

malzemelerin yüzeyine kolaylıkla değişik şekillerde işlendiği görülmektedir. Antakya Yeni Camii minberinin kündekari tekniğindeki ahşap kapı kanatlarında geometrik yıldız formları dikkat çekicidir. Dikdörtgen biçimindeki ahşap kapının her iki yüzeyi de üstten ve alttan birbirini tekrarlayan sağır tutulmuş dikdörtgenler yer almaktadır. Bezemeli kanatlardaki geometrik motifin ana gelişim noktası altı kollu yıldızlardır. Yıldızların her kolundan alt-üst yaparak birbirini kesen kollar kendi içerisinde hem üçgen hem de kolları uzatılmış altıgenlerle düzenlenmştir. Bu geometrik düzen kapının her iki kanadında da aynı düzende dekore edilmiştir. Altı köşeli yıldız dışında, Antakya Kiremitli Camii’nin minare kapısının hemen üzerinde beş köşeli yıldız dikkat çekmektedir.

Mukarnaslar, İslam Mimarisinin kendine has unsurlarından biri olmasının

yanı sıra hem dekorasyon hem de mimari eleman olarak kullanımı neredeyse bütün dönemler için geçerlidir (Özbek, 2002: 566). Türk İslam Mimarisinde neredeyse bütün yapı gruplarında kullanılmıştır. Özellikle de camilerin mimari unsuru olan taç kapılarda, mihraplarda, minberlerde ve sütun başlıklarında Anadolu Selçuklu’nun

süsleme unsurlarından biri olmuş ve bu gelenek Osmanlı Döneminde de devam ettirilmiştir.

Konumuz kapsamındaki camilerde tezyinatın bir kısmını oluşturan mukarnaslar, benzer ve farklı özellikleri ile estetik bir görünüş katarak uygulandığı yüzeyi sadelikten kurtarmıştır. Minarelerin kaidelerinden pabuçlara geçişte pirizmatik kurgu neredeyse bütün minarelerde uygulanmıştır. Bu uygulama, Mısır’daki yapılarda özellikle de Memlüklü dönemine ait minare ve türbelerde görülmektedir (Baş, 2002: 75). Pabuçlar üzerindeki desen, ters konulmuş sivri kemerli mukarnaslar ile hareketlendirilerek Habib- i Neccar Camii, Sarımiye Camii, Yeni Camii, Şenköy Şeyh Ahmet Kuseyri Camii ve Antakya Ulu Camii’nde görülen süsleme, çevre illerdeki minarelerin kaide üzerindeki tezyinatlardan farklı ve dikkat çekici olarak yapılmıştır. Minarelerdeki diğer prizmatik formda mukarnaslar ve sarkıtlar şerefe altı geometrik tezyinat uygulamaları olmuştur (Antakya İhsaniye Cami).

Mukarnasların bir diğer uygulama alanı ise, taç kapılardır. Camilerdeki mukarnas uygulaması, Habib- i Neccar Camii avlu kapısında, Sarımiye Camii minareli taç kapıda karşımıza çıkmaktadır.

Kare formlu dişler, bu değerlendirmemizde öne çıkan motiflerden birisi de

güney illerinde ve Suriye coğrafyasında hem dini mimari de hem de sivil mimari de yer alana küçük kare şeklindeki geometrik dişler olmuştur (Fotoğraf 217-218). Bir pencere ya da bir kapı açıklığını veyahut kitabeliği sınırlandırmada kullanılan, küçük kareciklerin belirli aralıklarla kaydırmalı dizilişi ile oluşan ikili dış sırasının bir ahenk oluşturduğu geometrik tezyinat öğesidir. Dini mimaride Anadolu’da özellikle güney kuşağı boyunca Adana, Kahramanmaraş, Gaziantep, Mardin ve Diyarbakır gibi şehirlerde görülmektedir (Fotoğraf 219-220-221-222).

3.3.2. Bitkisel Süsleme

Bitkisel süslemeler, tarihi ve coğrafi şartların yanı sıra, etkileşim içinde olan kültürlere göre de farklılıklar göstermektedir. İslam öncesi sanat geleneklerinin de bu farklılığın oluşmasında etkili olduğu kuvvetle muhtemeldir (Baş, 2013: 30).

Hatay Cami ve Mecitler’inde görülen bitkisel bezeme, geometrik bezemeye nazaran ikinci planda kalmıştır. Osmanlı dönemine tarihlenen camilerden orijinal kalan çok az bitkisel süsleme günümüze gelebilmiştir. Genelde stilize motiflerle oluşan girift kompozisyonlar zamanla yerini natüralist unsurlara bırakmıştır. Dekoratif öğeler arasında usluplaştırılmış özellikte, palmet, kıvrık dal ve yapraklar; natüralist üslupta ise, nar, üzüm salkımı, zeytin yaprağı ve meyvesi gibi çeşitli süsleme öğeleri kullanılmıştır.

Belirli bir alanı dolduran bitkisel süslemeler araştırmamıza dahil olan yapılarda bazen kendi başına bağımsız bir motif, kimi zaman da geometrik bir kompozisyonla yüzeyi hareketlendirmiştir (Antakya Yeni ve Habib-i Neccar harim girişleri).

Bitkisel tezyinatta stilize edilmiş motiflere, (palmet, rumi, asma yaprakları ve akantus yaprakları) sık sık rastlanılmaktadır. (Antakya Kiremitli ve Yeni Cami’nin minarelerinde, Antakya İhsaniye, Yeni, Ulu Camileri’nin mihraplarında).

Palmet, stilize edilerek doğadaki yapısından uzaklaştırılmış hali ile mimari

süslemede her örnekte farklı tipleri ile karşımıza çıkmaktadır. Kökeni tam olarak bilinmemesine karşın, Sümer, Mısır, Grek ve Roma sanatında bu motifin kullanıldığı bilinmektedir. İslam Sanatında 11. yy’dan itibaren kullanılmaya başlanılmıştır. Büyük Selçuklu, Zengi, Eyyubi sanatlarında yer alan palmet, Anadolu Selçuklu döneminde özellikle taşların yüzeyinde yoğun kullanım alanı bulmuştur. Osmanlı döneminde de kullanımı devam etmiştir (Baş, 2013: 414).

Hatay Merkez camilerindeki palmet motifi kimi zaman tek başına stlize edilerek kullanılmış, kimi zamanda dal ve yapraklardan oluşan bir kompozisyonla yüzey dekorlanmıştır. Bunlardan başka, geometrik motiflerin ve palmet motifinin birlikte kullanıldığı yerlerde olmuştur.

Tek başına stilize edilmiş palmet motifi Antakya Yeni Camii minaresinin şerefe altını kuşatarak yüzeyi monotonluktan kurtarmıştır. Bu bezeme, alt kısmı kaide görünümlü yukarıya doğru yanlardan hafif bombeli olup, sağa ve sola doğru açılarak hafif sivrimsi bir yaprak ile nihayetlenmiştir. Bu süsemenin tekrarı aynı yapının (Yeni Camii) son cemaat mahallindeki duvar yüzeyine açılan açıklığın üst kısmını sınırlandırmıştır. Minaredeki palmetlere göre daha küçük boyutta sıralanmıştır. Bu palmet dizilerine benzer diğer örnek ise Antakya Kantara Camii

minare kaidesinin ana caddeye bakan minarenin yüzeyinde görülmektedir (Fotoğraf 121). Diğer örnek ise, Antakya İhsaniye Camii mihrabının yan yüzeylerine palmetler işlenen palmetlerdir. Vazodan çıkan dal ve yapraklar her iki yana açılarak bu kolların uçları stilize edilmiş palmetlerle nihayetlenmiştir.

Mahremiye Camii harim girişindeki renkli taş işçiliği özellikle üç rengin (gri,siyah, pembe) bir arada kullanımıyla sivri kemer yüzeyinde stilize edilmiş palmet oldukça dikkat çekicidir. Üstte bu motifi, zengi düğümüne benzer bir geometrik formla yüzey dekore edilirken, motifin neredeyse bir benzeri Suriye’de Büyük Saray’ın ana cephesindeki giriş açıklığında tekrarlandığı görülmektedir. Buradan hareketle, güney etkisinin bariz bir biçimde Antakya’da devam ettirdiğini anlamaktayız.

Akantus, neredeyse en fazla kullanılan bitkisel süsleme öğesidir. Özellikle de

hemen hemen her yapıda dekoratif unsur olarak uygulandığı görülmektedir. Ağırlıklı olarak sütun başlıklarında ve mihrap kornişlerinde stilize edilerek dekore edilmiştir. Aynı zamanda son cemaat mahallerindeki Antakya Habib-i Neccar Camii ve Yeni Camii’nin sütun başlıklarında rastlanmaktadır.

Girintili, çıkıntılı damarlı görünüşü ile zengin bir dekorasyon öğesi izlenimini vermektedir. Antik süsleme sanatına özgü olan akantus, Anadolu Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinde kullanılması mimaride yoğun olarak kullanıldığına işaret eder.

Stilize edilen akantus yaprakları, mihrap kornişlerinde yan yana sıralanan sivri kemer formlu hücrelerin içi doldurularak tezyin edilmiştir (Antakya Ulu, Antakya Yeni ve Yayladağı Şenköy Şeyh Ahmet Kuseyri Camileri).

Asma yaprakları, 18 adet eser içerisinden iki tanesinde az da olsa

görülmektedir. Her iki uygulamada da bitkisel bezemenin unsurları olan yapraklarla birlikte üzüm ve nar gibi meyvelerle bir kompozisyon içerisinde ele alınmıştır. Antakya Ulu Camii’nin batıya açılan taç kapısının sivri kemerli nişindeki asma yaprakları, sitilize edilmiş yapraklarla, üzüm ve hurmaya benzeyen meyvelerle yüzeye işlenmiştir. Bir diğer örnek ise, Antakya Şeyh Ali Camii’nin mihrap kornişine tek parça mermer levhadan yapılan devşirme malzemedir. Bu yekpare parçanın yüzeyi asma yaprakları, nar ve üzüm gibi meyvelerle dekore edilmiştir.

Başka bir camide bir benzerine rastlanılmaması özgün bir süsleme kompozisyonu olduğunu göstermektedir.

Beyaz mermerden yapılan Şeyh Ali Camii’nin mihrabı, üç aşamalı olarak bitkisel karekterdeki süslemelerle dekorlanmış ve hareketlendirilmiştir. Alttaki bitkisel bezemeler, asma yaprakları nöbetleşe belirli aralıklarla kullanılarak yanlardan yaprak ucuyla ve üstten kollarla hemen yanındaki stlize edilmiş asma yaprağına benzer motif ile tezyin edilmiştir. Bu ûsluplaştırılmış asma yaprağı yukarıdan yanlara doğru kıvrım yaparak sağ ve solundaki bezeme ile birleşme sağlamıştır. Bu bitkisel yaprağın yüzeyi hafif yivlenmiş kıvrımlı çizgilerle natüralist bir izlenim verilmiştir.

Bu süsleme kompozisyonunda natüralist üslupta iki tür meyve motifine yer verilmiştir. Bunlardan ilki nar, diğeri ise üzümdür. İslam ülkelerinde kullanımı tercih edilen bitkisel süslemeler natüralist ve stilize olmak üzere iki türde yer almaktadır. Doğada mevcut örnekleri konu alan natüralist süslemenin yanında, doğada birebir karşılığı olmayan stilize motifler, tabiattaki örneklerin ûsluplaştırılıp sadeleştirilmesi sonucu oluşmuştur (Baş, 2013: 31). Buradan hareketle, bu levhaya tezyin edilen üzüm ve nar motifleri doğada bulunan aynı zamanda İslam devletlerinde tercih edildiği gibi bu yapıda (Şeyh Ali Camii Mihrap) da görülmektedir. Türklerin İslamiyet öncesi ve sonrası süsleme kompozisyonunda yer alan nar motifi, bolluk, bereket, doğurganlık, uzun ömür, hükümdarlık ve cennet simgesi gibi anlamlara gelmektedir (Çağlıtütüncigil, 2013: 83). Anadolu’nun birçok yöresinde de kullanılmıştır.

3.3.3. Yazı

İslam Mimarisinde tezyinata konu edinen yazı, İslam kültürünü işaret eden bir damga olarak üzerinde yer aldığı yapıya islami özellik kazandıran öğelerin başında gelmektedir (Kuban, 1999: 171). İslam sanatı ve mimarisinde yazının dikkate değer yeri vardır. Mimaride, yapı türüne göre mesaj olarak verilmek istenen ayet ve hadisler, diğer süslemeyle birlikte sunulmuş veya özel olarak levhalaştırılmıştır. Bunun yanında Allah, Muhammed ve dört halife adlarıyla, vakfiye ve kitabeleri mimaride çeşitli biçimleri de kullanılmıştır (Uluçam, 1989: 261).

Antakya camilerinde yazılı tezyinatlar süsleme çerçevesinde dikkate değer bir özellik göstermemektedir. Çoğunlukla yapının hakkında bilgi vermek ve geçirdiği restorasyon evreleri ile alakalı mesajlar aktarmaktadır. Yazılı bezeme, ağırlıklı olarak taş ve mermer üzerine işlenmiştir. Mimariye bağlı öğelerin yüzeylerinde görülen bu bilgi veren yazılar, çoğunlukla avluya giriş kapılarında ve harime girişlerin alınlıklarında, minarelerin giriş kapısının alınlığında ve gövdesinde, mihrap kitabeliklerinin şekillenmesinde, minber kapılarının taç kısmında ve harim duvarlarında kendine yer edinmiştir.

3.3.4. Nesneli Süsleme

İncelediğimiz örneklerden sadece iki yapıda nesneli süslemeye rastlanılmıştır. Antakya Şeyh Muhammed Camii’nin derinlemesine açılan kapı nişinin basık kemerli kapı girişinin hemen üzerindeki ay ve yıldız motifleri işlenmiştir. Bir diğer örnek ise Altınözü Fadikli Köyü Camii’nin mihrap kapısının alınlık kısmında yüzeyden hafif çıkıntılı beş kollu yıldız, bunu iki taraftan sınırlandıran hilal motifleri ile bezenmiştir (Fotoğraf 167).

Diğer süsleme Türleri

Silmeler, yüzeyden çıkıntı yaparak belirli bir hat biçiminde devam eden

mimariye bağlı bir süsleme unsurudur. Kimi zaman yatay kimi zamanda düşey yüzeylerde uygulanır. Mimari dekorasyona katkısının yanı sıra farklı yüzeyler arasındaki geçişi sağlaması açısından mimari işleve de sahip olması vazgeçilmez bir bezeme unsuru olmasına imkan vermiştir.

Çalışmamız sınırları içerisindeki eserlerin farklı mimari elemanlar üzerinde dış bükey ya da iç bükey olarak kullanıldığı görülmektedir. Özellikle kapı, mihrap, minber, minare ve kemer yüzeylerinde sınırlayıcı veya vurgulamak için tercih edilmiştir. Antakya Şeyh Muhammed ve Ahmediye Camileri’nin minareye giriş kapıları üzerindeki iç ve dış bükey silmelerle yüzey hareketlendirilmiştir. Antakya Yeni Camii batı taç kapsında kullanılmıştır. Habib-i Neccar Caminin şadırvanında yüzeyi belirli aralıklarla enine kesen dış bükey silmelerle cephe yumuşatılmıştır (Fotoğraf 41).

Hatay Merkez Camileri’nde bezeme açısından yaptığımız değerlendirmeyi kısaca şu şekilde özetleyebiliriz:

Özelikle Memlüklü Sanatı’nın etkilerini, benzer malzeme kullanımını ve üsluplaştırılmış motiflerin uygulanması karşılaştırma bakımından önemlidir. Bu etkileşimin en güzel örneğini, Antakya Şeyh Ali Camii’nin avlusunun batı cephesine oturtulan taç kapı üzerinde görmekteyiz. Avluya girişi sağlayan batı cephesindeki taç kapının kemer yüzeyini ok biçimindeki geomotrik bezemeler hareketlendirmiştir. Bu tezyinat, stilize edilmiş palmetlerin uçları hafif sivrileştirmiş biçimde dekorlanmıştır. Süslemenin benzerlerini, form olarak Diyarbakır Mesudiye Medresesi’nin batı revağında, Sultan Baybars Medresesi’nin giriş kapısının üzerinde, Karamanoğulları dönemi eseri, Ermenek Tol Medresesi’nin taç kapısının geçmeli taşlarla örülen basık kemeri üzerinde dilimli madalyon biçimli yuvalar dikkat çekicidir. Halep’te Bab-al Quimnasrın (1256) sur kapısı kemerinde de madalyon biçimli yuvalar şekillenmiştir (Doğan, 2006: 135).

Memlüklü etkisi gösteren diğer örnek ise, Antakya Ulu Camii’nin minare gövdesine yerleştirilen küçük açıklıktadır. Dikdörtgen formlu tutulan bu açıklığın çevresini kaval bir silmeyle sınırlandırılarak üstten geometrik bir düğümle sonlandırılmıştır. Bu geometrik tezyinata benzer diğer örnekleri ise Irak-Musul’da 1248 yılında Bedreddin Lülü tarafından yaptırılan (Uluçam, 1989: 137) İmam Avnuddin (İbn-i Hasan) Türbe kapısının yüzeylerinde görülmektedir. Bu örneklere ek olarak, günümüzde Bağdat’taki Irak İslam Eserleri Müzesi bölümünde sergilenen Atabekler (Zengiler) devrine ait “ Sincar Mihrabı’nı (Top, 2002: 133) üç taraftan kaval silmelerle çevreleyen yüzeysel nişçikler yer almıştır. Bu nişler üstten ve altlardan düğüm yaparak kaval silme görünümü ile yüzeyi hareketlendirmiştir. Hatay’a coğrafi sınırı olan Adana’da, Ramazanoğulları döneminde yapılan Adana Ulu Camii’nin minaresinin gövde kısmında buna benzer örnek görülür.

Bu değerlendirmemizde öne çıkan motiflerden birisi de güney illerinde ve Suriye coğrafyasında hem dini, hem de sivil mimari de yer alan küçük kare şeklindeki geometrik dişler olmuştur. Bir pencere ya da bir kapı açıklığını veyahut kitabeliği sınırlandırmada kullanılan, küçük kareciklerin belirli aralıklarla kaydırmalı dizilişi ile oluşan ikili diş sırasının bir ahenk oluşturduğu geometrik tezyinat öğesidir. Dini mimaride Anadolu’da özellikle güney kuşağı boyunca, Adana Ulu Camii minare kaidesinde, Kahramanmaraş Hatuniye Camii’nin son cemaat mahallinde ve Alaüddevle Bey Türbesinin giriş kapısında, Gaziantep Kalesi’nin iç

kale burcunda, Mardin Ulu Camii minaresinin kaide kornişinde ve Diyarbakır Safa Camii kuzey cephede yer almıştır (Fotoğraf 219-220-221-222-223-224-225). Bunların yanı sıra Suriye’de, aynı motifin Suriye Büyük Saray girişinde, Halep Gazele Evi’nin ana cephesinde, Halep Ebşir Paşa Evinde, Halep Şabaniye Medresesi’nde, Halep Kurtbek Han’da, Halep Vezir Han ve Halep Bab-ül Hadid Karakolu’nun ön cephesinde görülmesi oldukça dikkat çekmektedir (Fotoğraf 227- 228-229-230-231-233-234).

Sivil mimari örneği olan evlerde de bu küçük kare dişler kullanılmıştır. Hatay Mimarlar Odası Binası’nın (Eski Antakya Evi) avluya bakan ikinci kat pencere açıklığında (Fotoğraf 226), Antakya Protestan Kilisesi’nin (Eski Antakya Evi) ana cephesinde görülür. Geometrik karekterdeki tezyinatın güney hattı boyunca çerçeve veyahut bir süslemeyi sınırlandırmada kullanıldığı sonucuna ulaşılmıştır.

Geç dönem etkileri olan Barok, Rokoko üslubu Antakya (Merkez) camilerinde kendine yer edinmiştir. Bu üsluplarda bezeme anlayışı olan Antakya Şeyh Ali Camii harim içindeki volütlenmiş sütun başlıkları ve sepet kulpu biçimindeki kemer kilit taşına yerleştirilen bezeme öğeleridir. Bunların yanı sıra, Antakya Yeni Camii şadırvanın yüzeylerindeki geometrik ve bitkisel tezyinatlar, Habbib- i Neccar Camii’nin sekizgen şadırvanının yüzeyine uygulanan oval dış bükey silmeler özellikle de stilize edilmiş dal ve yapraklar dikkat çekicidir.

Şeyh Ali Camii’nin son cemaat mahalli duvarına yerleştirilen konsolların ön yüzeyinde içe doğru volütlenen “C” kıvrımlı motifler görülmektedir. Bunlara benzerlik gösteren İstanbul Üsküdar Sadettin Efendi Sebilindeki Çeşme kemerinde tekrarlandığı görülmektedir (Fotoğraf 238-239). Son olarak Yayladağı İlçesi’nde yer alan Şenköy Şeyh Ahmet Kuseyri Cami’nin avlu duvarının doğusuna oturtulan taç kapıda oldukça dikkat çekici akantus yaprağı görünümünde motifler işlenmiştir. Sonuç olarak, çalışmamızı kapsayan camilerde geç dönem etkisi kendini özellikle bezeme unsurlarıyla da gösterdiği aşikardır. Değerlendirme kısmında ele aldığımız süslemeler, geometrik, bitkisel özellikteki birbirinden farklı motifler bir araya getirilerek gruplandırılmıştır (Fotoğraf 240-241-242).

4. SONUÇ

Hatay’daki İslam dönemi mimari süslemeleri, İl merkezindeki (Antakya) camilerde yoğunlaşmaktadır. Antakya’daki yapılar, mimari kuruluşlarının yanında süslemeleriyle de il merkezinin konumunu vurgulamakta ve Antakya’ya farklı bir konum kazandırdığı anlaşılmaktadır. Merkezde yer alan bu camilerin dışında, medrese, türbe, han, kale gibi değişik yapı tipleri üzerinde dikkate değer süsleme görülmemektedir. Camiler, süslemenin en yoğun kullanıldığı yapılar olarak öne çıkmaktadır.

Araştırmamız kapsamındaki 18 adet caminin süslemeleriyle alakalı şu sonuçlar çıkarılmıştır:

Camilerde süsleme dış mimari ve iç mekana yönelik olarak uygulanmıştır. Genelde taş ve mermerin kullanıldığı bu süslemeler eserlerin ağırlıklı olarak iç mekana nazaran dış kısımında yoğunlaştığı görülmüştür. İç mekanda süsleme ağırlıklı olarak mihrap ve minberlerde öne çıkmaktadır.

Mimari bezeme unsurları olarak geometrik, bitkisel, yazı ve nesnel olmak üzere başlıca dört grup olarak tespit edilmiştir.

Kübik inşa edilen minarelerin çoğunda süsleme daha az, klasik dönem özelliği gösteren minarelerde daha çok süslemeye gidildiği tespit edilmiştir. Özellikle şerefe altları ve kaidelerde bezeme belirleyici olmuştur.

Sütun başlıkları oldukça dikkat çekicidir. Son cemaat mahallini şekillendiren sütun başlıkları iç mekandaki sütun başlıklarından ziyade süslü ve zengin tutulmuştur. Geometrik bezeme, bitkisel süslemeye kıyasla daha çok tercih edilmiştir. Bunların yanı sıra, mahalli üslup ve devşirme malzemenin birlikte kullanımı zengin bir uygulamanın da ortaya çıktığı anlaşılmıştır.

Çalışmamızın bir diğer önemli tespiti ise “küçük kare formundaki diş motifleri” olmuştur. Bu tezyinatın geniş bir coğrafi alana yayıldığı, bu alanın güney kuşağı boyunca farklı illerde (Hatay, Adana, Gaziantep, Kahramanmaraş, Mardin ve Diyarbakır) ve farklı yapılarda (Cami, türbe, kale, ev) uygulandığı tespit edilmiştir. Ayrıca bu geometrik bezemenin, Suriye’de de görülmesi güney kültürünün bir tezyini unsur olduğu sonucuna varılmıştır.

Güney illerinde bu süsleme (kare formlu dişler) yapıların genellikle dış cephelerini hareketlendirmiştir. Hatay Merkez (Antakya) Camilerinden Antakya Ulu Camii’nin minare kapısında ve harime açılan kapı girişinde kullanılmıştır. Diğeri ise Antakya Yeni Camii son cemaat mahallinin giriş açıklığını dıştan kuşatır. Bunlara benzer örnekler ise; Adana Ulu Camii’nin minare kaidesindeki bezemeli madolyonu dışardan çevreleyen dişler, Gaziantep İç kale burcundaki dikdörtgen açıklıkta, Kahramanmaraş Hatuniye Camii’nin son cemaat mahallindeki pencerede ve Alaüddevle Bey’in Türbe kapısında görülmektedir. Mardin Ulu Camii’nin kaide kısmında, Diyarbakır Ulu Camii’nin avlu cephesindeki kat silmelerinde ve Safha Paşa Camii’nin kuzey duvar yüzeyindeki kufi yazıyı çerçevelemiştir.

Antakya Şeyh Ali Camii’nin batısındaki taç kapısının kemer yüzeyine palmet görünümlü geometrik üçgen uçlar işlenmiştir. Bu süsleme, Diyarbakır Mesudiye Medresesi’nin batı revağının orta kemerinde benzer formda tekrarlanmıştır. Fakat burada geometrik ok uçlarının yüzeyleri doldurulmuştur. Bunlara benzer bir diğer süsleme ise, Sultan Baybars Medresesi’nin (1284-85) giriş kapısında tekrarlandığı

Benzer Belgeler