• Sonuç bulunamadı

Antakya Şeyh Ali Camii

2. KATALOG

2.5. Antakya Şeyh Ali Camii

Bulunduğu Yer: Antakya İlçesi’nin Şeyh Ali Mahallesi’nde yer almaktadır. Yapım Tarihi: 15. yüzyıl’ın ikinci yarısı

Yapanı: Bilinmiyor Yaptıranı: Bilinmiyor Çizim: 16-17

Fotoğraf:73-97

Plan ve Mimarisi: Manzume olarak tasarlanan yapı topluluğu, doğudan ve

batıdan birer kapı ile avluya açılır (Çizim 16, Fotoğraf 73). Avlunun güneyinde cami, kuzeydoğusunda medrese hücreleri ve kuzeybatısında şadırvan yer almaktadır. Üç bölüme ayrılan harim, güney ve kuzey yönlere yerleştirilen ikişer ayağa oturtulan sivri kemerlerin taşıdığı pandantiflerle geçilen yüksek bir kubbe ile kapatılmıştır. Bu kubbenin iki yanında ise güney duvarına dik uzanan çapraz tonozların örttüğü mihrap duvarına paralel dikdörtgen bir alandan meydana gelmektedir. Kıble cephesini, altta yedi adet aynı boyutlarda basık kemerli, üstte ise iki sivri kemerin ortada tek bir sütuna bölünerek dikdörtgen formlu iki pencere açıklığı ile aydınlatılmaktadır. Bu açıklığın üst kısmında bir de rozet pencere yapılmıştır (Fotoğraf 74). Doğu duvarı, dört tane altta dikdörtgen şeklinde, basık kemerli pencere yer almaktadır. Bu açıklıklardan ortada kalanların hemen üst kısmına gelecek şekilde iki sivri kemerin ortada bir sütuna bindirilerek ikiz pencere ve bunların üzerinde rozet pencere uygulamasına gidilerek batı cephedeki gibi tekrar edilmiştir (Fotoğraf 75-76).

Süslemenin görüldüğü yerler: Avlunun batısına inşa edilen taç kapıda, minare kaidesinde ve şerefe altında, harime giriş açıklığında, son cemaat mahallindeki sütun başlıklarında ve payelerde, iç mekanın mahfil katında, mihrapta ve minberde süslemeler görülmektedir.

Beyaz tüf taşından yapılan taç kapı, avlunun batısına açılır. Dikdörtgen formlu, derin bir eyvan görünümünde sivri kemerli olarak düzenlenmiştir. Kemerin yüzeyi ok uçlarına benzeyen motiflerle dekorlanmıştır (Fotoğraf 77). Doğudaki taç kapı ise oldukça sade tutulmuştur (Fotoğraf 78).

Minare, harimin kuzey doğu köşesinde yükselmektedir. Kaidesi beden duvarı ile aynı seviyede tutulmuş, kare kaideden soğanvari pabuçluğa geçişte köşelerin

pahlanarak yüzeyleri ters mukarnaslarla bezenmiştir. Bu tezyinatın hemen üzerinde silindirik gövdeye geçiş soğanvari bir pabuçlukla sağlanmıştır. Şerefe altından gövdeyi kuşatan dış bükey silme, minarenin gövdesini üstten sınırlandırmaktadır. Şerefe altı mukarnaslar ve dişlerle hareketlendirilmiştir (Fotoğraf 78a). 2001 yılına kadar minare iki şerefeli iken yapılan restorasyon sonrasında tek şerefeli hale getirilmiştir.

Dört adet silindirik sütuna ve doğu-batı uçlardan mukarnaslı payelere sivri kemerlerin oturduğu bir sundurmayla son cemaat yeri şekillenmiştir. Restorasyon öncesi son cemaat mahallinin ön cephesi ahşapla kapalıyken, onarım sonrasında bunlar kaldırılarak günümüzdeki durumunu almıştır (Fotoğraf 79-80-81). Son cemaat yerindeki sütun başlıkları mukarnaslık olarak düzenlenmiştir. Doğu ve batı uçta kemerlerin oturduğu yastık başlıklarının yüzeyi üç aşamalı olarak süslenmiştir. Üstten balı sırtı ile sınırlandırılırken, ortada mukarnas bademler, alttan ise akantus yapraklarıyla sonlandırılmıştır (Fotoğraf 82-83). Cephenin orta kısmına dikdörtgen şeklinde siyah beyaz mermer kullanılarak harime giriş sağlanmıştır. Son cemaat yerinde klasik dönem özelliği olan pencere-mihrabiye uygulaması görülmektedir. Bu cephenin dikkat çeken unsurlarından birisi de doğu ve batıya ikişer adet yerleştirilen konsollardır. Doğu cephedekilerin ön yüzeyi “C” kıvrımlı motiflerin uçları içe doğru volütlenmiş, yan yüzeyleri ise akantus yapraklarıyla hareketlendirilmiştir. Batı cephedeki konsolların ön yüzeyi balıksırtı, yan yüzeyleri ise belirli bir merkezden dışa doğru genişleyen çubuklarla tezyin edilmiştir (Fotoğraf 84-85-86).

Harime girişi sağlayan dikdörtgen biçimindeki basık kemerli renkli mermerden yapılan kapısı, mihrap eksenine yerleştirilmiştir (Fotoğraf 87). Cami’nin içi duvarlara açılan alt ve üst pencerelerle dört cephede aynı üsluplar kullanılarak, loş bir görüntüden ziyade yerini ferah ve aydınlık bir izlenime bırakmıştır. Harim, ortada onikigen kasnağa oturtulan kubbe ve kubbenin iki yanından çapraz tonozlarla genişletilmiş mekandan oluşur. Onikigen kasnağın her bir yüzeyinde pencere açıklığı yer almaktadır. Bu kasnağın eteğini, küçük kare formundaki dişler belirli bir düzen takip ederek hareketlilik kazandırılmıştır. Bu tezyinat hattı sırasında plastik özellikte vazoya benzer konsol şeklindeki kandillikler (yağdanlık) belirli aralıklarla yerleştirilmiştir.

İç mekanda süslemenin yoğunlaştığı mimari öğelerden olan mihrap, harim kapısı ile aynı aks üzerine konumlandırılmış, sivri kemerli kavsarasının içerisine kare formunda küçük bir pencere yerleştirilmiştir (Fotoğraf 88). Dikdörtgen formundaki mihrap nişinin sağ ve soluna yüzeyden taşıntı yapan plastırlar yapılmıştır (Fotoğraf 89). Kavsara üzerindeki kitabeliğe ve mihrabı üstten sınırlandıran enine dikdörtgen formlu devşirme malzemenin kullanıldığı sarımtırak mermerden yapılan asma yaprakları, nar ve üzüm salkımlarından oluşan bitkisel süslemeye yer verilmiştir (Fotoğraf 90). Bu mermer levhanın sağına ve soluna birer tane grimsi mermerden iki konsol aplike edilmiştir. Bu konsolların yüzeyleri stilize edilmiş kıvrımlı yapraklarla bezenmiştir. Konsolların bezeme unsurları, alttan geniş kaideli tutularak yüzeyi silmelerle hareketlendirilmiştir. Gövde kısmı kaideden geniş, sembolik bir lale formunda yapılarak merkezine dört kollu bir gülbezek işlenmiştir. Alt kısmını rumiye benzer yapraklar sağ ve soldan açılarak içe doğru kıvrım yapan sapların kesiştiği yerde yukarıya doğru palmetlerle şekillenmektedir. Gülbezek motifinin sağ ve sol kollarına iç bükey kıvrımlar yaparak simetrik bir dekorlanmaya gidilmiştir.

Tamamen mermerden yapılan minber, mihrabın hemen sağına yerleştirilmiştir. Dikdörtgen şeklinde basık kemerli ve iki kanatlı yapılan ahşap kapıyla minbere giriş sağlanır. Bu dikdörtgen ahşap kapının orta kısımında kendi içerisinde yedi kollu yıldızların belirli bir düzen izleyerek nöbetleşe kullanımı izlenmektedir. Bu yıldızların kollarından dışa doğru farklı geometrik şekiller birbirini keserek şekillenmiştir (Çizim 17, Fotoğraf 91-92). Minberin kitabeliğini köşelerden yürek görünümlü motifler ve iki satırlık yazı kuşağı çerçevelemiştir. Köşk kısmını taşıyan sütun başlıklarının yüzeyleri kenger yaprakları ile bezenmiş, alt köşelerinde bu kenger motifi tekrar edilerek üst köşede volütlenmiştir. Süpürgelik bölümünde üç adet dikdörtgen şeklinde kaş kemerli açıklığa yer verilmiştir. Bu açıklığın yüzeyi profillendirilerek hareketlendirilmiştir. Mevcut açıklıkları üstten, kazıma tekniği ile uygulanan dilimlenmiş akantus yaprağına benzer bitkisel süsleme ile nihayetlenmiştir.

Harim giriş kapısının hemen üzerine yerleştirilen mahfil katı, üç at nalı kemerin dört sütuna bindirilmesiyle taşınmaktadır. Bu taşıyıcı sütunlardan ikisi bağımsız, diğerleri duvarlara bitişik tutulmuş, sütun başlıkları volütlenmiş ve kıvrımlı motiflerle işlenmiştir. Kemerlerde de harime giriş kapısı gibi nöbetleşe

kullanılan iki farklı renkte mermer yüzeye plastik etki yaratmıştır (Fotoğraf 93-94). İç mekanın kıble duvarı mihrap ile hareketlendirilirken, batı ve doğu cepheleri oldukça sade tutulmuştur (Fotoğraf 95-96).

Tarihlendirme: Yapının inşa tarihi ile ilgili kitabe bulunmamasına rağmen

batı cephesinde (Fotoğraf 97) yer alan;

El- fatiha

Bismillahirrahmanirrahim

Haza türbetü el- merhume Zeynu’l ulemai Allah İbneteu’l-merhum Şeyh Ahmed bin Ahmed

El-muteveffatu fi seneti semane ve semanini ve tisamie Sene 988 (1580)

Anlamı:

El-Fatiha Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla Bu merhum alimlerin sığınağı Şeyh Ahmed b. Ahmed’in kızının türbesidir. Sene 988

Kitabedeki türbe ifadesi, burada bir türbenin inşa edildiğini ve yapının da bu tarihlerde (H. 988 / M. 1580) var olduğunu göstermektedir. Fuat Şancı’ya göre, caminin haziresinde bulunan türbenin tahrip olduğunu ve kitabenin son onarımda batı cephesindeki duvara yerleştirildiğini iddia etmektedir (Şancı, 2006: 71).

Harim girişi üzerindeki onarım kitabesi (Fotoğraf 87) ise şöyledir:

Hukmi’dalli ala’l-hayri muvaffak oldu Tamir iden ihlas ile bu secdegâhı Başlanub hususiyle... eda-yı salavât Yad? Tek? Ür olunur ad ayine-i padişahi Ayıtdı Samiye de bu tarih eyle arz-ı hizmet Cami-i Şeyh Ali’yi yapdı Nâci ehli zehi Sene 1317 (1899)

Bu kitabeden caminin H. 1377 / M. 1899 yılında tamir edildiği anlaşılmaktadır.

Hatay Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün kayıtlarına göre Şeyh Ali Camii’nin 1571 yılında inşa edilmiştir. Kitabelerden anlaşıldığı üzere yapının, 15. yüzyıl’ın ikinci yarısına işaret etmektedir. Cami’nin plan şeması, Antakya’da Habib-i Neccar

ve Yeni Camii (16.yy) planları ile çok yakın benzerlikler göstermektedir. Yapının süsleme unsurlarına baktığımızda Memlüklü etkisinin olduğu aşikardır. Bu itibarla caminin inşa tarihi 15. yüzyılın ikinci yarısıdır.

Benzer Belgeler