• Sonuç bulunamadı

2. KATALOG

2.6. Antakya Yeni Camii

Bulunduğu Yer: Yeni Cami Mah. Yeni Cami Sok. No: 126 Yapım Tarihi: 16. yüzyıl

Yapanı: Bilinmiyor Yaptıranı: Bilinmiyor Çizim: 18-23

Fotoğraf: 98-114

Plan ve Mimarisi: Kuzey ve güneyden geçen iki sokak ortasına oturtulan

Yeni Cami Külliyesi, şadırvanlı avlu içerisine yerleştirilen cami ve medrese hücrelerinden meydana gelmektedir. Külliye binaları dışarıya, avlunun güney ve kuzeyinde bulunan birer kapı ile açılmaktadır. Avluya kuzeyden girişi sağlayan taç kapı yer alır. Külliyenin L planlı avlusunun ortasında şadırvanı, güneybatı kanadında medrese hücresi, kuzeydoğu kanadında ise tek hücreli mekan ve helalar yer almaktadır. Avlunun güneyine ise cami oturtulmuştur (Çizim 18).

Süslemenin görüldüğü yerler: Kuzeydeki avlu taç kapısında, minarede, son cemaat mahallindeki sütun başlıklarında ve kapı açıklıklarında, caminin içinde ise mihrap ve minberde yoğunlaşmaktadır.

Dikdörtgen formunda kesme taştan inşa edilen taç kapı, kuzey yöne oturtularak kapalı çarşının ana caddesine açılır. Pandantiflerle geçilen yarım daire kavsara ile örtülü derin bir eyvan formunda olup, kavsara kemerinin iki yanından cepheye yerleştirilmiş bitkisel süslemeli sütünce başlıklarına oturtulmuştur. Giriş kapısının üzerinde at nalı formundaki kemerin merkezinde kabartma şeklinde aplike edilen bitkisel bir süslemeye yer verilmiştir. Bu nebati tezyinat, volütlenmiş yaprak uçları ve keskin olmayan yuvarlanmış kenarları ile geç dönem etkisi göstermektedir. Özellikle taç kapının her iki yüzüne ikişer sütünce yerleştirilmiş, bu sütuncelerin yüzeyleri bitkisel süslemeli çelenklerle hareketlendirilmiştir (Çizim 19, Fotoğraf 98).

Minare, yapının kuzeybatı köşesinde yer alan minarenin kaidesi beden duvarına kadar yükseltilmiştir. Kare kaideden çokgen gövdeye geçişte yüzeyde yaprağı andıran geometrik formlu süslemeye yer verilmiştir. Gövdenin üst kısmından iki renkli taşlarla geçmelerden oluşan bitkisel özellikteki stilize edilmiş palmetlerle

bir kuşak oluşturarak ahşap külahlı şerefe altına plastik bir görünüm verilmiştir (Fotoğraf 100-101).

Son cemaat mahalli, kemerlerin oturduğu sütun başlıkları mukarnaslı olarak tezyin edilmiştir. Beden duvarında açıklıklara yer verilmiş olup bunların arasında bir tane sağır nişli mihrap yapılmış, en sağda ise bir basık kemerli küçük bir kapı yer almıştır. Bu kapıyı dıştan bordür şeklinde belirli bir düzene göre küçük kare formundaki süsleme ile çevrelemiştir. Hemen üst bölümünde ise vazodan çıkan lotusa benzer bitkisel süsleme yer verilerek yüzey hareketlendirilmiştir (Çizim 20, Fotoğraf 102-103). Sütun başlıkları, badem mukarnaslarla üç sıra olarak oyma tekniğinde düzenlenmiş, paye yastıkları ise akantus yaprakları ve badem mukarnaslarla dekorlanmıştır (Fotoğraf 104-105).

Taş ve mermerden yapılan harim girişi, pandantiflerle geçilen yarım dairevi kavsara ile örtülmüştür. Üst bölümünde yapının en süslü yeri, sivri kemerli üç aşamalı süsleme kompozisyonuna yer verilmiştir. Alt kısmında iç içe geçmiş geometrik karakterde, orta bölümünde bitkisel bezeme ve kemeri sınırlandıran bölümde ise balıksırtına benzer süsleme kompozisyonuna gidilmiştir. Kapının sövelerinde ve basık kemerde siyah ve beyaz renkte mermerlerin belirli bir düzen içerisinde sıralanarak monotonluk giderilmiştir. Basık kemerli açıklığın üzerinde dikdörtgen her iki tarafında palmetle sınırlandıran kartuş içerisinde kitabe yer almaktadır (Fotoğraf 106-107). İç mekanda bezemeler mihrap ve minberde öne çıkarken, duvarlar ve kubbe içi sade tutulmuştur (Fotoğraf 108). Güney duvarının ortasına yerleştirilen mihrap taş malzemeden yapılmıştır. Sadece taç kısmında akantus yapraklarına yer verilmiştir (Fotoğraf 109). Mermer malzemenin kullanımıyla yapılan mihrap, sade beyaz mermerden yapılmıştır. Basık kemerli giriş kapısının hemen üst bölümü bitkisel karakterli minber kitabesini çevreleyerek, taç kısmı geometrik karekterli mukarnaslarla sonlandırılmıştır Özellikle minberin yan aynalıklarında her iki tarafta simetrik olarak ikişer tane kare, birer tane de dairevi formda levhalar bitkisel süslemelerle doldurulmuştur (Çizim 21).

Avlunun kuzeybatı köşesine yerleştirilen şadırvan, sekizgen bir planda ele inşa edilmiştir. Musluk seviyesin altı daha geniş tutulmuş, köşelerdeki silmelerle profillendirilerek içe doğru yumuşatılmıştır. İkinci aşamada sekizgen cephenin her bir yüzeyinde dikdörtgen formlu açıklığa yer verilmiştir. Bu açıklıkların üzerindeki

her bir yüzeyin üzerinde birbirinden farklı, hem geometrik hem de bitkisel özellik gösteren tezyini unsurlar yer almıştır (Çizim 22-23, Fotoğraf 110-111-112).

Tarihlendirme: Caminin tarih bildiren iki adet kitabesi bulunmakta,

bunlardan birincisi avlu taç kapısında şöyledir (Fotoğraf 113).

Hanya tarihi ayan Zühriye ali makam

Cami bala Muhammed Allah şed temam 1127

Bu kitabeden avlu kapısının H. 1127 / M. 1715 yılında tamamlandığı anlaşılmaktadır. Kitabede geçen “Zühriye ali makam” ifadesi vakfiyede belirtilen tekke ibaresi ile birlikte değerlendirildiğinde Halveti tarikatının bir kolu olan ve Halveti Şeyhlerinden Ahmed Zührenin kurduğu Zühriyye kolu (Uludağ, 1997: 392) ile alakalı olması muhtemeldir. 1702 tarihli vakfiyede belirtilen onarımdan sonrası burası Zühriyye tekkesi olarak kullandığından veya bu ismi harim girişi üzerindeki kitabede adı geçen Muhammed Zühre isminden almış olabilir.

Harim kapısı üzerine yerleştirilen ikinci kitabe ise şöyledir (Fotoğraf 114).

Kad bani mescid Muhammed Zühre faye Zuhiriye lekel rıza-i Fehu lila’e bedii ... 1166

Bu kitabede yapının Muhammed Zühre tarafından H. 1166 / M. 1752 yılında tamamlandığı belirtilmektedir.

Ancak caminin avlu kapısındaki 1715 tarihli kitabesine göre geç dönem özelliği göstermesi bu kapının sonradan bir onarım geçirdiğini düşündürmektedir. Bu onarım 19. yüzyıl ve 20. yüzyıl başlarında yapıldığını yansıtan özellikler, ikili sütunceler, bunların başlıklarındaki çelenkler ve kilit taşı üzerindeki süslemelerden anlaşılmaktadır. Caminin onarımını gösteren Emir el hac Ali bin Mehmed’in vakfiyesinde H. 1114 / M. 1702 tarihli vakfiyesinde “ hasıl olan meblağdan bina ve

tamir eylediğim tekke camiinde…” şeklinde geçmektedir. Bu tarih, yapı üzerinde

kitabede verilen tarihten öncesine ait bir tamire işaret etmektedir. Bunların dışında, caminin plan şeması Antakya da, Şeyh Ali Camii, Habib-i Neccar Camii ile aynı özellikte ve minarelere kaidelerinden geçişte Habib-i Neccar, Şeyh Ahmet Kuseyri, Sarımiye Camilerinde gördüğümüz mukarnaslardan hareketle bu yapının 16. yüzyılda inşa edildiğini söylemek mümkündür.

Benzer Belgeler