KAVRASAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR
2.2 Modayı Etkileyen Faktörler
2.3.3. Sürrealizm ve Moda
Bu bölümde sürrealizm ve moda etkileşimine kısaca değinilmiş, sürrealist ressamlar ve eserlerinden etkilenerek tasarım yapan modacılardan en göze çarpan örneklere yer verilmiştir.
Gerçeküstücülük moda dünyasına kararlı ve hızlı bir giriş yapmıştır. 1930 ve 1940’lı yıllarda, en temel Gerçeküstücü figürler moda dünyasına, moda reklamcılığına ve vitrinlere girerek çılgın bir dönem başlatmıştır. Gerçeküstücülük, modanın imgelerini alarak giyimin ve modanın doğasına, mecaz anlamlar yüklemiştir. İlk kuşak Gerçeküstücüler, günlük gerçekliklerle yenilikçi sanatı birleştirerek yeni bir moda tarzının habercisi olmuşlardır (Parlak: 2006: 46).
1930’ların basında, Sürrealist Salvador Dali’nin yakın arkadaşı İtalyan asıllı Elsa Schiaparelli’nin yıldızı parladı. Schiaparelli yaptığı sürrealist desenlerle modada humor (ince alay) anlayışının yaratıcısı olmuştur. Gazete baskısı desenli fularlar, ayakkabı seklinde şapkalar, Dali’nin antropomorfik kabine ve çekmeceler resmine benzer şekilde bedeni ceplerle süslenmiş elbiselerle giyside görünümün zarafet ve güzelliği ötesinde göstergeler dönemini başlatmış avangard sanatçılardan birisidir. Daha sonra bu anlayış post modern göstergeler arasında yer alacaktır. 1940’lar diğer hiçbir on yılın olmadığı şekilde ikiye bölünmüştü. 1945 yılına kadar her yerde savaş vardı. Silah ve cephane hariç her şeyin kıt olduğu bir dönemdi. İnsanlar elektrikten, hava gazından, yiyecekten, giyecekten her türlü refahtan yoksun, karanlıkta yaşadılar.
Elsa Schiaparelli, modaya yeni bir yön vermiş, olağandışı fantastik modanın oluşmasına neden olan ayrılıkçı hareketin öncüsü olmuştur. Schiaparelli, 1927–1954 yılları arasında sürdürdüğü kariyerinde, seçkin, cesur, sıra dışı kıyafetler tasarlamış ve bu tasarımlarında sanattan etkilendiğini hep göstermişti (Parlak, 2006: 46-47).
Bir döneme damgasını vuran ancak 75 yaşında hayata veda eden ünlü modacı Elsa Schiaparelli de dönem dönem, Picasso ve Georges Braque eserlerinden ilham aldı. İki yıl önce kaybettiğimiz Yves Saint Laurent ise kadına güç ve özgürlük veren tasarımlarında, Andy Warhol, Picasso, Mondrian’ın eserlerinden etkilenmemenin mümkün olmadığını röportajlarında hep belirmiştir. Schiaparelli’nin 1922’de Paris’de
izlediği ilk defile Poiret’nindir ve onda hayranlık uyandırır. Poiret’in şeffaf icatları, Schiaparelli Poiret’den aldığı fikirleri ve başarısındaki katkılarını onaylayarak Poiret’yi ‘Modanın Leonardosu’ olarak tanımlar. Poiret avangard sanatlarla işbirliği yapan ilk moda tasarımcısıdır. Avangard’ın görsel bir kültür olarak 20.yy’da Paris’de ilerlemesi kısmen onun çabaları ile olmuştur.
Poiret’in teşvikleri iki dünya savaşı arasında modayı yöneten ve Sürrealizmin içine dalan Schiaparelli ve Chanel için model oluşturur. Onlar fikirlerini uyarlayabilecekleri yeni ve heyecan verici bir tuval bulurlar ve sürrealist sanatı giyime çevirirler.
Schiaparelli, ‘Ayakkabı Şapka’ dan sonra, Dali’nin başka bir Gerçeküstücü kompozisyonunda yer alan pirzola işli bir takımdan esinlenerek ‘Pirzola Şapka’yı yaratmıştır (Parlak, 2006).
Şekil 43. Salvador Dali, Elsa Schiaparelli, 1936
Bir stilin yaratıcısı, dünya moda tarihine ismini altın harflerle kazıtan Coco, yani Gabrielle Chanel’in ilk giysileri devrim niteliğindeydi. O, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ‘Kadın Bağımsızlık Hareketi’nin en güçlü figürü olmuştur. Schiaparelli gibi gelenekleri yerinden sarsan ve onlarla mücadele eden ve endişe ve kaygıları yansıtan sanatsal vizyonuyla avangard fikirlerini moda üzerinde ifade etmiştir. (Lehnert, 2000:146 – 147).
Şekil 45. Gabrielle Coco Chanel
Schiaparelli ve Chanel iki moda tasarımcısı olarak birbirlerinin çalışmalarını takip etmişler ve birbirlerinden etkilenmişlerdir. Diğer tarafından Dali, Berard ve Cocteau, Chanel için tekstil motifleri tasarlamış ve genelde Schiaparelli ile birlikte eskizler yapmıştır, onun için kumaş ve mücevher tasarlamıştır (Parlak, 2066: 53).
1970 ortalarında Zandra Rhodes ve Vivienne Westwood’un moda tasarımlarında Londra’da ortaya çıkan, kasten şok yaratma amacı güden anarşik stil Punk’ın müjdecisi olarak görülebilir.
Şekil 47. Vivienne Westwood, Spring, 2010
John Galliano ise 1985 yılında sunduğu ‘Ludic Game’ adlı koleksiyonuyla tam anlamıyla gerçeküstücü bir yaklaşım sergilemiştir. Galliano tasarımları sıra dışı olarak tabir edilmektedir. Moda dünyası bu koleksiyonla sarsılmıştır. Galliano’nun gerçeküstücü yaklaşımla hazırladığı diğer koleksiyonlarda farklı oyunlar ve elbiselerin yeni tanımları görülmektedir.
Şekil 49. John Galliano, Kadın- Erkek, Kış Modası, 2009
Sonraki nesil tasarımcılardan Alexander McQuieen ve Thierry Mugler etkin çıkışlar yaparak moda sahnelerinde yerlerini almışlardır. Moda tarihinin yeniden yorumlanmasına neden olan tasarımcılar giysiler için yeni bir dil yaratmışlardır. Hazırladıkları birçok koleksiyonu moda şovu olarak sunmuşlar ve performans sanatını ortaya koymuşlardır. Sanat ve moda arasındaki etkileşime yorumlarıyla katkıda bulunmuşlardır.
Şekil 50. Alexander Mc Queen fall 2009
Gerçeküstücü yöntemler kıyafet, aksesuar ve moda sunumu için yeni yollar açmışlar, günümüzde hâlâ tazeliklerini koruyarak sanat ve moda arasındaki ince çizgide durmaktadırlar. Issey Miyake, Rei Kawakubo gibi Japon kökenli moda tasarımcılarının çalışmalarında, Karl Lagerfeld, Christian Lacroix gibi haute couture tasarımcılarının kıyafetlerinde gerçeküstücü yöntemlere rastlanabilir (Özüdoğru, 2012: 85).
2.3.4. Pop Art ve Moda
Postmodern dönemin avangard sanat akımları, öncelikle avangardizm
noktasında, yeniyi arayan moda ile bağlantı kurmuştur. Bu akımlardan biri ve belki de en önemlisi olan Pop Art, 1960’lı yıllarda büyük yankı uyandırmış ve o dönemin
modası üzerinde oldukça etkili olmuştur. Benzer biçimde moda da Pop Art akımı üzerinde etkili olmuştur. Pop Art’ın modadan etkilenişi, sanat ürünlerini metalaştırma yönelimlerinin yanı sıra üretim ve tüketim biçimleriyle açıklanabilirken, modanın Pop Art’dan etkilenişi genellikle görüntüsel olmuştur.
Bu dönemde farklı istekleri olan gençler yeni akımların doğmasına neden olmuştur. Ayrıca Modern Sanat, modayı biçimsel olarak etkilemeye başlamıştır. 1960’lar da sanat modayı sadece biçimsel olarak değil, renk ve desen olarak da etkisi altına almıştır. Andy Warhol, pop sanatın yükselişinin simgesiydi. Modanın içine sızan renklerde onun çalışmalarından payını alıyordu.
Şekil 51. Yves Saint Laurent, Mondrian Günlük Elbise, Sonbahar, 1965
1960’larda moda, ideolojik mesajlarını ve araçlarını açığa çıkaran eleştirel ve yapısal bir analize maruz kalmıştır. Moda tasarımcıları kadın erkek cinsiyetlerin bulanıklaştıran veya en azından katı sınırları tartışmaya açık hâle getiren giysi tasarımlarını ön plana çıkarmanın bilincine varırken, sanatçılar elbise ve ideoloji arasındaki bağlantıyı ortaya çıkarmıştır (Asbaghi, 1996: 28-29). Bu, özellikle Pop Art akımı sanatçılarının yaratımlarında dikkati çekmiştir.
Paris’te Dior’un kalfalığını yapan Dior’un ölümünden sonra isini devam ettirmesi beklenen Saint Laurent 1960’larda beatnik ve bisikletçi tarzlarını sokaklardan alıp sosyeteye taşımasıyla Dior tarzı ürünlere yabancılaştı. Kısa süre sonra kendi markasını yarattı. Sonuç çok etkileyiciydi. Hollandalı sanatçı Piet Modrian’ın geometrik sitilinden etkilenmiş elbiseler, Andy Warhol’un pop art tarzı desenlerinden esinlenilmiş bir koleksiyonla şöhretini artırdı (Pektaş, 2006: 137).
Şekil 52. Yves Saint Laurent, Homeage to Pop Art, 1966
Çok geçmeden Pop Art sanatçılarının bir kısmı modaya ilgi duymuş ve “giyilebilir sanat” üretmeye başlamışlardır. Warhol, modayla çok yakından ilgilenmiştir. O kariyerine, vitrin tasarımı, moda şirketleri ve dergileri için ayakkabı çizimleri yapan “ticari bir sanatçı” olarak başlamıştır. Pop Art’ta ün kazandıktan sonra kendi resimleri üzerine temellendirdiği giysiler tasarlamaya başlamıştır. Bunlardan bazıları, “Fragile” elbisesi (1963), “Brillo Box” elbisesi (1964), “S&H Yeşil Pullar” bluzu (1965), “Campbell Çorba Konservesi” tişörtüdür (1980). Warhol, modaya gerçek bir ilgi beslemiş, giysi koleksiyonları yapmış ve moda tasarımcılarıyla yakın ilişkiler kurmuştur (Karoğlu ve Şenel, 2012: 1440).
Şekil 54.Andy Warhol, Campbell’s Elbisesi, 1960
Pop Art akımının cesur ve ikonografik görünümünden kopya çeken moda tasarımcıları aynı dönemde dikkat çekmiştir. Sıklıkla “Warhol görünümü” diye adlandırılan bir tarz gelişmiştir. Warhol’un arkadaşı olan Amerikalı moda tasarımcısı Betsey Johnson (1942-…), New York’ta transparan plastik, metalik veya atılabilir kağıt mini elbiseler ve takım elbiseler satan “Paraphernalia” butiğinin açılmasında etkili olmuştur. Pop görsellerini sunan bu giysiler, serigrafi baskı yöntemi kullanılarak florasan renklerde üretilmiştir. Fransız tasarımcı Yves Saint Laurent, 1966’da Pop Art elbiselerini tasarlamıştır (Milosch, 1999: 97). Çıplak bir bedenin ana hatlarını sergileyen bu elbiseler, Tom Wesselmann’ın “Büyük Amerikan Çıplağı” resimlerini çağrıştırmıştır (Boodro, 2011: 373). Bununla birlikte genellikle Pop Art görünümünden esinlenerek yarattığı kendine ait görselleri de kullanmıştır.
Gianni Versace’nin (1946-1997) Pop Art giysileri lüks ve en göz alıcı tasarımlar olarak dikkat çekmiştir. Versace’nin yine Warhol’dan esinlendiği “Marilyn Monroe elbisesi” (1991) ve Roy Lichtenstein’in “Whaam!” adlı çalışmasından esinlendiği “Whaam! elbisesi” (1996), Pop Art’ın kitsch, ironi ve güzellik karışımını çok iyi yansıtan tasarımlar arasında yer almıştır (Milosch, 1999: 97). Lichtenstein’in “Whaam!” adlı eserinden ilham alan bir diğer modacı da Moschino’dur (1950-1994).
Şekil 55. Gianni Versage (1946- 1997), Marilyn Monroe, İlkbahar- Yaz, 1991
Şekil 56. Roy Linctenstein, Whaam!, 1963, London
Pop Art sanatçıları, modanın kuramsal yönünün yanı sıra görsel yaratımlarından da beslenmiştir. Moda ise çağa ayak uyduran, sürekli yeniyi takip eden, çağının bütün disiplinlerinden ve güncel olan her şeyden etkilenme prensibine endekslenen yapısıyla döneminde çığır açan bir sanat akımı konumundaki Pop Art’ın özgür ruhundan koşulsuz etkilenmiştir. Modacılar, tıpkı sanatçıların modaya ait imge/nesneleri kullanması gibi, yaratımlarında Pop Art’a ait imgeleri büyük ölçüde kullanmışlardır.
İkon hâline gelmiş birçok Pop Art görüntüsü, günümüzün moda ürünlerinde de görülebilmektedir. Bazı Pop Art sanatçılarının ün kazanmış eserlerinin görüntüleri ve onların kopyaları çok sayıda moda tasarımı ve aksesuarı üzerine defalarca basılmıştır. Bunlar, moda alıcıları tarafından büyük ilgi görmüş ve ilgi görmeye de devam etmektedir. Aynı biçimde moda ürünleri, Pop Art’ın açtığı yolu takip eden ve post modern ironiyle hareket eden çoğu sanatçı tarafından kullanılmaktadır (Karoğlu ve Şenel, 2012: 1442).
2.3.5. Günümüzde Sanat ve Moda
Öncü sanat akımları, moda dünyasındaki etkilerini artırdıkça, kapsamını da
genişleterek, uluslararası moda gösterinde izlerini göstermiştir. Moda tasarımcıları ve sanatçılar tarafından sanatsal ve estetiksel bir bakış açısıyla ortaya konulan moda ürünleri, dünya moda izleyicileri tarafından büyük bir heyecan ve ilgi ile karşılanmıştır. Aşağıda günümüz modasında öne çıkan ve sanatsal etkiler barındıran bazı moda defilelerinden bahsedilmiştir.
Haute-Couture defileleriyle Paris geçen hafta yine şenlendi. 24 defilenin dört güne sığdırıldığı ve 2003-04 sonbahar-kış kreasyonlarının gösterildiği moda günlerinde Haute-Couture'ün üç büyük starı arasında ilginç ortak mesajlar gözlendi. John Galliano imzalı Christian Dior, Karl Lagerfeld imzalı Chanel ve Jean Paul Gaultier, podyuma yansıttıkları tasarımlarıyla modayı yeni bir viraja sokuyor.
(http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=81587) (15.07.2003)
Sürrealizm akımının ön plana çıktığı ve artık 'kapanma' zamanının geldiğinin vurgulandığı ilginç dört günde Emanuel Ungaro, Christian Lacroix, Valentino gibi diğer starlar ise daha çok müşteriye yönelik ve fazla yenilik içermeyen ancak her yönüyle dört dörtlük dörtlük giysileri podyuma çıkardı.
Son yıllarda imzaladığı koleksiyonlar olay haline gelen John Galliano, 'daha uslu' bir defile sundu. Hindistan seyahatinde, küçük bir kızla yaptığı sokak dansından yola çıkarak Christian Dior koleksiyonunu tasarlayan Galliano, 2003-04 defilesini 'dans'a ithaf etti. İlk bakışta İspanyol esintilerinin gözlendiği defilede, tasarımcı inanılmaz fütürist tarzıyla moda dersi verdi. Giysi mefhumunun kalıplaşmış metotlarını
yerle bir ederek yeni bir anlayış yaratan Galliano, şüphesiz moda tarihinde bir devrimci olarak anılacaktır. En ihtişamlı işlemeler, en pahalı kürkler ve en lüks aksesuarlar, usta manevralarla fütürist bir tabloya dönüşürken tarih, güncellik ve modernizm iç içe girmektedir.
Jean Paul Gaultier, modaya yön veren büyük tasarımcılardan biridir. Sürrealizm akımının izlerini taşıyan defilesinde, şovuna ünlü mankenlerin vücutlarını 'ikinci bir ten' niteliğindeki giysilerle kapatarak başladı. Saçların kapatıldığı 'kagul' la başlayan bu giysi pabuç olarak bitiyor ve sadece yüz ortada kalacak şekilde tüm vücudu kaplıyor. Profesyonel bir çalışma ve tekniğe sahip bu 'sürrealist defilede, ikinci tenle birleşip inanılmaz bir uyum sağlayan tayyör ve elbiseler, bazı gazetecilerce pek iyi algılanmasa da, tasarımcının inanılmaz çıkışlarından birini yaptığı kesin görünmektedir.
Gaultier, başarısını biraz da bu duruma borçludur. Şok yaratan çıkışlarla hep yenilenmektedir. Yves-Saint Laurent'in özel yerinin, ancak kendisi tarafından doldurulabileceğini sezdiği için haute couture'e başlayan Gaultier politikacı gibi zeki bir biçimde kariyerine devam etmektedir.
1924 yılında Andre Breton öncülüğünde doğan ve Max Ernst, Paul Delvaux, Re'ne Magritte ve Salvadore Dali gibi ressamları yaratan sürrealistler, mantık sınırlarını aşarak, kalıplaşmış estetik formları değiştirmişti. Son zamanlarda sanatta esen neo- sürrealizm esintileri modayı da etkisi altına alıyor.
Krizin etkisi birçok koleksiyona yansırken, Chanel, 'daha iyisi can sağlığı' niteliğindeki ihtişamlı koleksiyonuyla parmak ısırttı. En lüks kumaş, kürk ve aksesuvarların kullanıldığı defilede, işlemeler göz kamaştırdı. Şıklık, lüks ve 'Chanelizm' unsurlarının mükemmel biçimde birleştirildiği Karl Lagerfeld imzalı defilede, her kadının hayali olan birbirinden şık tayyör ve gece elbiseleri klasizmle modernizmin nasıl kaynaşabildiğini göz önüne serdi.
Sürrealizm akımı ise Lagerfeld tarafından, pantolon-pabuç olarak ifade edildi. Beyaz yumuşak deriden tasarlanan giysi pantolon olarak giyiliyor ve pabuç olarak
bitiyor. Bacaklara uzun bir görüntü veren bu aksesuar-giysi defile boyunca mankenlerin üstünden çıkmayarak, adeta iç çamaşırı niteliği taşıyabileceği vurgulanmış oldu.
Kasım 2011’de Pekin’de düzenlenen Çin Moda Haftası’nda makyaj sanatçısı Mao Geping görkemli tasarımlarıyla dikkatleri üzerine çekti. MGPIN koleksiyonunun parçası olarak düzenlenen defileye, platin ve altın kaplama takılarla piramit şeklindeki şapkalar damgasını vurmuştur. (http://www.ibtimes.com/china-fashion-week-2011- models-presents-mgpin-gothic-make-styling-creations-photos-709009)
Şekil 57. Mao Geping, Çin Moda Haftası, Kasım, 2011, Pekin
Şekil 59. Mao Geping, Çin Moda Haftası, Kasım, 2011, Pekin
Pek çok modacı makyajı ve saçı daha çok kendi tasarladıkları kıyafetleri tamamlayan aksesuarlar olarak ele almaktalar ancak Geping her kıyafetin ruhuna uygun makyajı tasarlayarak aslında ikinci bir tasarım yaratmıştır. Geping moda haftası için uzun kirpikler, fermuar misali açılan gözler, kristal, çiçek, madeni pullar gibi iri objeler kullanarak odaklanmayı göz ve çevresinde toplamayı uygun görmüştür.
Fütürizmde yer alan dinamizmin agresif tavırları, Mc Queen’in 2010 Sonbahar- Kış koleksiyonunda açıkça görülmektedir. (http://www.rag-pony.com/2009/10/pfw- spring-2010-alexander-mcqueen.html)
Şekil 61. Alexander McQueen, Sonbahar, 2010
Sürüngen, amfibi, okyanus ve asit gibi pek çok öğeye yer veren Alexander McQueen, tasarımlarında dijital baskıları ve ilginç şekilleri kullandı. Yılan derisinden, ilginç konstrüksiyona sahip ayakkabı tasarımı ise büyük beğeni toplamıştır. Vücut hatlarını öne çıkaran bu tasarımlar, aynı zamanda sanatın vurguladığı öğelere dokunarak, fütürizmi podyuma taşımıştır.
(http://www.rag-pony.com/2009/10/pfw-spring-2010-alexander-mcqueen.html)
Tsumori Chisato, Bu defilesinde hayvan konseptini kullanmış, podyumda renkli atlar ve benekli zürafalar göze çarpmıştır. Gerçeküstücü tasarımcı İssey Miyake’nin etkileri de görülmekteydi. Kırmızı, mavi, yeşil ve sarı renklerin hakim olduğu defilede, tasarımcı izleyiciyi, çocukluğundaki masumiyete götürdü.
Şekil 62. Tsumori Chisato, İlkbahar/ Yaz, 2011, Paris Moda Haftası
Şekil 63. Moschino, Spring/ Summer, 2012- Frida Kahlo
Ünlü modacı Moschino 2012 İlkbahar/ Yaz Koleksiyonunda Frida Kahlo’nun Portresinden etkilenerek, farklı tasarımlar ortaya koymuştur. Kahlo’nun tablosunda dikkati çeken baş süslemelerinden esinlenerek, modelin başını çiçek görünümündeki
renkli aksesuarlarla bezemiştir. Modelin üzerinde taşıdığı kıyafet, kumaş ve kesim özellikleri anlamında Kahlo’nun eserindeki gibidir.
Şekil 64. Donna Karan, İlbahar/ Yaz, 2012- Philippe Dodard
2012 Resort koleksiyonunda, görüldüğü gibi Oscar De La Renta, Pablo Picasso, Juan Gris ve Georges Braque eserlerinden ilham almıştır.
(http://www.style.com/fashionshows/review/2012RST-ODLRENTA)
Şekil 65. Oscar De La Renta, Pablo Picasso, Juan Gris, Georges Braque, Resort Koleksiyonu, 2012
İstanbul Fashion Week Karma 2 Defilesi ile Ayşe Deniz Yeğin ve Tuba Benian) defileleriyle açılış yapıldı. Sanat enstalasyonu hazırlar gibi kurguladığı koleksiyonlarıyla dikkat çeken moda tasarımcısı Ayşe Deniz Yeğin, Ekim ayında İstanbul Fashion Week kapsamında CUBE temalı İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyonunu tanıtmaya hazırlanıyor.
Ayşe Deniz Yeğin CUBE adını verdiği İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyonunu oluştururken, çizgilerin birleşimi ve küplerin oluşumundan yola çıktı. Çizgilerin enerjisini kullanan tasarımcı kıyafetlerinde, dinamik bir çizgi yarattığını düşünüyor. Küpler asıl temayı oluştururken, koleksiyonun enerjisi ve ritmini çizgilerle sağlamış. Renklerin koleksiyona katılımı ise küplere düşen gölgelerin grilerini kullanmasıyla başladı. Bu sayede somuttan yola çıkarak kendi içinde çizgiler ve renklerle hareketlendirdiği bir koleksiyon otaya çıkardı. Aksesuar olarak ise her zaman ilgisini çeken endüstriyel aksesuarlar (menteşeler, vidalar, zımbalar) kullandı. Bu sayede geçmişe de atıfta bulunduğunu düşünüyor.
Kübizmin etkisinin yoğun bir şekilde hissedildiği koleksiyonunda tasarımcı moda ve sanatı harmanladı. Kıyafetlerin detaylarındaki menteşeler, vidalar ve zımbalar; dekoratif bir anlam kazanarak yine kübizme ve mimariye atıfta bulunuyor. Tasarlanan geometrik desenler ile de her bir parça üç boyutlu efektlere kavuştu. Sert ipek kumaşlardan şeritler transparanlığı ile hem derinlik, hem de çekici bir görünüm sağlıyor. Beyaz ve yumuşak dokunuşuyla krep kumaş sade bir görünüm sağlarken aksesuarla zenginleşen detaylara duru bir zemin hazırlıyor.
Kozanın kelebeğe dönüşmesi ve kısacık saatler sonrası yaşamını yitirmesini hikayeleyerek koleksiyonuna yansıtan Tasarımcı Tuba Benian; IFW kapsamında sergileyeceği 2013 İlkbahar/ Yaz koleksiyonuyla, bir günlük yaşamı podyuma taşıyor. “Bir Günlük Yaşam” koleksiyonunda kelebeğin görsel zenginliğinden ve dokusundan etkilenerek; ödemiş ipeği, şantuk, şifon ve saten gibi ipek türevi kumaşlar kullanıldı. Elbiselerde yuvarlak hatlar ve akışkan geçişler yer alırken, formlarda ise 3. Boyut arayışı kendini gösterdi. Hacimli yapılar, koleksiyonda kullanılan takı, şapka ve ayakkabılara da yansıdı. (http://moda.milliyet.com.tr/istanbul-fashion-week- karma3defilesi/) (05.11.2012)
Tasarımcı 2013 İlkbahar-Yaz koleksiyonunda; kadının tasarıda yaşadığı kısırdöngüyü kelebeğin hayat hikayesine benzetiyor. Moda da kelebek gibi her yeni doğuşta, yeni bir düş gücüyle insanın bedeninde hayat buluyor ve kozanın içinden çıkan kelebek gibi kadında her bir renkle yeniden can buluyor. (http://moda.milliyet.com.tr/istanbul-fashion-week-karma3defilesi/) (05.11.2012).