• Sonuç bulunamadı

KAVRASAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.2 Modayı Etkileyen Faktörler

2.3.1. Kübizm ve Moda

Kübizm’in etkisinde kalan kimi moda tasarımcıları, kübizm’in geometrik form özelliklerinden ilham almışlardır. Dönemin sosyolojik, ekonomik ve teknolojik değişimlerinden etkilenerek ortaya çıkan Kübizm’in temel ilkeleri tasarımcıların ilham aldıkları öğeler arasındadır. Bu başlıkta kübizm ve moda ilişkisine kısaca değinilmiş, kübist ressamlar ve eserlerinden etkilenerek yapılan tasarımlardan bahsedilmiştir.

Modern moda sisteminin kurumsallaşmasında en önemli etkenlerden biri kişiye özel üretim yapan haute couture’un ortaya çıkmasıdır; ancak haute couture’un yanında

gelişmekte olan bir başka giyim sektörü, hazır giyim, yüzyılın sonuna doğru görünür olmaya başlamıştır (Özüdoğru, 2012: 57).

Hazır giyimin sadeleştirdiği giysi konstrüksiyonu ve kübist ressamların çalışmaları arasında paralellikler yakalamak mümkündür; ancak belirtmek gerekir ki, bu paralellikler ne ressamların hazır giyimden ne de hazır giyim üreticilerinin kübist ressamlardan doğrudan etkilenmesi sonucudur. Kübist ressamlar birebir temsilden uzaklaşarak, doğanın geometrik şekillerinden oluştuğu iddiasından yola çıkmış, tuvalleri üzerinde doğanın kareler, dikdörtgenler, üçgenler olarak resmedilmesi için çaba harcamışlardır (Özüdoğru, 2012: 58- 59).

Şekil 23. Pablo Picasso, Dora Maar’ın Portresi, 1937, Picasso Müzesi

Kübist ressamlar doğadaki geometrik özün keşfine çıkarken, hazır giyim üreticileri de insan bedenini saran geometrik formları araştırmışlardır. Moda ve kübist resimler arasındaki başka bir görsel benzerlik birbirine yakın dönemlerde iki alandaki çalışmalarda da renk kullanımının azalması, ressamların ve tasarımcıların farklı nedenlerle de olsa rengi ikinci plana atmalarıdır (Özüdoğru, 2012: 59- 60).

Kübizmin analitik dönemini takip eden Birinci Dünya Savaşı yıllarında giyim de tek renkliliğe yönelmiştir. Gündelik hayatta aktif roller almaya başlayan kadınlar kıyafetlerinde siyah ya dakoyu tonlardaki renkleri tercih etmişlerdir. Üst sınıftan kadınlar ve savaş bölgesinin dışında yaşayanlar da tek renk kıyafetlere bürünmüşlerdir (Gerçek, 2006).

Moda ve kübizm arasındaki etkileşimin billurlaştığı tasarımın Coco Chanel 1926’da tanıttığı ‘küçük siyah elbise’ olduğu iddia edilebilir. Chanel’in bu tasarımı hazır giyim ve haute couture’un arasında durmaktadır. Giysi konstrüksiyonu mümkün olduğunca sadeleşmiş, gerektiğinde uzatılıp kısaltılabilen geometrik şekillerin düzenlemesine indirgenmiştir. Bedenin çevresini saran hacimden tamamen uzaklaşılmış, giysi bedene oturan kumaşlara indirgenmiştir (Özüdoğru, 2012: 65).

Şekil 24. Gabrielle Coco CHANEL, Günlük Siyah Elbise, Fransa, 1926

Efsanevi moda tasarımcısı Coco Chanel tarafından 1926 yılında tasarlanan “Little Black Dress” siyah elbise modeli, yeni bir moda trendi yaratarak, moda sektöründe bir çığır açmıştır.

Günümüz tasarımcılarından Christian Francis Roth [1969-], Ronaldus Shamask [1945-], Rei Kawakubo [1942-] gibi tasarımcılar Kübizmin dinamiklerini kullanarak çeşitli kıyafetler tasarlamaya devam etmektedirler. Ancak Richard Martin’in belirttiği gibi Kübizm ve moda arasındaki ilişki görsel bir benzerlikten ötedir (Martin, 1999).

Şekil 25. Christian Francis Roth, Takım, 1990 http://www.metmuseum.org/collections

Şekil 26. Ronaldus Shamask, Bahar 2012, Mercedes Benz Fashion Week

Kübist ressamlar tuvalin düzlüğünü keşfederken moda tasarımcıları geniş hacimli elbiselerden kumaşın düzlüğüne yönelen kıyafetler kullanmışlardır. Bunun yanında iki alanda da geometrik şekiller kullanılarak formların belirsizliği vurgulanmıştır.

Genelde gözlemlenen şudur ki, kübizmin etkisi altında kalan modacılar, direkt olarak ressamların tablolarından etkilenmişler ve bunu gerek kumaş özellikleri, gerekse form özellikleri anlamında tasarımlarına uygulamışlardır.

2012 Resort koleksiyonunda, görüldüğü gibi Oscar De La Renta, Pablo Picasso, Juan Gris ve Georges Braque eserlerinden ilham almıştır.

Şekil 27. Oscar De La Renta, Bahar 2012- Georges Braque, Oyun Kağıtları İle Natürmort,1913

Şekil 29. Jil Sander, İlkbahar-Yaz, 2012, Pablo Picasso, “Portrait Of Jacqueline”, 1957

Şekil 30. Jil Sander, İlkbahar- Yaz 2012- Pablo Picasso

Bu akımdan etkilenen tasarımcıların sayısı fazla olmakla beraber, çalışmada bu isimler içerisinde moda dünyasında ön planda yer alan tasarımcılardan söz edilerek, konu daraltılmıştır. Akımın etkileri moda dünyasında hala devam etmekte, sanat eserleri artık bir anlamda insan bedenleri üzerinde de sergilenmektedir.

2.3.2. Fütürizm ve Moda

Fütürizm, savaş öncesi dönemin diğer coşkulu gelişmeleri arasında en önemli avangard hareket olarak belirmişti. Fütürist hareketin amacı, bütün geleneksel, modası geçmiş ve burjuva tarzlarını saf dışı etmekti. Edebiyat ve plastik sanatlar alanlarında çağın teknolojisi ve hızı adeta kutsanıyordu. Modern çağın temposunu sanat ve hayatta adapte olmalıydı. Bu bakış açısıyla modada daha dinamik renkli, geometrik, asimetrik tasarımlar gerçekleşmeye başlamıştır (Lehnert, 2000: 16).

Moda bir sanat dalı haline gelmişti, müzik ve mimariden ayrı bir yerde düşünülmüyordu. Fütürist tasarımlarla savaşta yanıp yıkılan çevre yeniden tasarlanmaya başlandı. 1919’da açılan Bauhaus okulunun ressamları, mimarları, tasarımcıları değişen yeni çağın teknolojisine gündelik yaşamına, düşünce sistemlerine göre çevrenin bastan sonra yeniden düzenlenmesinde önemli etkiler yaratmışlardı (Lehnert, 2000: 30).

Fütürizm moda tasarımcılarını I. Dünya savaşı öncesinden, 1960’lara dek etkisi altına almıştır. Tasarımcılar seçtikleri materyallerle ve tercih ettikleri renklerle fütüristik etkiler içeren giysiler tasarlamışlardır.

Moda alanında bu akımın öncüsü sayılabilecek ilk isim olan Giacomo Balla, 1914 yılında bir manifesto yayınlayarak, erkek giyiminin sıkıcı öğelerinin, fütüristik ve rengarenk öğelerle değişmesini talep etmiş, artistik yöntemleri günlük hayatın içine dahil etmeye çaba göstermiştir. Tasarımlarında değişik çizimler ve krokilerle farklı erkek giyim ürünleri tasarlamıştır.

Şekil 32. Giacomo Balla – Erkek Takım Elbisesi, 1923

Bu akımdan etkilenerek giysi tasarımı yapan bir diğer sanatçı da Sonya Delaunay’dır. “Sonya Delaunay, erkek ve kadın giysilerinde uç fütürist denemeler uygulamıştır ve başarılı bir çizgi izlemiştir. Sonya Delunay, Robert Delunay ile evlendikten sonra, eşinin sanat anlayışından etkilenerek, giysi, kumaş ve mobilya tasarımları yapmıştır. Robert Delunay fütürist giysi tasarımlarında ‘simultaneous’ anlayışından yaralanarak, geometrik formlar, dairesel yapılar ve saf renkler kullanmıştır.

Ayrıca Delunay’ın tasarımlarının üzerinde, arkadaşlarının yazdığı şiirleri baskı deseni ya da nakış olarak görmek mümkündür” (Parlak, 2006: 10).

Şekil 33. Sonia Delaunay, 1923-1924, Palto Tasarımı

Delaunay’a göre moda sanatsal bir anlatım biçimidir, onunla yapılan bir söyleşide ‘modayla ilgilenmediğini, ışığı ve rengi kumaşlara uyguladığını’ söylemiştir (English, 2007; s.45). S. Delaunay’ın giysi tasarımına yönelmesi bu akım için gerçekleştirdiği renk çalışmaları sonucunda olmuştur. Simultaneizm renk karşıtlıkları üstüne temellenmiş ve resmi aşarak mobilya, süs nesneleri, posterler gibi gündelik kullanım nesnelerine yönelme eğiliminde olmuştur. Delaunay’ın tasarladığı kıyafetler kullandığı farklı dokulardaki kumaşlar, karşıt renkler ve önerdiği yeni kesimlerle insan bedenini hareket halinde gösteren bir dinamizmin peşinde olmuştur (Stern, 2004).

Fütürizm ortaya çıktığından beri moda tasarımcılarını etkilemektedir. Emilio Pucci 1960’lı yıllarda sade, geometrik şekillerden oluşan kıyafetler yaparak fütürizmin ideallerini kullanmıştır.

Pop art akımından da etkilenen en ünlü moda tasarımcısı olan Emilio Pucci,

ayakkabıdan eteğe koleksiyonun tüm parçalarında etkilendiği pop art akımının izlerini görmek mümkün. Pucci, Jacqueline Kennedy ve Marilyn Monroe gibi dünyaca ünlü isimleri de tasarladığı kıyafetleriyle giydirmiştir. Genç moda tasarımcıları bu akımı; merak uyandırıcı, büyüleyici, sarhoş edici diye adlandırmışlardır.

Şekil 34. E. Pucci Pop Art Kumaş Şekil 35. E. Pucci Elbise Tasarımları, 1960

Şekil 37. Marilyn Monroe ve Jackie Kennedy, Amerika, 1960

Fütürizmin etkisiyle çalışmalarına farklı açılar kazandıran diğer bir tasarımcıda Paco Rabbane’dır. Yenillikçi bir yorumla tasarımlar yapmaya başlayan tasarımcı, özellikle farklı materyaller kullanarak, geometrik şekiller ve geometrik çizgilerle yaratığı efektler dönemi önemli ölçüde etkilemiştir. Plastik, alüminyum plakalar ve metal teller kullandığı malzemelerle vücudu saran giysiler tasarlamıştır.

Günümüz tasarımcıların Hüseyin Çağlayan’ın da teknoloji ve giysi arasındaki ilişkileri sorguladığı tasarımları fütürizmin izlerini taşımaktadır. Çağlayan’ın tasarımlarında beden ve onun çevresi ile ilişkileri üstüne geliştirilen işlevsel form arayışları dikkat çekmektedir. Türk tasarımcı Hüseyin Çağlayan İngiltere’de eğitimini tamamlayarak yenilikçi olarak tanımlanmaktadır.

Şekil 39. Hüseyin Çağlayan, İlkbahar- Yaz Defilesi, Paris, 2009

Hüseyin Çağlayan, evrensel olarak modanın fütüristi olarak bilinmesine rağmen, buluşun ve dönüşümün görsel anlatımı açısından tasarımlarında hep romantik bir hava yansıtmıştır. 20.yüzyıl Fütüristleri, teknolojik ilerlemeye adeta tapınmış, tasarımlarında ve sanatlarında işledikleri tema sadece bu yönde olmuştur. Hüseyin Çağlayan, bu fikirlerden derinlemesine etkilenmiş fakat tasarımlarını, teknolojik gelişmeleri övmek adına değil, kıyafetin başlı başına bu modernist akımın zırhı olduğunu vurgulamıştır.

Şekil 40. Andre Courreges, Mini Etek Koleksiyonu, 1961

Mary Quant fütürizm’in etkisinde kalarak devrim sayılan mini eteğin yaratıcısıdır. Andre Courreges ile bir rekabet içinde oldukları bilinmektedir.

Moda tarihinde hüküm sürmüş akımlar incelendiğinde, geniş kitleler tarafından kabul edilme sürecinin uzun olduğu görülüyor. Akımlar, dünyada olup biten siyasi, ekonomik ve kültürel gelişmelerden doğuyor. Birçok akımın birbirinden bağımsız olarak değişik ülkelerde aynı zamanda doğmuş olması global etkilenme tezini güçlendiriyor. Geçen yüzyılın en büyük akımlarından biri şüphesiz "mini-etek"tir. Mini- eteğin yaratıcısı olarak kabul edilen İngiliz modacısı Mary Quant, 1965 yılında Londra'da lanse ettiği etek modelinin kısa zamanda tüm dünya kadınlarını etkisi altına alacağını belki de öngörmemişti.

Andre Couregges, mini eteğin asıl yaratıcısının kendisi olduğunu ileri sürmüş olsa da Quant'ın zamanlaması sokağın hazır olmasına denk gelmiştir. Mary Quant polemiklere şu sözlerle nokta koymuştur: "Mini eteğin asıl yaratıcıları, okul çıkışında eteklerini yukarıya çeken lise talebesi genç kızlardır". Yaratıcılığın, yeni fikirlerin kabul görmesi, toplumun psikolojik olarak hazır olmasına bağlıdır. (http://www.domoda.com/domoda/domoda/Haberdetay.asp?HaberNo=1292)

Günümüzde fütürizm ve bilim kurgu öğelerinden etkilenerek tasarımlarını ortaya koyan diğer bir modacı da Alexander Mc Queen’dir. Modacı (1969- 2010) 2010 Bahar Koleksiyonu’nda bu iki öğeyi ustalıkla birleştirmiş ve oldukça beğeni kazanmıştır.

Mc Queen tasarımlarındaki fütüristik elemanları şu şekilde sıralamıştır;

1. Balık pulları ve sürüngen pulları

2. Metalik kumaşlarla kaplama veya detaylandırma 3. Devre Desenleri

4. Robotik görünümler

5. Sivri Omuzlar, koza şekilleri ile abartılı ve olağandışı silüetler (http://www.fashionising.com/)

Şekil 42. Alexander McQueen, Fütüristik Tasarım, İlkbahar, 2010

Fütüristlerin modayı, kendi dünya görüşlerini duyurmak ve halkı provoke etmek için bir araç olarak kullandıklarını söylemek doğru olacaktır. Fütürizmin giyim üstüne olan biçimsel önerileri ise ilerleyen yıllarda gerçekleşmiş ve Fütürizm tasarımcılar için etkilendikleri ya da içinde yer aldıkları bir akım olmaya devam etmiştir.